EV ARKADAŞI •KÜÇÜK HEDİYE•

Depuis le début
                                    

"Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi bakıyorsun. Ben bitirdikten sonra sen de oynamak ister misin?" Pusat'ın bana bulunduğu teklif beni bir yandan mutlu ederken diğer yandan endişelendirdi. Oynamak isterdim ama onu geriletebilirdim. Emre de onun gibi böyle oyunlar oynuyordu ve oynamak istediğimi söyleyince bana izin vermiyordu. Liglerinin olduğunu ve düşürürsem sinirlenip kalbimi kırabileceği konusunda sürekli uyarırdı. Onun uyarılarını da göz önünde bulundurunca hiç bu işlere bulaşmazdım. Eğer Pusat'ın da ligleri varsa onu geriletebilirdim. Bunu istemezdim.

"Ben senin gibi oynayamam Pusat, yani pek bu oyunları oynamayı bilmiyorum." Mırıldanıp bakışlarımı ekrandan kaydırırken ona çevirdim. Hâlâ bana bakmıyordu ama benimle konuşuyordu. Emre, oyundayken onu bile çok sık yapmıyordu. Pusat'ın dikkati dağılmıyor muydu?

"Bu senin için bir sorun mu? Oynadıkça öğrenirsin işte. Buz pateni öğrenmeye başladığında hiç mi düşmedin?"

Pusat, konuyu kıvrak zekasıyla bağdaştırırken bacaklarımı kendime doğru çekip oturduğum yerde kıpırdandım. Çok düşmüştüm. Bazen o kadar çok düşmüştüm ki dizlerim morarmıştı. Bazen pes etmeye yaklaşmıştım ama hiçbirinde pes etmemiş, buz patenlerime daha sıkı sarılmıştım. Buz pistlerini evim gibi görmüştüm. Bazen çok ağlamış ve yapamadığım için kendime kızmıştım ama pes etmemiştim. Pusat, iki şeyi birbirine benzetmişti ama aynı değildi ki. Orası bireyseldi. Eğer partnerin yoksa buzun üzerinde bireysel kayar ve kendini bireysel olarak geliştirirdin. Sadece kendin çalışırdın. Çalışırken kimseyi geriletmez ya da seviyesini düşürmezdin. Oyun öyle değildi mesela. Pusat bence basit bir oyun oynamıyordu.

"Aynı şey değil ki..." diye mırıldanırken kendime doğru çektiğim dizlerime çenemi yasladım ve yan profilden Pusat'ı izledim. Onu, buz pateni yapan biri gibi düşünürken gülümsedim. Yakışırdı. Biraz esnek davranıp buz üzerinde kaymayı öğrenirse yapardı da. Çoğu erkeğe göre kibar ve naifti. Buz pateni ona çok yakışırdı.

"Seninle buz pateni yapmak isterdim." diye mırıldanırken Pusat'ın oyun oynayan parmakları durakladı. Şaşırdığını hissederken biraz daha gülümsedim. "Taşırdın. Buz pateni yapmak sana çok yakışırdı."

Alnına düşen siyah saç tutamlarının arasına parmaklarımı geçirmek ve geri itmek isterken kendimi sıktım. Şu sıralar onunla çok temas halinde kalmak istiyordum ama buna engel olmam gerekiyordu. Ayıptı.

"Bunu ben de çok isterdim." Pusat, açık hâlde duran oyununu boş verip bana doğru dönerken yüzümü dikkatle inceledi. Onun dikkatli bakışlarının esiri olmak beni utandırırken yanağımı dizime doğru bastırdım. "Bana buzun üzerinde kaymayı öğretmeni isterdim. Peri gibi eşsiz güzellikte sanat yaratırken yanına eşlik etmeyi isterdim. O perinin güzelliğini izlemek yerine güzelliğine ortak olmak isterdim."

Boğazıma büyük bir yumru otururken kalbim heyecanla sıkıştı. Peri gibi eşsiz güzellikte sanat yaratırken yanına eşlik etmeyi isterdim. O perinin güzelliğini izlemek yerine güzelliğine ortak olmak isterdim.

Kısık sesimle, "Öğretebilirim." diye mırıldandım. O kadar kısık konuştum ki duyup duymadığından emin olamadım. Emre bana sabırla öğretmişti. Ben de ona öğretebilirdim. Bana eşlik etmesini isterdim. "Gerçekten, istiyorsan öğretebilirim. Düşeriz ama bu benim için hiç sorun değil. Daha önce çok düştüm. Yeterince yara bandım da var. Düşersen sana da yapıştırırım. Yeter bize. Yetmezse yenilerini alırız." Gözlerim ışıldarken bakışlarımı Pusat'ın karamel rengi gözlerine diktim. Eğer buz pateni yapmaya başlarsa alışırdı. Yapabilirdi de.

"Düştüğümde sen de düşüyorsun Dolunay. Seni yaralamak istemiyorum."

"Olsun." derken omzumu kaldırıp silktim ve gülümsedim. "Ben çok düştüm. Düştükçe de yaralandım. Alışkınım yani, canımı acıtmazsın."

EV ARKADAŞIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant