♣19.Bölüm♣

457 56 7
                                    

� The Fray - How to Save a Life 


"Alo! "

"Servis bekliyor. Çabuk aşağıya! "

"Sait amca ben bugün yürüyerek giderim. Beni beklerseniz çok geç kalırsınız, " diyerek telefonu kapattım.

Uyuya kalmıştım. En nefret ettiğim şeydi. Annesizliğin ağır yükü de bu olsa gerek. 

Direkt üst kata odama çıktım. Üniformamı giydim. Her sabah uyandığımda yaptığım rutin işlerimi hallettim.

Müdürün yazdıklarını hatırladım bir an. Benden bir şey isteyecekti. Acaba ne isteyecekti? Özellikle kafamı kurcalayan bir soru vardı. Neden bendim?

*** 

Okul kapısının hemen yanında dikili duran portakal ağacına kafamı vuruşumun ardından düşüncelerimden sıyrıldım. Okulun bahçesine girmek istemesem de girmek zorunda kaldım. (Her gün olduğu gibi ) Fakat o gün bayağı farklıydı. Heyecanlıydım ve bir o kadar korku içindeydim. Müdürün bana ne diyeceğini sabırsızlıkla bekliyordum. 

"Aseeeeeel! " Belin'in sesiydi.

"Kardeş güzelim, " diyerek ona sarıldım.

''Dün olanları duydum. ''

''Nereden duydun? Nasıl haberin oldu? '' diye sordum.

''Sebuhan anlattı. Şok oldum ya. Demek bebeği düştü, '' dedi dudağını ısırarak.

''Öyle oldu, '' dedim kestirip atarak. Uzunca anlatmaya hiç halim yoktu. Çünkü henüz gecenin yorgunluğunu üzerimden atabilmiş değildim. Zaten doğru dürüst uykumu bile alamamıştım.

Gözüm Meriç'i arıyordu. Okulda olmalıydı. Uzun uğraşlar sonucunda gördüm. Bahçenin en sağındaki çardakta oturuyorlardı. Beni gördü ve gülümsedi. Gülümsedim. Onunki kadar güzel olmasa da, gülümsedim. El kol hareketleri yaptı ama pek bir bok anladığım söylenemezdi. 

"Gelsene. " Meriç'in çağırışı üzerine Belinle onların olduğu çardağa gittik.

"Yengelerin bir tanesi nasılsınız? " dedi Cem.

Yenge? İstemsizce gülümsetmişti beni bu kelime. 

"İyiyim. Sizi sormalı, " diyerek güldüm.

Belin Sebuhan'ın yanına oturdu. Sebuhan Belin'in saçlarıyla oynamaya başladı. Bıyık yapmaya çalışıyordu. Çok tatlı görünüyorlardı. Çok kıskanmıştım onları. Meriç'in omzuna yaslanmış rağmen.

"İyi misin Asel? " dedi.

"İyiyim Meriç, " diyerek karşılık verdim.

"Gözlerin iyi olduğunu söylemiyor sanki. Daha çok 'iyi değilim' diye haykırıyor. Biliyorum ben bir piçim. Ahmak gibi Meryem'e inandım. İnan bana kendi irademle senden ayrılmadım. İstemeyerek sana tokat attım. Bilinçsizce. "

Ah, hadi ama. Bir kere olsun konuşmasını bitirdikten sonra gözleri dolmasın.

''Tokat kısmını unutmuştum canım. İyi ki hatırlattın. Çok acımıştı, '' dedim gülerek ve yanağını öptüm.

Biz kendi aramzda konuşurken oturduğumuz çardağa doğru Eren'le Erva el ele yaklaşıyorlardı. Güne bomba bir şokla başlıyorduk. Cem direkt eline telefonunu alıp o anı videoya çekti. Çok ilginçti gerçekten. Erva çok farklı biriydi. Hiç erkeklerle arası yoktu. Ne ara sevgili olacak kadar birbirlerini tanımışlardı en ufak bir fikrim yoktu.

Orda Kal Portakal  Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum