86

769 59 1
                                    

" sen zannediyorsun ki ben seni hiç tanımıyorum dimi Umut. Ben senin bir bakışından ne hissettiğini anlayabiliyorum kızım. Nasıl diye sorma anlayamazsın. Çocuk sahibi olmadan anlayamazsın. Her şeyini farkında değil miyim sanıyorsun. Her duygunun. Ama sanki bu ülkede kadın olmak yeterince zor değilmiş gibi birde bu konuda yaşayacağın çileleri düşününce inkar ettim kızım hep. Hem inkar ettim hem inkar ettirdim. Üzülürsün kızım dedim. Çok üzerler seni. Çok zor bir hayat bu. Bu ülkede yaşayıp senin seçtiğin yoldan gitmek çok zor. Ben sen üzülme istedim. Yok sayarsam belki yok olur dedim. Benim seçtiğim yol yanlışmış ben nerden bileyim Umut. Ben bu kadarını düşünebildim. Bu yol doğru geldi. Ben böyle yaptıkça sen uzaklaştın benden. Hep zoru seçtin en zoru. Ama şimdi görüyorum gözlerinde iyi ki en zorunu seçmişsin. İyi ki her zaman kendi doğrularının peşinden gitmişsin. Ben senin için korkarken senin için iyi olanın bu olduğunu bilmiyordum kızım."

" Yalan söylüyorsun ya sen."

" Yalan söylemiyorum Umut. Ben neden bu haldeyim peki onu da öğrenmek ister misin. Madem açık olucaz birbirimize olalım. Evdekilerin senden haberi oldu. Biri seni görmüş bir yerlerde. Bir aydır seni arıyorlar. Bulamadılar. İşe de gitmiyorsun herhalde. En son dedim ki bırakın kızın peşini artık. Kendi yolunu çizmiş. İlişmeyin hayatına. Kıyameti başlatan sözlermiş meğer bunlar. Bilemedim. Ama bilseydim yine söylerdim ben. " 

Bu duyduklarım biraz ağır gelmişti işte. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı, gözlerimden akan yaşların kesilmemesi bir yana artık annemin sesini duyunca sinir krizine girmem an meselesiydi. Kesin yalan söylüyordu. Kendini acındırmak içi yalan söylüyordu.Kendimi suçlu hissetmem için yapıyordu.

" Yalan söylüyorsun. Sen asla böyle bir insan değilsin. Yalan söylüyorsun." Bilge her ne kadar beni kendime getirmeye çalışsa da pek başarılı olamıyordu çünkü ben sadece kendi sesimi duyuyordum. TAm kapıdan çıkarken Bilge kolumdan tuttu.

" Umut dur gitme lütfen gitme. "

" Bırak bilge gitmem lazım. Kalırsam daha kötü olurum. Hadi bebeğim bırak kolumu. " sakin kalmaya çalışarak korkmuş sevgilimi elimden geldiğince sakinleştirmeliyim diye düşünüyordum ama neremle düşündüğümde belli değildi açıkçası.

" Umut gitme lütfen gitme dur lütfen dur. Dinle biraz. "

" gelicem Bilge. Gelicem. Lütfen sevgilim. Sen burada kal. Bana biraz izin ver "

" Geleceksin söz ver"

" Gelicem" diyerek kendimi sonunda dışarı atmıştım. Annem benim yüzümden mi dayak yemişti o davarlardan şimdi. Bunların hepsi gerçekten doğru olabilir miydi. Yada bunların hepsi annemi iyi bir insan iyi bir annemi yapardı.

Tüm bu kafamdaki düşünceler ile saçma sapan bir hızda yürürken birden telefonumun çalması ile evden ne kadar uzaklaştığımı farketmiştim. Arayan hiç beklemediğim bir şekilde genel müdürdü. Tam zamanında diye söylenerek telefonu açtım.

" Umut'cum nasılsın ya iyi misin."

" İyiyim müdür bey sağ olun.

" Ahh çok sevindim ya."

" Ne oldu ki."

"Ya ailen aradı beni bir süredir sana ulaşamıyorlarmış evin adresini de bilmiyorlarmış. Merak etmişler seni. Benden ev adresini istediler de. Ben yine de seni bir arayayım dedim ."

" Vermediniz dimi adresi müdür bey."

" Verdim verdim. Çok merak etmişlerdi seni." telefon elimden düşerken bende dizlerimin üzerine düşmüştüm.

Bugün bitmeliydi.

Bugün tam olarak burada bitmeliydi.

Hatta günün bitmesi bile yeterli değildi. Hayatım bitmeliydi burada. Devam edecek dermanı kalmayan bacaklarım beni taşımıyordu çünkü. Adım atacak halim yoktu. Bunların hepsi gerçek miydi. Anlaşılan Bilge'nin şikayeti bir işe yaramamıştı.

Başıma saplanan binlerce bıçağın arasından Bilge isminin aklımda yankılanması çok da zamanımı almamıştı. Bilge evdeydi. Hemen yanına gitmeliydim diye düşünürken o dermanı kalmayan bacaklarım benim bile onlardan beklemeyeceğim bir hızda koşmaya başlamışlardı.

Bilge'yi aramak evin yakınlarına geldiğimde aklıma gelmişti. Beyin hücrelerim oksijensizlikten iflas etmek üzereyken Bilge her seferinde onlara bir hayat öpücüğü oluyordu adeta. Evin köşesine geldiğimde sonunda Biraz nefeslenip Bilge'yi aramıştım.

" Bilge"

" Umut iyimis.."

" Bırak beni şimdi Bilge hemen annemi de alıp Hazla inin. O evden hemen çıkın Bilge. bende geliyorum şimdi köşedeyim."

" Ne oluyor Umut."

" Diğerleri iş yerinden evin adresini öğrenmişler Bilge."

" Umut saçmalama. Kapıyı kıracak halleri yok herhalde. Olmaz birşey gel sen."

" Bilge tanımıyorsun ya onları. Anneme neler yapmışlar görmedin mi. Hadi inat etme de inin aşağıya sevgilim lütfen. Beni biraz seviyorsan sorgulama ve dediğim yap."

" tamam" son kelimesinden Bilge'nin de korkmaya başladığını anlamıştım. Kızın hayatını da sikip attığım için kendime küfürler etmeye başlamıştım ki köşeyi dönüp kafamı kaldırmam ile apartmanın kapısında bekleyen beşli benden tarafa bakmaya başlamıştı. 

Hiç birini özlemediğimi farketmiştim ilk anda. Gündüz vakti de kimse kimseye sokak ortasında bir şey yapamaz herhalde diyerek yanlarına doğru yürüdüm. Hala bana tiksinti ile bakıyorlardı. Boka bakar gibi.

" Neredesiniz kız siz. Hadi al ananı da getir gidiyoruz." diye buyurdu davarlardan dayım olan.

" Ne diyorsunuz be siz. Siz kimsiniz de bana yapacağım şeyleri söyleyebileceğinizi sanıyorsunuz."

" Bana bak. Seni allah çarpmış zaten bir de ben çarpmayayım. Hadi git de dediğimi yap." bu sözler tam da lağım ağızlarına yakışır gibi çıkıyordu ağızlarından iki dayımda hacivat ve karagöz gibi konuşuyordu karşımda.

" Siz ancak ondan anlarsınız zaten mağara adamları. Çekin gidin kapımın önünden polis çağırmadan rezillik çıkmasın burada." diyerek medeni şekilde tehdit ettiğim bu heriflerin medeniyetten kesinlikle anlamadığını ne yazık ki unutmuştum ben. Bunu önce suratıma sonrada çeşitli yerlerime yediğim tekme ve yumruklardan sonra anlamıştım.

Ben yere yığılmış, herkes başımıza toplanmış, mağara adamları kaçmış yorgun gözlerim sonunda kararmıştı. Aklımda yanan tek ışık hala Bilge diye sayıklarken oda birden sönmüş, yalnız ve karanlıkta kalmıştım. Ve kimse bilmezdi ama ben hem yalnızlıktan hem karanlıktan çok korkardım.

BeklenmedikWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu