EV ARKADAŞI •KABUS VE JULİET•

Start from the beginning
                                    

"Git gide Fatih'e benzemeye başladın sen. Ayrıca önce o köpeğine yemek ismi koydu. Şimdi sen bu minik ve çirkin şeye Lahmacun ismini koyarsan seni özentilikle suçlar ve Lahmacun ismini daha önce neden düşünmediğini sorgular." Pusat, arkadaşını tanıdığını belli ederken Romeo'nun yavaşça eğilip küçük kediyi kokladığını gördüm. O anda aklıma düşen isim gözlerimi parlatırken Pusat'a doğru heyecanla baktım.

"Juliet her zaman Romeo'nundur! Onun ismi Juliet olsun mu?"

Pusat'ın ilgisini üzerime çekerken parlayan gözleri anında gözlerimi buldu ve başını onaylar anlamda salladı. "Juliet olsun, evet!" Ben bir dahiymişim gibi bana bakarken utanıp gülümsedim ve bakışlarımı yeniden yere çevirdim. Romeo, Juliet'i koklamayı bitirmiş onu burnuyla iteklerken Juliet patisini kaldırıp Romeo'nun burnuna koydu ve birkaç saniye öylece durdu.

"Yeni kızımız cilveli. Romeo'nun gönlünü nasıl alacağını biliyor. Anası kılıklı..."

Pusat'ın kurduğu cümleyle kaşlarım havalanırken Juliet'in anasının kim olduğunu merak ettim. Merakımın cevabını almak için ona alık alık bakınırken Pusat bana dönüp kısa bir an durakladı ve elini kaldırıp kaşının kenarını kaşıdı usulca.

"Yani, annesi de cilvelidir. Görmedik, bilmiyoruz ama öyledir yani. Derler ya anası kılıklı falan diye... Ondan yani."

Pusat, konuyu çevirmeye çalışırken ne yaptığını ya da neyi açıklamaya çalıştığını anlamadım. Salak olup olmadığımı sorgularken kısık bir miyavlama sesi duymamla dikkatim dağıldı ve bakışlarım Pusat'ın üzerinden kaydı. İlgi odağım Romeo ve Juliet olurken Juliet'in Romeo'nun patisine yatma görüntüsü kalbimi eritti.

"Yaaa..." diye içimden bir ses çıkarken eğilip önce Romeo'yu daha sonra da Juliet'i öptüm. Romeo dik durup Juliet'e bakmaya devam ederken çalan kapı zili Pusat'ı ayaklandırdı. Buse ve Atila'nın geldiğini tahmin ederken elimi Juliet'in başına atıp usul usul okşadım. Juliet, Romeo'ya yaranmak için elinden geleni yaparken eve kabul edilmenin tek yolunun Romeo'dan geçtiğini biliyor gibiydi.

"Ay, bu çok miniş!" Buse'nin sevgi dolu çıkan sesini duyup oraya dönerken koşa koşa yanıma geldiğini gördüm. Yanıma eğilip Juliet'i kucaklayacakken önüne atılıp ona izin veremedim. "Romeo onu tanıyormuş, Pusat öyle dedi. Kucaklarsak belki kıskanır." dedim usulca. Buse, aydınlanmış gibi geriye çekilirken Atila gülümseyerek kendini koltuğa bıraktı. "Vay be... Dolunay anne rollerine girmiş!" diyen Atila beni gülümsetirken Pusat onun yanına yerleştirdi.

Üzerinde hâlâ şortu vardı. Değiştirme imkânı bulamamıştı. Tabii, bacağımıza yapıştırdığımız yara bantları da duruyordu. Pusat'ı dışarıdan gören birisi, 'Koca adam olmuş, taktığı yara bandına bak.' diyebilirdi ama bence Pusat böyle çok tatlıydı. Yara bantlarım ona yakışıyordu.

"İsmini ne koydunuz?" diyen Atila'ya Pusat sırıtırken sırtını koltuğa doğru yasladı. "Lahmacun koyduk."

Atila, bize şok olmuş ifadesiyle bakarken Buse kahkaha attı. Yaratıcı bulduğum isimle dalga geçmeleri içten içe moralimi bozsa da bunu yok saydım. Bence Lahmacun güzel bir isimdi. Juliet daha güzeldi ama o ismi bulamasaydık Lahmacun da olurdu. Juliet'e yakışırdı bir kere. Onun üzerine limon sıkıp yalardık.

Buse, "Ciddi misiniz siz?" derken bizden olumsuz cevap bekliyordu. Pusat gülümsemesini yüzünden silmezken başını olumsuz anlamda salladı. "Başta Dolunay gayet ciddiydi ama sonradan Juliet koymayı önerdi ve ben de kabul ettim. Küçük bebeğimizin ismi Juliet."

EV ARKADAŞIWhere stories live. Discover now