15

2.7K 156 20
                                    

Bugün için toplamda dört bölüm oldu. Bence başarılı. Takdir size kalmış tabi. Ben elimden geleni yaptım. Hikaye güzel gidiyor gibi. En azından sizin ilginiz çok güzel. Okunuyor olması bile benim için yeterliyken birde yorum yapıyorsunuz ve açıkçası bu çok hoş. Daha çok yapın. Bende daha çok yazayım. Keyifli okumalar.


Sabah erkenden uyanıp mışıl mışıl uyuyan Bilge'yi zar zor yatakta bırakıp bugünün planını yaptıktan sonra gerekli hazırlıkları yapmak için dışarı çıkmıştım.

Bugün Bilge ile biraz dağ havası alıp gözlerden uzak bir gün geçirmek gibi bir hayalim vardı. Zaten şuana kadar genelde gözlerden uzak olan ilişkimizi biraz daha böyle sürdürecektik anlaşılan. Benim kendi kendime gelin güvey olmalarımı saymazsak daha aramızda bir ilişki olduğu bile meçhuldü de neyse şimdi bunları düşünüp keyfimi kaçırmayayım. En azından yanında olmama izin veriyor deyip konuyu kapatayım.

İnşallah sonunda biz aslında arkadaşız falan olmayız amk. Bir korktum bak şimdi. Yok ya olmayız, olmayız. Sevişiyoruz oğlum biz. Ne arkadaşı. Sevişen arkadaş mı olur.

Alışverişi bitirip Bilge'nin evinin olduğu sokağa geldiğimde, eşyaları arabaya koyup saatin henüz erken olduğunu düşünüp evin karşısındaki kafe de bir kahve içmeye karar vermiştim. Kahvemi alıp tam keyif pozisyonu almıştım ki çalan telefondaki kişi tüm neşemi alıp götürmüştü.

" Efendim"

" Kızım sen neredesin akşam da gelmedin eve."

" Dedim ya anne gelmeyeceğim diye çıkarken."

" Sen bu aralar evden çok dışarıda vakit geçiriyorsun farkında mısın"?

" Eeeee yani bu yeni bir şey değil ki bu hep böyleydi zaten anne. Sen neden şimdi buna bu kadar takılmaya başladın."

" Saçmalama Umut. Seni duyanda umurum da değilmişsin sanacak"

" Değilim zaten anne. Neyse sen boş ver bunları da ne var onu söyle"

" Akşama İstanbul'dan dayınlar geliyor. Evde olursan iyi olur diyecektim. Hem sende seversin dayını."

Bu sülaleden kaçıp kendini kurtarmayı başarmış şimdilik tek insandı dayım. Şimdilik. Bende kurtulunca tahtına ortak olacaktım artık. Benden on yaş büyük. İstanbul'da üniversite okuduktan sonra bir daha buralara dönmemiş. Benim yaptığım hataya o düşmemiş anlayacağınız. Tabi o zaman biraz olay olmuş aile içinde. Evlenmesi için buldukları kız üzerinden baskı falan yapmışlar ama dayım hiç birine pabuç bırakmamış. Kendine iş bulup çalıştıktan sonra da bir daha bunlara ihtiyacı olmamış. Uzaktan bir akraba gibi yılda bir iki kez gelir gider. Benim hayalimi yaşıyor kendisi. İdolüm.

Çok güzel bir restoranı var İstanbul'da. Eşi de oranın şefi. Beraber işletiyorlar. Üniversitedeyken gidiyordum yanına sık sık. Bana çok destek olur hem maddi hem manevi. Çok tatlı insanlar beş yaşında bir de kızları var. Nasıl tatlı bir kız çocuğu anlatamam. Şimdiye kadar iletişim kurabildiğim tek küçük insandır kendisi. Eh şimdi bi paragraf anlattığım insanları görmeye de gideyim yani değil mi kardeşlerim. Ayıp olmasın.

" Tamam, gelirim."

" Ne zaman gelirsin."

" Anne gelirim dedim işte. Uzatma. Hadi işim var benim."

Şimdi böyle konuşunca vicdansız evlat gibi gözüktüğümü farkındayım ama inananın böyle olmayı ben istemedim. Her başarım, her iyi davranışım, her özverim sonrasında hor görülüp dalga geçilen ve annesi tarafından saçı bile okşanmayan bir çocuğun başka türlü olmasını bekleyemezsiniz. Sevebilmek gibi bir yeteneğimin olmasına şaşırmalı asıl. Hiç sevgi görmemiş bir insan nasıl böyle başka bir insanı sevebiliyor ben çok şaşırıyorum mesela. Bilge'yi bu kadar çok sevebilmeme şaşırıyorum.

Bilge: Neredesin sen.

Gelen muhteşem sevgi dolu mesajla neşem de yerine gelmişti. Bu kızın bu sevgi dolu halini ne yapacağımı bilmiyorum ama çok seviyorum arkadaşlar. O kızgın sesini duymak istediğimden arama tuşuna basmıştım bile.

" Günaydın hayatımın ışığıııı." Dedim abartılı bir neşeyle. Yanımdakilerin bana bakarak güldüklerini görsem de çok umurum da değildi.

" Kulağımı siktin ya bağırmasana." Size bana kızmasını sevdiğimi söylemiş miydim?

" Ohh sabah fırçamı da yedim. Çok şükür. Günaydını da alayım"

" Günaydın şebek." Sevgilimi tercih ederdim de neyse şimdi bunlara takılmayalım.

" Özledin mi beni."

" Çookkkkk" demişti kıkırdayarak sonunda onu güldürmeyi başarmıştım.

" Balkona çık o zaman"

" Neredesin sen?"

" Balkona çık hadiiii"

" Çıktım."

" Evet, görüyorum ve ağzımın suyunu siliyorum. Gördün mü beni."

" Evet gördüm."

" Hadi giyin gel sana kahve ısmarlayayım. Ya da giyinme ben geleyim."

Son cümlemden sonra gözüme bakarak cevap vermeden telefonu suratıma kapatmıştı. Tamam, kabul ediyorum hak etmiştim ama bu kadar güzel olmak da onun suçuydu.

Eşofmanlarını giyip gelip karşıma oturan kadın geldiğinden beri yüzüme bakmıyordu. Tamam, geldiğinden beri yan masadaki kızlarla muhabbet ediyor olabilirim ama bunda bu kadar büyütecek ne vardı anlayamamıştım. Yok be aslında anlamıştım da puştluk yapmak hoşuma gitmişti. Amannn da amannn kıskanırmış da beni kızlardan. Ama şimdi sor kendisine 'ne alakası var' der kesinnn.

" duruşun dosta güven, düşmana korku salıyor yiğidim hayırdır ya." Dedim kahvemi içip arkama yaslanırken.

" başladın yine gevezeliğe. Ya da pardon sen zaten başlamıştın da ben böldüm gelince. Sohbetiniz baya koyuydu çünkü."

" Hee sen kızları diyorsunnnnn. Büyük tesadüf ya aynı yerde okumuşuz biliyor musun?"

" Hadi ya gerçekten mi? Konu oraya nasıl geldi acaba. Amannn neyse bana ne ki napiyorsan yap."  Lannn iki kızdıralım dedik hemen posta koydu ya kadın. Hiddetini sevdiğim.

" Kıskandın " dedim göz kırparak.

" yok artık."

" e neden kızıyorsun kızlarla konuşmama ki o zaman. Tanıdık çıktık ben napayım."

" biraz daha bu kızlardan bahsedersen gidecem gerçekten. Sinir ettin beni şuan." Gözlerinden ateş çıkarabilseydi eğer şuan kesin yanmıştım bile. Ejderya bakışlım benim ya. Onun delici bakışlarının karşısında sonunda gülmemi tutamayıp gülmeye başlamıştım.

" o kızgın bakan güzel gözlerinden öperdim de, sen kesin izin vermezsin şimdi o yüzden öptüm say. Kızma güzel gözlüm. Kızlar senle konuşmamı duyup -hatta görüp- sevgilin mi diye sorunca bende cevap verdim. Ondan konuştuk. Sevgiliymişler biliyor musun. Ve gerçekten aynı yerde okumuşuz."

" Sen ne cevap verdin" sinirli sinirli bakan gözlerini kısarak sorduğu soruyu gerçekten anlamamıştım.

" Ne konuda."

" Sevgilin mi konusunda"  masaya eğilerek sessizce

" asılıyorum dedim." Ben ona öpücük atmıştım o ise sağa sola bakıyordu kimse gördü mü diye.

" zevzek" siniri geçmişti. Hatta hafiften gülümseyip gamzesini bile göstermişti bana. Bugün yine şanslı günümdeyim anlaşılan. Onun yanında olmam bile benim şansımdı zaten.

" nereye gidicez bugün bayan çok bilmiş."

" Seni dağa kaçırıcam."

BeklenmedikOnde histórias criam vida. Descubra agora