28. Saat 01.23

6.4K 245 29
                                    

28. Bölüm: Saat 01.23
*Hüzünlü gözlerinde yıldızlar kayan bir kadın.*

Hayat bazen karmakarışık renklerle bezenmiş bir tablodur. Ve siz bu tabloya hangi perspektiften bakarsanız ifade ettiği anlam sizin için odur.

İstanbul'da odamın penceresinden güneşli bir günde dışarıyı izlerken havanın ne kadar güzel olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise kendi evimde yattığım yerden görebildiğim kadarıyla dışarıyı izliyordum ve güneşli hava bir cehennem hissi veriyordu.

Oturma odasında karşılıklı koltuklarda abimle birlikte yatıyorduk. Birer savaş gazisiydik adeta. Böyle söyleyince komik gelse de yalan sayılmazdı.

"Sana ilaç getirdim müdüre." Elinde bir bardak su bir poşet ilaçla yanıma gelen Berkay'a gülümsedim. Olanları öğrenir öğrenmez Zeynep'le birlikte yanımıza gelmişlerdi. Bir kez daha arkadaşlarıma aşık olmuştum.

"Sağ ol Beko'm." Berkay'ın tek tek çıkarıp elime bıraktığı hapları bir bardak suyla içtim. "Ne zaman çıkacak bu boyunluk?" Boynumdaki boyunluk kafamı hareket ettirirken oldukça zorluyordu beni. Hava zaten fazlasıyla sıcaktı ve boğuluyordum.

"Doktorun bir şey demedi, Duru. Çıkarma sakın." Karşı koltuktan söylenen gazi abime baktım gözlerimle. "Sen bana bakacağına ilaçlarını iç önce." Eve geldiğimizden beri abim her hareketime dikkat ediyor, bir ilacımı bile aksatmamam için sürekli hatırlatma yapıyordu.

Bu dikkat ve özeni tabiki asla kendisine göstermiyordu.

"İçtim içtim."

Abim bana göre daha iyi toparlamıştı kendini. Onun kurşun yarası yoktu, vücudundaki darbeler de iyileşmeye yüz tutmuştu.

Annemle babam çıkmaya hazırlanmış bir halde yanımıza geldiler. Abimin davası İstanbul'da devam edecekti ve bende tek kalmaması adına annemlerin de onunla gitmesini istemiştim.

Büyük ısrarlarım sonucunda Zeynep ve Berkay'ın yanımda olmasına güvenerek gitmeyi nihayet kabul etmişlerdi.

"Duru bak bir şey olursa ilk önce bizi arıyorsun kızım." Babam baş ucuma gelip başımı okşadığında gözlerimle onu onayladım. "Tamam baba, merak etmeyin siz bizi."

"Anneciğim ben kalayım istiyorsan bak, baban gider abinle." Annemin defalarca kez söylediği cümleye gözlerimi devirdim.

"Anne! Babam hiç sensiz yapabilir mi?" Alnıma bir öpücük kondurdu. "Hadi gider misiniz artık, kafamı dinlemek istiyorum." Annemin gözleri dolmuştu, her ayrılıkta yaşanan kesin olaydı bu. Onları kovar gibi yapıp işi şakaya vurduğumda bir kez de yanağımdan öptü.

Babam abimin bir koluna girerken diğer koluna da Berkay girdi.

"Bak bir daha sakın kaçırılma doktor, valla bu sefer kurtaramam seni." İşaret parmağımı abime doğru sallayarak söylediğim sözler herkesin yüzünde buruk bir gülümseme bırakmıştı.

"Sen mükemmel bir kardeşsin." Abim, babam ve Berkay'ın desteğiyle yanıma kadar geldiğinde saçlarımı okşadı. "Ama bir daha sakın böyle bir şey yapma hemşire." İkimizde dolu gözlerimizle birbirimize bakarken anın duygusallığını atmak için gülümsedim. "Mor terliklerini de al istersen giderken, alıştın sen onlara!"

Odadan çıkacakken ayağındaki mor, ponponlu terlikleri bir kenara bıraktı ve bana dönüp dil çıkardı. Kabul edelim, bu çocuk asla yaşını göstermiyordu.

Yani, ruhen.

Mutfaktan çıkan Zeynep, annem, babam ve abimi yol edip benim yanıma geri döndü. "Ağrın var mı çiçeğim?" Baş ucuma oturduğunda onu göremez olmuştum.

MAVERA/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now