39. Asrın Felaketi

4.1K 237 28
                                    

Dostlarım lütfen yorum yapmayı unutmayın, attığınız bir nokta bile benim için çok değerli.
Yorumlarınızı okurken sizinle birlikte ben de Sude'ye sövüyorum, Alparslan'a sizinle birlikte düşüyorum, emin olabilirsiniz (:

(Satır arası yorumlarınızı bekliyorum,
mesela buraya bölümü okuduğunuz saati bırakabilirsiniz (:
keyifli okumalar!)


39. Bölüm: Asrın Felaketi
*Kırk yılda bir görülen görümce/yenge tutulması*

"Al çocuğum."

Annemin uzattığı iki bardak soğuk suyun bir tanesini Alparslan'a verirken diğerini dudaklarıma götürdüm.

Sude, abim ve babam karşılıklı koltuklarda otururlarken Alparslan'la ben annemin getirdiği sandalyelerde oturuyorduk. Alparslan'ın tepkisini bastırmak adına kastığı vücudu ve Sude'ye attığı delici bakışları bir an önce kesmesi için kolumla dürttüm onu. Ondan daha fazla şaşıran biri vardı bu odada, ben gibi.

Sude'nün görümcem olmasından son derece rahatsızlık duyarken bir de yenge konumuna geçmesini cidden kaldıramazdım.

Ayrıca abimin yıllardır mutlu mesut yürüttüğü ilişkisindeki, hatta ve hatta ara sıra gelip bana anlattığı, kişi nasıl Sude olabilirdi?

Daha da garibi, abim Sude gibi bir insana nasıl aşık olabilirdi?

Erkekler gerçekten aptaldı.

"Abi şöyle bakma lütfen. Gerçekten haberim yoktu." Sude'nün zar zor kurduğu iki cümleyle Alparslan sabır diler gibi kafasını arkaya attı ve elindeki bardağı sertçe yanındaki masaya koydu.

"Ben senin yıllardır o üniversiteyi bitirip meslek sahibi ayakları yere basan bir kadın olmanı bekledim Sude! Ne anneme ne bana bir şey söyledin mi, ben birini seviyorum, diye? Hayır." Ellerini önünde bağladı. "Zahmete girmeyip evlendikten sonra söyleseydin keşke. Biz sana engel olurduk çünkü, hoş tesadüfi olmasa zaten haberimiz olmayacak!"

Sesini yükseltmemeye çalışsa da yaşadığı hayal kırıklığını ve öfkesini anlayabiliyordum. Hatta Alp'ime o kadar çok üzülmüştüm ki kendi durumumu düşünemiyordum.

"Annemin haberi var." Dedi Sude, abisinin daha fazla hayal kırıklığı yaşayacağını düşünemeyerek.

Ya da düşünmüştü ve umrunda olmamıştı, bilmiyordum.

Abim Sude'yi sevecek kadar alıksa ayrılabilecek kadar da yanık mıydı acaba?

Alparslan'ın gözlerindeki burukluğu gördüğümde kendimi ona sarılmamak için çok zor tutmuştum. Ortam fazla sessizleşmişti ve bu sessizliğin ardından kopmasına ramak kalmış bir kıyametin gerçekleşmesinden  korkuyordum.

"Çocuklar, bir durun bakalım." Diyerek nihayet araya girdi babam. "Bunları daha sonra aranızda halledersiniz. Sizi de anlıyorum lakin olan olmuş, komutan bey. Biraz sakin olmakta fayda var."

Abim, karşımızda dizlerini birbirine dayamış büyük bir kaygıyla oturan Sude'yi sakinleştirmek için elini tuttuğunda Alparslan'ın sinirle soluduğunu duydum ve araya girme ihtiyacı hissettim.

"Ne kadar doğru dedin babacığım, bence biz bir çay içelim. Şöyle bir hararetimizi alsın." 

"O çay, bu çay mı hemşire?" Abimin ortamı yumuşatmak amacıyla söylediği mantıksız soruyla itici bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Sen bir boş yapmayı kesip gelsene benimle, çaydanlık üst dolapta yetişemiyorum." Uydurduğum saçma yalanla mutfağa gittiğimizde kapıyı arkamızdan kapatıp sinirle abimin başına çöktüm.

MAVERA/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now