₩-€ Bölüm 30

4.4K 503 55
                                    

ERE

Bu kez cevaplarımı almadan bırakmayacaktım yakasını. Bana neler olduğunu anlatması gerekiyordu. O gün neler olduğunu bilemeyerek hayatımı geçiremezdim, hayatımda bilinmezler olamazdı. Bu yüzden arkasından giderek odasına girdim.

Odasına girdiğimde, peşinden gitmemi beklemediği için biraz şaşkın bir şekilde bana döndü ve,

"Ne bilmek istiyorsun? Çabuk ol uykum var," dedi huysuz bir şekilde.

"Bana bir söz verdin ve askerler sözünü tutar. Şimdi o gün, ben kendimde değilken neler olduğunu anlat."

Derin bir nefes verdi.

"Her gün ne yapıyorduysak onlardan farklı hiç bir şey olmadı Ere," deyip arkasını döndü ve yatağının üzerindeki battaniyeyi açtı.

"Kendimde olmasam da uyumadığımı biliyorum Valgus," der demez yerinde kaldı. Bu hareketi bile bir şeyler olduğunun kanıtıydı.

Yeniden bana dönüp emin olmak istercesine,

"O zaman hiçbir şey olmadığını hatırlıyor olman gerek," dedi kaşları çatık bir halde.

Bakışlarımı gözlerinden almadan,

"Bazı şeyleri hatırlıyorum," dedim ve tepkisini bekledim.

Hızlı bir şekilde gözlerini kırpıp bakışlarını odada gezdirdikten sonra ellerini beline koydu. Tedirgin olmuştu. Kesinlikle normal olmayan bir şeyler vardı.

Sonunda yüzüme bakıp,

"Ne hatırlıyorsun?" diye sordu.

Söyleyip söylememekte kararsızdım çünkü hatırladıklarımla ilgili şeyler uydurabilirdi. En iyisi mümkün olduğunca az ayrıntı vermekti.

"Masayı hatırlıyorum." Geri geri giderek masaya çarptığımı hatırlıyordum ama gerisi yoktu.

Tek eliyle ensesini ovaladı. Ne diyeceğini düşünüyor, zaman kazanmaya çalışıyordu.

"Doktor sana iğneyi yaptığında dengeni kaybettin, hepsi bu."

Yalan söylüyordu çünkü masaya çarptığımda karşımda o vardı.

"Yalan söylüyorsun, yanımda sen vardın," dedim kızgın bir şekilde.

"İnanıp inanmamak sana kalmış Ere. Şimdi çık odamdan."

Tabii ki çıkmayacaktım. Yüzsüz bir şekilde ona yaklaşıp yüzüne bakarak yatağının üzerine oturdum ve kollarımı göğsümde bağladım. Pes etmeyeceğimi anlaması gerekiyordu. Boynundaki damarlar gerilmişti, sabırlı olmaya çalışıyordu.

"Bence yatağımdan kalkıp odamdan çıkmalısın. Abin yanlış anlayabilir," dedi sakin konuşmaya çalışarak.

"Uzun denebilecek bir zamandır seninle yalnızım asker. Eminim senin odanda olmam abimin tuhafına gitmeyecektir. Şimdi konuyu değiştirme ve anlatmaya başla. Boşuna kaçmaya çalışma diye söylüyorum, bugün elimden kurtulamayacaksın. Anlatmadan hiçbir yere gitmiyorum. Ayrıca abim Tuğça'yla ilgileniyor, şu an abimin aklındaki son kişi olduğuma kalıbımı basabilirim. Bu yüzden bahaneleri bırak artık ve dürüst ol."

Bir süre sessiz kaldıktan sonra yanıma, yatağa oturdu ve bana baktı. Yüz hatları biraz olsun yumuşasa da tedirginliğini hâlâ gözlerinde görebiliyordum. Ne olmuş olabilirdi ki bu kadar saklayacak?

"Bak Ere..." Pür dikkat onu dinliyordum. Arada bir bakışlarını kaçırarak devam etti sözlerine.

"His iğnesi ve sakinleştiricinin etkisiyle kendinde değildin ve ben de kimyasalların etkisindeydim. Yani ikimiz de hareketlerimize çok hakim değildik," deyip sustu.

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin