BÖLÜM 28: KÜL

1.5K 99 36
                                    


İnstagram – Tiktok: aysegulkalayzengin

Twitter: aysegulkalay_

***

Yeni bölümden herkese selamlar...

Umarım bölümü beğenirsiniz ve bolca yorumla taçlandırırsınız.

Keyifli okumalar!

***

(ESMA)

"KÜL"

Beklemek güzel şeydi. Gelecek biriyse beklediğiniz...

Kalbiniz sabırsızca kıvranırken, zamanın geçmiş ve vuslat anına erişmiş olmasını istersiniz. Saate defalarca bakar, geçmeyen saniyelere kızarsınız. Akrebin yelkovan kadar, yelkovanın saniye kadar hızlı olamamasına içerlenirsiniz. Oysa sabır, beklemeyi güzelleştirirdi.

Sabrın meyvesi tatlı olur, diye boşuna dememişlerdi. Çektiğin tüm hasreti, büyük bir ödülle atlatmak, en güzel olandı. Benimde ödülüm; Fatin'di.

Sabrımın meyvesi, yeni hayatımın başlangıcı ve yüreğimin diğer yarısı olmaya gelecekti. Ama her şeyden önce, sesini duysaydım. Şu geçmek bilmeyen beş dakika da geçip, beni onun sesiyle baş başa bıraksaydı. Olmaz mıydı?

Gözlerim siyah telefondayken, ellerim eteğimi heyecanla çekiştiriyordu. Ara ara nefes alamaz gibi oluyordum, kuş gibi çırpınan kalbimden dolayı. Sakin kalmak istesem de beceremez olmuştum. O anda gürültüyle açılan kapıdan, başını odaya doğru sarkıttı Hasret. Yüzünde heyecanlı bir ifadeyle, sabırsızca sordu.

"Aradı mı?"

Yüzümü astım ve başımı iki yana salladım. Hasret ise dudak büktü ve gürültüyle açtığı kapıyı, sakince gerisin geri kapattı.

Ben ve telefonun sessizliği baş başa kalmıştık yine...

Beş dakikalık şu zaman, akmak bilmiyordu. Oysa bu kadar dakik olmak zorunda değildi. Şimdi de arayabilirdi. İçimdeki saçma düşüncelerden kurtulmak istercesine başımı sağa sola salladım.

Adam nerden bilsin burada olduğumu? Bana verdiği zamanı bekliyordur.

Gözlerim odada bilmem kaçıncı turuna çıkmışken, telefon gürültülü bir şekilde çalmaya başladı. Bakışlarım direk telefonu bulduğunda, sanki aranan ben değilmişim gibi kapıya baktım hızla. Sanırım çekiniyordum!

Yutkundum.

Bakışlarım hâlâ gürültüyle çalmaya devam eden telefona kaydığında, ne yapacağımı bilemedim. Ellerim titremeye başlamıştı. Kapı yine bir anda açılınca, oturduğum koltuktan sıçradım.

"Esma, neden telefona bakmıyorsun?" diyen Hasret, hızla yanıma geldi ve telefonu açtı. Bakışlarım merakla yüzünü takip ederken, keyifle konuşmaya başlamıştı.

"Sonunda arayabildin eniştecim ya! Esma burada soğuk terler döktü sabahtan beri!" dediğinde, koluna acıtacak kadar güçlü bir çimdik attım. Çattığı kaşlarıyla bana bakıp, tekrar telefona döndü.

"Tamam, veriyorum..." deyip, telefonu bana uzatınca, elimi almak için kaldırdım ama fikrini değiştirip hızla geriye çekti ve tekrar kendi kulağına koydu. Bu kez hem yüzüm asılmıştı hem de kaşlarım çatılmıştı.

AHRAZWhere stories live. Discover now