"Daha Fazlası"

153 11 0
                                    

Defne Paksoy! İsmimi duyar duymaz düşüncelerimden sıyrıldım. Aras'ı ve beni -daha doğrusu aramızdaki tuhaf duyguyu- düşünmekten dersi dinlememiştim. Edebiyat Hocası Melahat Hoca bana sinirli bir ifadeyle bakıyordu. Kim bilir adımı kaç kez tekrarlamıştı ve ben duymamıştım. Sinirli bir biçimde "Teneffüste yanıma gel" dedi. Zil çaldığında Doğa ve yandaşlarının -artık onlara böyle hitap ediyordum.- arkamdan kıs kıs güldüğünü duydum. Ama sinirlenmemeliydim. Ben sinirlenirsem onlar daha da mutlu olurdu. Bu yüzden onları takmadan Melahat Hocanın yanına gittim. Klasik öğretmen öğütlerini yaparken, gözüme bir afiş takıldı. Afiş üzerinde piyano ve renkli yazılarla insanların dikkatini hemen çekiyordu. Melahat Hoca yanından ayrıldıktan sonra afişe doğru yürüdüm. Bu bir müzik yarışmasıydı. Afişin yanındaki kızlardan biri "istersen yarışmaya katılabilirsin. Adını,soyadını ve çaldığın enstrümanı söylemen yeterli" dedi. Başımla onaylarcasına "Defne Paksoy, piyano" dedim. Lafımın üzerine Doğa ve yandaşları yanımda bitiverdi. "Defne ve piyano çalmak mı?(!)" Bu lafı o kadar gıcık bir sesle söyledi ki kafasını duvara yapıştırmak istedim. Sonra yandaşlarından birine "Nazlıcım, sen kaç seneden beri gitar çalıyorsun?" Bu soruyu sorarken gözlerini üzerimde gezdiriyordu. "Dört yıldır canım" dört yıl mı? Dört yıl çaldığı için hava atıyordu. Ben dokuz yıldan beri piyano çalıyordum. İçimden suratına gülmek geldi. Ama bunu yapmayacaktım. Yarışmada dört yılı görecektik. Hemen yanlarından uzaklaştım. Arkamdan dedikodumun yapıldığını duyabiliyordum.

Aras yanıma geldi, hocayla neler konuştuğmuzu sordu. Ona klasik öğretmen öğütleri dediğimde suratında ufak bir gülümseme oldu. Hemen konuyu değiştirip müzik yarışması olduğunu ve katıldığımı söyledim. Aslında Aras keman çalabiliyordu. Ama sadece bir iki yıl çalmış,daha sonra müziği bırakıp spora yönelmişti. Küçükken koşu yarışlarına katılırdı şimdi ise ata biniyordu. Yarışma gününün tarihini sordu. Tarih... benim doğum günümdeydi eğer yarışmayı kazanırsam kendime güzel bir hediye verecektim. "Doğum günümün olduğu günn" dedim neşeli bir tonda. "Yani bu hafta" dedi Aras sorgulayan bir biçimde. "Evet bu hafta ama ne çalacağımı bilmiyorum" dedim. "River flows on you?" Aras'ın bu şarkı önerisi beni güldürmüştü. Çünkü bu parçayı çalmak için bütün günümü harcamıştım. Aras'ta yanımda bütün gün parçayı çalmıştım. "Aslında olabilir,benim için güzel bir anısı var" Aras gülümseyerek "Kesinlikle" dedi.
İkimizin bu mutlu halini her zamanki gibi Doğa bozdu "Sana sormayı unuttum. Sen kaç yıldan beri piyano çalıyorsun ? İki? Bir?" Yine o uyuz tavırları beni gıcık etmede bir numaraydı. Suratına tıslayarak "dokuz" dedim. Ve hemen yanından ayrıldım, olduğu yerde donup kalmıştı. Arasla gülüşerek sınıfa gittik.

Çıkışta babamı beklerken yanıma Aras geldi, bu akşam bize uğrayacağını söyledi. Aldığım bu haberle mutluluğum arttı. Babamın arabasını görünce, hemen arabaya bindim. Babama bu akşam Aras'ın bize geleceğini söyledim. Babamda onaylar bir biçimde kafasını salladı. Bu akşam Aras'a aramızdaki şu tuhaf duygunun nereye gittiğini sormaya karar verdim. Ona gerçekten aşık mıyım? Yoksa hala arkadaş mıyım? Bunları düşünürken eve geldiğimizin farkına vardım. Odama gidip, üstüme rahat bir şeyler giydim ve 'River flows on you' notalarını aramaya başladım. Parçayı bulur bulmaz içimi bir sevinç kapladı, Arasla bütün gün parçayı çözmek için çalıştığımız gün aklıma geldi. Yüzümde hafif de olsun bir gülümseme oluştu. O anda babamın beni yemeğe çağırdığını duydum.

Yemeği bitirdikten sonra piyanonun başına oturdum. Çalmaya başladım. 'İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur' sözü tam olarak beni tanımlıyor bence çünkü yine aynı parçayı çalmamıştım. Zil sesini duyar duymaz kapıyı açtım. Aras içeri geçti. Babam yine sevecen bir biçimde Aras'a
Selam verdi. Daha sonra koltuğa oturdu. Aras'ı kolundan tutup, piyano odasına götürdüm. Piyano nun koltuğuna oturdum ve beni dinlemesini söyledim. Parçayı Aras'ın yanında düzgün bir biçimde çaldım. Şimdi sıra asıl soruyu sormaktaydı. "Aras yanıma bir otursana" bunu derken sesim biraz titremişti . Gerçekten kalbim yerinden çıkacaktı. Aras yanıma oturdu. Derin bir nefes aldım. "Sana bir şey soracağım. Aramızda olan şu duygu, beni öpmen, benim senin gözlerine baktığımda kalbimin yerinden çıkması... Bu ne? Arkadaşlık mı yoksa daha mı fazlası?" Bunu söylediğime inanamıyorum. Her şeyi berbat etmiştim yine. İçimden ağlamak geldi. Aras suratıma baktı ellerimi tuttu. Kalbim tam anlamıyla ritmini kaybetmişti. "Daha fazlası" dedi. Ve dudaklarımdan öpmeye başladı. Ölmüştüm ve ruhum cenneteydi galiba.

Babasının PrensesiWhere stories live. Discover now