Tanıdık Biri

492 22 1
                                    

Defne'nin ağzından :
Olayları anlattıktan sonra Doğa'nın gözlerinin dolduğunu gördüm. Bana acımasını istemiyordum sadece onunla sırrımı paylaşmıştım, çünkü ona güveniyordum. Beni anlamış olacak ki, konuyu değiştirmeye karar verdi. "Artık kalkalım mı? ne dersin?" dedi. "Tamam" dedim. Hesabı ödedikten sonra parkta biraz daha yürüdük. Sonra da eve geldim. Kapıyı çaldım açan olmadı, tekrar çaldım ve karşımda babamı gördüm. Suratında endişeli bir ifade vardı. Ne olduğunu anlamadan babam gözlerimi kapattı. Gözlerimi açtığımda evin ortasında kocaman bir piyano duruyordu. Küçük yaşlarımda yaşadığım sorunları atlatmak için piyano çalıyordum. Hemen piyanoyu açtım. Tuşlarına dokundum, bu hissi çok özlemiştim. Küçüklüğümden beri çaldığım için sayısızca konsere çıkmıştım. Belki de piyanoya devam etmeliydim. Piyanonun koltuğuna oturdum ve hatırladığım bir parçayı çalmaya başladım. Ne zaman kendimi kötü hissetsem piyano benim için bir kaçış yolu olmuştu. Babam alkışlayarak yanıma geldi. Her piyano çalışımda bunu yapardı. Babam "piyano aşkınız bittiyse, yemeğe geçelim isterseniz, prenses " dedi. Gerçekten çok acıkmıştım. Yemekte patates ve köfte vardı. Babam "yarın sinemaya gidelim mi ?" Diye sordu. Bu haftasonu ödevlerim vardı. Bugün Doğayla dolaştığım için bütün ödevleri yarın yapacaktım. Bu yüzden babama "üzgünüm ama ödevlerim var" dedim. Babam pek memnun olmamış biçimde "tamam" diyebilmişti sadece.

Pazar günü:
Bugün ödevleri yapmaya başladım. Bu öğretmenler neden bu kadar ödev verirdi ki? Ödevleri bitirmem tam iki saat sürmüştü. Belki sinemaya gideriz diye düşündümve babamın yanına gittim. Ödevlerimin bittiğini isterse sinemaya gidebileceğimizi söyledim. Babam bana cevap verecekti ki telefonu çaldı. Telefonu açıp konuşmaya başladı. Yüz ifadelerine bakılırsa kötü bir haber almıştı. Telefonu kapatır kapatmaz "annen kaza yapmış"dedi.

Annem mi ? Onu en son üç yaşında görmüştüm. Sonra babamdan ayrılıp başka biriyle evlenmişti. Şimdi burda mıydı. Aniden evden çıktık ve annemin kaza yaptığı hastaneye gittik. Bir kaç koridor döndükten sonra ,on üç yıl sonra, ilk kez göreceğim annemin odasına gittik. Gerçekten çok güzel bir kadındı. Ela gözleri ve kumral saçları vardı. Ailede kime benzediğimi şuan anlamıştım. Suratına baktığımda bir kaç çizik vardı. Yanına gittiğimde bana Defne diye sarılmaya başlamıştı. Bu tepkiyi görünce şaşırmıştım, ama kalbi kırılmasın diye sarılmasına karşılık verdim. Yanında bir adam vardı. Bu babamdan sonra evlendiği adamdı. Bana gözleriyle merhaba dermişcesine baktı. Bana sevimli gözükmeye çalışıyordu, ama onu sevmemiştim. Bende merhaba dermişcesine bir bakış attım. Annemin iyi olması beni iyi hissettirmişti. Babamla birlikte hastaneden çıkmıştık. Bugün çok yorucuydu bu yüzden eve gider gitmez uykuya daldım.

Pazartesi günü:
Sabah uyandım, elimi yüzümü yıkadım, üstüme mavi bluzumu altına siyah taytımı giydim. Aşağıya indim. Masada leziz bir kahvaltı vardı. Babamla kahvaltı yaptık ve okula gitmek için yola koyulduk. Yolda yeni geldiğim bu ülkeye nasıl hemen alıştığımı kendime sorup durdum. Doğa olmasaydı alışamazdım. Okula vardığımda " yine yorucu bir hafta beni bekliyor ." Dedim kendi kendime babama sarılıp sınıfa girdim. Bir sürü göz bana bakıyordu. Sınıftaki kişiler aralarında fısıldaşıp bana bakıyorlardı, gülüşüyorlardı. Birden gıcık kızların yanında Doğa'yı gördüm. Gıcık kızlar benimle teker teker "aramızda disleksi hastası salak bir şişko varmış" diye dalga geçmeye başladılar. İşin kötü tarafı Doğa'da onlarla birlikteydi. Doğa' ya çok güvenmiştim ama şuan en büyük sırrım sınıfta dolaşıyordu. Ağlamayacaktım bir daha asla zaten çok ağlamıştım. Doğa'nın yanına gittim. "Sana bir şey hatırlatayım sen benimle kankaydın. Ve kankalar birbirlerinin sırlarını kimseye anlatmaz. Birbirlerine güvenirler ama sen, sana asla güvenmemeliydim. Beni anladığını sanmıştım ama her sanılan doğru çıkmıyormuş" dedim. Doğa çok tuhaftı daha iki gün önce kankaydık şimdi bütün sırrımı sınıfa anlatmıştı. O an Doğa'ya baktım sadece sustu. Gıcık kızlardan biri en öne gelerek " o zaman güvenmeseydin. Hem de senin gibi salak şişman bir disleksi hastasıyla kanka olacağımızı mı sandın?" Dedi gıcık bir ses tonuyla. Kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım, sınıftan çıktım merdivenlerden indim. Ağlarken her şey o kadar bulanıktı ki,hiçbir şey gözükmüyordu. Bir an merdivenlerin yanına çöktüm ağlamaya başladım. Gözyaşlarım durmuyordu. Yanıma bir çocuk geldi. Okyanus mavisi gözleriyle bana baktı ve"adım Aras belki beni hatırlamaycaksın. Ama sana söyleyeceğim cümleden sonra beni kesin hatırlayacaksın. Salak ya da şişman olman önemli değil, önemli olan senin yüreğinin büyüklüğü ve iyiliği " deyip yanımdan uzaklaştım. Onu tanımıştım. Küçükken yanıma gelip beni teselli eden çocuktu. "Aras" diye seslendim arkasından, arkası dönük bir şekilde "evet o benim " dedi ve gitti.

Babasının PrensesiWhere stories live. Discover now