♣ 32.Bölüm ♣

300 26 15
                                    

Asel, Gökhan Sevdihanlıyla aynı arabada bulunmanın şokunu atabilmiş değildi henüz. 

''G- Gök- Gökhan Sevdihanlı mı? '' dedi korku, biraz da tedirginlikle.

''Evet. Gökhan ben. '' Sesi tek düzeydi. Soğuk. Yüzüne tuğladan bir duvar örmüştü sanki. Anlaşılmıyor, tahmin edilmiyordu ne düşündüğü. Sanki Asel onun ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlamasın diye örmüştü o tuğladan duvarları yüzüne. Gözleri Asel'in vücudunda gezinip duruyordu ve bu durum Asel'in daha da korkmasına neden oluyordu. Asel, Gökhan Sevdihanlı'nın yüzüne bakmaya korkuyordu sanki. Başını yere eğmişti bir küçük kedi misali. Sadece bir defa bakmıştı Gökhan'ın yüzüne. O da çok kısa sürmüştü. Gözleri ''kin ve öfke'' diye haykırıyordu sanki. Peki öfkesi, kini kimeydi? Asel'den ne istiyordu?

''Benden ne istiyorsun? '' diye haykırdı Asel.

''Senden bir şey istediğim yok, '' dedi ve elini cebine atıp sigara paketini çıkardı.

''Meriç'le uzaktan yakından alakan yok senin. Siz kardeş olamazsınız. Çünkü sen insan değilsin, '' dedi ellerini çekiştirirken. Elleri bağlıydı. Ne yapacağını bilmiyordu. Şu şeytani bakışlarını vücudunda gezdiren varlığın karşısında zaten bir şey yapmaya kalkışması söz konusu olamazdı.

''Kardeş, ha? '' Sigarasını yakıp dudaklarını araladı. İtinayla yerleştirdi. ''O yıllar öncesinde bana ait olanı, bana yoksun bıraktı. Annemi. Onun yüzünden ben annesiz büyüdüm. Sıra bende. Bende ona ait olanı, ona yoksun bırakacağım, '' deyip Asel'in yüzüne yaklaştırdı yüzünü. Yüzlerinin arasında iki santim bile yoktu. Sigarasını dudaklarından uzaklaştırdı ve tüm dumanı karşısında oturan, -Meriç'e ait olan- kıza üfledi. Sigara dumanının o keskin ve sert kokusu burnunu yakmıştı Asel'in. Öksürüklere boğuldu.

''Herhangi bir zaafını bu kadar çabuk öğreneceğim aklımın ucundan geçmemişti. Sigaranın dumanına zaafı olan bir kız, hassas. Kızlarıma bunu yaptığımda daha çok 'bir daha' derler. Seninle çok işimiz var bak, '' dedi gülerek Gökhan. Dudaklarına yerleştirdi tekrardan sigarasını. Sigarası dudaklarının arasında yer bulmuşken, Asel'in çenesini kavradı sol eliyle. Ürktü bir an için. Aynı şeyi tekrardan yapması onu tamamen nefessiz bırakabilirdi, kuşkusuz.

''Ne olursun, '' dedi titrerken. ''Yapma! '' Asel'e kulağını tıkamış gibi ona aldırış etmeden sağ eliyle sigarasını kavradı ve dudaklarını hafifçe aralayıp dumanı yüzüne üfledi. Dayanacak gücü kalmamıştı Asel'in. Bitmişti tam anlamıyla. En büyük zaafı olan sigara kokusu yüzüne sinmiş, burnunu yakmıştı. Çok kötü olmuştu. Nefes alıp vermeye çalışıyordu.

''Lütfen ellerimi çöz de gideyim, '' dedi yalvarmanın da ötesinde bir halle.

''Ellerini mi çözeyim? Bırakayım da gidesin öyle mi? Dışarısı buradan daha tehlikeli. Güvendesin yanımda. ''

''Beni öldürecektin az kalsın. Meriç'ten ne istiyorsun? Daha doğrusu benden, bizden ne istiyorsun? Bunca yıl sonramı aklına geldi intikam almak? Üstelik intikam bile değil! Daha o zamanlar çocuktunuz! ''

Arabanın durmasıyla birlikte Gökhan Asel'in kollarını kavradı. Sıkıca tuttu. Aşağıya indiler.


''Yalvarırım bırak. '' Asel'in haykırmaları Gökhan'ın yumuşamasının aksine, davranışlarını daha da sertleştiriyordu. Karşısındaki bir kızdı. Böyle mi davranması lazımdı?

''Ben seni şuan serbest bıraksam, sende şu şehir dışındaki ormanda yapayalnız dolaşsan, arkandan vahşi hayvanlar gelip seni kemirse daha mı güzel olacaktı Asel? Burada güvendesin. '' Sesinde dalga yoktu.

Orda Kal Portakal  Where stories live. Discover now