36. Maviler Griye Çalmış

5.1K 298 64
                                    

36. Bölüm: Maviler Griye Çalmış
*Gecenin bir yarısı pencereden dışarı bakacağım, yıldızlarımızı gördükçe yalnız olmadığımı anlayacağım.*


"Sürpriz!"

Alparslan'ın içeriye girip ışıkları yakmasıyla herkesin alkışlar eşliğinde bağırması ve Gökay'ın ağzında öttürdüğü uzun düdükle dikkatim telefondan ayrılıp Alparslan'ı bulmuştu. 

Bakışlarımın başka bir yöne kaymasını fırsat bilen Sude telefonunu hızla cebine atarken anı bozmamak adına şaşkınlığımı şimdilik yutarak yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve Alparslan'ın yanına doğru ilerledim.

Evet, yüzünde bir şaşkınlık vardı. Fakat bu şaşkınlığın yüzde yüz gerçek olduğunu düşünmüyordum. Ancak tepkisinde oldukça başarılıydı insanların bunu anlayabileceğini sanmıyordum.

Alparslan'ın arkasından coşkuyla içeriye giren Gökay, Hakan ve Ali 'iyi ki doğmuşsunuz komutanım, sayenizde ziyafet çekeceğiz!' nidalarıyla yerlerine geçtikten sonra Alparslan'ın gözlerinin içine baktım. Üniforması her zamanki gibi üzerinde ve ela gözlerindeki mutluluk da yerli yerindeydi.

"Hoş geldiniz, komutanım." Diyerek önüne geçtim ve asker selamı verdim ona. Beyaz dişlerini tüm içtenliğiyle gözler önüne sererken alnıma dayadığım elime bir öpücük kondurdu ve kocaman sarıldı bana.

"Hoş buldum, hemşire hanım." Dedi eli belime uzanırken, "Hiç haber vermiyorsunuz." Diye de ekledi sonra. Yaptığı kinayeye karşılık parmak uçlarıma yükseldim ve kulağına doğru fısıldadım.

"Hiç rol yapma üsteğmenim, anladığını biliyorum." Kahkahası kulaklarımı doldururken bana doğru eğilerek fısıldadı benim gibi. Şaşırmıştı, bunu da anlayabiliyordum. "Mesleki deformasyon güzelim."

Göz kırpıp elini belimden çektiğinde bize doğru yaklaşan annesinden başlayarak odadaki herkesle sırayla sarılırken mutfağa kaçan Sude'nin peşinden ilerledim hızlı adımlarla. Gamze mevzusunu da bir yandan çözmem gerekiyordu ve o konu bugün burada kapanacaktı.

Sude mutfakta, masaya doğru uzandığında bir hışımla elindeki sürahiyi aldım. Bu yaptığıma şaşırmış olsa da beni gördüğünde gözlerindeki korku şaşkınlığının yerini ele geçirmişti. Sürahiyi sertçe masanın üzerine bırakırken bakışlarımı doğrudan gözlerine yönelttim.

"Bak Sude," dedim bir elimi tezgaha dayarken, "bu zamana kadar yaptığın her şeyi sineye çektim, sustum."

Gözlerinde yer edinmiş küstah bakışlar yoktu kirpiklerinin altında, karşımda korkak bir kız vardı. Yakalanmış, kapana kısılmış korkak bir kız.

"Ama bu yaptığına asla susmam Sude." Ellerini önünde birleştirdi ve gözleri yere doğru indi. "Ben bir şey yapmadım." Dedi, ayağını yere sürterken. Şu durumda bile yalan söylüyordu.

Dediği şeyi hiçe saydım. "O kızı bize nasıl bulaştırdıysan bugün aynı şekilde def ediyorsun. Yoksa artık hiçbir şey ikimizin arasında kalmayacak."

"Ne ikinizin arasında kalmayacak?"

Mutfak kapısından içeriye adımını atan Alparslan'la gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim içime. Sude'nin gözleri çoktan kocaman olmuştu ve abisine ne diyeceğimi merakla bekliyordu.

Durumu biraz yumuşattım. "Sude, 'arkadaşı' Gamze'yi davet etmiş bu akşam için. Onu konuşuyorduk canım." Dedim, arkadaş kelimesinin üzerinde durarak.

Sude'nin eli pantolonunun üzerinden cebindeki telefona giderken Alparslan'ın da gözleri o hareketliliğe kaydı. İçimden bir ses artık bir şeylerin kopacağını söylüyordu, kıyamet gibi.

MAVERA/TAMAMLANDIOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz