'İhanetin Rengi!'

75 12 18
                                    

58. Bölüm : 'İhanetin Rengi!'

Vücuduma sarılan sargıların sıkılığı acıyla inlememe neden olurken, tanıdık bir kokuya gözlerim açıldı. Buğulu gözlerimin ardından nerede olduğumu idrak etmeye çalıştım. Beyaz bir odada cihazlara bağlı olduğumu ve neredeyse her tarafımın beyaz sargılar ile sarılı olduğunu fark ettim.

Vücudumdaki ağrılar tekrardan kendini gösterirken, acı dolu inlemem odada yankı olup dağılmıştı. Burada olma nedenini hatırlamaya çalıştığımda son yaşadıklarım zihnimden bir film şeridi misali geçti.

O yangın olan odanın içinde mahsur kalmıştım ve bilincimi kaybetmeden önce birilerinin beni gelip kurtardığını hatırlıyordum. Akel gelmemişti ve beni o yangında kalmaya mahkum bırakmıştı...

Kurumuş boğazımdan çıkan Akel sesi dudaklarıma mırıltı olarak yansıdı. Sargılı olan ellerim ve kollarımdaki acı tekrardan varlığını belli ederken, yangın esnasında etkilenip yandığını anlamıştım. Sahi ben kalbimdeki yangının acısından dolayı, tenimdeki yanığın acısını hissetmemiştim bile...

Ayaklarımı ve kollarımı kıpırdatmaya çalıştığımda karşılaştığım hissizlik beni daha da çıkmaza sokarken, bu hissizliğin henüz yeni uyanmış olmamdan kaynaklanmış olduğunu ümit ettim. Odanın kapısı aniden açılırken, gözlerim kapıya doğru yöneldi.

En önde yaşlı bir doktor girerken ardındaki kişilere bakmamıştım. "Günaydın Zemheri, tam tahmin ettiğimiz zamanda uyandığına göre gayet iyi durumda olman lazım. Ama ben yine de sormak istiyorum nasılsın, iyi misin?"

Kurumuş dudaklarımdan saniyeler önce sadece Akel kelimesi çıkarken, daha fazla konuşamayacağımı idrak etmiştim. "Bedeninin birçok yerinde yanık var ama bunlar büyük yanıklar değil, yaraların hızlı bir şekilde iyileşmesi için sardık. Kullanman gereken ilaçlar var, arkadaşına zaten yapması gereken şeyleri söyledik, is-"

Doktorun cümlesi içinde geçirdiği 'arkadaşına söyledik' kelimeleri bütün odağımın oraya çekilmesine neden olurken kısa süreliğine düşündüm. Arkadaşım olarak Akel'i mi söylemişti? İçimdeki bastıramadığım heyecanla kapıdan içeriye girene baktım.

Zihnimde oluşan zelzeleler beni büyük bir yıkımın içine koyarken karşımda gördüğüm karaca, düşüncelerimin katili olmuştu. Düşünme yetimi kaybederken onun iğneleyici konuşması beni kendime getirmekten daha beter etmişti.

"Çok geçmiş olsun Zemheri, nasılsın iyi misin diye sormayacağım çünkü sevdiğin adam tarafından yangınların içinde yanmaya mahkum bırakılmak hiç de kolay değil... Ama insan hiç mi akıllanmaz? Sen ondan zaten büyük bir darbe yedin, tekrardan güvenip daha da büyük darbe yemeyi nasıl sindireceksin?"

Gözlerim anında dolarken ağlamamak için kendimi tutmaya çalıştım. Söylediği tüm kelime kalbime hançer misali saplanırken o hançer sabit kalmıyordu ve daha da derine iniyordu... "Ben inanların isminin anlamını taşıdığını düşünürdüm her daim ama seninle tanıştıktan sonra bu düşüncemden soğumaya başladım. Çünkü sen Zemherisin, soğuk olman gerekiyorken tam tersisin... Etrafındaki insanlara resmen ateş saçıyorsun ve Akel'in intikamını Zemheri soğuğuna çeviremiyorsun! Tam tersi, sen ateşin kendisisin... Sen kendini ve etrafındaki her şeyin ateşe mahkum olmasına neden olacaksın! Akel seni ateşe sürükledi ve bir kez daha onun peşinden gidersen seni tekrardan ateşe sürükleyecek!"

ZEMHERİ | S.Ç.Y. |Where stories live. Discover now