89

790 57 4
                                    

Yediğim sopanın üstünden iki ay,Bilge ile o konuşmayı yapmamızın üzerinden bile bir ay geçmişti. Zaman zaman hala ne yapalım diye konuşsak da pek bir sonuca bağlanmayan konuşmalara dönüyordu benim çabamla. 

Ben hala bazı işlemler ve sıkıntılarım için hastaneye gelip gidiyordum. Ayağımdaki kırık iyileşmiş ama hala daha tam üzerine basamıyor haldeydim. Annem ile her gün hastaneye fizik tedavi için gidiyorduk.

Ben raporluydum ama Bilge işe başlamıştı. Onun ve annemin tek gündemi benim üzerine basamadığım ayağım iken, benim bir süredir çok farklı ve onlara bahsedemediğim problemlerim vardı. 

Gülşen'in bir kaç gece önce geldiğinde içeri tıkılan pisliklerin çıkabileceklerini söylemesi ile uykusuz gecelerim başlamıştı. Bugün hastaneye Gülşen ile gidip bunu iyice konuşmalıydım sanırım. Erteleyecek vaktim kalmamıştı.

Tabii ki de bundan Bilge'nin haberi yoktu. Annemin de yoktu. olmasına gerek de yoktu aslına bakarsanız. Onların bilmesi can sıkıntısı ve huzursuzluktan başka birşey getirmezdi hayatımıza. Hepimizin vesvese yapmasındansa benim kendi başıma vesvese yapıp uykularımı kaçırmam daha mantıklıydı.

Hemen Gülşen'e mesaj atarak beni hastaneye götürmesini sebepleri ile söyledim. Konular ciddi olunca hiç ikiletmeden tamam diyerek tam saatinde kapıya gelmişti. Önce hastaneye giderek işlerimizi hallettik. Sonra da konuşmak için bir yere oturduk. Kahvelerimizi beklerken sabırsızlanarak hemen konuya girdim. Zaten ikimizde keyifsiz olduğumuz ve sadece birbirimizin yanında rol yapmadığımız için pek geyik yapasımız yoktu.

" Zaman belli mi. Ne kadar vaktimiz var."

"Ayın on beşinde mahkeme  var ve avukat arkadaşım salınabileceklerini söylüyor."

" Ya nasıl bu kadar basit olabilir Gülşen aklım almıyor benim"

" Benim de. Ama böyle oluyormuş hep. Maalesef yapılacak çok birşey yok."

"Bunlar çıkınca durmayacaklar tabi soluğu yine bizim evde alacaklar. Biri dursa biri durmayacak. Çıldıracağım artık ben."

" Bir şeyler yapmamız lazım artık. Farkındasın dimi. Hepiniz birden tehlikedesiniz ve sen kimseye birşey söylemiyorsun. Bu kadar sorumluluğu üzerine alacak ne var Umut. Anlatalım işte Bilge'ye"

" Bilge'ye anlatırsak onu nasıl dışarıda tutarım Gülşen. Çıkar mı sence bu üçgen'in içinden. Çıkmaz. Biliyorsun. Çıkmaz. Ama benim onu çıkarmam lazım."

" Yurt dışı mevzusu var biliyorsun o yönde uğraşsak biraz."

" Annem ile benim için çok zor. Bilge gidebilyor onun vizesi var ama benim anneme ve kendime bu kadar kısa sürede vize çıkarmam imkansız gibi birşey. Bir de benim mahkeme işim var falan uzun hikaye."

" Bilge sensiz asla gitmez"

" Biliyorum Gülşen gitmeyeceğini. Aklımda bir şeyler var aslında benim ama işte yorucu biraz." Diyerek boş boş Gülşen'e bakmaya başlamıştım. Bunu düşünmek bile zordu aslında ama başka çarem yoktu. Keşke olsaydı.

" O aklındakini sil Umut. Bunu Bilge'ye yapamazsın."

" Başka bir şansımız yok Gülşen. Sen kimin tarafındasın. Burada ben kendim için mi tasalanıyorum sence. Bilge'yi bu cenderenin içinden çıkarmadan kendim için birşey yapamam."

" Saçmalama ya. Acele ediyorsunuz bak. İkinizde bunu yaşamak zorunda değilsiniz. Anlatalım Bilge'ye. Bir süre uzak kalmanız lazım diyelim. Anlayacaktır."

"  Anlamaz. Biliyorum. Asla izin vermez gitmeme. Bende vermezdim çünkü."

" Bilmiyorum Umut. Bu çok zor."

BeklenmedikWhere stories live. Discover now