₩ - € Bölüm 6

6.4K 622 123
                                    

Kısa bir bölüm oldu ama keyifle okursunuz inşallah :)

●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●

Ve ateş etti.

Yine ıskalamıştı lanet olsun.

Hızla silahı alıp ondan uzaklaştım ve,

"Yapamıyorsun," dedim eve gidiş yoluna dönerken.

Yanındayken bu kadar yakın bir pozisyonda olmamaya dikkat edecektim bundan sonra.

"Yapamıyor muyum!"

Yine o tiz sesiyle bağırmaya başlamıştı işte. Arkamdan geldiğine emindim.

"Sen öğretemiyorsun!"

Söylediğiyle anında durup ona baktım. Ben ona döndüğümde o da durarak ellerini beline koydu. Kaşları çatıktı.

İşaret parmağımı ona doğru uzatarak,

"Beceriksiz olmanı beni suçlayarak örtemezsin!" dedim, sinirlenmiş ve ben de bağırmıştım.

"Bana bağırma!"

İkimiz de bağırıyorduk.

"Neden? Bay Lepidus'un kızı olduğun için mi?"

Hızla üzerime doğru yürüdü. Tam dibimde durup, farklı grilere sahip gözlerini yüzüme dikerek,

"Ben bir bayanım. Bir bayana bağırılmayacağını ailen sana öğretmedi mi asker!" deyip birkaç saniye daha gözlerini gözlerimde sabitledikten sonra sinirle yanımdan geçip gitti.

Hayır, öğretmemişlerdi. Öğretecek bir ailem olmamıştı hiç...

Bay Lepidus beni aldığında da öncesinde de etrafımda hep erkekler vardı. Täusma'da gördüğümüz kadınlar; hemşirelerdi ya da bir askere yemek getiren anneler, kız kardeşler, eşlerdi. Askerdik biz, hayatımız savaşmaktan ve savaşa hazırlanmaktan ibaretti. Kimsesizler evinde de yaşama tutunmaya çalışan bir grup erkektik...

Şimdi fark ediyordum; hayatımda hiç kadın yoktu. Olmamıştı. Ne anne ne kız kardeş ne de eş... Bunun nasıl bir his olduğunu bile bilmiyordum; ama şimdi başımda bir tane vardı ve ben, oldukça sıkıntı veren bir his olduğunu anlıyordum.

Bir kadını korumalısın, ona bağırmamalısın, öğretmelisin...

Etrafında bir kadın olması, tüm bu gereklilikleri de beraberinde getiriyordu. Hoşuma gitmemişti ve muhtemelen bu liste daha da uzundu. Yüzümü buruşturarak ben de eve giden yolda yürümeye başladım.

Evin kapısına yaklaştığımda az önce bana bağıran inatçı Sarav'ın kardeşi, kapıda durmuş sakin bir şekilde bir kadınla konuşuyordu. Kadına gülümseyip gönderdikten sonra eve girecekken beni görüp durdu ve,

"Bana bir saat ver. Ondan sonra eve gelebilirsin," deyip geçmemem için kapının önünde dikilmeye devam etti.

Yanına vararak karşısında durdum.

"Neden?"

"Sana söylemek zorunda değilim."

"Benim korumam altındasın. Yaptığın her şeyden haberim olması gerek. Yani söyleyeceksin."

Madem birbirimize sert oynayacaktık, o halde bu sözlerimi de hak ediyordu.

Tek kaşını kaldırdı.

"Simdi hiç söylemeyeceğim," deyip sinir bozucu bir şekilde gülümsedikten sonra bakışlarını benden almadan eve girdi ve kapıyı yüzüme kapadı.

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Where stories live. Discover now