40. Kız Kulesi Efsanesi

3.9K 213 22
                                    

40. Bölüm: Kız Kulesi Efsanesi
*Senin mektupların mavide değil, bende.*


"Kızım daha dün sarma yedik bugün bu sarmaları kime yapıyorsun sen?"

İçi sarma dolu tencerenin altını kısarak beni sorguya çeken babama döndüm. "Bize yapıyorum babacığım, yemez misin yoksa?"

Babamın arkasından balkona doğru yürüyen annem beni duyduğunda attığı, ve hemen ardından da işine devam ettiği, 'bugün yediğin sarmalar, yarın bir yerlerini tırmalar.' bakışlarından sonra biraz korksam da bu konuyu düşünmemek üzere paspasın altına ittim.

Beyaz bir yalan söylemiş sayılıyor mıydım? Sayılabilirdim evet. Fakat tam olarak yalan da değildi, ben sadece iki kişilik bir pay alacaktım sarmalardan. Gerisini sonuçta babamlar yiyecekti.

"E fırındaki kek ne o zaman, altın günü mü var?"

Babamı vücudunu dayadığı kapıdan ayırdım ve omuzlarından tutarak mutfaktan çıkardım. Biraz daha yaptıklarımı sorgularsa profesyonel bir yalancıya dönüşecektim.

Alparslan'la olan ilişkimden bihaber olduğu için 'sevgilimle piknik yapmaya gidiyorum, bunların hepsini de ona yaptım' diyerek birden babamın kalbine indirmek istemiyordum.

"Zeynep ve Berkay'a yaptım baba, ben hastayken çok yardımcı oldular bana. Teşekkür gibi düşün."

"İyi düşündün Duru. Çağır da gelsinler canım, sen yokken hiç gelmiyorlar sıpalar." Babamı oturma odasına doğru itmeye devam ederken "Gelirler gelirler." diyerek tekrar işimin başına döndüm.

Yarın pazardı ve bugün Alparslan'la geçireceğimiz son günümüzdü. Bu yüzden sahil kenarında beraber piknik yapmaya karar vermiştik.

Dolaptan aldığım saklama kaplarına sarma ve kekten ayrı ayrı koyarken mutfağa dalan abim tencereye yaklaştığında uzattığı eline sertçe vurdum.

"Abi tencereyi ellemesene!" Uyarımı dikkate almadan tencerenin içinden bir sarma attı ağzına. Ağzında her çiğnediği lokmada yüzü buruşurken "Ne oldu?" Diye sordum.

"Hiç güzel olmamış." Diyerek iki sarmayı daha ağzına attığında sinirle tencerenin kapağını kapattım.

"Beğenmediysen gel sen yap." Saklama kaplarını yemek çantasına koyarken devam ettim. "Hatta git sana çok sevdiğin sevgilin yapsın." Omuzlarını salladı ve kendisi bile inanmayarak "Yapar." Dedi son hecesini 'ne var bunda?' der gibi uzatarak.

Her ne kadar 'nah yapar' demek istesem de çenemi tuttum ve çantamı da alıp çıktım mutfaktan.

Eninde sonunda gerçeği kendisi görecekti.

Yani, umarım.

****

"Ellerine sağlık sevgilim."

Alparslan elindeki kek dilimini önce bana verdikten sonra kalanını yemeye devam etti. "Hey! Sana yaptım ben bunları."

Evden çıkmadan önce tadına bakmak amacıyla o kadar çok yemiştim ki karnım doymuştu. Alparslan da yediği her dilimin ilk parçasını bana veriyordu.

"Ama böyle daha tatlı oluyor." Dedi ve bu sefer de çatalına batırdığı sarmanın yarısını bana yedirdikten sonra kalanı ağzına attı.

Bugünüm de İstanbul'da geçirdiğim diğer birkaç gün gibi keyifli geçmişti, bir an bile durup nerede olup ne yaptığımı sorgulamamıştım. Abimle eskisi gibi sürekli saçma sapan tartışmış, Zeynep ve Berkay'la da sık sık buluşup bir sürü dedikodu yapmıştık.

MAVERA/TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin