'Ateşin Kasırgası'

250 43 16
                                    

Sessiz Çığlıkların Yankısı
ZEMHERİ















21. Bölüm'Ateşin Kasırgası'

Gecenin yutmuş olduğu sesimiz içimizdeki ihtimallere gebe kalmıştı. Annenin rahminde olan bir bebek misali duruşumuz anne karnındaki ses ile aynıydı. Ama bulunduğumuz ortam ve şartları farklıydı. İki adam tarafından korunuyordum. Birisi hayatımı mahveden, diğeri hayatını mahvettiğim. Gözlerimin önünde oluşan arbedede bir adam vurulmuştu ve kanı gözlerimin hafif görmesine rağmen bakış açıma giriyordu.

Bulunduğum yerden hiç kalkmak istemedim. Karşılaşacağım durum karşısında hiç hazır değildim. Kulaklarıma en son doluşan sesler içimdeki sesin doğrultusu oluyordu. Her şey sanki ağır çekimdeymiş gibi yaşanıyordu. İlk önce Akel doğrulduğu yerden kalktı. Onunla birlikte bende doğruldum ve kucağıma düşen Babamın cansız bedeni ile karşılaştım.

Titreyen ellerimi durduramazken birçok kişi başımıza toplanmıştı. Babama biraz daha yakınlaştığımda kanın ondan geldiğini fark ettim. Acı bir çığlık dudaklarımdan firar ettiğinde bulunduğumuz ormandaki hayvanların bile kulaklarına gidip rahatsız olmasına neden olmuştu.

"BABA" boğazım yırtılırcasına bağırışım her şeyin durmasına neden olmuştu. Babama biraz daha yaklaştığımda kesik sesler ile bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

"Beni affet kızım. Ben aslında kötü bir baba değilim, kötü olmak zorunda kalmış biriyim. Etrafındaki insanlara dikkat et! Bu anahtarların peşindeyken size zarar vermek isteyen çok olacak, sana küçükken hikaye anlattığım yerde, annenin sana güzel güzel pasta yaptığı malzemelerin olduğu evi ve daha nice iyisi ile kötüsü ile geçen anılarımızı unutma. Kimseye güvenm-"

Son kelimelere doğru sesi iyice kısılırken cümlesini tamamlayamadan gözleri kapandı. Babam beni korumak için kurşunların önüne atlamıştı! Başı kollarıma savrulurken yüzümü semaya kaldırdım. Bu zamana kadar birikmiş olduğum tüm nefreti, tüm üzüntüyü, tüm kini sanki bir çığlık ile gökyüzüne savururcasına çığlık attım.

Çığlığım sessiz ormanda yayılırken uykusundan uyanmış gök hayvanları bu duruma sitem edermişçesine gökyüzüne havalandı. En son yavaş adımlar ile elindeki kağıdı elime gizlice sıkıştırmış ve gözlerini kapatmıştı.

Etrafımda tanımadığım onca insan boş boş bu duruma bakarken sinirle bağırmaya başladım. "Ne bakıyorsunuz! Ambulans çağırsanıza. Henüz geç olmayabilir, çabuk hastaneye gide-"

Savururcasına konuşmam ve orada bulunan adamların yakasına yapışmama az kalmışken Akel hızla gelip beni tuttu. Ondan ayrılmaya çalıştıkça bana daha sıkı sarılıp bir şefkat ile başımı okşamaya başladı. "Akel hastaneye gidelim, henüz geç olmayabilir. Belki de ölmedi, bana bir şeyler anlatmaya çalıştı. Babam ilk defa bu kadar merhametliydi, ilk defa sesi bu kadar narin geliyordu. Etrafımızda oyun oynanıyor, fark etmiyorsunuz. Babamı bilerek vurdular hastaneye gidelim."

Sona doğru sesim kısılırken Kunt'un sert sesi artık varla yok olası sesimi bastırmış ve aklıma kazımak istiyormuşçasına vurguluyordu. "Nabzı atmıyor, ölüm saati 01.07"

1 AY SONRA

Önümde bir puzzle misali çözmeye çalıştığımız bir sürü kağıt ile hepimiz birleşmiş kağıtlarda yazılı olan gizli şifreleri bulup anlamaya çalışıyorduk. Babamın öldüğüne bir ay olmuştu ve kendimi henüz yeni toparlıyordum. Normal bir zamanda olsaydık babamın öldüğüne bu denli üzülmezdim ama beni korumak için kurşunun önüne kendini atmıştı. Ve ölmeden önce söyledikleri ile elime gizliden tutuşturduğu kağıt ile zaten içinde bulunduğumuz durumu sonu açılmaz bir sarmal haline getirmişti.

ZEMHERİ | S.Ç.Y. |Where stories live. Discover now