Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.6K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
26. Bölüm: Sen Benimsin
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
36. Bölüm: Tekne Macerası
37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız

580 152 181
By Xx_AsInA_xX

Multi: Rüzgar Karahan

~                

"Siz kimsiniz?"

Kadın gülümsedi. "Mina'nın annesi."

Kaşlarımı kaldırdım. Mina'nın annesi mi? İşte bunu beklemiyordum. Kadın bana bakarken ben ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Onunla gitmeli miydim?

Ben düşünürken kadın tekrar devam etti. "Berke de geliyor."

Kaşlarımı kaldırdım. "Berke mi? Bir şey oldu mu ona?"

Kadın bakışını sertleştirirken etrafa baktı.

"Arabaya geçer misin? Daha fazla tehlikede kalamayız."

Karşımdaki kadına baktım ve kararmı verip arkasındaki büyük arabaya doğru yürümeye başladım. Şoför arabadan inip kapıyı açtığında başta kadın, sonra ben arabaya bindim. Kadının karşısındaki yere otururken diğer kapo açılmış ve içeri Berke gitmişti. Beni görüp gülümsemeye çalışırken ben bu kadının kim olduğunu çözmeye çalışıyordum. Berke yanıma gelip yüzümü elleri arasına alırken konuşmaya başladı. "İyi misin?"

Başımı aşağı yukarı salladım ve gülümsedim. Berke ile beraber kadına dönerken, kadın karşımızda konuşmaya başladı.

"Mina nerede?"

Araba harekete geçerken, kaşlarımı kaldırıp güldüm. "Mina sizin umrunuzda mı?"

Kadın sert duruşundan ödün vermeden hafif gülümsedi. "Umrumda olmasa sizi bu adamların elinden almaya gelmezdim. Değil mi?"

Berke elimi tuttuktan sonra kadına bakarak konuşmaya başladı. "Kim bu adamlar? Ya da siz kimsiniz? Neden Mina'yı istiyorlar?"

Kadın derin bir nefes aldıktan sonra gözleri ben ve Berke arasında mekik dokurken ağzını araladı. "Ben Derya Karahan. Bir süre ikinizin de güvenliği için sizi konağımda misafir edeceğim. Oraya geçince konuşuruz. Mina nerede?"

Göz ucuyla Berke'ye baktıktan sonra kadına döndüm. "Arkadaşımızın yanında."

Derya Hanım başını aşağı yukarı sallarken devam ettim. "Bir şeyi merak ediyorum. Bebeğinizi nasıl bizim kim olduğumuzu bile bilmeden bırakabildiniz?"

Derya Hanım sert duruşundan ödün vermeden bir kez daha gülümsedi. "Sizin kim olduğunuzu biliyorum Duru. Bebeğimi ortalığa atacak biri olduğumu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz."

Kaşlarımı kaldırdım. "Bebeği sokakta bulduk. Pardon ama ne düşünmemizi bekliyorsunuz?"

"Bebeği sokağa bırakmadım. Sizin geldiğinizi fark edip çimenlerin üstüne koydum ve saklandım. Sizi zaten tanıyordum..." dedi ve bir süre sessiz kalıp devam etti. "...Yani elim ayağım uzun güvenilir olduğunuzu söylemişlerdi."

Derya Hanım gözlerini pencereye çevirirken devam etti. "Konağa geçince devam ederiz konuşmaya. Arkadaşınız bebeğe iyi bakabilir mi?"

Ben sessiz kalırken cevap veren Berke olmuştu. "Evet."

Berke'ye çevirdim gözlerimi. Berke bana gülümseyerek baktığında ben de gülümsemiştim ve elini daha sıkı tutmuştum. Bana iyi geliyordu.

Yine her zamanki gibi iki gün normal insanlar gibi duramamış ve bir bela daha bulmuştum. Bu artık huy oldu başıma bir şey gelmezse kıyamet yaklaşıyor demektir.

Yaklaşık on beş dakikanın ardından araba büyük bir konağa giriş yaptığında camdan dışarı bakıyordum. Koskocaman bir bahçesi olan konağın etrafında bir sürü adam ellerini arkalarında birleştirmiş 'hazır ol' duruşunda evi koruyorlardı. Konak da gerçekten büyüktü ve gösterişli bir görünüme sahipti. Babamın bana aldığı evden bile büyüktü burası.

Araba durduğunda şoför kapıyı açmıştı ve başta Derya Hanım olmak üzere hepimiz aşağı inmiştik. Berke önde, ben arkasında eve doğru ilerlerken Derya Hanım kapıyı çalmadan konağın kapısı açılmıştı ve hepimiz içeri girmiştik. Evin içinde gümüş ve altın sarısı renginde birsürü obje vardı. Az ileride büyük salonun olduğunu görebiliyordum. Yukarıda büyük bir avize vardı ve taşları ile evin gösterişine uyum sağlıyordu. Derya Hanım içeri doğru ilerlerken, biz de peşinden gidiyorduk. Tekli koltuklardan birine oturup bacak bacak üstüne attıktan sonra çantasını yanına bıraktı ve kollarını koltuğun kenarına koyup bize döndü. "Buyrun siz de oturun."

Berke'ye baktığımda Berke onaylarcasına bir bakış attı ve ikimiz de oturduk. Görevliler ellerinde su ile gelip hepimize su verdiklerinde verdikleri sudan bir yudum alıp kenara bıraktım ve Derya Hanım'a döndüm.

"Evet. Mina'yı neden bıraktınız?"

Kadın bana bakarken görevlilere gözleri ile gitmeleri için bir işaret yaptı ve gittiklerinde konuşmaya başladı.

"Onu bıraktım çünkü eğer onu bırakmasaydım öldüreceklerdi."

Aklıma Berke'nin söyledikleri geldi. O da beni bana zarar vermemeleri için bırakmıştı. Bahsettiği bunun gibi bir şey miydi? Kaşlarımı çattım.

"Nasıl yani? Neden öldüreceklermiş onu? Minicik bebekten ne istiyorlar?"

"Özel bir mevzu. Zamanı geldiğinde anlatırım."

Ben sessiz durup kadına bakarken bu sefer konuşan Berke'ydi.

"Bizi neden buraya getirdiniz?"

"Artık tehlikedesiniz çünkü. Düşmanlarım artık sizi de biliyor. Buraya da sizi bir süre, en azından tehlike geçene kadar misafir etmek için getirdim."

Kaşlarımı kaldırdım. Jeton yeni düşmüştü. "Misafir etmek derken? Burada kalmamızı mı söylüyorsunuz?"

"Evet?"

"A teşekkür ederim ama başımın çaresine bakabilirim ben. Gerek yok."

Kadın sert tavrı ile ayağa kalktı. "Sana silahla en az on kişi birden gelirler ve kafana sıkılan tek kurşunda yüzde seksen ihtimal ölürsün Duru. Ve onlar tereddüt etmeden sıkarlar. Bu yüzden..." dedi ve merdivenlere yönelip göz ucuyla bize baktı. "...bir süre burada kalmalısınız."

Derya Hanım bizim bir şey dememizi beklemeden merdivenlerden çıkarken bize hitaben seslendi. "Birazdan yemek hazır olur. Eylül, misafirlerimize odalarını göster."

Kahverengi saçlı bir kız yanımıza gelip gülümseyerek konuşmaya başladı. "Buyrun ben size eşlik edeyim."

Berke ile beraber ayağa kalkarken ben Berke'ye hitaben konuşmaya başladım. O sırada Eylül adındaki kızı takip ediyorduk. "Niye burada kalıyoruz ki ben korurdum kendimi. Sanki hiç silahlı adamla karşılaşmadım mı?"

Berke gülümsedi. "Ama onların amacı seni öldürmek değildi. Derya Hanım'ın da dediği gibi bunlar bizi öldürmek istese bizi yakalamak yerine gördükleri yerde silahla vururlar. Bu yüzden... Haklı olabilir biraz."

Tamam, haklılık payı vardı belki ama burada kalmak da mantıklı gelmiyordu bana. Üst kata çıktığımızda Eylül konuşmaya başladı.

"Berke Bey burası sizin odanız, Duru Hanım sizin odanız da burası. Benden istediğiniz bir şey var mı?"

Berke ile odalarımızın yan yana olduğunu gördüm ve Eylül'e döndüm. "Hayır teşekkür ederim."

Eylül gülümseyip devam etti. "Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenmeniz yeterli."

Berke gülümsedi. "Teşekkür ederiz."

Eylül yanımızdan ayrılırken Berke'nin elini tutup odama doğru götürdüm. Oda benim odam kadar büyük ve gösterişli bir odaydı. Bir süre odaya bakıp Berke'ye döndüm.

"Ben bu evde kalmak istemiyorum. Resmen emrivaki yaptı bize."

Berke de başını aşağı yukarı salladı. "Ben de istemiyorum, ama senin için burada kalacağım. Sevgilimin güvenliği için bunu yapacağım."

Sevgilim deyince gülümsedim. "Sevgilinin güvenliği için?"

Berke muzipçe sırıttı. "Evet sevgilimin güvenliği için. İlk sevgili olduğumuz gündeki gibi, şimdi biz sevgili miyiz, falan da diyecek misin?"

Sesli bir şekilde güldüm. Hatırlıyor olması beni sevindirirken başımı sağa sola sallayıp gülümseyerek konuşmaya başladım. "Hayır demeyeceğim. Ben de sevgilimin güvenliği için burada bir süre kalmaya göz yumabilirim."

Berke yüzümü ezberlemek istercesine inceledikten sonra gözlerime baktı. "Yapma şunu ya."

Kaşlarımı çattım ve gülümseyerek konuşmaya devam ettim. "Neyi yapmayayım?"

Berke yanaklarımdan sıktı. "Gülme işte şöyle. Sen böyle gülümseyerek konuşunca bana bir şeyler oluyor. Her şeyi unutuyorum ve sadece seni izlemek istiyorum."

Güldüm. "Senin bana o gözlerinle derin derin baktığında bana da oluyor o. Alışırsın."

İç sesim he sen alıştın yani. Hala o sana bakınca heyecandan geberiyorsun ne alışması. Bu alışmış halinse alışmamış halin nasıldı acaba dediğinde takmadan gülümsemeye devam ettim. Bir şeyi de bozmasan olmuyor yani değil mi? Araya giren reklam gibisin şurada bir iki romantik bir şey diyelim dedik içine ettin iç sesçim sağol.

Berke bana bakarken tam dudağımdan öpecekti ki sağa doğru bir adım atıp gülmeme engel olmaya çalışarak konuşmaya başladım. "Hadi sen odana git."

Berke üzgün gözlerle bana döndü. "Sevgilimi öpemeyecek miyim ya ne zamandır bekliyorum ben."

Söylediği şeyle gözlerim fal taşı gibi açılırken güldüm. "Berke çık git."

Berke gözlerini kısıp bana baktıktan sonra arkamda bir yere bakmaya başladı. Nereye baktığını görmek için arkama baktım. Boydan camın arkasında garip herhangi bir şey olmuyordu. Neye bakıyor ki o zaman? Tekrar önüme dönmemle Berke'nin dudağımı öpmesi bir olmuştu. Ben şok içinde gözlerimi kapatırken, oyuna geldiğimi yeni anlamıştım. Berke benden ayrıldığında kaşlarımı çattım ve omzuna vurdum. Berke gülüp saçlarımı karıştırdıktan sonra ağzını araladı.

"Akşam yemeğine kadar bununla idare edebilirim ama uyumadan önce yine isterim."

Kaşlarımı çattım. "Çok beklersin beyefendi yeter sana bu hadi çık."

Berke'yi ittirip odanın dışına çıkardığımda Berke devam etti. "Onu görürüz."

Gülmeme engel olmaya çalışarak kapıyı kapattım ve sırtımı kapıya dayayarak sırıtmaya başladım. O sırada iç sesim halbuki canı çekiyor istiyor ama bu cevabı veriyor dediğinde gözlerimi devirdim. "Ya sen artık bir gider misin? Eskiden yoktun sen, ne ara içime geldin ki?"

Sen böyle iç sese kurban ol bir kere. Olan var olmayan var.

Gözlerimi devirip yatağa oturdum ve düşünmeye başladım. Hep burada kalamazdık. Tehlike diye adlandırdıkları şey ne zaman geçecekti? Burada ne kadar kalacaktık?

Gözlerimi kıyafetime çevirdim. Ceketimi çıkarıp yatağın üstüne attım ve aynadan nasıl göründüğüme baktım.  Güzel görünüyordum. Gülümsedim. Telefonumun çalması ile elimi telefonuma uzattım. Arayan Defne'ydi. Telefonu açmamla Defne'nin heyecanlı heyecanlı konuşması bir oldu.

"Alo Duru. Kızım neler oldu anlat çabuk Berke üstten üstten anlattı hiç dedikodu yapmayı bilmiyor ya anlat çabuk ne oldu?" dediğinde gülümsedim.

"Mina'nın annesinin evindeyiz şimdi. Biz tam Berke ile Mete'nin yanına gidiyorduk, Berke gitti şirkete imza için. O sırada bir baktım bir kaç araba önümde durdu. Bebeği ver çabuk falan dediler. Ben daha ne olduğunu anlamadan silahlı çatışma çıktı. Ben de ara sokaklardan birine girdim. Orada da işte Mina'nın annesi geldi. Arabasına bindik Berke ile. Bizi evine getirdi. Bir süre burada kalacakmışız."

"Ohaa. Bu kadar şey oldu ve Berke'nin bana dediği şey şu. Mina'nın annesinin evindeyiz önemli bir şey yok. Gelsin başının etini yiyeceğim onun da senin de. Ee ne kadar kalacaksınız? İyi misiniz?"

"İyiyiz iyiyiz ama ne kadar kalacağımızı bilmiyorum. Tehlike geçince."

"Tehlike ne zamana geçer?"

"Ne bileyim kızım ya kalmak da istemiyorum burada. Ne yapacağımı şaşırdım. Neyse siz ne yapıyorsunuz?"

"Biz de şimdi Mina'nın annesinin adamlarına Mina'yı verdik. Oradan haberim oldu zaten benim de sizin arayacağınız yok tabii."

Kaşlarımı kaldırdım. "Mina geliyor mu?"

"Evet."

Kapımın tıklatılıp içeri benim yaşlarımda, belki benden biraz daha büyük bir kız geldiğinde hızlı hızlı konuşmaya başladım.

"Defo ben seni sonra ararım, tamam?"

"Tamam haberdar et beni."

Defne ile vedalaştıktan sonra telefonu kapattım ve ayağa kalktım. O sırada karşımdaki kız elini uzatıp konuşmaya başladı.

"Merhaba, ben Işıl."

Gülümsedim ve uzattığı eli tuttum. "Duru."

"Hoşgeldin demek için geldim. Rahat edebildin mi?"

Dudağımı birbirine bastırdım. "Evet teşekkür ederim. Siz... Derya Hanım'ın kızı mısınız?"

Işıl yatağıma oturup rahat bir tavırla konuşmaya başladı. "Önce şu sizi bir kaldır sen diyebilirsin. Ve hayır, ben Derya Hanım'ın kızı değilim. Geliniyim. Yani yakında tam anlamı ile gelini olacağım. Sözlüyüz daha."

Kaşlarımı kaldırdım. "Yaa çok sevindim. Derya Hanım çok genç duruyor oğlu kaç yaşında? Yani sözlün."

Ben Işıl'ın yanına otururken Işıl konuşmaya başladı. "Yirmi yedi yaşında."

Kaşlarımı kaldırdım. " Hadi ya. Ben Derya Hanım otuz falandır diye düşünmüştüm. Oğlu yirmi yedi yaşındaysa o kırk beş yaşında falan vardır herhalde."

Işıl gülümsedi. "Öyledir. Çok güzeldir. Çok iyi biridir aslında sizi terslemiştir şimdi kötü kötü bakmıştır ama aslında yufka gibi yüreği vardır yani."

Gülümsedim. "Bize kötü davranmadı ki. Sert bir tavrı vardı ama gülümsüyordu yani."

Işıl şaşkınca ağzını açtı. "E o zaman sizi kesin yakından tanıyordur."

Başımı sağa sola salladım. "Hayır aslında tanımıyor. Sadece güvenilir olduğumuzu biliyormuş."

Işıl şaşkınca bana baktıktan sonra ayağa kalktı. "Garip. Ay kız sen çok güzelsin maşallah nazar değmesin." deyip kulak memesinden çekti ve elini üç kere duvara vurdu. Gülümsedim. "Teşekkür ederiiim. Sen de çok güzelsin."

Işıl gülümsedi. "Değil mi? Bence de. E hadi yemeğe inelim. Berke de indi zaten."

Berke deyince kaşlarımı kaldırdım soran gözlerle. "Tanıştınız mı?" Ah hayır böyle bir şeyde bile kıskançlık yapacak değildim saçmalamayın.

"Senin odana gelirken gördüm. Aşağı iniyordu. Seninle inmek istiyordu galiba ama engel oldum gibi oldu." dedi ve gülmeye başladı.

Güldüm. "Tamam hadi inelim... A bi dakika." deyip çıkardığım ceketi tekrar üstüme geçirdim. O sırada Işıl beni baştan aşağı süzdü. "Maşallah tütütütütü."

Işıl'a bir kez daha güldüm ve beraber odadan çıktık. İyi bir kıza benziyordu. Sevmiştim. Konuşması Defne'mi andırıyordu ama elbette bir Defne Yalçın değildi. Defne dünyada tek.

Ben Işıl'ı takip ederken Işıl büyük yemek masasına doğru ilerliyordu. Masanın başına Derya Hanım oturmuştu ve yanında ayakta duran bir adam Mina'yı tutuyordu. Bu adam Işıl'ın sözlüsü, yani Derya Hanım'ın oğlu olmalıydı. Beni görünce kaşlarını kaldırıp Derya Hanım'a döndü.

"Anne? Misafirimizin olduğunu bilmiyordum?"

Derya Hanım gözlerini masadan ayırmadan yanıtladı. "Mina'yı bıraktığım kişiler-" derken adam Derya Hanım'ın lafını bölüp bana dönerek konuşmaya başladı.

"Ha bebeği bıraktığın kişiler? Şu iyi bakamayan."

Kaşlarımı kaldırıp güldüm. "Ne? Biz mi iyi bakamamışız? Pardon ama siz mi iyi baktınız bebeğe? Siz iyi baktığınız için mi ben buldum bebeği yolda. Teşekkür edeceğine söylediğin şeye bak!"

Adam sırıttı. "Sağolun küçük hanım bebeğe bakmışsınız ama bulduğumda pek de iyi değildi Mina. Palyaço kıyafeti vardı be üstünde!"

Kaşlarımı kaldırdım. Ulan Mete ben sana yapacağımı bilmez miyim ha? Gözlerimi tekrar adama çevirdim. "Ay çok pardon ya hepsi bizim suçumuz siz çok masumsunuz zaten."

Adam bakışını sertleştirdi. "Bana bak se-"

Kelimeler dudaklarında asılı kalırken Derya Hanım elini masaya vurmuş ve sesini yükselterek konuşmaya başlamıştı. "Yeter Rüzgar! Şimdi herkes otursun."

Rüzgar bebeği mama sandalyesine bırakıp sert bir tavırla yerine geçti. Işıl karşısındaki sandalyeye geçerken ben de Işıl'ın yanına oturdum. Berke merdivenlerden inip bizi gördüğünde yanımıza doğru yürümeye başlamıştı. Rüzgar'ın yanındaki sandalyeye otururken Rüzgar ters ters Berke'ye bakıp gözlerini tekrar bana çevirmişti. Hiç çekinmeden sert bakışlarımı yollarken Derya Hanım konuşmaya başlamıştı ama biz hala dik dik birbirimize bakıyorduk.

"Rüzgar galiba misafirlerimizin kim olduğunu bilmiyorsun oğlum."

Rüzgar gözlerini benden çekmeden konuşmaya başladı. "Dedin ya bebeği bıraktığım kişiler diye."

Derya Hanım masadaki sudan bir yudum aldı ve devam etti. "Duru."

Rüzgar'a ismimi söylemesi ile Rüzgar gözlerini Derya Hanım'a çevirmişti şok içerisinde. Derya Hanım hafif gülümseyerek devam etti. "Duru Gürsoy."

Rüzgar'ın gözleri tekrar beni bulduğunda bu sefer sert değildi. Aksine şaşkınlık ve üzüntü barındıran bir yüzle bakıyordu. İsmimi söyleyince ne değişmişti ki? Soran gözlerle bakmaya başladım. "Ne oldu şimdi? İsmimi duyunca?"

Rüzgar başını eğip gözlerini masaya çevirirken yutkunduğunu görebiliyordum. Sessiz kalmıştı. Ne oldu şimdi? Gözlerimi Berke'ye çevirdim. O da anlam vermeye çalışıyor gibiydi. Başımı Derya Hanım'a çevirdiğimde hafif gülümseyip tekrar gözlerini masaya çevirmişti.

"Herkese afiyet olsun."

Masaya bakmayı yeni akıl etmiştim. Çeşit çeşit yemek vardı ama aç hissetmiyordum. Daha doğrusu uzun süredir yemek az yemediğimden midem küçülmüştü. Şimdi de yemek yemek istemiyordum. Rüzgar ayağa kalktığında gözlerimi ona çevirdim. O ise göz ucuyla bana bakıp ağzını araladı. "Size afiyet olsun. Ben çıkıyorum."

Derya Hanım Rüzgar'a döndü. "Nereye? Berke de gelsin seninle. Beraber gidin nereye gidiyorsan."

Rüzgar gözlerini Berke'ye çevirdi ve tekrar Derya Hanım'a döndü.

"Yarışa gidiyorum anne, Berke'nin anlayacağını sanmıyorum."

Berke dalga geçercesine sırıttı. "Ne yarışı?"

"Motor?"

İnşallah Berke düşündüğüm şeyi yapmaz diye içimden geçirirken Berke devam etti.

"Anlamayacağımı nerden çıkardın?"

"İyi gel sen bilirsin."

Berke ayağa kalkarken kaşlarımı kaldırdım. "Gidecek misin?"

Berke alt dudağını uzattı. "Neden olmasın?"

Berke benim bir şey dememi beklemeden Rüzgarla beraber masadan uzaklaşırken Işıl konuşmaya başladı.

"Rüzgar ne konuştuk biz?"

"Rüzgar Işıl'ın yanına gelip boynuna bir buse kondurdu ve konuşmaya başladı. "Tekrar konuşuruz hayatım şimdi gitmem lazım."

Rüzgar Işıl'ın konuşmasına müsaade etmeden odadan ayrılırken Berke'ye döndüm. "Berke ne yarışı ya?"

Berke gülümsedi. "Bir şey olmaz güzelim korkma."

Kaşlarımı çattım. "Berke sinir etme beni nereden çıktı şimdi yarış? Gitmiyorsun yarışa marışa."

Berke yanıma gelip Rüzgar'ın Işıl'a yaptığı gibi boynumdan öpüp konuşmaya başladı. "Ben de seni çok seviyorum güzelim."

Ben öptüğü için utancımdan yerle bir olurken Berke odadan çıkmıştı. Benim motor yarışlarından ne kadar haz etmediğimi Berke biliyordu. Şimdi nasıl giderdi ya? Kaşlarımı çattım ve ayağa kalktım. Sen görürsün bakalım Berke Bey. Yarış ha?

Ayağa kalktığımı gören Işıl şirin sesi ile bana döndü. "Nereye Duru?"

Işıl'a dönüp gülümsedim. "Yarışa."

Işıl şaşkınca bana bakarken Derya Hanım bana döndü. "Daha önce hiç katıldın mı? Orası senin için riskli olabilir."

Daha önce katılmamıştım ama çok izlemiştim. Furkan kaza yapmadan önce birlikte giderdik. Hatta yarışı başlattığım bile olmuştu. Ama kaza olduktan sonra Furkan'ın gitmesine izin vermemiştim.

Gözlerimi Derya Hanım'a çevirdim. "Riskli?" dedim ve sırıttım. "En sevdiğim."

"Yarışların nerede yapıldığını biliyor musun?"

Işıl'ın sorduğu soru ile gözlerimi ona çevirdim ve omuz silktim. "Imm hayır bilmiyorum."

Işıl benim gibi sırıtıp ayağa kalktı. "E hadi o zaman gidiyoruz."

Kaşlarımı kaldırdım. "Sen de mi geliyorsun?"

Işıl mutlu bir tavırla gülümsedi. "Evet. Hadi gidelim."

Derya Hanım ayağa kalktı. "Kızlar saçmalamayın orası iyi bir yer değil."

Işıl gözlerini Derya Hanım'a çevirdi ve masum masum bakarak alt dudağını uzattı. "Derya anne Rüzgar gidiyorsa ben de giderim ve o da bana karışamaz. Biraz sinir edip geleceğim ya."

Derya Hanım isteksizce bize baktı. "En azından yarışa falan katılmayın."

"Tamam anne katılmayız."

Araya girdim. "Ben katılacağım."

Işıl tekrar bana döndü. "İyi biliyor musun sürmeyi?"

Sırıttım. "Tabii ki. Bir şeyi ya çok iyi öğrenirim, ya da öğrenmem."

Derya Hanım isteksizce konuşmaya başladı. "Duru. Orası çok tehlikeli. Bu diğer yarışlar gibi değil Duru yarıştıkları alan girintili çıkıntılı yerler. Kaza yapmaya çok müsait yerler."

"Oğlunuz da gidiyor? Berke de gitti? Biz niye yapamayalım Derya Hanım? Merak etmeyin sürmeyi biliyorum." dedim ve Işıl'a döndüm. "Hadi gidelim."

Biz Işıl'la masadan kalkarken Derya Hanım arkamızdan seslendi. "Dikkatli olun!"

•••

Bir süre sonra Işıl ile evden çıkmıştık ve Işıl'ın motoru ile benim evime gelmiştik. Işıl beni aşağıda beklerken ben de üstümü değişip motorumu alacaktım ve beraber yarışa gidecektik. Anahtarımla kapıyı açtım ve hızlı adımlarla odama çıktım. Evde kimse yoktu. Dolabımı açıp seçtiğim kıyafetleri hızla üzerime geçirdim.

Saçımı eskisi gibi salaş bırakıp koşarak aşağı indim ve bahçeden motorumu alıp Işıl'ın yanına döndüm. Işıl beni görünce kollarını kaldırdı. "Hazır mıyız?" dedi heyecanla. Onun gibi gülerek karşılık verdim. "Hazırız!"

"O zaman beni takip et bebek. Baskına gidiyoruz."

Güldüm ve kaskı başıma geçirdim. Motoruma binip gülümsedim. Şimdi görsünler bakalım motor nasıl sürülüyormuş. Yarış nasıl yapılıyormuş.

Yarışların olduğu yere doğru yola çıktık. Işıl yolu bildiği için onun arkasında, onun hızında ilerliyordum. Gerçekten yavaş sürüyordu. Yaklaşık on beş, yirmi dakikanın ardından yarış yapılan alana vardığımızda gülümsedim. Birsürü kişi vardı ve etrafta meşale tutan insanlar da vardı. Alanın etrafında küçük ve çok sayıda ışık vardı ve yarış alanının etrafında insanlar toplanmıştı. Kaskını çıkarıp saçımı sağa sola salladım. Motorumdan imdim ve kaskım elimde yarış alanına doğru ilerlemeye başladım. Işıl beni takip ederken Yarış yapacak olanları belirleyen adamı görüp yönümü oraya çevirdim. İnsanların arasından girdim ve ellerimi masaya koyarak konuşmaya başladım.

"Yarışmak istiyorum, benim de ismimi yazın."

Adam bana bakıp güldü. "Ablacığım karıştırdınız herhalde motor yarışı yapılıyor burada." deyip kahkaha atarken bakışımı sertleştirdim.

"Biliyoruz ne yarışı olduğunu! Yaz ismimi dedim asabımı bozma!"

Adam kaşlarını kaldırıp kağıdı eline aldı. "İsminiz?"

"Duru Gürsoy."

Adam ismimi yazarken ben kalabalığın arasından çıkıp Işıl'ın nerede olduğunu görmek için etrafa göz gezdirdim. Ama Işıl'ın nerede olduğunu göremedim. Tam arkama dönüp yürüyecekken birine çarpmamla duraksadım. Karşımda Rüzgar'ı gördüğümde Rüzgar şaşkınca konuşmaya başladı. "Senin ne işin var burada?"

Gülümsedim. "Sizin ne işiniz varsa benim de o işim var."

Kaşlarını kaldırdı. "Sakın bana yarışacağını söyleme."

Güldüm. "Neden?"

"Saçmalama çok riskli. Katılamazsın."

Kaşlarımı çattım. "Buna sen karar veremezsin! Katılacağım. Hatta ismimi yazdırdım bile."

"Ne yaptın ne yaptın?"

Tam konuşacakken Berke'nin sesi ile arkama döndüm. "Duru?"

Yüzündeki şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi. Ama geleceğimi tahmin etmesi gerekirdi değil mi? Gülümsedim. "Berke?"

"Senin ne işin var burada?"

Berke Rüzgar'ın sorduğu soruyu sorunca aynı şekilde yanıt verdim. "Sizin ne işiniz varsa, benim de o işim var." dedim bastıra bastıra. Berke kaşlarını kaldırdı.

"Sakın yarışlara katılacağını söyleme."

Dejavu yaşıyordum. Bu soruları Rüzgar da söylemişti. Güldüm. "Neden?"

"Çok riskli çünkü güzelim katılamazsın."

"Sen katıldıysan ben de katılırım Berke. İsmimi de yazdırdım hatta."

"Ne yaptın ne yaptın?"

Gülümsedim. Yaptıklarımdan pişman değilim aklım hâlâ yapmadıklarıma, diye geçirdim içimden. Çok pis gaza gelmiştim. Girecektim o yarışa.

Ben Berke'ye bakarken Rüzgar'ın sesi ile ona döndüm. "İsmini sildiriyoruz. Katılamazsın sen."

Kaşlarımı çattım. "Neden ya? Benim kararım size ne? Ayrıca sizden iyi kullanıyorum."

İnsanlar yavaş yavaş etrafımızda toplanırken Rüzgar devam etti. "Katılmayacaksın."

"Sana ne?"

Berke'nin sesi ile bu sefer de ona döndüm. "Katılmayacaksın Duru!"

"Al birini vur ötekine ya. Katılacağım dedim anladınız mı siz isteseniz de istemeseniz de katılacağım."

Etrafımızda toplananlardan biri gülerek konuşmaya başladı. "E göster madem bir iki hareket motorla. Görelim neler yapabiliyorsun."

Gülümsedim. "Hay hay."

Ben motoruma doğru gidecekken Rüzgar'ın sesi ile duraksadım. "Sen neden geldin ki? Kalsaydın Işıl'ın yanında?" dediğinde dalga geçercesine ona döndüm. "Işıl evde değil ki? O da burada?" dedikten sonra koşar adım motorumu alıp herkesin toplandığı alana geri döndüm. Etrafımda daire olan insanlara hitaben konuşmaya başladım. "Açılın biraz."

Berke ile Rüzgar yanıma geldi ve ikisi birden konuşmaya başladı.

"Yapma Duru."

"Yapma Duru."

Gülümsedim. Aslında birbirlerine çok benziyorlardı. İkisi de inatçıydı. Ama ben, ikisinden de inatçıydım.

"Rüzgar ve Berke. Geri çekilin." dedim ve kaskımı başıma geçirip motoruma bindim. Berke ve Rüzgar istemeye istemeye geriye doğru çekildiklerinde motoru sürmeye başladım. Hızımı arttırırken insanların yanından geçerek daire çiziyordum. Bir süre sonra motorun ön tekerini havaya kaldırıp motorda ayağa kalktım.  Herkes şaşkınca bana bakarken sürdüğüm yerlerde topraklar havaya uçuşuyordu. Tek ayağımı da havaya kaldırdıktan sonra bu sefer motorla kendi etrafımda dönmeye başladım. Saçlarım uçuşurken ön tekeri tekrar yere indirdim ve motorun hızını yavaşlatıp durdurdum. Durunca herkes alkışlamıştı. Kaskı başımdan çıkarıp saçlarımı sağa sola savurdum ve kaskı motorumun üstüne bırakıp Berke ve Rüzgar'a yaklaştım. İkisini ortasında durduktan sonra sırıtıp konuşmaya başladım.

"Beni fazla hafife alıyorsunuz gençler."

~

(Duru Temsilii...)

~

Vee bittiii slpdlspdlsp

Eee bu bölümümüzü nasıl buldunuz bakalım canımsular? Şimdi sorularıma geçiyorum^^

1-) Sizce Rüzgar Duru'nun ismini duyunca neden öyle bir tepki verdi?

2-) Rüzgar hakkında ne düşünüyorsunuz?

3-) Derya Hanım hakkında ne düşünüyorsunuz?

4-) Peki ya Işıl hakkında?

5-) Bu bölümde en sevdiğiniz kısım?

6-) En güldüğünüz kısım?

7-) Favoriniz?

Eveet gel gelelim fotoğraflara...

~

Rüzgar Karahan

~

Işıl Yıldız

Eveeet bir sonraki bölümde görüşürüz Bir Taneleriiim^-^ Sizi seviyoruuum. Oy vermeyi unutmayııın! 💛

Continue Reading

You'll Also Like

7.7M 450K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
196K 8.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
23.8M 1.4M 79
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
8.7K 347 50
Benliğinden kaçmak için çabalayan, aynaları kıran, bir ucube gibi giyindiği halde güzel yüzü sayesinde bir takım kahverengi gözleri cezbeden o genç...