24

3.1K 134 43
                                    

               

Keyifli Okumalar...

     Arabayı park edip arabadan inerken Bilge arabanın diğer tarafında gülerek beni izliyordu. Yola çıktığımızdan beri gülüyordu. En önde olduğu için servisteki diğer çalışanlar görmemişti Allahtan yoksa kesinlikle delirdiğini falan düşüneceklerdi.

" şişşttt şoför Nebahat hadi artık ayrıl şu arabadan." Diye seslenirken bile gülüyordu hala.

" Bu kadar komik olan nedir anlamıyorum." Arabayı kilitleyip onun yanına doğru yürümeye başladım.

" Servis şoförü olduğun gerçeğini aşamıyorum Umut ne yapayım"

" Bende senin çok güzel güldüğün gerçeğini aşamıyorum. Şimdi tutup öpücem seni yolun ortasında göreceksin." Evin yakınlarında arabayı park edecek yer bulamadığımız için biraz uzağa gitmemiz gerekmişti. Şimdi de tekrar eve yürüyecektik o kadar yolu. Hiç benlik hareketler olmasa da yanımda Bilge'nin olması işimi biraz kolaylaştırıyordu.

" O kırılmayan kolun kırılsın istiyorsun sanırım."

" Niye ki ya."

" Türkiye de yaşıyoruz hayatım. Farkındasındır sanırım. Bu insanlar daha bir kadın ile bir erkeğin sokakta öpüşmesine alışamamışlar. Sen, bir de beni öpmekten bahsediyorsun. Kırarlar kolunu." Haklıydı. Yaptığım şey sonucunda linç bile ederlerdi bizi.

" Yanaktan ya."

" Olsun. Sen yine de evde öpersin."

" Söz mü?" işimi garantiye almak benim yaşam tarzımdı sonuçta.

" Söz şoför Nebahat. Söz" diyerek sağlam olan kolumdan tutarak beni kendine çekerek koluma girdi. Yürümek eylemi benim için hiç olmadığı kadar keyifli gidiyordu şuan. Bunu arada yapabilirdim. Bilge ile kilometrelerce yürüyebilirdim.

     Eve geldiğimizde üzerimde her türlü pisliğin olması sebebi ile Bilge beni banyoya atmış kendisi de mutfağa bize yemek için bir şeyler hazırlamaya geçmişti. Şuan banyodan çıkıp üzerime Bilgenin giymem için bıraktığı giysilere bakarken onunla aynı evde yaşıyor olmanın ne kadar mükemmel bir his olabileceğini düşünüyordum. Hiçbir zaman yemek masasına oturmak için acele etmeyen bünyem, şuan onunla aynı masaya oturmak için can atıyordu. Birlikte yaşamak bu demek miydi acaba. Gerçekten biriyle bir hayatı paylaşmak böyle mi hissettiriyordu.

     Birileri ile ortak bir evi paylaşmış ama ortak bir hayatı paylaşmamış kişilerin beni çok iyi anladıklarını biliyorum ama diğerleri için anlatmaya çalışayım. Mutfakta siz geleceksiniz diye yemekleri sıcak tutmaya çalışan bir anneniz olmadıysa, ya da eve geldiğinizde gözlerinizden yorgun olduğunuzu anlayan bir babanız, sen geç ben hazırlarım diyen bir sevgiliniz, eşiniz, kardeşiniz yoksa hayat sizin için bir gül bahçesi olamamıştır. Ama o gül bahçesini kendi tırnaklarınızla var edebilirsiniz.

     Üzerimi giyinip odadan çıkınca Bilgenin yanına gitmek için mutfağa yöneldim. Mutfağın kapısından gördüğüm manzara hayal ettiğim gül bahçesinden bile daha güzeldi. Bilge bana arkası dönük, mutfaktaki tezgahta bir şeyler hazırlıyordu. Hem de bize. İnanabiliyor musunuz? Omzunun birini açıkta bırakan salaş bir tişört giymiş ve saçlarını gevşekçe kafasının üstünde toplamıştı. Saçlarından kurtulan birkaç tutam ensesine düşmüştü. Gidip öpme isteği uyandıran ensesine. Tezgahın önünde bir sağa bir sola hareket ediyor, bu esnada da bir şarkı mırıldanıyordu. Ne olduğunu bilmediğim bir şarkıyı bu kadar sevdiğim bir an bile olmamıştı. Sadece onun ağzından çıkıyor diye arka arkaya sıralanan saçma kelimeler ile dolu bir şarkı bile olsa şu andan itibaren en favori şarkım olabilirdi. Hiçbir sakıncası yoktu. Çünkü söyleyen benim hayatımdaki en favori insandı.

BeklenmedikWhere stories live. Discover now