İlk Dans

148 8 3
                                    

Rüzgar olduğu için altımdaki beyaz etek uçuşuyordu, bir an önce gideceğimiz yere varmazsak etek giydiğime pişman olacaktım. Sonunda bir parti mekanına geldik,benim sevmediğim o gürültülü müzikler yerine daha yavaş parçalar çalıyordu. Burada bizden başka kimse yoktu. Saatime baktığımda daha saat erkendi -gece yaşamı için- yanımıza bir görevli geldi. Aras'ın kulağına bir şeyler fısıldadı. Şimdi daha çok merak ediyordum neler olacağını. Adam yanımızdan uzaklaşınca, güzel bir deniz manzarasına görüş açısına alan masaya oturduk. Üzerimdeki kıyafet buraya uygun mu diye gittiğim mekanlarda çevreme bakardım ama şimdi kimse olmadığı için bunu kafama takmıyordum. "İkimizde bu tatilde zor günler atlattık. Ve bugün bunları unutalım diyorum. Ne dersin?" Çalan yavaş müzikle ve Aras'ın o yumuşak sesi karışınca kalbim ritmini kaybetmişti. Konuşmak için ağzımı açtım, ama ilk önce kalp atışlarımı düzenlemeliydim. Nefesimi dışarı kuvvetli bir şekilde verdiğimde "İyi olur derim" dedim. Heyecanımı anlamış olacak ki elimi tuttu. Gözleri bana kilitlenmişti, açıkçası bundan biraz utanmıştım ve yanaklarımın pembeleşmesine izin verdim. Ve kafamın üzerinden güller akmaya başladığında, yanaklarımdaki pembeleşme kızarmaya dönüşmüştü. Daha sonra yemeklerimiz geldi. Yemek faslından sonra, müzik daha da yoğunlaşmaya başlamıştı. Aras sandalyesinden kalkıp, yanıma geldi. Elini uzattı "Benimle dans eder misiniz, hanımefendi." Bu bizim ilk dansımız olacaktı, elini tuttum 'tabi' anlamında başımı salladım. İçinde bulunduğumuz mekanın ortasında bir tek ikimiz dans etmeye başladık. Kollarımı Aras'ın omuzlarına koymuştum ve onun da ellerini belime koyduğunu hissettim. Ve onun dans hareketlerini taklit etmeye çalıştım. Çünkü dans konusunda becerikli olduğumu düşünmüyordum. Bir yerden sonra kendimi o kadar kasmamam gerektiğini anladım ve kendimi yavaşça müziğin ritmine bıraktım. Kısa bir süre gözlerine baktığım, için kısa bir süreliğine derin bir kalp ağrısı hissetmiştim. Sanki ona olan duygularım her geçen gün derinleşiyordu ve ben bu derinliğin içinde yok oluyordum. Tüm bu düşüncelerden kurtulduğumda kendimi Aras'ın göğsüne yaslanmış bir şekilde buldum. Ama burdan kafamı kaldırmak istemiyordum çünkü bu sayede kalp atışlarını duyabiliyordum. Kalp atış hızı benim gibi hızlıydı ama bunu benim kadar belli etmiyordu. Ben ise heyecandan elimi ayağıma dolaştırıp, bir cümle bile kuramıyordum. Daha önce yaşadığım ülkede birbirimizi neredeyse hiç tanımıyorduk, sadece aramızda ufak konuşmalar oluyordu ama kim tahmin edebilir ki, hiç tanımadığın veya konuşmadığın birine aşık olmayı. Daha sonra ikimizde Türkiye'de yeniden tanışmıştık. Bu gerçekten, 'aşk tesadüfleri sever' sözünü doğruluyordu. Kafamı yavaş bir biçimde göğsünden kaldırdım. Küçükken filmlerdeki veya kitaplardaki aşkları anlayamazdım, çünkü herkes farklı bir biçimde anlatırdı aşkı, aşkın bir dili yoktu bu yüzden kimse aşkı anlatamıyor diye aşka inanmazdım çoğu zaman, ama aşık olduğum gün geldiğinde aklıma, bütün filmlere, kitaplara daha çok inanmıştım. Çünkü onlar gibi bende aşkı farklı bir şekilde anlatıyordum ve kabul ettim ki gerçekten aşkın belli bir dili veya anlatımı yoktu. Sadece hissedip yaşıyordun. Gözlerinin içine baktım, içimden bu anın donup kalmasını istedim, hem de sonsuza kadar. O mavi okyanusların içine beni çeken bir şey vardı, her gözlerine baktığımda bunu hissediyordum. O derinliklere inmek beni korkutuyordu ama bir yandan da derinlikleri merak ediyordum. Sanırsam o da benimle aynı hislere kapılmış olmalı ki, dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Müziğin bitmesiyle dudaklarını dudaklarımdan ayırmaya karar verdi ve en son olarak üst dudağıma ufak bir öpücük kondurdu. Sonra masadaki yerlerimize yerleştik. Uzun süren bir akşamdan sonra mekandan çıktık. Saatime bakılırsa saat bayağı bir gecikmişti. Aras'ın ailesi bizi merak eder miydi acaba? Çünkü benim babam beni bu saatte dışarıda görseydi ,azar yiyebilirdim. Ama Aras'ın ailesi bu saate kadar aramadığına göre belki de önemsemiyordu. Yorgun olduğumu göz kapaklarımın ağırlaşıp kapanmaya çalıştığından hissedebiliyordum. "Ee ne diyorsun?" Sorusu üzerine "Güzel bir akşamdı, her şey için teşekkürler." Dedim. Ne diyebilirdim ki, aklımdan geçen onca şeyi anlatsam yanaklarım pembeleşir ve biz eve gidene kadar anlatmakla bitmezdi. Yüzünde yayılan gülümseme, beni de mutlu etmişti. Eve geldiğimizde hemen kendimi yatağa attım ve akşamı tekrarlarca düşündüm, bütün konuşmalarımızı bir bir aklımdan geçirdim. Daha sonra yatağımın üzerinde uyuyakaldım. Vote ve yorumları unutmayalım.

Babasının PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin