₩ -€ Bölüm 27

4.7K 496 41
                                    

Bu doğru değildi, hayır. İkimiz birden hayal görüyor olamazdık. Belki de ona çok fazla benzeyen başka biriydi karşımızdaki adam ama onun da yüzündeki şaşkınlıktan doğru adam olduğuna inanmak istiyordum.

Bir dakika süren sessizliğin ardından kısa saçlı kız elimden kurtuldu ve bana sağlam bir yumruk geçirerek bıçağı boğazıma dayadı. Şaşkınlıktan, yaşadığım şoktan kollarımı gevşettiğimi fark etmemiştim bile. O sırada adam,

"Dur!" diye bağırdı kıza ve hafifçe gülümseyerek birkaç adım bize yaklaştı. Şimdi yüzünü daha net görebiliyordum. Evet, bu oydu. Lanet olasıca Sarav'dı...

"Sarav?" Ere'nin konuşmasıyla ona baktım. Gözyaşları akarken, ne yapacağını bilemez bir halde titreyen elleriyle oynuyordu.

Sarav gülümsedi ve,

"Gel buraya," deyip Ere'nin sarılması için kollarını açtı.

Ere koşar adımlarla kendisini abisinin kollarına attığında ağlaması hıçkırıklara dönüşmüştü.

Gülümsedim; sevinçle, rahatlamayla...

"Bu bahsettiğin kardeşin mi?" diye sordu bizi rehin alan kız.

Sarav, Ere'nin omuzunun üzerinden kısa saçlı kıza bakarak başını olumlu anlamda salladı ve gözlerini kapatarak daha sıkı sardı kardeşini.

Tanrı'm, tüm bunlar gerçekti ve Sarav yaşıyordu ama nasıl?

Sarav, Ere'yi tek omuzunun altına alıp,

"İçeri girelim, içerisi soğuyor. Konuşacak çok şeyimiz var," diyerek kapıdan içeri girdi. Sonra ben ve arkamdan da kısa saçlı kız.

Burası, mağaranın içine kurulmuş bir köy eviydi. Eşyalar mağaranın içine güzel bir düzenle yerleştirilmiş, hatta girişlere asılan halılarla odalar bile ayrılmıştı. Çoğu duvarda da halı asılıydı. Muhtemelen nem ve soğuktan korunmak içindi. Oturma odasının ortasında taştan bir çukur vardı. İçerinin sıcaklığı bu çukurda yanan ateş tarafından sağlanıyordu. Çok iyi düşünülmüş bir düzeni vardı evin. Ayrıca konumu da saklanmak için birebirdi.

Koluma vurulmasıyla kendime gelip vuran kişiye döndüm. Sarav her zamanki muzipliğiyle sırıtarak,

"Böyle bir evi daha önce görmediğini biliyorum ama artık bana sarılman gerekiyor dostum," deyip elimi yakaladı ve omuzunu omuzuma vurdu.

"Seni gördüğüme bu kadar sevineceğimi düşünmezdim. İnanamıyorum nasıl?" dedim sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi her zamanki onu sinir etme hallerime devam ederken.

"Biliyorum kardeşim. Her şeyi anlatacağım."

Sarav koltuklardan birine oturup Ere'yi de yanına çekti.

"Tuğça sizi nerede buldu?"

Ben de karşısındaki koltuğa oturdum. Kısa saçlı, adı Tuğça olan kız ise çaprazıma oturup benim konuşmamı bekledi.

"Dağdaydık. Ere yaralanınca sığınacak bir yer aramak zorunda kaldım ama bulamayınca iki kayanın arasına sığındık. Uyandığımda kız karşımda, oku ise yüzümdeydi," dedim kısa saçlı kızı gösterirken.

Sarav, kardeşine bakıp,

"İyi misin? Neyin var? Yaran nerede?" diye sıraladı sorularını.

"İyiyim, sadece çok yürüdüğümüz için bitkinim ama seni gördükten sonra hiç biri önemli değil. Tüm zaman seninle sohbet edebilirim Sarav. Seni bir daha hiç göremeyeceğimi düşünmüştüm. Bana öldüğünü söylediler. Hatta daha yeni öğrendim ama şimdi yanımdasın ve bu hayal gibi geliyor. Artık seni asla bırakmayacağım, asla." Gözyaşlarını silip abisine sarıldı yine.

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin