₩ - € Bölüm 18

5.7K 527 136
                                    

Merhaba arkadaşlar :)

Bugün uzun bir bölümle geldim :) Çünkü bu kar kışda derslerim iptal oldu, evdeyim ve full yazdım :)

Seviyorum sizi iyi okumalaaar :)

●●●●●●●●●●●

VALGUS

Böylesi daha iyiydi. Benden nefret etmesi işimi kolaylaştırırdı. Ardından gitmemek için kendimi tutsam da kontrol bendeydi artık.

Renk odasına bir kez daha göz gezdirdim. Dokunduğunu hissetmek güzeldi, hem de çok fazla güzel. Renkleri görebilmek de öyle... Ama hepsi geçiciydi ve Bay Siency haklıydı; hissetmeyi bilmemek, bilip kaybetmekten daha iyiydi.

Keşke karanlık gelmeden önce doğmuş olsaydık...

Ya da dokunma hissimizi geçici de olsa bize veren kimyasalları kabul etmeseydik...

Tüm bu düşünceleri unutup odama gitmeli ve görevimi hatırlamamın gerekliliğini aklıma kazımalıydım.

•••••••••••••

Uyandığımda sığınakta hiç ses yoktu. Bay Siency'nin hemen hemen her gün uyanmamız için çaldığı müzik bile. Zaten uykuya dalmam çok zor olmuştu çünkü yatağımda uzanarak beynimi, gerçek bir asker gibi düşünmeye odaklamaya çalışmıştım. Bu yüzden ne kadar süre uyuduğumu kestiremeyerek kalkıp, hızlıca üzerime tişörtümü geçirdim ve odadan çıktım.

Karşı odanın kapısı kapalıydı. Ana salona yürüdüğümde Bay Siency'yi birkaç ekranın başında buldum. Kaşlarını çatmış, dikkatle ekranlara bakıyordu. Yanına yaklaşırken,

"Bir sorun mu var?" diye sordum.

Ekranlardan bakışlarını almadan,

"Misafirlerimiz var evlat," dediğinde, doktorun sandalyesinin arkasından tüm dikkatimle ekranlara doğru eğildim.

Vastandid piçleri!

"Silahlarımı almam gerek," derken çıkış kapısına doğru yürüyor ve aslında bu cümlemle Bay Siency'ye orta çıkış kapısını açmasını söylüyordum. Çünkü bizi içeri alırken tüm silahlarımızı orada bırakmamızı istemişti ve bu piçler içeri girdiklerinde ilk karşılarına çıkan silahlarımız olacaktı. Lanet olsun!

"İçeri giremezler. Büyük ihtimalle biraz dinlenip gidecekler. Bir sığınak olduğunu fark edecek kadar zeki olduklarını sanmıyorum. Bu ilk değil endişelenme," deyince durup ona döndüm.

"Yine de tedbirimizi almamız gerek. Artık bize güveniyorsun. Silahlarımızı almamızda bir sakınca olmamalı."

Ekranlardan bakışlarını aldı ve bana dönerek,

"Sizi dış kapıda ilk gördüğüm andan itibaren size güveniyorum oğlum. Sadece burada, bu kimyasallarla dolu sığınağın içinde silah olması tehlikeli olduğu için silahlarınızı sokmuyorum," dedi ve yüzüne oturan samimi gülümsemeyle devam etti.

"Şimdi... Ben bu yabancılara gözcülük ederken sen de bize yiyecek bir şeyler hazırla, Ere uyanmak üzeredir."

Bir dış kapıya bir de Bay Siency'e baktıktan sonra yiyecek bir şeyler hazırlamaya gittim. Bıçakların ve okların kimyasallara nasıl bir zarar verebileceği meçhuldü tabi ama önemsemedim çünkü dışarıdaki adamlar yüzünden hâlâ tedirgindim. Ayrıca dün Sarav'ın kardeşine davranışlarımdan dolayı da kendimi kötü hissediyordum. Bok gibiydim kısacası.

Bir şeyler hazırlayıp masaya yerleştirdikten sonra Bay Siency sandalyeden kalkıp masaya gelerek atıştırıp tekrar yerine dönerken,

"Ere'yi uyandır da bir şeyler yesin," deyip yine ekranlara gömüldü.

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Where stories live. Discover now