EV ARKADAŞI •KÜÇÜK HEDİYE•

En başından başla
                                    

Pusat, bilgisayarını dizlerinden tamamen indirdi ve tüm dikkatini bana verdi. Ben da tüm dikkatimi ona verirken heyecandan kasıldım. Daha önce hiç erkek arkadaşım olmamıştı. Daha doğrusu pek arkadaşım olmamıştı. Lisede fazlasıyla güven problemi yaşamıştım. Bu yüzden sağlam arkadaşlıklarım yoktu. Pistte tanıştığım arkadaşlarım vardı ama onlarla dışarı çıkıp samimi sohbetler edememiştik. Benim tek arkadaşlarım; Ceyda annem, Emre ve Çağla'ydı. Artık Pusat, Buse, Atila ve Fatih de vardı. Onlara güveniyor ve seviyordum.

"Umarım sabırlı bir öğretmensindir."

Pusat, gülümseyerek bana bakarken yanağının iki yanına çöken gamzelerini dikkatle inceledim. O, bana hep böyle gülerse ben sabrederdim. Onun için sabırlı bir öğretmen olurdum.

"Öyle değilsem de olacağım. Seni, buz pistinde görmek istiyorum."

İkimiz de birbirimize bakarak gülümsedik. Gülümseyişlerimiz çok içtendi. Samimiydi. Masumdu. İçinde çıkar barındırmıyordu.

"Hadi, gel. Ben de sana oyun oynamayı öğreteyim." Pusat, benden önce toparlanıp kenara ittiği bilgisayarını yeniden kucağına çekerken yanına yaklaşmamı bekledi. Onu bekletmeden yanına doğru sokulurken dikkatle ekrana baktım. "Bu LOL. Daha önce duydun mu, bilmiyorum." derken başını bana doğru uzattı ve oynayıp oynamadığımı kendince kontrol etmeye çalıştı. Başımı olumsuz anlamda sallarken sonuç ekranını dikkatle inceledim. "Oynamadım. nasıl oynanır bilmiyorum ve sanırım oynayamayacağım. Yenilirsem kızma bana."

"Dolunay, sana neden kızayım? Bazen böyle konuştuğun için sana kızasım geliyor!"

Pusat, şakayla karışık beni azarlarken gülümsedim. "Şey, kendini rahatsız hissetmezsen şuraya otur. Sana oyunu öğretmem daha kolay olur." Pusat, dizlerini kendine doğru çekip yatağının üzerinde bağdaş kurarken bana bacaklarının önünü işaret etti. Onu dinleyip oraya doğru sürünürken bilgisayarını kaldırıp biraz öteye iteledim. Onun dizine fazla değmeden önüne otururken bilgisayarı kaldırıp dikkatle dizlerime yerleştirdim. Pusat'ın arkamda olduğunu kendime unutturmaya çalışırken içime yerleşen heyecan parçaları hareketlenerek sinir bozucu hâle geldiler.

"Oyunun amacı, karşı rakibi öldürmek ve kuleleri yıkmak. Şu koridordaki kuleleri yıktıktan sonra büyük kuleyi de oyun arkadaşlarınla yıkarsan oyunu kazanırsın. Anlatabildim mi?" Pusat, açtığı ekranı bana tarif ederken başımı onaylar anlamda salladım. Anladın mı, demiyordu. Anlatabildim mi, diyordu. Farkında mıydı, bilmiyorum ama sözleri bile çok inceydi.

"Güzel, şimdi sana uygun karakter seçmemiz gerekiyor." Pusat, mırıldanarak bilmediğim ve bana yabancı gelen yerlere girerken karakter tablosu önümüze serildi. "Ben tank oynuyorum ama onu sana şimdilik seçmesek daha iyi olur. Tank, önden gider. İlk defa oynayacağın için zorlanırsın. Nişancı olursan tankın yanında durman gerekir. Yanında destek birisi olur. Nişancıyla oyna." Pusat, sarışın ve saçları uzun bir karakter seçerken göğsü sırtıma yaslandı. Sıcaklığını direkt olarak hissetmek beni heyecanlandırırken nefesimi tutup işini bitirmesini bekledim.

Pusat, seçtiği karakterle birlikte arkaya çekilirken aramıza mesafe koydu. Koyduğu mesafe beni üzse de sesimi çıkaramadım. Bana, oynamam gereken tuşları anlatırken bana yardımcı olacağını söyledi. Onun anlattığı her şeyi dikkatle dinlerken başımı onaylar anlamda salladım. Birlikte oyunu başlatırken heyecanla oturduğum yatağın üzerinde kıpırdandım.

Açılan harita bana başta karışık gelirken Pusat'ın anlatımlarını dinlemeye çalıştım ve takip etmem gereken karakteri takip ettim. Pusat, bana yardımcı olurken eli ara sıra elime değiyordu. Göğsü, sırtıma sürtünüyordu ama buna çoktan alışmıştım.

EV ARKADAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin