2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar

Start from the beginning
                                    

Biz sarılırken sessizliği bozan Derya Hanım olmuştu. "Konuşmamız gerekiyor."

İstemeye istemeye Berke'den ayrıldım ve Derya Hanım'ın eli ile işaret ettiği yere oturduk. Berke de yanıma oturduğunda Derya Hanım karşımıza geçmiş ve konuşmaya başlamıştı. "Aklınızdan ne geçiyor şu an? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Berke ile aynı anda konuşmaya başladık.

"Biz çözümü olmalı."

"Bir çözümü olmalı."

Derya Hanım'ın gözleri ben ve Berke arasında mekik dokurken kısa süre sonra tekrar konuşmaya başladı. "Duru? Sırayla söyleyin. Ne düşünüyorsun?"

"Dünya bizi ayırmak için çaba gösteriyor sanki. Tam her şey düzeldi diyoruz daha beteri geliyor. Ama yine de en sonunda birbirimize geri dönüyoruz."

Derya Hanım devam etti. "Yani? Sonuç?"

Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. "Bilmiyorum."

Derya Hanım Berke'ye döndü. "Berke sen ne düşünüyorsun?"

Berke omuz silkti. "Bilmiyorum. Birlikte olursak, ne olur?"

Derya Hanım üzgün gözlerle Berke'ye bakarken yanıtladı. "Biriniz ölür. Ve işin kötü yanı, ölen kişiyi diğeri öldürür."

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

"Duru ateş gördü. Yani ateşlere hükmediyor. Berke buz gördü. Buzlara hükmediyor. Ya Duru'nun ateşi Berke'nin sonu olur; ya da Berke'nin buzu, Duru'nun sonu olur. İstemeseniz de biriniz diğerini öldürmüş olur."

Kaşlarımı kaldırdım. Berke'yi öldürmek... Hayır, hayır bir çözümü olmak zorunda.

Nefesim aniden kesilirken ayağa kalktım. Elim boğazıma doğru giderken Derya Hanım konuşmaya başladı. "İki dünya arasındaki düzeni bozamazsınız. Buna ne yazık ki izin veremem."

Başımı sağa sola sallayıp arkama döndüm ve hızla evden uzaklaşmaya başladım. Dayanamazdım. Bu sefer dayanamazdım. Derya Hanım arkamdan seslenirken ben cevap vermeden yürümeye devam ediyordum. Berke'nin yanıma gelip elimi tutması ile duraksadım. Berke kısa bir süre bana baktıktan sonra tepki vermeden yürümeye başladı. Ben de haliyle arkasından ilerlemeye başlamıştım.

Ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Olsak kötü, olmasak yine kötü. İki ucu boklu değneğe dönmüştü yine. Ne yapsak kötü sonuçlanacaktı. Neyi seçersek seçelim sonucu kötü olacaktı. En çok da üzen buydu ya beni. Neyi seçeceğimi bilmiyordum.

Ellerimizi bırakmadık. Konuşmadık. Yürüdük sadece. Konuşmadan, birbirimizi bakışlarımızdan anlayarak yürüdük sadece. Bir süre sonra kendimizi bir sahilde bulmuştuk. Sessiz, kimsenin olmadığı, sesin az olduğu, sakin bir sahil. Berke'nin elini bıraktım ve denize doğru yürümeye başladım. Berke de arkamdan gelirken denize bir metre uzakta durdum. Rüzgar saçlarıma raks ederken gözlerimi kapattım. Berke arkadan bana sarıldığında gözümden akan bir damla yaşa hakim olamamıştım. Berke konuşmaya başladığında gözlerimi açtım.

"Seni bırakmayacağım, biliyorsun değil mi?"

Arkama dönüp Berke'ye baktım ve başımı aşağı yukarı salladım. "Ne yapacağız Berke? Ne yaparsak yapalım kötü olacak. Her şey hep daha kötü oluyor."

Berke yüzümü elleri arasına aldı ve göz yaşımı sildi. "Hepsini atlatmayı da başarıyoruz ama. Hep daha kötü oluyor, hep daha iyi üstesinden geliyoruz. Yine yapacağız. Bulacağız bir yolunu."

"Ama nasıl?"

Berke nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi. Ben tekrar denize dönerken Berke de arkamda duruyordu. Kafamı toplayamıyordum. Düşünmekten korkuyordum. Vereceğim karardan korkuyorum. Kararımın getireceği sonuçlardan korkuyordum. Onsuz kalmaktam korkuyorum. Berke hayatıma girmeden önce, çok korkmazdım. Hiçbir şeyden korkmuyorum havasındaydım hep. Ama şimdi... Korktuğum ne de çok şey olmuştu bu süre içerisinde. Çok değişmiştim. Korkunca kendimi güçsüz hissediyordum eskiden. Ama şimdi korkumu yenip daha güçlü kalabilmeyi öğrenmiştim.

Güzel Güçlü SerisiWhere stories live. Discover now