Belki söyleyeceği başka bir şey vardır umuduyla yüzüne baktım ama gülümsedi sadece.

" iyi akşamlar. "

"size de."

Delicesine yağan yağmur elimdeki kağıdı ıslatmasın diye koşarak binanın saçağının altına girdim.
Üzeri metal işlemelerle dolu büyük oval bir kapıydı bu. fazlasıyla zarifti.

İçeride beni ne bekliyor?
Sadece oyun demişlerdi bir de. İyi bir oyun dememişlerdi.

Arkama bakmadan kaçsam mı düşüncesiyle döndüm ama taksi olduğu yerde değildi. Çoktan gitmişti.
Bir başımaydım. Nefesimi tutup arabadaki notta bahsedilen yönerge olduğunu düşündüğüm ikinci kağıdı kapının üzerindeki çengelinden kurtardım.

"Hoşgeldin sevgilim."

Sevgilim?
Dikkatle bakınca fark ettim.
Doruk 'un el yazısı!
Tabii ya!

Doruk'ta işin içinde. Geç kalışı, yazmayışı.
Hem Doruk'u bulmanın hem de yaşadığım bu şeyin onun eseri olduğunu anlamamın güven duygusuyla biraz da olsa sakinleşirken hala beynimde fırtınalar kopuyordu

Tamam da burada ne yapıyoruz.
O kadar merak ediyorsan notu okusana salak!

"Hoşgeldin sevgilim!
İçeride seni uzun bir koridor bekliyor. Sadece okları takip et ve seni bana getirmesine izin ver."

Gerginliğimin yerini heyecan alırken derin bir oh çektim.
Tamam kimse ölmüyor ve kaçırılmıyor en azından.

Bir dakika Doruk içeride mi yani!

Ona ulaşma heyecanıyla ağır metal kapıya yükledim ama içerisi nefesimi kesti.
Doruk' a ulaşmayı birkaç saniye erteleyip etrafın büyüsüne kapıldım.

Burası çocukken cennet anlatıldığında gözümde canlanan yerlere benziyordu.
Geniş, kocaman bir avluydu.camdan oval tavanı sarmaşıklarla sarılmıştı. Delice yağan yağmur bu cam tavana vurdukça hem nefes kesici görünüyor hem de çıkardığı sesle içeride yankılanan bir melodi tutturyordu.

Avlunun iki yanı birbirinden renkli, farklı cezbedici çiçek öbekleriyle doluyken ortada ince koridor biçiminde bir yol uzanıyordu.
Beni doruk'a götürecek koridor burası diye düşündüm.

Loş ışıklar çiçeklere vurdukça her birinin rengini ayrı bir güzel göstermişti. Burası hayal ürünü olabilir mi?

Şaşkınlıkla iç çekerken ciğerlerimi dolduran koku mest ediciydi resmen.
Bunca çiçeğin olduğu bir ortamda haliyle her birinin kokusu odayı doldurmuş birbirleriyle karışıp harmanlanarak baş döndürücü bir hal almıştı.

O kadar büyülü gözüküyordu ki, şu kapıdan bir adım atınca gerçek dünyanın devam edeceğine inanamıyordum.

O an emin oldum işte. Bu gerçekten de doruk'un işi.

Gözlerimi muhteşem avluda gezdirip dururken yol boyunca uzanan oklarla görevimi hatırladım. Ayaklarımın ucunda ilk ok vardı ve çarpraza dönüktü.
Gözlerimle takip edip taştan yolun kenarındaki Sarılı pembeli tanımadığım çiçeğin yaprağına asılmış zarfı buldum.

Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı bile.
Bütün bunlar görçek mi? Benim için mi?
Titreyen parmaklarım yüzünden zarfı bir türlü açamayınca Gülerek durdum.

Sakin ol asiye!

Nefeslenip dikkatimi elimdeki zarfa verdim. İçindeki katlanmış kağıdı açarken çakan şimşekle ürperdim ama bu bile korkutamamıştı bu masalsı yerde beni.

"Dakika Dakika" Where stories live. Discover now