BÖLÜM 21: GEL

1.5K 109 23
                                    


İnstagram – Tiktok: aysegulkalayzengin

Twitter: aysegulkalay_

***

Yeni bölümden herkese selamlar...

Umarım bölümü beğenirsiniz ve bolca yorumla taçlandırırsınız.

Keyifli okumalar!

***

(FATİN)

"GEL"

"Yarım yüreğimin eşi... Sen değilmişsin!"

Bir adam ne zaman vazgeçer sevdiği kadından?

Başka bir adamı yanında görünce mi? Değil...

Başka bir adamın yanındayken, sana kalbini vermek için bulamadığı cesareti, onun elini tutmak için bulduğunda... Onu, size tercih ettiğinde...

Durdum... Onları öyle gördüğümde, durdum ve düşündüm. Neden? Neden Esma, o adamın elinden tutup bir yerlere götürüyordu?

Zor durumdaysa, ilk bana gelmesi gerekmez miydi? Bakışlarının ilk beni araması gerekmez miydi? Başka birine, hele ki o adamın ona nasıl baktığını bilirken, gitmesi doğru muydu?

Değildi...

Kim ne derse desin, benim inandıklarımda bu yanlıştı!

Esma, ne yaşarsa yaşasın, ilk bana koşmalıydı. Ama o bunu yapmadı. Derdine çare diye, başka bir adamı seçti. Ve ben buna asla katlanamazdım.

Onca gündür, uğruna savaştığım duygularım ve umudum olan geleceğim, kumdan bir kale misali yıkılmıştı. Esma... En güvendiğim... Onun için, kalbimdeki tüm duvarları yerle bir ettiğim...

Beni kendi enkazımda yok etti.

Daha ne uğruna savaş vereyim burada... Gitmek, yakışan değil mi şimdi bana?

***

Sabah onlarca düşüncenin kırıntılarıyla açtım gözümü. Zihnimin ücra köşelerinde kalan birkaç görüntü, yine sızdı gözlerimin önüne... Kalbim kararsızlıkla çırpınmakta... Belki de ilk kez bu kadar bilinmezdeydim.

Mantığım, şu dakika terk etmek istiyordu burayı ama göz ardı etmeyi bir türlü başaramadığım kalbim... 'Dur!' diyordu. Bende duruyordum.

Yatak örtüsünü üzerimden attığımda, odanın soğukluğu aniden sardı bedenimi. Ayaklarım soğuk betonla buluştuğunda, bir soğuk dalgası daha esir almıştı beni. Alıştım desem de alışamamıştım buraya. Hele şu sıralar, evimi özlemek daha cazip geliyordu gözüme... Belki gitmeye bahanelerimi çoğaltıyordum.

Kısa bir hazırlanma faslını geride bıraktığımda, çay bardağıma çayımı sakince doldurdum. O sırada çalan kapıya koştum ve açtığımda karşımda Recep'i buldum. Gözleri uykusuzluktan hafifçe şişmişti.

"Hayırdır Recep, ne bu hal?"

"Var mı taze bir bardak çayın?" diye sorduğunda, daha fazla bir şey demeden içeri aldım onu. Kahvaltı masasına oturduğumuzda, çayını önüne ittim ve sakince şekerini karıştırmasını izledim.

"Ağır geliyor artık..." dediğinde, tam olarak neyden bahsettiğini anlamamıştım. "Onu da alıp gitmek istiyorum buradan."

"Kimi?" Şekeri karıştıran eli durdu ve çay kaşığı elinden kaydı. Durgun bakışları yavaşça beni bulduğunda, "Annemi..." demesi, beklediğim bir şey değildi. "Anneni mi? Senin annen..."

AHRAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin