W-€ Bölüm 42

1.5K 172 31
                                    

VALGUS

Tahminime göre yolculuğumuzun en tehlikeli kısmı ilk altı saatten sonraki bir günlük orman yoluydu ve bir günden sonra köye yaklaştıkça tehlike riski azalacaktı. Muhakkak Vastandidlerden kurtulanlar olmuştu. Tahmin ettiğim bölgelerde saklanıyor olmaları gerekiyordu. İlk altı saat yürüyebildiğimiz kadar hızlı yürümeliydik. Karanlığa on iki saat vardı. Bunu hesaplayarak yola çıkmıştık. En karanlık zamanda tehlikeli bölgenin içinde olacaktık ama zaten bu, yola ne zaman çıkarsak çıkalım kaçınılmazdı. Neyse ki yanımızda yeterince yiyecek olduğundan avlanmayla uğraşmayacak, vakit kaybetmeyecektik. Ekstra ateş yakmamıza da gerek kalmayacaktı.

Yanımda, hızlı bir ritimle yürümeye odaklanmış Ere'ye baktım.

"Yorulduğunda ara verebiliriz."

"Yorulduğun için ara vermek istiyor ama erkekliğine yediremeyip ara vermek için beni bahane etmek istiyorsan açık söyle. Senin için yorulmuş taklidi yapabilirim," dedi dalga geçer bir ifadeyle sırıtarak.

Bu cümleyi anında nasıl kurmuş ve tek nefesle söyleyebilmişti? Kadınlar gerçekten eşsiz ve korkutucuydu.

Önüne geçip omuzlarından tutarak onu durdurdum. Şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

"Sevgilimin yorulmasını istemem. Benim olduğunda çok yorulacaksın çünkü," deyip tam onu öpmek için yaklaşmışken ağzıma eliyle bir tane yapıştırdı.

"Söylediğin gibi henüz senin değilim. Çekil önümden asker," deyip beni iterek yürümeye devam etti. Ben de arkasından ona hayran bir şekilde bakarak onu takip ettim. Çok zordu çok...

Olabildiğince sessiz yürümeye devam ettik. Gözlerimiz heryerdeydi. Vastandidler olmasa kurtlar vardı. Kurtlar olmasa ayılar. Ayılar olmasa çakallar ve sırtlanlar. Kısaca her şeye hazırlıklı olmalıydık.

Karanlık, daha da karanlık olmaya başlayınca geceleyecek bir yer aramamız gerektiğinin ikimiz de farkındaydık ancak bir an önce köye varabilmek için sözleşmişiz gibi ikimiz de durmak istemiyorduk.

Sonunda durup Ere'yi kolundan tutarak yanıma çektim.

"Sığınacak bir yer bulmalıyız. Devam edersek önümüzü göremeyeceğiz,"dedim sessizce kulağına yaklaşarak.

Bakışlarını, ona yakın olan yüzümden uzaklaştırıp başını olumlu anlamda salladı. Daha önce gözüme kestirdiğim büyük ağaçlar ve birkaç küçük tepeye bakacaktım. Tabii ki Ere'yle birlikte. Artık onu asla yanımdan ayırmayacaktım.

Şansımıza hava iyiydi. Oldukça soğuktu ama dışarıda kalmazsak ateş yakmamıza gerek yoktu. Mağara ya da ağaç kovuğu bulabilirsek sıcak kalabilirdik. Ayrıca en önemlisi hissedebildiğimiz için donarak ölme olasılığımız da yoktu.

Ere'nin elimi tutuşuyla işaret ettiği yere baktım. Kocaman bir ağaç vardı. Eldiven takmak zorunda olduğumuz için soğuk havaya küfrettim. Hızlı adımlarla büyük ağaca doğru yürüdük. Yanına geldiğimizde gövdesini yokladık ama içine girebileceğimiz kadar büyük bir delik yoktu. Ayrıca deliğin içi tam olarak oyuk da değildi. Biraz geride kalan ağaca gittiğimizde ağaç kovuğu vardı ancak ikimizin sığması mümkün değildi. Son olarak başka bir ağaçta daha hayal kırıklığı yaşayınca ilk tepeye doğru çıkmaya başladık. Tepeye çıktıkça yüzümde soğuğu daha fazla hissediyordum. Soğuğu hissetmek bile güzeldi...

ERE

Neden her zaman bu kadar zor olmak zorundaydı? Bir kere de tek seferde kalacak bir yer bulabilseydik ne olurdu sanki?

Üşüyordum, tepeye doğru çıktıkça tepeden gelen rüzgar yüzüme öyle sert çarpıyordu ki yüzüm acıyordu. Boynumdaki şalı yüzüme örtmek için elime alır almaz vazgeçtim. Ne olursa olsun hissetmek harikaydı. Nankör düşünüyordum, oysa daha önce rüzgarın tenimde gezinişini çok sevmiştim.

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Where stories live. Discover now