Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.6K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
26. Bölüm: Sen Benimsin
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
36. Bölüm: Tekne Macerası
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı

642 186 133
By Xx_AsInA_xX

"Herkes aynı anda geceyi yaşar, ama herkesin karanlığı farklıdır..."

~             

Multi: Berke ✨

Berke'nin Ağzından

Gözlerim yavaş yavaş açılırken yüzümde hissettiğim uzun yumuşak saçları dikkatlice yüzümden çektim. Karşımda bana sarılarak uyuyan Duru'yu fark ettiğimde önce şaşırdım, sonra gülümsedim. Benim de bir elim onu sarıyordu. Neden burada uyumuştu acaba? Gözlerim yarı açık Duru'ya bakarken saçlarını dikkatlice düzelttim. Bir insan bu kadar güzel, bu kadar masum olabilir miydi ya?

Dün ne kadar belli ettirmemeye çalışsam da moralim pek de iyi değildi. Duru çok üzgündü ve bu beni daha çok üzüyordu. Onun üzülmesini istemiyordum. Bana ne olduğu umrumda değildi ama ona bir şey olması ihtimalini düşünmek bile istemiyordum. Ona bir şey olursa ben yaşayamazdım. Toparlanamaz, kendime gelemezdim. Bu yüzden elimden ne geliyorsa yapıp Duru'ya ve diğerlerine zarar gelmesini engellemeye çalışacaktım. Nasıl yapacağım ile ilgili ise hiçbir fikrim yoktu. Hakikaten nasıl yapacaktım bunu? Kaç kaç nereye kadar sürecekti bu?

Duru yavaş yavaş uyanırken ben gülümseyerek ona bakıyordum. Gözleri yavaş yavaş gözlerimi bulduğunda o da gülmeye başlamıştı. Aniden gözlerini büyütüp ayağa kalktığında kaşlarımı kaldırdım. Duru bana bakmayarak saçını kulağının arkasına attı ve utangaç bir tavırla bana döndü. Bir süre öylece bana baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Iı şey, ben burada u-" derken Mete'nin sesi ile kelimeler dudaklarında asılı kalmıştı.

"Hepinize günaydın gençler ve kendini genç hissetmeyenler!"

Söylediği şeyle gülüp koltukta doğrulduğumda Arda, Furkan ve Burak da girmiştiler odaya. Gözlerim Defne'yi ararken Duru aklımı okumuş gibi konuşmaya başladı.

"Defne nerede?"

Mete ellerini kaldırdı.

"Uyanmıyor valla her an patlamaya hazır bomba gibi uyuyor. Patlamak için birinin onu uyandıracağı anı bekliyor resmen. Ve hiiiç kusura bakmayın bana patlamasına izin veremem. Bir Mete kolay yetişmiyor ama değil mi?"

Duru Mete'yi dinledikten sonra gülümseyip 'en fazla ne olabilir ki' bakışı attı ve Defne'nin uyuduğu odaya doğru ilerlemeye başladı. Ben ve Furkan da peşinden ilerliyorduk.

Duru yavaşça Defne'nin yanına oturdu ve eline dokundu. "Defne."

Defne uykulu bir şekilde "Hıı." diye yanıt vermişti.

Duru Furkan'a bakarak sinsice bir gülüş attı ve tekrar Defne'ye döndü.

"Aleyna gelmiş Furkan'la sohbet ediyorlar kalk çabuk."

Defne aniden yatakta doğruldu.

"Ne?! O çürük zeytinin ne işi var ya burada? O ne alaka yani? Ayrıca Furkan'la niye sohbet ediyormuş o? O kim köpek yani hayırdır? Ben şimdi onun ağzını yüzünü dağı-"

Defne hızla yataktan çıkıp ayağa kalkarken kendisine sırıtarak bakan Furkan'ı yeni fark etmiş olacak ki şok içerisinde ona bakmaya başladı. Şoku yavaş yavaş atlatırken Furkan'ın sağına soluna ve arkasına doğru başını uzattı. Kimsenin olmadığını fark ettiğinde gözlerini kısarak Duru'ya döndü.

"Yalnız ben bunun hıncını çok pis alırım." dedi çok pis kısmını bastırarak. Duru Defne'ye gülerken ben de onu izliyordum. Gülüşüne her seferinde bir kez daha aşık olduğumu söylemiş miydim?

Defne utangaç bir tavırla Furkan'dan gözlerini kaçırırken Duru'ya da öldürücü bakışlar atmayı ihmal etmiyordu. Duru yataktan kalktıktan sonra elini Defne'nin omzuna koyup sırıttı.

"Benden hınç almak her yiğidin harcı değil Defocuğum. Ama sende o göz var görebiliyorum." deyip dişlerini göstererek güldü ve Defne'nin yanağına uzun bir öpücük bıraktı.

Defne Duru'ya intikam dolu gözlerle gülümsedi. "Göreceğiz Duru Hanım, göreceğiz."

Furkan aralarına girdi. "E hadi buraya yakın şahane bir yer var gidip orada bir kahvaltı yapalım."

Duru heyecanla gülümsedi. "Bizim mekâna mı gidiyoruz?"

Furkan başını aşağı yukarı sallarken Duru ile ellerini yumruk yapıp tokuşturmuşlardı.

"Tontiş ordadır değil mi?"

"Ordadır ordadır bizi görünce havaya uçacak ne zamandır gitmiyoruz."

Duru ile Furkan heyecanla konuşurken dayanamayıp konuşmaya başladım.

"Tontiş kim?"

Duru bana döndü aynı heyecanı koruyarak.

"Tontiş işte. Nasıl desem... Gidince anlarsın işte tontiş kelimesinin vücut bulmuş hâlidir kendisi. Seni de tanıştıracağım."

Ben Duru'nun bu heyecanlı hallerine gülerken Furkan elini Defne'nin omzuna atıp rahat bir tavırla konuşmaya başladı. Defne ise utancından kıpkırmızı olmuş bir biçimde Furkan'a bakıyordu göz ucuyla.

"E hadi biz denizi izlemeye gidiyoruz. Siz de tekneyi kıyıya doğru sürün daha fazla kalmayalım burada."

Güldüm. "Emredersiniz Furkan Bey, başka arzunuz?"

Furkan gülümsedi. "Biraz bu kedi yavrusu ile yalnız kalsam fena olmaz." dedi Defne'ye bakarak ve ikisi birden yanımızdan ayrıldılar. Tabii o sırada Defne utancından konuşamıyordu.

Duru da onların kalkması ile ayağa kalkıp elini belime atmış ve yürümeye başlamıştı. Yaptığı hareketle gülümserken ben de bir elimi omzuna koyup saçlarına minik bir öpücük kondurdum. Dümenin olduğu kısma geldiğimizde Duru'ya çevirdim gözlerimi.

"Sen sürmek ister misin?"

Duru dümene bakarak yanıtladı. "Olur."

Elini belimden çekip sürmek için koltuğa oturduğunda gülümsemem artmıştı.

"Sürmeyi biliyor musun?"

Duru bana döndü. Sırıtıyordu.

"Bu soruyu sormamışsın kabul ediyorum Berke." dedi ve tekrar önüne döndü.

Bu kıza bayılıyorum. Kaşlarımı kaldırdım.

"Anladım, biliyorsun. Misal kaç kere sürdün?" Amacım benimle konuşmasını, diğer dertleri düşünmemesini sağlamaktı.

Duru bir kez daha bana güldü. Ama bu sefer kahkaha atıyordu. Eli ile uzakta duran iki büyük yatı ve yanlarındaki tekneyi işaret etti.

"Şuradaki tekne ve yatları görüyor musun?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Evet?"

"Hah işte onlar bizim. Ortadaki yat benim, diğerleri annemle babamın. Yani anlayacağın sürmeyi biliyorum Berkeciğim. Hem ne o öyle son sormoyo boloyor moson? Küçümseme seziyorum şu an."

Duru taklidimi yaparken gülmeye başladım.

"Hayır seni küçümsemiyorum tabii ki. Hadi bakalım götür bizi kaptan."

Duru heyecanla tekrar önüne dönüp tekneyi sürmeye başlamıştı. Ben onu izlerken o tüm dikkatini denize ve tekneye vermiş gibi görünüyordu. Duru çok özel biriydi. Sanki dünyadaki tüm güzel özellikleri kendinde toplamış gibi... Düşünceli, akıllı, güzel, güçlü...

Onu gerçekten çok seviyordum. Siz kendinizden vazgeçebilir misiniz? Ben Duru'yu kendimden vazgeçebilecek kadar çok seviyorum. Onun üzüldüğünü görmek istemiyorum. O hep güzel, özel, mutlu kalsın istiyorum. Aşk böyle bir şeydi demek ki. Kendinden önce onu düşünmekti. Onu görünce içinin ısınması, sebepsiz yere sevmekti aşk. Onun gülmesi ile gülüp, üzüntüsü ile üzülmek. Dokunmadan hissetmekti belki de. Onun gibi hissedebilmekti.

Duru tekneyi hiç zorlanmadan kıyıya ulaştırdıktan sonra mutlu bir şekilde bana dönmüştü 'bak nasıl da sürdüm' der gibi. O oturduğu yerden kalkarken ben de yanına gidip sıkıca sarıldım. İkimiz beraber diğerlerinin yanına gittik ve kıyıya ulaştığımızı haber verdik. O sırada telefonumun çalması ile elim cebime gitmişti. Arayanın bir numaraya ait olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çatmıştım. Bir süre ekrana baktıktan sonra telefonu açtım.

"Alo?"

"Alo Berke, okula neden gelmedin ödevi hocaya göstermemiz lazım hoca çiğ çiğ yer bizi valla."

Sesin Aleyna'ya ait olduğunu fark ettiğimde nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim.

"Iı, Aleyna. Ben bir şekilde ödevi sana ulaştıracağım ama bugün okula gelemeyeceğim."

Duru Aleyna ismini duyduğunda bana öldürücü bakışlar atarken Aleyna'nın sesi tekrar kulağıma geldi.

"Tamam tamam bekleyeceğim hızlı ol lütfen."

Vedalaştıktan sonra telefonu kapattık. Aklımda olan soru ise neden numarasının bende kayıtlı olmamasıydı. Oysa ki telefonunu kaydetmiştim. Duru bana öldürücü bakışlar atmaya devam ederken dayanamamış ve konuşmaya başlamıştı.

"Sen niye konuşuyorsun o kızla ya? Niye açıyorsun telefonu açma?"

"Numarası kayıtlı değildi arayanın Aleyna olduğunu bilmiyordum."

Duru'nun aniden yüzü değişmiş ve küçük masum kedi bakışları atmaya başlamıştı. Tek kaşımı kaldırdım.

"Ne oldu?"

Duru bir süre gülümsedikten sonra ellerini birleştirip konuşmaya başladı.

"Yok bir şey. Önemli bir şey değil."

Duru tam arkasına dönmüşken bileğinden tutup onu durdurdum.

"Önemli veya değil. Bilmek istiyorum ne oldu?"

Duru bana baktıktan sonra ciddi bir yüz ifadesine büründü.

"Yok bir şey dedim Berke, gel hadi bizimkiler iniyor hadi."

Niye böyle tepki verdiğini öğrenecektim ama şimdi değil. Madem şimdi öğrenmemi istemiyordu, buna izin verecektim. Duru elimden tutup konuyu kapatmak istercesine beni sürüklerken diğerleri inmeye başlamıştı. Duru aniden üstüne bakıp durdu.

"Ben bi üstümü değiştireyim, öyle geleyim."

Hemen önümüzdeki Mete'nin sesini duyduğumuzda ona dönmüştük.

"Yengesum ya ona su döküldü yine."

Duru 'ciddi misin' dercesine Mete'ye baktıktan sonra nefesini sesli bir şekilde dışarı verip dertli bir şekilde üstüne bakmaya başladı. Sonra çözüm üretmeye başlamıştı bile. Ona uzun olan tişörtümü yukarı kaldırıp önden bağladı ve güzel bir görüntü verdi. Ben Duru'ya sırıtarak bakarken Mete güldü. "Harika fikir yengesum. Mükemmel. Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz." dedi ve tekneden inmek için diğerlerinin yanına gitti. O sırada Duru Mete'nin dediği şeye gülüyor, ben onun gülüşünü izliyordum hayranlıkla.

Onu izlediğimi fark ettiğinde utanmış ve tekneden inmeye başlamıştı. Onu takip edip tekneden indiğimde Erol Abi teknenin önünde bekliyordu. Erol Abi teknenin bakımları ile ilgilenen kişiydi. Şimdi de eski haline getirip sağ salim yerine bırakmak için gelmişti. Erol Abi'ye başımla selam verdikten sonra tekneyi ona devretmiştim.

Hep beraber yan yana dizildiğimizde kızlar kol kola girip önümüzden yürümeye başlamışlardı. Ben, Burak, Mete, Arda ve Furkan ise onların hemen arkasından yürüyorduk. Bahsettikleri yere kısa süre sonra vardığımızda buranın büyük, deniz kenarında güzel bir yer olduğunu fark etmiştim. Bahçesi ve çocuk oyun alanı ile birlikte ailelerin sıkça geldiği bir yer olduğunu da anlamak mümkündü. Duru heyecanla kapıya yönelirken kapıdaki yaşlı adam Duru'yu gördüğü gibi gülümseyip konuşmaya başlamıştı.

"Duru kızım?" Duru hemen yanına gidip sarıldı yaşlı adamsa konuşmaya devam ediyordu. "Özlettin kendini be güzel kızım. Nerelerdeydin?"

Duru sarılmayı bıraktı. "Tonton dedem ya bir türlü gelemedim fırsat olmadı. Ben de çok özlemişim."

Furkan bir adım öne çıkıp başını yaşlı adama doğru uzattı. "Tonton Dede? Bana hoşgeldin yok mu?"

"Deli oğlan senii. Sana hiç olmaz mı be oğlum. Yaramazlık yapmıyorsunuz demi siz ikiniz?"

Duru ile Furkan gülüp aynı anda cevapladılar.

"Hiç yapar mıyız?"

"Hiç yapar mıyız?"

Yaşlı amca onlara gülüp ardından bize çevirmişti gözlerini.

"Siz de hoşgeldiniz çocuklar."

Hepimiz hoşbulduk derken yaşlı amca bizi içeri almış ve bu sefer bizi başka bir yaşlı teyze karşılamıştı. Duru yaşlı teyzeyi görünce ona doğru seslenmişti.

"Tontişiiim?"

Yaşlı teyze Duru'ya dönüp sevinçle yanına doğru koşar adım gelmişti.

"Oy benim melek yüzlü kızım gelmiş hoşgelmiş." Duru ile birbirlerine sarılırken Furkan'ı görünce Duru'ya sarılmayı bırakıp Furkan'a dönmüştü.

"Hoşgeldin arıza oğlum beniiim. Yaramazlık falan yapmıyorsunuz değil mi?"

Yaşlı amca da teyze de bu soruyu sormuşlardı. Demek ki önceden çok belaya karışmışlardı.

Duru ile Furkan tekrar aynı cevabı verdiler gülerek.

"Hiç yapar mıyız?"

"Hiç yapar mıyız?"

Yaşlı teyze bakışlarını bize çevirdikten sonra içtenlikle gülümsedi.

"Siz de hoşgeldiniz çocuklar. Buyrun buyrun bahçeye geçin." deyip eli ile deniz manzaralı bahçeye açılan kapıyı gösterdi. Gerçekten şirin bir teyzeydi. Hani olur ya tombul, kısa, yanakları sıkılmalık olan yaşlı teyzeler. Ha işte tam olarak oydu.

Hepimiz bahçeye doğru ilerleyip yaşlı teyzenin gösterdiği masaya oturmuştuk. Duru benim yanıma oturmuş, onun yanına Defne ile Furkan, karşımıza da diğerleri geçmişti.

"Ben size şöyle güzel bir kahvaltı hazırlatıyorum. Yememişsinizdir şimdi siz."

Yaşlı teyze bizden de onayı aldıktan sonra gitmiş ve konuşmaya başlamıştık. Konuşan ilk kişi Furkan'dı.

"Ee kahvaltıdan sonra napıyoruz?"

Bir yerlere gitmemiz riskli olabilirdi. Gerçi şu an burada olmamız bile riskli olabilirdi ama Duru Furkan buradan bahsedince o kadar sevinmişti ki onu üzmek istememiştim. Ben Furkan'ın sorduğu soruyu düşünürken, Duru'nun da düşüncelere daldığını fark ettim. Hepimizi korumak istiyor ve başaramadıkça kendine kızıyordu. Oysa ki onun hiç bir suçu yoktu. Hem de hiç yoktu. Hiç bir suçu yokken kendini suçlu hissetmesi ise onu daha çok yoruyordu. Bunu hissedebiliyordum. Duru önündeki masaya bakarken ellerini tuttum. Onun yanındaydım. Her zaman yanında olacaktım. O yükleri tek başına taşımak zorunda değildi. Gülümsedim. O da gülümsemeye çalıştı ama düşünceleri buna izin vermemişti.

Duru elimi daha sıkı tutup tekrar önüne döndü. Bırakmayıp sadece ellerimize bakıyordu. O ellerimize ben ona bakarken omzuma vurulan el ile düşüncelerimden çıkıp kendime geldim. Karşımda oturan Mete bana bakıyordu.

"Berkocuğum nereye daldın ya sana sesleniyoruz duymuyorsun?"

Gözlerimi Mete'ye çevirdiğimde iki masa arkasında oturarak bize bakan adam dikkatimi çekmişti. Başında bir şapka vardı ve ben ona baktığımda başka yere bakmaya başlamıştı. Tekrar Mete'ye döndüm.

"Ne oldu Mete, ne?"

"Diyoruz ki buradan sonra nereye gidiyoruz? Bence çikolatalı milkshake almaya gidelim. Ya da cips alırız. Olmadı ikisini de alabiliriz hiç fark etmez benim için."

Burak Mete'nin kafasına vurdu. "Oğlum ne saçmalıyorsun yine?"

Mete ile Burak konuşmaya devam ederken ben Mete'nin arkasındaki adama bakmaya devam ediyordum. Gözlerimi Furkan'a çevirdiğimde onun da pür dikkat o adama baktığını fark ettim. Arda'nın karşısında oturan Arda'ya baktığımda onun da benim arkama doğru bir yere baktığını fark ettim. Göz ucu ile baktığı yere baktığımda bir başka kişiye baktığını gördüm. Tekrar Arda'ya döndüm. Çaprazımda birinin daha bize baktığını gördüğümde önüme döndüm. Buradaydılar ve etrafımızı sarmış bir biçimde oturuyordular. Belki dışarıyı da sarmışlardı.

Gözlerimi Duru'ya çevirdim. Adamlardan habersiz Defne ile konuşup gülüyordu. Elimi ise bırakmamıştı. Tutuyordu. Ellerimize baktım ve bu ellerden hiç ayrılmamayı diledim. Hiç...

Furkan'ın bana baktığını fark ettiğimde göz hareketlerimle etrafımı sardıklarını işaret ettim. Gözlerini kapatıp açtı anladığını işaret edercesine. Napacağız dercesine bir bakış attığında omuz silktim. Ne yapacağımızı bilmiyordum. Duru ve Defne'yi bu adamlardan uzaklaştırmamız gerekiyordu. Önce onlara zarar gelmesini engelleyip sonra kendimizi kurtarabilirdik. Sonuçta çok kişiydik. Onlarla baş edebilirdik.

Duru elimi bırakıp Defne ile aynı anda ayağa kalktıklarında ben, Furkan ve Arda telaşlı gözlerimizi onlara çevirmiştik. O sırada Defne konuşmaya başlamıştı.

"Biz bi lavaboya kadar gidip geliyoruz."

Furkan Defne'nin bileğinden tutup oturtmaya çalıştı. "Olmaz, şimdi yemekler gelecek. Sonra gidin durun şimdi."

Defne tekrar ayağa kalktı. "İki dakika gidip geleceğiz Furkan."

Defne ile Furkan konuşurlarken Duru etrafımızda oturan adamlara bakıyordu sert bir surat ifadesi ile. Oturup çaprazımızdaki ve arkamızdaki adamlara da kısa bir bakış attıktan sonra yutkundu. Yüzünde korkuyu göremiyordum. Sert ve ciddi bir yüz ifadesi vardı yüzünde. Daha çok öfkeli gibiydi. Kendini telaşa vermemiş ve masaya bakarak düşünmeye başlamıştı. Bunu surat ifadesinden anlamak mümkündü.

Duru'yu benim için özel kılan bir başka şey de buydu belki de. Ne durumda olursa olsun dik duruyordu. Eğmiyordu başını. Hep güçlü görünüyordu. İçinde kırılgan, yorgun biri vardı görebiliyordum ama bunu dışarıdakilere göstermiyordu. Bu yüzden yoruluyor, üzülüyor ama başını asla eğmiyor. Hep dik duruyor.

Bir süre ne yapmam gerektiğini düşünürken Duru'nun sesini duymamla ona döndüm.

"Şimdi sakin oluyoruz; Arda, Furkan, Mete. Siz Defne'yi de alıp hızla güvenli bir yere gidin. Buradan çıkmamız gerekiyor. Furkan, arka tarafta lavaboya giderkenki gizli kapı var ya, oradan dışarı çıkın ve bizim gizli yere götür onları. Burak sen de onlarla git. Benle Berke de sizin arkanızdan geleceğiz... Durun şimdi kalkmayın dikkat çekeriz. Furkan Seyfi Amca'ya seslen çağır bi'."

Furkan tedirgin bir biçimde Duru'ya döndü. "Sizi burada yalnız mı bırakacağız? Duru saçmalama."

"Furkan, dediğimi yap!"

Furkan istemsiz bir biçimde Duru'nun dediğini yaparken Arda konuşmaya başlamıştı.

"Güçlerimi kullanamıyorum yoksa buradan direkt olarak gidebilirdik."

Defne, Mete ve Burak olayı yeni anlamışlar ama sakinliklerini korumuşlardı. Defne'nin de korktuğunu görebiliyordum. Kapıda bizi karşılayan yaşlı amcanın bize doğru geldiğini gördüğümde Furkan konuşmaya başlamıştı.

"Dedem ya bizim yardımına ihtiyacımız var. Yine belaya bulaştık. Çıkmamız lazım gizlice buradan."

Yaşlı amca güldükten sonra konuşmaya başlamıştı.

"Tamam tamam anlaşıldı. Siz beladan kurtulmayacaksınız. Bizim yöntemi yapıyoruz o zaman yine napalım."

Furkan gülümsedi. "Eyvallah dedem."

Ne yönteminden bahsettiklerini anlamamış da olsam Furkan ve Duru anlamış olmalıydılar. Yaşlı amca bizden uzaklaşıp, yemeklerin alındığı tarafa doğru ilerlediğinde yaşlı teyze bir adım öne çıkıp bize seslenmişti.

"Çocuklar! Az gelin yardım edin yetişemiyorum müşterilere. Furkan hadi kap gel bi' tepsi. Hadi Defne kızım sen de."

Defne'nin adını nerden biliyordu? Belli ki Furkan ya da Duru bahsetmişlerdi Defne'den.

Furkan ayağa kalkıp gülümserken Defne'ye elini uzatmıştı. Defne elini tutup ayağa kalkarken Mete'ye döndü ve sesini biraz yükselterek konuşmaya başladı.

"Mete anca yemek ye. Hadi kalk yardım et bize."

Mete oflayarak ayağa kalktığında Arda da kalkmıştı.

"E hadi çabuk bitirip oturalım."

Burak hariç hepsi giderken üçümüz kalmıştık masada. Adamlara baktığımda gözlerinin hâlâ bizim üzerimizde olduğunu fark ettim. Furkan ve diğerleri ise çoktan o kapıdan çıkmışlardı. Duru bana döndü.

"Bir süre daha burada bekleyelim. Çıkmadan önce neneye söylerim bu adamlarla ilgilenirler. Burak sen neden gitmedin onlarla?"

"Siz ikinizi burada tek mi bırakalım? Çok riskli. Bir şey olursa yardım edeceğim."

Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra Duru'ya döndüm. O da burada çok tehlikeliydi. Burada kalmamalıydı.

"Duru sen de Furkanların arkasından git biz de geleceğiz."

"Hayır Berke sizi burada tek bırakmam burada kalacağım."

"Hayır Duru senin bu tehlikede kalmanı istemiyorum. Sana bir şey olmasını istemiyorum. Anladın mı? Şimdi lütfen, Furkanların gittiği yere git."

Duru üzgün bir yüz ifadesine büründü. "Ama Be-" derken sözünü kestim.

"Aması falan yok Duru. Git geleceğim."

"Geleceksin ama söz mü?

"Geleceğim git ve dikkatli ol."

Duru istemsiz bir biçimde bana bakarken kalkmasını işaret ettim. Yaşlı teyze Duru'ya seslendiğinde Duru istemeye istemeye kalkmıştı masadan. Bir süre sonra ise Furkanların çıktığı yerden çıkıp gözden kaybolmuştu. Etrafımızda oturan adamlara baktığımda hiç biri kalkmamıştı. Ne planlıyorlardı bunlar?

Burak'ın sesi ile ona döndüm.

"Şimdi bence bir süre sonra normal kapıdan çıkalım biz. Diğerlerinin yerlerini öğrenmesinler. Sonra da gizleniriz. Burada durmanın anlamı yok."

Bir süre düşündüm. Aklıma bir şey gelmiyordu. Dışarda adamlar var mıydı bilmiyordum. Buradakilerin amacı neydi onu da bilmiyordum. Ama galiba Burak'ın da dediği gibi burada durmanızın anlamı yoktu.

Başımı aşağı yukarı sallayıp ayağa kalktım. Burak da benim kalkmamla ayağa kalkmıştı. İkimiz de kapıya yönelirken etrafımızdaki adamlar hepsi birden ayağa kalkıp bellerindeki silahları bize doğrulmuşlardı.

Etrafıma göz gezdirdiğimde oturan kız erkek herkesin bize silah doğrulttuğunu fark ettim. Hepsi onların adamıydı. Yaşlı teyze ile yaşlı amcaya da silah doğrultmuşlardı. Korkuyorlardı.

İçlerinden biri öne çıktı. "Yolun sonuna geldin Berke. Bizimle geliyorsun."

Sert bir yüz ifadesi ile bana doğru gelen adama baktım. Arkadan biri gelip bana doğru gelen adama hitaben konuşmaya başladı.

"Abi arkada kimse yok. Kaçmışlar."

Adamın yüz ifadesi değiştiğinde sert bir şekilde emir yağdırmaya başladı.

"Bana Duru'yu bulun! Yer yarılıp içine de girmiş olsa o kızı buraya getireceksiniz! Duydunuz mu beni?! Şimdi derhal etrafı arayın daha fazla uzaklaşmadan!" deyip sinirlenmiş ve havaya bir el ateş açmıştı.

Adamın konuşmasından sonra ben de sesimi yükselterek konuşmaya başlamıştım.

"Duru'nun kılına zarar gelirse sizi yaşatmam lan! Duydunuz mu beni?! Duru'ya do-"

Arkadan yüzümde hissettiğim bezle gözlerimin kararması bir olmuştu. Aklımda olan tek şey ise, Duru'nun zarar görme ihtimaliydi.

Duru'nun Ağzından

Berke'nin söylediği şeyden sonra arka kapıdan dışarı çıkmıştım ama Furkan'la olan gizli yerimize gitmemiştim. Arkada bixi yakalamak i için gelen adamlardan iki tanesini etkisiz hale getirmiştim. Diğerleri ön tarafta olmalılardı. Berke'yi ve Burak'ı o kadar adam arasında yalnız bırakmak içime sinmiyordu. Arka taraftaki bir ağacın arkasına saklanıp ne olur ne olmaz beklemeye başlamıştım. İçimde çok kötü bir his vardı. Ya Berke'ye ve Burak'a bir şey olursa diye düşünmeden edemiyordum. Burak suçsuz yere zarar görürse kendimi affetmezdim. Berke'ye bir şey olursa yaşayamazdım zaten.

Bir süre öylece bekledikten sonra telefonumun çalması ile elimi cebime attım. Arayan Furkan'dı. Telefonu açtım.

"Alo, Furkan?"

"Durusellam nerdesiniz, naptınız?"

"Berkeler içeride. Bana da gitmemi söylediler ama dışarıda bekleyeceğim."

"Tek başına mısın?!"

"Evet Furkan onları tek başlarına bırakamam."

"Duru tek başına kalamazsın orada çok tehlikeli! Çabuk buraya gel çabuk!"

"Furkan ikisini tek başına nasıl bırakayım orada? Çok tehlikeli."

"Senin orada tek başına olman daha tehlikeli Duru. Çabuk gel buraya bak ben geleceğim yoksa seni almaya."

"Hayır Furkan gele-" derken duyduğum silah sesi ile ağzımdan kısa çaplı bir çığlık çıkmıştı. Elimle ağzımı kapatırken Furkan konuşmaya devam ediyordu.

"Duru! Duru ne oldu?! Cevap versene Duru!"

Silah sesi... İçeriden silah sesi gelmişti. Birine bir şey olmuştu. Berke... Berke'ye ya da Burak'a bir şey olmuştu. Hayır onları tek bırakmamalıydım! Tek bırakmamalıydım! Tek bırakmamalıydım...

Bulunduğum şoktan çıkmaya çalışırken güç de olsa konuşmaya başlamıştım.

"Silah... Silah sesi geldi. Berke'ye bir şey oldu. Hayır. Hayır!"

"Duru sakin ol çabuk buraya gel. Çok fazlalar baş edemezsin."

Telefon elimden düşerken Furkan'ın sesi az da olsa gelmeye devam ediyordu.

"Duru çabuk buraya gel. Ben gideceğim yanlarına sen buraya gel!"

Gözümden akan bir damla yaşa hakim olamamıştım. Onları orada yalnız bırakmamalıydım. Belki bir şey yapıp engel olabilirdim bir şeye. Bilmiyorum ama orada olmam gerekiyordu.

Ben şok içerisinde mekana bakarken arkamdan ağzıma tutulan bez ile etrafın kararması bir olmuştu.

•••

Selam Bir Taneleriiim^-^
Finale son iki veya üç bölüm kaldı. (Hatırlatma: İkinci kitap olacak sxisnxisj) Bu bölüm nasıldı bakalım? Şimdiii gel gelelim sorucuklarımıza

1-) Sizce kitabın sonu iyi ki bitecek kötü mü?

2-) İkinci kitaba bu kitaptan mı devam edeyim yoksa yeni bir kitap mı oluşturayım?

3-) Bu bölümde en beğendiğiniz kısım?

4-) Favori karakteriniz kim?

Eveeet bir bölümün daha sonuna geldik. Artık oyu unutmuyorsunuz tamam sjsismziks Bir sonraki bölümde görüşmek üzere Bir Taneleriiim! Sizi seviyorum^^ 💛

Continue Reading

You'll Also Like

528K 51.4K 47
Yıllar önce kurtlara atılan bir darbede tüm omegalar katledilmişti ama Efendi Jeon; saklanmayı başaran genç ve güzel bir omega bulmuştu. #ukeV #Seme...
7.2M 644K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
7.7M 450K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
166K 10.6K 53
~Fantastik~ "Öfkenin ve dansın zarafeti, olacak her şeyin sebebi... ~ Yaratıkların kol gezdiği, tehlikenin hüküm sürdüğü dünyada; onları avlamak için...