Sixty But Wedding

Start from the beginning
                                    

Gözlerini devirmeden önce cebimdeki mendile takıldı gözleri. Yamulmuş üçgenini düzenleyip elini omzuma vurdu sonra.

" hadi o zaman. Bize müsaade. "

Her biri teker teker aynada son kez kendine baktı, Oğulcan yakışıklılığına bi ilahi söyledi ve bahçedeki masalarda yerlerini almak üzere gittiler.

Onlar çıktıktan sonra sessizleşen odada kendim geçtim aynanın karşısına. Asiyenin sabah taktığı, babasına ait saati düzelttim. Alnıma düşürülmüş saçlarımı kibarca arkaya attım ve işte o son andaydım.
Bu hayata karşı tek anılacağım son an. Bundan sonra adımın yanında hep o yazılacaktı. Kaderime kazılı olduğunu her an herkes duyacaktı.
Bunun verdiği gururla dikleşti omuzlarım.

"hadi oğlum. Kadere karşı aşkın zaferini kutlamaya gidiyorsun."

Aynaya gülümsedim ve hiç emin olmadığım kadar emin adımlarla ilerledim onunla buluşacağım merdivenlerin başına.
•••

Heyecanımı yenmek için derin derin soluduktan sonra Dorukla buluşmak üzere, tek elimde çiçeğim, diğeriyle eteğimi tutarak çıktım odadan. Benden önce gelmiş merdivenlerin başında bekliyordu.
Ona yürüyemeden soluksuz kalıp durdum orada.
Aşık olduğum adamı damatlık içinde görmenin zevkini aceleye getirmek istemiyordum.

Gözlerimiz kesiştiğinde gülümsedi. Bambaşka bir gülüştü bu. Pek çok duygu geçip gitmişti sayılı saniyeler içinde. Pek çok yaş almış, deneyim kazanmış, büyümüş, değişmiş ve aşkına tutunup karşıma çıkmıştı. Gözlerine bakarak güçlendiğim onlarca anın birer tezahürü okunuyordu ki ona güçlü adımlarla ilerlememi sağladı bu.
Elim göğsümde karnımda, eteklerimde gezinip kusursuz görünme telaşıyla son kez toparlamaya çalıştım. O da gömleğinin kollarını düzeltip bakışlarını hiç acele etmeden üzerimde gezdirdi.

Gülüşünü tekrar görmeyi umarken kafasını benden başka tarafa çevirdiğinde şaşırdım. Yanına giden adımlarımı hızlandırdım ama dönmedi bana.

Baksana. Hadi. Baksana bana. Alo?

Elimi uzatıp koluna dokundum tereddütle. Yavaşça döndürdü başını. Doluydu yeşil gözleri. Sakladığı yaşların etkisiyle parlıyordu.

"Doruk?"

Gözleri tekrar üzerimde gezinirken bir damlası kirpiklerine tutunup yanağına bıraktı kendini. Hızlıca sildi ama dehşetle izledim bunu.

"ağlamayacaktım ama ağladım işte."

"aşkım neden ağlıyorsun?"

Dudağını ısırıp burnunu çekti. Damattan çok çocuğa benziyordu bu haliyle.

"çok güzelsin."

Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırırken yarım bi sırıtış oturdu yüzüne.

"güzelim diye mi ağlıyorsun?"

"bilmiyorum seni böyle görünce...Dayanamadım işte."

Avuç içlerini gözlerine bastırıp kurularken gülsem, dalga geçiyormuş gibi olur muyum kaygısı çektim ama gülmemek işten değildi. Nemli gözlerini kurulayıp kendime çekerken öptüm yanaklarını.

"sen de az değilsin hani?"

"biz cidden evleniyor muyuz şimdi?"

Demiştim.

"ay Doruk inansan mı artık? Hani gelinliğimizi, damatlığımızı giydik geldik. Yeterince inanılır bence."

Gözlerini kırpıştırıp masum masum baktı güzel kirpikleri ardından. Elimi ceketinin omuzlarına koydum. Kusursuz bir yakışıklılığı vardı şu haliyle.

"Dakika Dakika" Where stories live. Discover now