53

1.6K 116 16
                                    




Keyifli Okumalar...


Bilge

Umut istediğimi yapıp gitmişti.

Gitmişti gitmesine de aklımı da beraberinde götürmüştü. Çok sevdiğim bir çok özelliğinin yanında tabiki sevmediklerim de vardı ama bunları ona söylediğimde üzülmesine de dayanamıyordum.

Benim susarak sakinleştiğim yerlerde onun bitmek tükenmek bilmeyen konuşma çabaları beni benden alıyordu.

Başına gelen var mıdır yada bu konuda bu şekil bir tecrübe yaşan sadece ben miyim hiç bilmiyorum ama, birinin size hoşlandığı birinin olduğunu ve o ballandıra ballandıra anlattığı kişinin de sizin sevgiliniz olduğundan falan bahsetmesi nereden bakarsanız bakın, yaşınız kaç olursa olsun sinir bozucu.

Tamam Umut'u çok seviyorum. Biliyorum ve görüyorum ki oda beni seviyor. Bunların hiç birinden gram şüphe duymasam da buralarda biraz çuvallıyorduk açıkçası. Kendimi de onu da aşamadığım bu zamanlarda bile isteye onu kırdığımı düşünsem de aksi gibi davranmak da elimden gelmiyordu. Ama Umut'un üzüldüğünü düşündükçe de içim çekiliyor gibi oluyordum.

Normalde ve şimdiye kadar söyleyip geçtiğim ve onun kabul edilmesini beklediğim bu söylemlerimden pişman olur gibi olduğum hiç olmamıştı. Ben söylediğim şeylerin karşımdakini kırdığını yada üzdüğünü pek kafama takmazdım açıkçası.

Ama Umut'a söyleyince öyle olmuyor. Söylüyorum o da beni dinliyor ve dediğimi yaparken bana öyle bir bakıyor ki işte ondan sonrası benim için işkenceye dönüşüyor. Şimdi olduğu vaziyette kalıyorum.

Şuan salondaki gerginlik kokusunun sebebi ben gibi dursam da ben gergin değildim. Umut tarafından anlaşılmamak canımı sıkıyordu sadece.

Gülşen ne olduğunu anlatmam için sabır ile bana bakarken ben ise duvara asılmış tablolar ile ilgileniyordum. Hazal da zaten son on gündür olduğu gibi hayaller aleminde gezdiği için, hayat ile bağlarını koparmamış bir kişi vardı aramızda o da Gülşen.

Ama onunda sabrının bir sınırı vardı tabi ki. Hem de baya düşük bir sınır. Ve sanırım o minik sınırı geçmekte pek de zorlanmamıştık.

" Bu kasvetten beni siz mi çıkarırsınız, yada ben mi çıkarayım sizi. Hemen karar verin iki dakikanız var." koltukta kendini dikleştirerek sırayla bana ve Hazal' a baksa da bizden herhangi bir tepki alamayınca direk konuya girmişti.

" Konuşsanıza ya. Hazal, Bilge. Ne bu haller ya. On beş yaşında mısınız? Ne yaşıyorsunuz siz benden habersiz. Bilge hanım sizden başlayalım isterseniz. Hazal'ın konusuna sonra bilahare gelicem çünkü onun ki artık canıma yetti. Seninki de farklı değil ya neyse." susmuyordu. Gerçekten bir düğmesi olsa da kapatsam fikri kafamda dönerken o hala konuşuyordu.

" Ne anlatıyorsun Gülşen ya."

" Diyorum ki neden postaladın ya sen Umut'u. Konuşmak için gelmiş kız. Neden ağzına sıçıp gönderdin garibanı. Derdin ne senin kızım. İnsanlar konuşa konuşa anlaşmaz mı. Heee sen koklaşmak istiyorsan Umut sana o konuda da seve seve yardımcı olur bence de, senin derdin ne. Senin konuşma ile derdin ne ya."

Gülşen'in bitmeyen saçma sapan sorgulamaları sonunda duvardan ayırdığım gözlerim ile ona bakmaya başladım . Biraz da sinirli bakmış olabilirim tabiki çünkü birinin bu kadar konuşması herkesi biraz sinirlendirebilir.

" Ay bayılıcam şimdi gerçekten. Kafa dinlemek için gelmiştim buraya ama yanlış zamanda yanlış yerdeyim anlaşılan. Gidiyorum ben." diyerek ayağa kalkmıştım ki bağırışı ile beni yerime oturtmayı başarmıştı.

BeklenmedikWhere stories live. Discover now