'Kanlı İşkence'

168 35 18
                                    

Sessiz Çığlıkların Yankısı
ZEMHERİ















28. Bölüm : 'Kanlı İşkence'

Sakin olmaya çalışarak elimdeki telefonun ışığını kapatıp hızla belime yerleştirdim. Attığım adımlarımı hızla geriye çekerken, açtığım tahta kapının gıcırtısını umursamadan hızla kapattım. Halıyı üzerine yerleştirirken, üzerine oturdum ve eski pozisyonumu aldım. Ellerim başımın arasında dizlerimi kendime çekip nefesimin düzene girmesi için sakin kalmaya çalıştım. Nefes alışverişim hızlanırken dışarıdaki sesleri dinlemeye çalıştım. Bağırış sesleri geliyordu.

Biraz daha dikkatli bir şekilde dinlediğimde Kunt'un kapıyı açamamasından dolayı bağırdığını anlamıştım. Etrafta garip bir koku var mı diye hafif kafamı kaldırdım ve derin bir nefes çektim. Hafiften koku gelmişti ama yapabilecek bir şeyim olmadığı için sakin kalmaya çalıştım. Bu koku beni ele verebilirdi, bu yüzden Kunt içeriye girmeden hemen önce bir şey yapmam gerekiyordu. Saçlarımdan gelen koku , aklıma bir fikir düşürürken ellerim hızla saç diplerime gitti.

Soğuktan uyuşan parmaklarım  saç diplerime değince hafif  sıcak gelirken, saçlarımı savurdum. Saçlarımı yıkadıktan sonra çok fazla vakit geçmemişti ve saçlarımdan yayılacak olan şampuan kokusu benim tek ümidimdi. Tamam biraz saçma bir düşünce ama ortamdaki kokuyu biraz da olsa yumuşatabilirdi. Saçlarımın kokusu burnuma gelirken, kapının açılma sesi kulaklarımı doldurdu. Hızla kafamı kollarımın arasına alıp, uyuyormuş gibi yapmaya başladım.

Etrafımda oluşan uzun bir sessizlikten sonra yüzümde hissettiğim buz gibi su ile hızla kalktım. Soğuk havada buz dolu su kovasının üzerime dökülmesi beni mahvederken tek düşündüğüm telefona su gitmemiş olmasıydı.

"Uyan prenses bu kadar uyunmaz ki?"

Soğuk suyun etkisinden çıkmaya çalıştım ve soğuktan dolayı titreyen düşlerime rağmen dudaklarımdan bıçkın bir şekilde kelimeler döküldü.

"Neden beni burada tutuyorsun, anahtarların dört tanesi sende. Geriye sadece iki tane kaldı, bırak beni gideyim. Mahvettin her şeyi zaten!"

"Loris Hanım kulağımın dibinde bağırmayın lütfen. Kobra Bey sizi aramıyorken onun için ağlaman biraz saçma... Ama ben şeye çok üzülüyorum, tam sevgili olduğunuz günün sabahı onu terk ettin. En kötü yarası bu olmasına rağmen onu terk ettin..."

"Ben onu terk etmedim! Sen zorla buraya getirdin, ben seni gerçekten anlamıyorum. Geriye sadece iki anahtar kaldı elimizde olan bütün anahtarları aldın. Bizden ne istiyorsun!"

Bağırmaktan dolayı boğazım ağarmaya başlarken, dişerim soğuktan dolayı titriyordu. "Sen bana lazımsın Zemheri, iki anahtarımı bulduktan sonra sevgilinin yanına gidebilirsin. Tabii seni kabul ederse ve ölmezsen..."

Adımları kapıya doğru yönelirken arkasından bağırdım. "Ne zaman çıkartacaksın beni buradan?"

"Sabret, zamanı gelince."

Sinsi gülümsemesi ile kapıdan çıktı ve kapıyı kilitledi. Sorumun cevabını alamamam sinirimi bozarken sakın kalmaya çalısıp, ne yapacağımın planını kurdum. İlk önce hızlı adımlar ile aşağıdaki odaya bakmam gerekiyordu. Daha sonra odada karşılaştığım duruma göre buradan çıkma planı uygulayacaktım.

ZEMHERİ | S.Ç.Y. |Where stories live. Discover now