♣ 9.Bölüm ♣

622 67 7
                                    

Amcam vefat etmişti. Evet, amcam çapkınca baktığı hayata gözlerini yummuştu. Bir hafta oldu. Tam bir hafta. Ağlıyordum ve sanki ağlamalarım onu geri getirecekmiş gibi hissediyordum. Haykırmak istiyordum. Hayatın tam anlamıyla benim için son bulduğunu düşünüyordum. Her insan ölümü tadacak ama inanın ailenizden biri vefat ettiğinde dünya başınıza yıkılıyor. Bir de ölen kişi genç ve suçsuzsa. Öbür dünyaya gitti. Artık bizle beraber olmayacak. 

Amcamın hayata gözlerini yumduğu gün on dört şubattı. '' O sevgilisine, Allah'ına kavuştu, '' dedi babam.

En zoruma giden şuydu, feryat figan ağladılar. Yemek yemediler. Konuşmadılar. Sadece ağladılar ve bu bir gün sürdü sadece. Şimdi herkes eski hayatına döndü, bende. Yine gülüyoruz, yine geziyoruz. Uzun zamandır ailemden birini kaybetmemiştim. Bu olay bana çok değişik geliyordu. Hayatımızdan kopup giden bir insanın yokluğuna bu kadar çabuk alışıyor olmak beni gerçekten şaşırtıyordu. İşin ilginç yanı bu elimizdeki bir şey değildi. Belki de bir daha geri dönmeyeceğini bildiğimizden dolayıdır bu kadar çabuk alışmamız. 

Taziye için Şanlıurfa'ya gittik. Dördüncü gün İzmir'e döndük. İzmir'e döndüğümüz gecenin sabahında okula gidecektim. Ve her ne kadar amcamın yokluğuna çok çabuk alışmış gibi hissetsem de hayata kaldığı yerden devam etmeye hazır olmadığımı düşünüyordum. Evde oturup onun için ağlayarak veya üzülerek geri getiremeyecektim de. Gerçekten çaresizlikti. 

Sabah uyandığımda hemen giyinip saçımı topuz yapıp evden çıktım. Servise yine gecikmiştim. Bu yüzden okula yürüyecektim. Neyse ki, temiz hava hep iyi hissettirir. Okulun kapısına vardığımda Meriçler duvara yaslanmış konuşuyorlardı. Bir an Meriç'le göz göze geldik. Ama hiç havamda değildim, görmezden gelip yanlarından uzaklaştım. Belinay'ı görür görmez ona sarıldım. Tek istediğim birinin omuzlarına yaslanıp ağlamaktı. Onunla konuşmuştuk telefonda. Her şeyi biliyordu. İster istemez yine göz yaşlarımı döktüm.

Belinay ''Ağlama. Ağlamak sadece seni yıpratacak onu geri getirmeyecek anladın mı beni? Şimdi sana seni sevindirecek bir haberim var, '' dedi ve beni gülümsetmeyi çabaladı.

Heyecanla sordum ''Neymiş beni mutlu edecek şey? ''

''Asansörler artık çalışıyor. Yani merdiven derdinden kurtulduk, '' dedi ve zıpladı. Harbiden mutlu olmuştum. Aniden ruh halim değişmişti. Rüya gibi A R T I K  M E R D İ V E N  Y O K !

''Yemin ederim çok mutlu oldum lan. Artık eteklerin altından bakan çocuklara son, '' diyerek tekrar Belinay'a sarıldım. Güne iyi başlamıştım. Hadi hayırlısı.

Sınıfa doğru ilerlerken Beyza budalası yolumuzu kesti.

''Küçük kül kedisi okulun yolunu bulmuş sonunda. Neden geldin? Yine huzurumuzu mu kaçıracaksın? '' dedi pis pis gülerek. Hayır yani neydi bu şimdi?

''Maalesef canım. Size meydanı bırakmak istemedim. Ayrıca okula gelmememin belli nedenleri vardı. Anlıyor musun? Hem sana neden hesap veriyorum ki? Her şeye maydanoz olma sonra salataya doğrarlar, '' dedim ve son cümleme gülmeye başladım. Ne kadar iğrenç bir espri yapmıştım öyle. Kendimden tiksindim.

Belinay'ın yanına yaklaştı Beyza. ''Canım arkadaşım bu gece doğum günü partim var. Muhteşem bir gece olacak tüm okul davetli. Gelmek istiyorsan eğer.. '' elindeki davetiyeleri elimize tutuşturdu ve devam etti  ''Neyse içinde adres yazıyor. Ha unutmadan, Asel sende gelebilirsin. Tabii elbisen varsa. Yoksa gelme gecenin estetiğini bozarsın. ''

''Hı hı, '' dedim. Sonrada Belinay'la birlikte sınıfa girdik. Yerimize oturduk. Sınıfın hepsi üzerime üşüştü ve başsağlığı dilediler. Gerçekten üzüntümü önemseyen insanları görmek iyi gelmişti. Meriç herkes gittikten sonra yanıma geldi.

Orda Kal Portakal  Where stories live. Discover now