Müzik odası

28 5 7
                                    

"Lisaaa. Lisa uyan hadi. Derse gitmeliyiz hazırlanman gerek." diyen ses ile gözlerimi açtığımda omzumdaki Anna'nın eline ve sonra Anna'ya baktım. Yataktan doğrulduğumda Anna önce uyandığımdan emin olmak için basımda bekledi. Göz kapaklarımı zorla açarken telefonumun ekranını açıp saate baktım. 07:30. Dün gece birden uyandıktan sonra saat 5'e kadar uyumak için çabalamış, en sonunda da uyumayı başarmıştım. Öncesinde uyuduğum için üzerimde sadece yorgunluk vardı ki uykusuzluğu atlatmıştım. Anna'ya bakıp "Tamam ben hazırlanırım. Uyandırdığın için saol." dedim. Anna kafasını sallayıp saçlarını düzeltmek için odanın köşesindeki aynanın karşısına geçti. Ben ayağa kalkıp üzerimi değiştirmek için odama giderken Anna aynadan ayırmadığı gözleriyle konuşmaya başladı.

"Zoe ve Amy derse daha vakit olduğu için kahvaltıyı erken yapacaklarını söyleyip kantine gittiler. Ben de seni geç kalma diye biraz erken uyandırdım." dedi. Dolabımdan seçtiğim kıyafetleri giydikten sonra kapıdan çıkıp ana odaya geldim ve "Zaten erken uyuduğum için gece yarısı uyanmıştım. Sonrasında çok geç uyudum. Sen kahvaltı edecek misin peki?" diye sordum.

"Ederim herhalde. Hazırlanırsan beraber gideriz şimdi." dediğinde gözlerim telefonuma kaydı. Nicholastan gelen mesajı ve onu aramam gerektiğini hatırladım. Şu an aramak pek uygun olmazdı. Akşam mı aramalıydım? Ya da öğleden sonra. Evet, sanırım öğleden sonra arayacaktım. Telefonu yanıma aldım ve çok kısa bir sürede saçlarımı da düzelterek Anna'nın arkasından kantine gittim. Zoe ve Amy'nin yanına sandalye çekerek oturduğumuzda sohbet ediyorlardı.

"Katılacak mısın? Bayan Nathalie izin vermemişti diye hatırlıyorum." dedi Zoe Amy'e elindeki tostu yerken.

"Biliyorum ama grup olarak çalacağız ve eğer sosyal etkinlik olmayacaksa bir müzik odasının ne anlamı var kii?" dedi Anna kahvesini içerken. Anna masaya oturduğunda "Hey, ne konuşuyorsunuz?" diye sordu.

"Müzik odasında birkaç kişiyle beraber bir müzik grubu kurmayı düşünüyoruz. Hem eğleneceğiz hem de grup olarak çalışmayı öğreneceğiz. Bayan Nathalie müzik odasının yanında revir olduğu için bu fikre geçen sefer karşı çıkmıştı. Onu ikna etmem gerek." dedi Amy.

"Eğlenceliymiş. Yardım gerekirse ederim. Ve provaları izlemeye de gelebiliriz, öyle değil mi?" dedi Anna sorar gözlerle bana bakarken. "Evet tabi ki gelirim. Hem Amy, hatırlarsan bana bir gün sesini dinleteceğine söz vermiştin. Unutmadım hala." dedim. Amy gülümsedi ve "Tamam, sözüm söz. Bu öğleden sonra müzik odasındayız. Siz de gelsenize. Müzik falan açar eğleniriz." dedi. Hepimiz kabul ettikten sonra derse sadece birkaç dakika kaldığını fark ederek sınıfa gittik. Sırama geçer geçmez bayan Eva içeri girdi ve ders başladı. Telefonumu, gelen mesajı ve Nicholası nerdeyse unutmuştum. Sadece dersi dinleyerek ve teneffüslerde sohbet ederek geçirdiğimiz birkaç saatin ardından son derse geldik. Amy yanımıza geldiğinde "Bay Fred'in son dersi boşmuş. Kendisinin arşivde işi varmış. Bayan Vanessa çıkabileceğimizi söyledi. Gidelim mi?" diye sordu bize. Rahatlayarak kabul edip aşağı indik. Müzik odasının kapısından içeri girer girmez, etrafa müzik aletlerinin ve beyaz fayansların, oda kokusunun ve açık klimanın yaydığı ferah havayı içimize çekmiştik. Odanın sağ köşesinde temiz yüzeyi ve tuşlarıyla parıldayan büyüleyici bir piyano, hemen arkasında farklı büyüklüklerde gitarlar -veya boyuta göre değişen isimleriyle her neyse-, telli ve vurmalı çalgılar, büyük mavi davullarıyla parlayan bateri, keman ve daha onlarca ismini bilmediğim müzik aletleri vardı. Eğer müziği kariyer olarak seçecek olursam, bu odada tüm günümü geçirebilirdim! Sadece bakmak bile insanın içine tuhaf bir huzur ve rahatlama hissi yayıyordu. Hepimiz şaşkınlıkla etrafa bakarken Amy sahneye çıkıp amfinin tuşlarıyla bir ayarlama yaparken Anna piyanonun tuşları üzerinde parmaklarını gezdiriyordu. Zoe kemanlardan birini omzuna alıp kendince çalmaya çalışırken çıkan gıcırtılı ses ile kulaklarımızı kapattık. Zoe dişlerinin arasından tıslayarak "Iıh... Afedersiniz." dedi ve kemanı yerine bıraktı. Piyanonun arkasında duran gitarlardan birine doğru ilerledim ve yandaki koltuğa oturarak gitarı elime aldım. Aslında çalmayı biliyordum ama unutmamış olmak için dua ediyordum. Pena ile yavaşça telleri tıngırdattığımda rahatlatıcı bir başlangıç sesi duyuldu. Gülümsediğimde Anna piyanonun üst kısmına kollarını koyarak bana baktı ve "Gitar çalabildiğini söylediğini unutmuşum."  dedi.

YAZ KAMPIWhere stories live. Discover now