₩ - € Bölüm 9

5.2K 543 121
                                    

Bu kez hızlı davrandım bölüm için :)

İyi okumalar :)

Öpyom :)

ERE

Babamın yanından ayrıldığından itibaren onu takip ediyordum.

Hain! Kendini kurnaz sanan zavallı bir erkek. Beni kandırabileceğini sanıyordu; ama ondan çok daha akıllı olduğumun henüz farkında değildi.

Öğretecektim bunu ona. Gösterecektim.

O, köyün dışında ağacın altında otururken ben de ondan çok daha gerideki bir ağacın altında onu dikizliyordum. Kabul ediyordum, iyi saklanmıştı. Eğer takip etmeseydim bu karanlıkta onu asla göremezdim. Ne de olsa tecrübeli bir asker, yabana atılmayacak bir rakipti...

Karanlık en zifiri olduğu anda yerinden kalktı ve ağaçların arasına daldı. Ağaçların büyüyememesi ve yeşermemesi ilk kez işime yarıyordu; onu gözden kaybetmiyordum. Mümkün olabilecek en sessiz ve gizli şekilde ilerlemeye çalışıyor, çoğu zaman eğilerek yürüyordum. O zeki biriydi maalesef. Şu an tek istediğim sis gelmemesiydi. Aksi halde onu göremez ve kaybederdim.

Uzun bir süre yürüdük. Hâlâ benim onu takip ettiğimi anlamamıştı. Yorulmuştum, hem de oldukça fazla ve dinlenmesi için âdeta içimden yalvarıyordum.

Ve nihayet durup sağına soluna baktı. O durunca olduğum yerde sindim. Ağaçların bedeninin geniş olması saklanmamı kolaylaştırıyordu. Cebinden bir bıçak çıkarıp etrafına bakmaya devam etti. Boş ama etrafı ağaçlarla çevrili bir alanın ortasındaydı ve yavaş yavaş gardını alarak beklemeye başladı. Bir tehlike fark etmiş olmalıydı; ama etrafta ne ses ne de yabancı bir görüntü vardı. Ben de onunla birlikte beklemeye başladım.

Bir süre kıpırdamadan öylece durdu. Hırlama seslerini duyar duymaz onunla aynı yöne baktık. Başka bir yönden de hırlama sesi gelince bu kez bakışlarımız o yöne döndü.

Tanrı'm! Kurtlar!

Kurtlar sürü halinde yaşardı ve tahminimce on kadar kurt etrafını ya da etrafımızı sarmış olabilirdi; çünkü bazısının sesleri çok yakınımdan geliyordu. Muhtemelen beni de fark etmişlerdi lanet olsun!

Bıçağımı çıkardığımdan emin olarak ağaçın gövdesine sırtımı dayadım ve beklemeye başladım. Biliyordum, askere yardım etmem gerekiyordu; ama o çok zor durumda kalmadıkça, Doktor Siency'nin sığınağına varmadan ortaya çıkmayacaktım.

İşte bir tanesi ortaya çıkmış Valgus askerine doğru yavaş adımlarla yürüyordu. Ağzından salyalar akıtarak güçlü dişlerini gösteriyor ve saldırmak için doğru zamanı bekliyor gibiydi. Korkunç ve acımasız görünüyordu...

Askerle birbirlerine bakmaya başladılar. Kurt döndükçe o da ağır adımlarla dönüyordu.

Ateş! O an aklıma ateş yakıp hepsini uzaklaştırmak geldi; ama bu sadece geçici bir çözüm olurdu. Abim Sarav kurtların intikamcı ruhlara sahip olduğunu söylese de zor durumda kaldığımız takdirde yine de o ateşi yakacaktım.

Ben kurtulma stratejileri düşünürken birden kurt, askerin üzerine atladı!

Asker ise kurtun boynuna geçirdiği bıçağıyla tek bir hamlede onu etkisiz hale getirmişti. Kurt yerde iniltiler ve kan eşliğinde yatıyordu. Bakışlarımı can çekişen kurttan ayırıp, içim biraz olsun rahatlayarak askere bakmaya devam ettim. Hâlâ gardını düşürmeden etrafına bakıyordu.

Ve kötünün de kötüsü oldu...

Solumdan bana saldıran bir kurtun ısırığıyla çığlık attım. Çığlığım acıdan değildi. Çok az acı hissediyordum. Montum öyle kalındı ki kurtun dişleri koluma çok az girmiş olmalıydı. Çığlığım korkumdandı ve koluma yapışan, güçlü bir şekilde kıyafetimi parçalamaya çalışan salyalı kurtun ani saldırısındandı. O sırada askerin ne durumda olduğuna bakamamıştım bile; ama çığlıpım yüzünden beni fark ettiğine emindim. Bıçağımı, beni sürüklemeye çalışan kurda saplayabilmek için feci bir uğraş veriyordum. O kadar hareketli ve hızlıydı ki doğru yere saplayamayacağımdan, tekrar tekrar saplamak için doğru anı yakalayamayacağımdan korkuyordum. Kurt, montumdan beni çekiştirirken bacaklarını geriye doğru gerip başını eğince tüm gücümle bıçağı üst boynuna saplayarak ondan kurtuldum!

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Kde žijí příběhy. Začni objevovat