EV ARKADAŞI •GÖKKUŞAĞI•

17K 1K 320
                                    

Selaamss!

Biliyorum fazla beklettim yine ama biliyorsunuz, sınav senesi...

Neyse, fazla uzatmadan bölümü size bırakıyorum. Bana moral olması için oy verip tatlı yorumlarınızı satır aralarına bırakırsanız çok sevinirim. Yorum sayıları bayağı azalmaya başladı ve bu biraz beni üzüyor :')

Keyifli okumalar!

"Acıyor mu?" Pusat, kısık fısıltısıyla birlikte eline aldığı kremi kollarıma değdirdi. O yanma hissiyatıyla gözlerimi kapatsam da başımı olumsuz anlamda salladım. Acıyordu. Acıyordu ama bilip kendini üzmese de olurdu.

"Hastaneye gidelim mi?" diye yeniden mırıldanıp kremi kollarıma sürmeye devam ederken aynı zamanda serin nefesini kollarıma usul usul üfledi. Yanmasını az da olsa nefesiyle birlikte alıyordu. Bana şifa dağıtıyordu.

"Daha önce de kendime zarar vermiştim, kötü göründüğüne bakma. Birkaç haftaya geçer." Kapattığım gözlerimi aralayıp karşımda duran bedene bakarken üzerimdeki yorgunluğu atmak istedim. Uyumuş ve birkaç saat sonunda uyanmıştım. Klasik ataklarımdan birisi gerçekleşmiş, ben kendime yeniden zarar vermiştim.

"Tırnaklarını keselim." Pusat, kollarımı bitirip avuç içlerimi usulca araladı. Tırnaklarımla oluşturduğum kanla dolan göçükleri temizleyip kremlerimi sürdü. "Böyle atakların olduğunu bilmiyordum. Ben yanında yokken yeniden tekrarlanabilir. Kendine zarar vermeni istemiyorum. Canının yanmasını en aza indirmemiz gerekiyor."

Tırnaklarımı genellikle uzun kullanırdım. Yine uzundu. Bu yüzden kendime daha çok zarar vermiştim.

"Onunla alakası yok ki." Titreyen sesimle birlikte Pusat başını kaldırıp bana baktı. Karamel rengi gözleri bana öyle bakıyordu ki her an ağlayabilirdim.

"Kafamı duvara, yerlere vurduğum bile oldu. O an ne yaptığım belli olmuyor."

"İlaçlarından alalım, benim de yanımda bulunsun." Pusat, kremin kapağını kapattı. Ona itiraz edemedim. Yanımda taşımam gerekirdi ama uzun zamandır kriz geçirmediğimden cesaret alıp evde bırakmaya başlamıştım. Hataydı. Benim her an yanımda olan şeye karşı tetikte olmam gerekirdi.

"Sana çikolatalı krep yaptım, acıkmış olmalısın." İlgiyle bana bakarken o anı unutturmaya çalışıyor gibiydi. Kendini suçluyordu. Suçlamasını istemiyordum.

"Acıktım." dediğimde ayaklarımı yere bastım ve oturduğum yatağımdan usulca kalktım. "Kahve de içelim mi?"

Pusat, doğrulup belimi kavrarken bir şey demeden ikimizi odadan çıkarttı. Onun gücünden destek alarak yürürken mutfağa girdik. Masanın altına saklanıp küskünce etrafına bakan Romeo'nun bakışları bize değerken ağzının içinden bıraktığı homurtuyu duydum. Yerinden kalkıp bize doğru gelmemesi kaşlarımın havalanmasına sebep olurken Pusat sandalyelerden birini çekti ve oturmama yardımcı oldu.

"Romeo'ya ne oldu?" Uzanıp onun başını okşayacağım an Romeo'nun kırgın bakışları gözlerime değdi. "Ne oldu bebeğim sana?" Tüylerine değen ellerim neşesini yerine getirmeye yetmedi.

"Cezalı."

Kaşlarım çatılırken Romeo bakışlarını benden kaçırdı. Üzülmüştü. Bunu hissediyordum ve kalbim parçalanıyordu. Onu ilk defa bu kadar üzgün görüyordum.

"Niye? Küçücük köpeğe ceza verdiğini söyleme bana!"

"Verdim. Beni dinlediği kadar seni de dinlemesi gerekiyordu ama dinlemedi. Bir şeyleri öğrenmesi gerektiği için cezalı."

EV ARKADAŞIWhere stories live. Discover now