13. Sevda Türküsü

11.2K 485 24
                                    

13.Bölüm: Sevda Türküsü
*Ömrümün her köşesine seni sığdırmak*

Askeriyeye yaklaştığımızı belli eden askeri araçlar ve atış yerlerini gördüğümde kolumdaki saate baktım, on bir buçuğa doğru geliyordu.

"Hakan, tahminen ne zaman gelir Alparslan?" Bahçe kapısındaki güvenlikten geçip içeriye girdik.

"Sabah konuştuğumuzda gece yarısına doğru gelirim demişti. Ki gelmekte zorunda yarına kadar hazırlıklarımızı yapmamız gerek."

Kemerimi açıp arabadan inerken kafamı salladım. "Anladım, biraz bekleyeceğim yani." Hakan'ın peşinden kuyruğu gibi yürüyordum.

Daha önce buraya işim gereği geldiğimden az çok içeriye hakimdim. Bina önünde nöbet tutan asker bizi görmesiyle yanındaki diğer askere kafasıyla bizi gösterdi. Üzerim aranırken Hakan benim duyamadığım bir şeyler söyledi nöbetçiye.

Asker kafasını sallayıp bizi içeri alırken gözlerim Gökay ya da Ali'yi görebilmek umuduyla etrafı tarıyordu.

"Gökay zaten buradaydı, Ali de az sonra gelir."

Uzun koridor da yürürken beni gören üniformalıların yüzünü şaşkınlık kaplıyordu. Askeriyede nadir kadın görülürdü herhalde, onları da anlıyordum.

Çift taraflı açılan kapıdan Hakan içeriye girdiğinde bende peşinden ilerledim.

Çokta büyük olmayan odada iki tane ranza dört tane de tekli demir dolap vardı. Gri dolapların hemen yanında da kocaman bir silah duvara dayandırılmıştı.

Ben dahaca etrafı incelerken kapıdan gelen sesle içeriye giren kişiye baktım. "Yok artık! Serap mı görüyorum ben, yoksa Duru gerçekten burada mı?" Gökay'ın kocaman olmuş gözlerine ithafen gülerek ona sarıldım.

"Oradan serap gibi gözükebilir ama gerçek."

Kollarımı iki yana açtım. "Bayağı buradayım." Gökay şaşkın bakışlarını Hakan'a çevirdi.

"Nasıl aldılar içeriye?"

Üzerinde üniforması olmasına rağmen ayaklarında ev terliği sayılabilecek türden bir terlik vardı. Boynundaki nemli havluya bakılırsa duş alıp hazırlanmaya başlamış olmalıydı.

"Alparslan'ın yakını olduğunu söyledim. Yabancı da değil kısmen buranın hemşiresi oldu kendisi, tanıyorlar yani."

Gökay anladığına dair kafasını sallarken boynundaki havluyu dolabının kapağına astı. "Gece gece ne işin var kız burada iğneci, hayırdır?" Pişkin pişkin gülerken koluna sert olduğunu düşündüğüm bir yumruk attım.

"O yüzündeki ifadeyi yok et Gökay, yoksa var ya..."

Söyleyecek bir şey bulamayıp işaret parmağımı ona doğru sallarken elimi yakalayıp aşağı indirdi.

"Kız devletin askerine hakaretten müebbet yersin bak. Hele parmak sallamak! Ağırlaştırılmış müebbet sebebi!"

"Şu kızı kandırmaya çalışma bari pezevenk!" Hakan dolabın kapağındaki havluyu alıp Gökay'a fırlatırken ona içimden teşekkürlerimi sundum.

Ayrıca zaten inanmamıştım da!

"Dinime küfreden müslüman olsa! Sen de küfür ediyorsun, mal." Havluyu geri Hakan'a fırlattığında buna bir son verip arada cirit atan havluyu ellerinden aldım.

"Kıdemlinim ben senin düzgün konuş oğlum önce, dosyalara boğarım seni bir hafta masa başından kalkamazsın!" Havluyu tekrar dolabın kapağına asarken çokta yüksek olmayan bir sesle bağırdım.

MAVERA/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now