21

2.4K 150 20
                                    

Hazır bölümleri buraya atamamış olmamın sebebini nazara bağlayarak salıyorum bölümü arkadaşlar. Kısa biraz. Akşama bir bölüm daha gelir belki.

Gelir Gelir. Bekleyin siz.

Bu sefer de Bilge anlatsın bakalım. Birazda ondan dinleyelim.

Keyifli okumalar.

BİLGE

Şuan evimin içinde onu kovduğum halde gitmeyen ve beni sinirden kendimi parçalayacak hale getiren arkadaşı sanırım tanıyorsunuz.

Bir insan nasıl hem bu kadar sinir bozucu hem de bu kadar tatlı olabiliyor zaman zaman anlamakta zorlanıyorum gerçekten. Beni en çok zorladığı anlardan birini yaşıyoruz ve ben neyi nasıl yapacağımı bilemediğim bir ruh hali içindeyim.

Onu o kapıda bana öyle güzel, güzel bakarken bırakıp kesinlikle hayatıma devam etmeliydim. Ama ben her zamanki gibi duygularıma engel olamadım ve ikimizi de saçma bir durumun içine sürükledim.

Ondan uzaklaşmaya çalıştıkça daha çok ona çekildim sanki. Karşı koyamadım. Beni bu kadar özel hissettiren birine karşı koymak istemedim. Kim ister ki. Bence kimse istemez. Hele ki benim gibi otuzlarınızın ortasındaysanız. Kendi kendime yanlış bir duygunun içinde olduğumu düşündüğüm o saçma anlarda bile hep onu istedim.

Umut hayatımda var olmaya başladığından beri perdenin arkasında kalmış beni perdenin arkasından çıkararak gün yüzü görmemi sağladı sanki. Kendimi tıktığım mağarada fark edemediklerimi fark ettirdi gelişiyle. O geldiğinden beri kendimi sorgulamalarımın sonu bir türlü gelmedi. Çok zor zamanlardan geçtim. O zamanlardan geçmemin sebebi bile yine Umut oldu. Bana her anlamda umut oldu anlayacağınız.

Ama kendimle olan dertlerim, dengesizliklerim yüzünden kendimi ona kaptırmaktan hep korktum. Ona alışmamak için itebildiğim kadar uzağa itmeye çalıştım onu. Ama her seferinde yanıma gelirken kalbimin bir diğer köşesini daha ele geçirdi. Şuan bir daha kimseyi sokmamaya karar verdiğim kalbim bir kadın tarafından ele geçirilmiş durumda. Kontrolümü tamamen kaybettim. Muazzam değil mi sizce de.

Hayatımda aldığım kararların üzerine basıp geçmekte ne kadar başarılı olduğumu görüyorsunuz işte. Sende de durum buysa neden bu haldesiniz diyebilirsiniz. Ben duygularımı göstermekte hep biraz zorlanmışımdır aslına bakarsanız. Bu ilk başlarda karakter özelliğim iken zamanla ve kötü tecrübeler yaşadıkça hayat beni bu doğrultuda şekillenmem için yönlendirdi.

Çocukluktan beri hep insan ilişkilerinde zorlanan biriydim ama büyüdükçe işler benim için daha da zorlaştı. Bunun ailemin bana davranışı ile pek ilgisi yoktu çünkü onlar benim aksine her zaman daha sosyal ve girişkenlerdi. Bizim aileye baktığınız zaman ben ayrık otu gibi hemen fark edilirdim anlayacağınız. Sebebi de asla onlar gibi olamayacağımı düşünmemdi. Ben hiçbir zaman o aileden gibi gözükemeyecektim. Annem ile babam bana hiçbir zaman böyle hissetmemi sağlayacak bir şeyler yapmasalar da ben onların yanına geldiğim ilk andan itibaren böyle hissetmeye başlamıştım bile.

Yanlarına geldiğimde ilkokul ikinci sınıfa giden ufak bir kız çocuğuydum. Annemin ölümünden sonra kendi çabamla yaşamaya çalışmama rağmen babama yine de fazla gelmiştim. Babamın beni oradaki bir okula gideceğim bahanesi ile bıraktığı evin kapısından içeri girdiğim anda hissetmiştim terk edildiğimi aslında. Ama bunu kabullenmem neredeyse yıllarımı aldı diyebilirim. Kendimi bir türlü olduğum yere ait hissedemiyordum. O her tarafı dökülen pis ev benim evimdi ama burası değildi sanki. O sinirli ve ilgisiz adam benim ailemdi ama ben bu evdeki pamuk gibi insanların ailesi olmaya layık değildim.

Bu arada kalmışlık ve terk edilme duygusu hala yakamı bırakmış değil. Annem, babam ve kardeşim. Aile olmak için kan bağına gerek olmadığını öğrettiler bana. O eve giren ufak çelimsiz kızın burukta olsa muhteşem bir çocukluk geçirmesini sağladılar. Hiçbir zaman beni öz çocukları değilmişim gibi davranmadılar. Hatta zaman zaman beni kardeşimden daha fazla koruyup kolladılar.

Babasının başka bir kadın ile evleneceğinden ayak bağı olarak gördüğü o küçük kız çocuğuna kıyamayıp evlerini açarak ailelerine aldılar. Annem ve babam benim bu dünyada görüp görebileceğim en iyi insanlar. Ben onlar kadar iyi olamadım hiç. Mesela onlar herkesi koşulsuz şartsız severlerdi ama ben yapamıyordum. Hala da pek yapabildiğim söylenemez. Sanırım kendimi nasıl sevilmeye layık görmediysem çevremdekileri de pek görmüyordum. Dedim ya ayrık otuydum diye.

Kabuğumu kırıp kalbimin çarpmaya başlaması uzun yıllarımı aldı. Kalbime o kadar yabancı bir hareketti ki bu en ufak çarpıntı bile benim için aradığım şeydi. Sonunda diyordum her seferinde sonunda beni ailemden başka seven insanlarda var. Ama her defasında başka bir yerinden kırdılar kalbimi. Ve ben her ilişkimden sonra daha da uzaklaştım kendim olmaktan. O kadar beni sevsin istedim ki hayatımdaki kişi, kendim olmaktan çıkıp onun istediği kişi oluveriyordum her seferinde. Tüm ilişkilerimde de terk edilen yine ben oluyordum maalesef. Kendimi saygımı kaybettikçe her anlamda kendimi daha çok kaybettiğim son ilişkimden sonra öğrendim ki bu ayrık otunu ailesinden başka kimse gerçekten sevemez.

Sonra bir sabah tüm güler yüzü, neşesi ve enerjisi ile hayatımın tam ortasına atom bombası gibi düştü. uzun bir süre onunla ne yapacağımı bilemedim. Açtığı kocaman deliğin çevresinde gezindim. Bana ne yaptığını anlamaya çalıştım. Bulamadım nihayetinde. Çünkü bu benim bildiğim bir his değildi. Öğrenmeye çalıştım sonra. Allahtan o çok iyi bir öğretmendi.

Tüm ezberlerimi bozup beni ve hayatımı alt üst ederek hayatıma girdi. Fazla beklenmedikti. Bir kadını arzulayan bedenime bir süre anlam veremedim. Homofibik değildim evet ama böyle bir ilişki içinde olabileceğim de aklıma gelmezdi. Aklımı karıştırdığını düşündüm. Hatta benimle oynadığını. Kızdım sonra hem kendime hem ona. Ama o tüm bunları umursamadan öyle hızlı ele geçirdi ki beni hiç anlamadım. Çok gelgitler yaşadım halada yaşıyorum ama kendimi onun aynasından gördükçe çok iyi hissediyorum. Evet, bana göre fazla heyecanlı, fazla geveze belki de fazla tecrübesiz ama hiç kimsede hissedemediğim kadar da tanıdık ve huzurlu.

Son zamanlarda yine kendimden ve ondan emin olmayışlarımın sonucu aramız biraz limoniydi ama eğer Umut bu kadar aramızdaki şeyi netleştirmeye çalışmasaydı durum buralara kadar gelmezdi. Belirsiz bırakmak işin kolayıydı. Ama Umut belirsizliklerde nefret ediyordu.

Beni sevdiğinden ufacık bir tereddüttüm bile olsa şuan o kilitlediği kapıyı kırmış ve çoktan onu kapı dışarı atmıştım. Ama kıyamıyordum işte. Beni sinirden deliye de çevirse. Kıskançlıktan gözü döndüğü için benim canımı yakmaya da çalışsa karşımdaki hiç çocuk olamamış kocaman çocuğa kıyamıyordum.

Beni en çok kızdırdığı anlarda bile yüzüne bakınca içimden gelen gülme isteğini bastırmakta zorlanıyordum. Her duygusunu o kadar aleni yaşıyordu ki bu zaman kadar hayal kırıklığından başka hiçbir duyguyu dibine kadar yaşamamış bünyemi şaşkınlıklara sürüklüyordu. Bir insanın bu kadar gerçek olmasına inanamıyordum. Tanıştığım kimseye benzememesi benim için işleri bir tık zorlaştırsa da bu kadar sürprizlerle dolu olması işte sanırım beni etkileyen tarafı da buydu. Bu güzel suratlı kıvırcık kız çocuğu şuan hayatımın tam merkezine oturmuştu. Hem de tüm itirazlarıma rağmen.

Hah işte beklenen insan da geldi. Kapının yanından çaktırmadan bakmaya çalışmasıyla beni benden alan kişi. Tam onun o muzur bakışlarını düşünüp gülümsediğim sırada karşımda beliren mahcup yüzü ile ben yine ona olan tüm kızgınlıklarımı unutmuştum bile. Bana diyordu bide ' sana bakınca tüm her şeyi unutuyorum' diye. Ona bakınca içimde olanlardan tabi ki henüz haberi yoktu. Ama olmalıydı. Hislerimi özgür bırakmanın zamanı gelmişti artık. Çünkü herkesten fazla o hak ediyordu bunu.

Tipe bak.

Tipini yediğim. Şimdi burnunu ısırsam ne yapabilirsin ki!

BeklenmedikWhere stories live. Discover now