Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.6K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
26. Bölüm: Sen Benimsin
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

36. Bölüm: Tekne Macerası

633 187 117
By Xx_AsInA_xX

Selam Bir Taneleriiim!
Medyada Duru ve Berke'nin temsili halleri var 💛

Teknelerin önüne geldiğimizde Mete ve Burak'ın da burada olduğunu fark ettik. Gerçekten hızlı gelmişlerdi. Mete bize bakarak ne olduğunu sorarcasına baktığında Berke özetle anlatmaya başladı.

"Defne ile Furkan kaçırıldı ama ellerinden kurtulmayı başarmışlar. Geliyorlar şimdi. Bizi de kaçırmak için geldiler ama kurtulduk biz. Şimdi herkesi tekneye çağırdım. Bir süre kimsenin bunları düşünmesini istemiyorum."

Mete elini ağır çekimdeymişçesine ağzına götürürken bir süre bize bakmış daha sonra ağzını araladı.

"Oha lan. Bunların hepsi ben hamburger yerken mi oldu?"

Burak Mete'nin kafasına vurdu. "Oğlum tam sekiz tane hamburger yedin lan! Onunla ordu doyururduk biz."

Mete tek kaşını kaldırdı. "Ya ordudakiler de benim gibiyse? Ha?"

Burak bir süre düşünmüş gibi yaptıktan sonra cevap verdi. "O zaman sıçtık demektir kardeşim."

İkisinin bu haline gülerken Furkan'ın sesini duymamla arkama dönmüştüm.

"Durusellam?"

Arkama döndüğümde Furkan kollarını açmış bana bakıyordu. Koşarak Furkan'a sarıldım. "Furkiiim? Çok korktum." dedim ve yüzünü ellerim arasına alıp yanaklarını öptüm. Furkan saçlarımı eliyle dağıttıktan sonra gülmeye başladı.

"Bana kolay kolay bir şey olur mu sanıyorsun ponçiğim ya? Hele de başımda böyle bir arıza varken?"

Eliyle Defne'yi gösterdiğinde Berke'ye sarılmayı bırakıp bana doğru koşan Defne'yi fark ettim. Ben de ona doğru koşup sıkı sıkı sarıldım.

"Yaa Defne'm beniiim, iyisin değil mi?"

"Tabi iyiyim kızım. Defne Yalçın'dan bahsediyoruz burada değil mi ama?"

Güldükten sonra birbirimizi öpüp tekrar diğerlerinin yanına ilerledik. Arda'nın Berke'nin yanında durduğunu fark ettiğimde yanına geçip elimi beline atarak sarıldım. En azından şu an hep beraberdik. Kimseye bir zarar gelmemişti ve gelmemesi için de elimden ne geliyorsa yapacaktım.

Berke ve diğerleri de Defne ve Furkan'a sarıldıktan sonra Berke'nin sesi ile hepimiz ona dönmüştük.

"E hadi tekneye geçelim. Hava da karardı durmayalım burada daha fazla."

Berke ve diğerleri tekneye doğru ilerlerken ben de Defne'nin koluna girmiş arkalarından ilerliyordum.

Berke normal teknelere göre büyük olduğunu söyleyebileceğim bir teknenin önünde durduğunda teknenin içinden çıkan adama çevirmiştim gözlerimi. Berke adamla tokalaştıktan sonra teşekkür edip bana ve Defne'ye bakmaya başladı.

"Bayanlar önden." dedi tekneyi göstererek.

İkimiz de gülümsedikten sonra ilk önce ben binmiştim tekneye. Berke elimden tutarak çıkmama yardım etmişti. Benden sonra Berke Defne'ye de yardım etmiş ve tekneye girmişti. Diğerleri de binerken ben tekneyi incelemeye başlamıştım.

Beyaz renge hakim olan teknenin aralarında siyah renk de bulunuyordu. İçeri tarafta şık L bir koltuk ve önünde birer televizyon olduğunu fark etmiştim. Koltuğun önünde orta boy bir masa ve üstünde de süsler bulunuyordu. Daha ilerisinde kapalı bir kapı olduğundan nereye açıldığını görmemiştim. Üst kat da olduğu için bir çok alanı bulunduğunu anlamak zor değildi.

Bizimkilere döndüm. Berke bahsettiğim L koltuk olan kısma doğru ilerlerken biz de peşinden gitmeye başlamıştık. Berke ilerdeki dümene doğru giderken diğerleri koltuğa oturmaya başlamıştı. Ben ise Berke'nin peşinden ilerlemeye devam etmiştim.

Berke geldiğimi fark ettiğinde bana dönüp gülümsemişti. Teknenin hareket etmeye başlamış, ben ise Berke'nin yanına oturmuştum.

"Çok uzaklaşmayacağız değil mi?"

Berke göz ucuyla bana baktı. "Uzaklaşmayalım mı?"

Omuz silktim. "Bilmem. Geceleri deniz biraz... Ne bileyim işte çok uzaklaşmayalım."

Berke içtenlikle gülümsedi. "Nasıl istersen."

Denizi sabahları severdim ama hava karardığında denizin uçsuz bucaksız karanlık bir görüntüye sahip olması beni ürkütmüyor değildi. Geceleri denizi izlemekten de zevk alırdım ama denizin ortasında olunca durumlar değişebiliyordu. Evet kimse bilmiyor olabilir belki ama geceleri denizden korkuyordum. Bunu kendime itiraf etmem ise bayağı bir zamanımı almıştı. Çünkü korkak bir kız olmak istemiyordum. Her şeye ağlayan bir kız olmak istemiyordum. Bu aralar eskisine göre daha çok ağlasam da bu günler de geçecekti.

Kim benim yerimde olsa ağlamazdı ki? Kaçırılabiliriz, kaçırıldıktan sonra bize ne olacağı belli değil, arkadaşlarım benim yüzümden tehlikede, ailem aslında gerçek ailem değil, gerçek ailemi tanımıyorum, annem kanser belki de ölecek, her an diken üstündeyiz... Yani üstümde çok fazla yük var. Bu kadarını kaldırabildiğime emin değilim ama başka çarem de yok. Güçlü olmak zorundayım.

Berke tekneyi durdurduktan sonra bana dönmüştü. Bana bakarak gülümsedikten sonra başı ile gelmemi işaret edip elini uzatmıştı. Uzattığı eli tuttuktan sonra bizimkilerin yanına doğru ilerlemeye başlamıştık. Geldiğimizde ışıklar açılmış çok güzel bir atmosfer oluşmuş olduğunu fark etmiştim. Herkes L koltukta dizilmiş gülerken neye güldüklerini merak edip yanlarına oturdum.

"Neye gülüyorsunuz ne oldu?"

Defne bana döndü gülerek. "Mete'nin hamburger macerasına."

Berke de yanıma oturduktan sonra Furkan'a döndü.

"Siz onu bunu bırakın da nasıl kurtuldunuz?"

Furkan elimi yavaş yavaş cebine götürdü ve aynı hızla ağır çekimdeymişçesine maket bıçağını gösterdi. Soran gözlerle Furkan'a baktım.

"Cebinde maket bıçağı mı taşıyorsun? Sen? Maket bıçağı?"

Furkan güldükten sonra maket bıçağını önümüzdeki masaya koydu.

"Yok be kızım. Sabah oturuyordum evde bunu da bi proje için çıkarmıştım. Odama götürmemişim annen de kalk yerine koy dedi. Ben de üşenip cebime koydum sonra bırakırım dedim. Tam o anda siz arayınca bu da cebimde kaldı. Elimizi bağladıkları ipi de bununla çözüp kaçtık. Tabii Defne Hanım gitmek istemediğini söyledi ama zor da olsa ikna ettim."

Hepimiz aynı anda "Ne!?" derken Defne Furkan'a tripli bir şekilde bakıyordu. Biz şaşkınca Defne'ye bakarken Furkan devam etti.

"Diyorum ki gel hadi gitmemiz lazım. Bana diyor ki bırak beni Aleyna'yı git kurtar sen diyo. Baktım böyle olmayacak Defne kıskançlık uğruna kalacak burada, aldım kucağıma zorla getirdim."

"Hıh! Ben neyini kıskanacağım o çirkin ördek yavrusunun ya. İyyy kazulet. Kaknem. Kara Fettan."

Furkan bize dönüp güldü. "Kıskanıyor." deyip omuz silkti.

Furkan Bey'e bak seeen. Kız kıskanıyor diye nasıl da eğleniyoooor. Sen şimdi görürsün bakalım kıskanmak nasıl oluyormuş.

Defne'ye dönüp kimsenin görmemesine dikkat ederek göz kırptım ve ağzımı araladım.

"Defne hani okuldaki şu siyah saçlı, kaslı, simsiyah zeytin gibi gözleri olan çocuğu hatırlıyorsun değil mi?"

Özelliklerini bastıra söylemiştim. Defne durumu anlamış olacak ki hemen role girmişti.

"Ay eveeet ben adını da öğrendim, Buğra. Allah'ım yok böyle bir şey nasıl yakışıklı nasıl kibar nasıl şirin. Allah boy vermiş gerisini koy vermiş."

Furkan'ın yüzü şekilden şekile girerken Berke'yi hesaba katmamıştım. Berke de kıskandığı on kilometre öteden belli olan gözlerle bana bakarken çaktırmadan Defne ile konuşmaya devam ettim.

"Hah işte o yakışıklı çocuk bana mesaj atmış yeni gördüm. Dedi ki gel ben sen Defne dedi bi' yemeğe çıkalım 'beraber birlikte' dedi." Beraber birlikte kısmını bastırarak söylemiştim.

Furkan ile Berke ikisi birden aniden ayağa kalktıklarında içimden kahkaha atarken, ciddi bir yüz ifadesi ile durmaya gayret ediyordum. Berke ile Furkan ne yaptıklarına bakıp tekrar oturduklarında Defne bu duruma memnun olmuşa benziyordu. Gözlerini tekrar bana çevirdi ve gülümsemeye başladı.

"Sen de olur demişsindir umarım. Çocuk taşşş çünkü."

Furkan en sonunda dayanamayıp konuşmaya başlamıştı.

"Kim ki bu çocuk? Ne alaka yani yakışıklı olan herkesle yemeğe mi çıkıyorsunuz?"

Defne ile birbirimize bakıp gülümsedik bir aynı anda konuşmaya başladık.

"Evet."

"Evet."

Berke kendi kendine mırıldanmaya başlamıştı.

"Ahmet'i bitiyor Buğra'sı başlıyor."

Gülümsedim. Duymamış gibi yaparak Berke'ye döndüm. "Efendim? Bir şey mi dedin?"

"Diyorum ki okulda görmedim galiba ben bu Buğra'yı var mı fotoğrafı?"

Berke'den sonra konuşan Furkan olmuştu.

"Yemeğe çıkmayacaksınız herhalde değil mi? Ya yok artık."

Defne güldü. "Neden gidemeyelim?"

"Duru ne zaman gidecekmişsiniz yemeğe?"

Furkan'a döndüm. "Iı yarın."

Furkan sinsice sırıttı.

"Aaa şansına küssün yarın hâlâ teknede olacağız."

Sabahtadır konuşmayan Mete aniden ayağa kalktı.

"Ne? Yarına kadar burada mı olacağız? Ama yemek? Yarına kadar aç mı kalacağım ben!?"

Burak Mete'nin kafasına vurdu. "Bugün yediklerin seni bir hafta götürür kanka rahat ol sen."

Mete üzgün üzgün bakmaya başlarken Burak gülmeye başladı.

"Oğlum burada yemek var merak etme."

Mete aniden canlanırken bu ani ruh değişimine hepimiz şaşırmıştık. Ya da sadece ben şaşırmıştım.

"Ohh valla kalpten gidiyordum kardişim sağol."

Burak Mete'ye gülerken Furkan ve Berke ciddi yüz ifadeleri ile ben ve Defne'ye bakarken 'ne var' dercesine baktım. Berke çözemediğim bir yüz ifadesi ile bana bakmaya devam ederken sonunda konuşabilmişti.

"Göster bakayım fotoğrafını."

Hah şimdi sıçtın Duru. Cafeeer gel sahne senin!

Ben ne diyeceğimi düşünürken Allah'tan Defne vardı da imdadıma yetişmişti.

"Fotoğrafa napıcan Berke? Yakışıklı baklavalı kaslı çocuğa nazar falan değdirirsin şimdi." Kulak memesini biraz çekip Furkan'ın kafasına üç kere vurduğunda Furkan'ın yüzü şekilden şekile giriyordu. "Allah korusun yani."

Ben gülmemeye çalışırken olan Berke'ye olmuştu. Canım benim ya nasıl da kızarıp morardı öyle. Yok yani bu da beni her erkekle yemeğe çıkan bir kız yaptı canım olmaz ki böyle. Ben ki Furkan ile okulda bana her yanaşan erkeği dövüp rehberlik odasından eksik olmayan ben, şimdi önüme gelenle yemeğe çıkacam he? Komik cidden komik. Bizim eski okuldaki erkekler görse ağıt yakar valla. Bu kıza nolmuş kafasına meteor mu düşmüş derler. Taş demezler çünkü taşın küçüğü var büyüğü var yani değil mi meteor kesin çözüm.

Saçmaladığımın farkına varıp kafamı sağa sola salladım ve tekrar gözlerimi Berke'ye çevirdim. Berke sert bir şekilde bana bakarken Furkan'ın konuşması ile gözlerimi kaçırdım.

"Benden yakışıklı olamayacağına göre ağlasın gitsin tek başına yesin Allah Allah!"

Defne kazanmışçasına bir gülüşle Furkan'ın yanaklarından tutup Furkan'ın kafasını sağa sola sallamaya başlamıştı. "Oy çen kışkandın mı oy oy."

Furkan gözlerini devirdikten sonra ciddi bir biçimde konuşmaya başladı.

"Hıh ben? Kıskanmak? Ben? Bu kurduğun saçma cümleyi türkçe hocasına götürsen Furkan kıskandı cümlesini, yanlış cümle özne yüklem uyuşmazlığı var diyecek o derece yani."

Defne gülmeye devam ederken Berke ayağa kalktı. "Duru gelsene sen bi' benimle."

Hah şimdi işin bitti kızım. Sen ne diye kendini karıştırıyorsun ki zaten? Buğra sadece seninle konuştu Defne diyeydin ya ne diye bizimle konuştu diyorsun yani? Ayrıca çocuk niye ikimizle birden yemeğe çıkmak istesin ki yani mal mı bu çocuk? Canına mı susamış? Neyse canım Allah affetsin olmayan çocuğun da çok günahını aldık ama napalım oldu bi kere.

Ben napıcağımı düşünerek Berke'ye bakarken üç numaralı yolu tercih etmiştim. İtiraz yolu!

"Ne gerek var canım oturalım işte ne güzel hep beraber."

Berke bir kez daha kelimelere bastırarak tekrar etti.

"Duru, gelir misin?"

Onun gibi kelimeleri bastırarak devam ettim. "Hayır gelemem. Bir şey konuşuyoruz Defneciğimle."

Berke 'Allah'ım sen sabır ver' der gibi başını yukarı kaldırırken ben yavaş yavaş başıma geleceklere hazırlıklı olmaya çalışıyordum.

"Duru." dedi tehditkâr bir ses tonu ile. Dalga geçercesine onun gibi konuştum.

"Berke."

Berke daha fazla dayanamamış olacak ki aniden eğilip beni kucağına alması ile ağzımdan kısa çaplı bir çığlık çıkmıştı.

"Berke bırak beni bitmedi benim konuşacaklarım daha."

"E tamam benimle konuşursun Duru."

"Hayır olmaz Defne ile konuşmam lazım benim."

Berke beni götürmeye çalışırken ellerimle kapıyı tutup tüm gücümle Berke'yi durdurmaya çalışıyordum. O sırada aklıma gelen şey ile tekrar konuşmaya başladım.

"Mete çok üzülür gidersek." Gözlerimi Mete'ye çevirdiğimde uyuduğunu fark ettim.

"Mete uyuyor Duru." Çok sağ ya ben de malım anlamıyorum bakınca zaten. Mete ya sen de tam uyunacak zamanı buldun. Ne ara uyudun ki sen?

"Arda beni çok özlemiş."

Arda ellerini kaldırıp sinsice sırıtmaya başladı. "Siz konuşun biz sonra özlem gideririz." Hain kardeş seni. Ben bunun hesabını sormaz mıyım sana be Arda? Görürsün sen çekeceğin var benden.

Gözlerimi Burak'a çevirdim.

"Burak bana ders anlatacak." İç sesim yalanın da böylesi diye haykırırken aldırış etmeden Burak'a döndüm. Burak gülümseyerek bana bakarken Berke ağzını aralamıştı.

"Burak yalvarsan da ders anlatmaz. Defne o kadar istemişti kabul etmemişti. Direnme Duru geliyorsun."

Görmeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim. Son bir kez daha şansımı denedim.

"Hem açım ben sen de açsın. Yemek yiyelim."

"E tamam gel yiyelim."

Pes edip ellerimi kapıdan çektim. Zaten kızarmıştı canım ellerim. Berke beni sırtına almış götürürken söyleniyordum.

"Zıkkım ye Berke. Heyecanla açtığın dondurma kabından peynir çıksın Berke. Elbisene çamaşır suyu dökülür inşallah. Misafirliğe gider ishal olursun da peçeteleri kalmaz inşallah Berke."

Köşeye sıkışınca böyle beddualar ettiğim doğrudur. Köşeye pek sıkışmadığım için böyle şeyler de pek demezdim.

Berke beni kucağından indirip teknenin uç kısmına getirdiğinde ben etrafa bakıyordum. Berke daha sorularını dizmeden ben anlatmaya başlamıştım bile.

"Ya sence ben yemeğe çıkar mıyım tanımadığım hayali biri ile Berke ya?"

Berke soran gözlerle bana bakarken aklındaki soruyu da dile getirmeyi ihmal etmemişti.

"Hayali?"

"Evet yani varsa öyle biri Allah sahibine bağışlasın ama tanımıyorum ben. Ya anlasana Furkan'ı kıskandırmaya çalışıyorduk seni hesaba katmamışım. Seni de kıskandırmış bulundum yani."

Berke durumu yeni anlamış olacak ki gülmeye başladı. Onun gülmesi ile ben de gülerken rüzgarın esmesi ile kollarımı birbirine doladım. "İçeri geçelim mi ya hava buz gibi." dediğimde Berke başını aşağı yukarı sallamıştı. "Gidelim." Omzunu koluma attığında ben de bir elimi beline dolamıştım.

Bizimkilerin yanına tam gidecekken aniden önüme çıkan Mete ile birbirimize çarpmıştık. Çarpmakla da kalmamıştık Mete'nin elindeki meyve suyu üzerime dökülmüştü. Ben şok içinde üstüme bakarken Mete 'ben ne yaptım' bakışları atıyordu.

"Ayy çok çok özür dilerim canım Yengesum. Ama yakıştı he vişne kokuyorsun şu an kıymetimi bil. Neyse ben bir tane daha meyve suyu alıp geliyorum isteyen var mı?"

Ben şok içerisinde Mete'ye bakarken Mete çoktan geri gitmişti bile. Berke'ye döndüğümde gülmemek için kendini zorladığını fark etmiştim. Ters ters ona bakarken kaşlarımı çatmıştım.

"Gül gül içinde kalmasın. Uyuz."

Berke en sonunda gülmemeyi başarmış ve konuşmaya başlamıştı.

"Tamam tamam gel ben sana bir tişört falan vereyim gel."

Üstüme üzgün gözlerle bakıp Berke'nin peşinden ilerlemeye başladım. Küçük şirin gökyüzü mavisinin hakim olduğu bir odaya geldiğimizde Berke bir çekmeceyi açıp içinden gri benden içine iki tane sığabilecek bir tişört çıkarıp bana uzattığında teşekkür edercesine elinden aldım. Çıkması için Berke'ye bakarken Berke de bana bakıyordu.

"Üstümü burada mı değiştireyim?"

Berke evet dercesine bir bakış attığında kapıyı gösterdim.

"E hadi çıksan mı artık."

Berke kapıya baktı. "Çıkayım mı?"

Dalga mı geçiyordu bu çocuk? "Zahmet olacak ama?"

Berke gülerek yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktığında öptüğü yer alev almaya başlamıştı. Başımı sağa sola sallayıp kendime geldikten sonra Berke'nin bana verdiği tişörtü üzerime geçirdim. Sadece üstüm ıslandığı için pantolonumu çıkarmamıştım.

Berke'nin verdiği tişört dizimin yirmi santim kadar üstüne geliyordu. O cüsseye bu tişört normal tabii. Berke'nin kokusu tişörte de sinmişti. Gülümseyip tişörte baktıktan sonra odadan çıktım

Bizimkilerin yanına döndükten sonra tekrar Berke'nin yanına oturdum. O sırada Furkan ve Berke maket bıçağına bir şeyler yazıyordu. Ne yaptıklarına bakmak için başımı uzattım.

"N'apıyorsunuz siz?"

Furkan başını maketten kaldırmadan yanıtladı.

"Bu günün anısına bunu Berke'ye hediye ettim. Üstüne de Berke yazdım silinmeyen kalemle. Hatıra olur. Eveet çok güzel olduuu!"

Furkan maketi Berke'ye uzattığında Berke gülüp maket bıçağını Furkan'dan aldı ve cebine koydu.

•••

Bir süre sonra yemeklerimizi yemiş, uzun uzun kahkahalarla sohbet etmiş ve yorgun düşmüştük. Herkes sohbet etmeye devam ederken ben yanlarından ayrılmış teknenin diğer ucuna gidip manzarayı izlemeye başlamıştım. Tekneden kahkaha sesleri yükselirken benim yine içime oturmuştu birimizden birine bir şey olabilme düşüncesi.

Kara kara oturmuş çözüm yolları üretmeye çalışırken olmuyordu. Her an bizi savunmasız bir anımızda yakalayabilirlerdi. Üstüne bir de gücümü kullanamıyordum. Ne istiyorlardı ki benden hâlâ? Gücümü istemiyorlarsa ne istiyorlar? Neden sadece gücü olanları yakalamaya çalışıyorlar o zaman istedikleri şeyler güçlerimiz değilse? Anlamıyordum.

Ben düşüncelere dalmış denizi, dalgaları, kuşları izlerken arkadan birinin boynuma sarılıp çenesini omzuma koyduğunda bunun Berke olduğunu anlamak zor olmamıştı. Bir eliyle elimi tuttuktan sonra yanağıma bir öpücük kondurup yanıma geçmişti. Bir süre beni izledikten sonra çenemden yavaşça tutup yüzümü kendine çevirmiş ve şirin bir ses tonu ile konuşmaya başlamıştı.

"Bugün bunları düşünmenizi istemiyorum Duru. Hiç bir problem yokmuş gibi bir gün geçirmeniz için buraya geldik. Asma suratını her şey geçecek. Tamam mı?"

"Geçmiyor. Hiçbir şey geçmiyor. Bugün bunları düşünmesek yarın başımıza bir şey geliyor. Düşünsek de bir şey geliyor."

"Madem ne yaparsak yapalım başımıza bir şey geliyor, niye düşünüp o güzel canını sıkıyorsun? Bugün, en azından bugün bunları düşünme güzelim tamam mı?"

Yapacak bir şey yoktu. Başımı aşağı yukarı salladım. Berke de gülümseyip saçlarımı öpmüş ve ayağa kalkmıştı. Elini uzattığında uzattığı eli tutup ben de ayağa kalkmıştım. Diğerlerinin yanına geçtiğimizde herkesin uyumak için küçük odalara dağıldığını fark ettim. Berke'ye baktığımda konuşmaya başlamıştı. "Defne ile aynı odasınız siz. Hemen bu kapıdan ilerle zaten Defne'yi görürsün."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam o zaman iyi uykular sana." deyip yanağına hızlı bir öpücük kondurup hızla arkamı dönüp ilerlemeye başlamıştım. Berke'nin kızarmış yanaklarımı görmesini istemezdim.

Defne'nin olduğu yeri fark ettiğimde yanına gitmiştim. Çift kişilik bir yatak olan odaya krem renk hakimdi. Defne'ye döndüğümde çoktan yatağa geçmiş olduğunu fark etmiştim. Benim geldiğimi fark ettiğinde yatakta oturur pozisyona geçip heyecanla konuşmaya başladı.

"Nasıl da kıskandı gördün mü?" Başımı aşağı yukarı sallayıp ben de yanına geçtim.

"Görmez miyim yüzü şekilden şekile girdi."

Defne gülmeye devam ederken kaşlarımı kaldırıp gülümsedim.

"Senin Aleyna'yı kıskandığın an gibi oldu ondaki de."

Ne biçim bir cümle kurmuştum öyle? Değişik olmuştu biraz ama Defne tam olarak istediğim yüz ifadesi ile savunmaya geçmişti.

"Ben? Aleyna'yı kıskanacağıma atlar boğularak ölürüm. Neyini kıskanacağım onun ya? O beni kıskansın bir kere tamam mı?"

Gülmeye başladım.

"Kızım işte açık açık seviyorsunuz Furkan'la birbirinizi."

Defne aniden gözlerini büyüttü. "Yoo ne alakası var."

"Yeme beni Defne ona nasıl baktığını görmedim mi sanki? Ya da onun sana nasıl baktığını. Kimi kandırıyorsunuz acaba?" dediğimde Defne hafiften gülümsemeye başlamıştı.

"Evet, seviyorum. Oldu mu çok seviyorum kıskançlıktan ölüyorum hatta. Oldu mu?"

Gülümsedim. "Oldu oldu çok güzel oldu."

Defne utangaç bir tavırla yatağa girip köşeye kırıldığında gülümsemeye başlamıştım. Bu da iyi bir adımdı. En azından kendine bunu açıklayabilmiş oldu.

~

Yaklaşık yarım saattir uyumaya çalışıyordum ama bir türlü düşüncelerim gitmiyordu. Uyuyamıyordum. Yatakta doğruluğumda nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. Yataktan çıkıp yavaşça sessizce yürümeye başlamıştım. Odanın kapısını dikaktlice açıp oturduğumuz alana doğru ilerlemeye başladım. Berke'nin L koltukta uyuduğunu fark ettiğimde gülümsedim. Uyurken ne kadar yakışıklı olduğundan haberi var mıydı acaba?

Deli bir cesaretle Berke'nin yanına gidip onu uyandırmamaya dikkat ederek yanındaki küçük yere kıvrılmıştım. Burası bence daha güzeldi. Sizce?

•••

Selam Bir Taneleriiim!^^
Yeni bölümümüzü nasıl buldunuz bakalım? Bu bölüm çok hızlı geldi kabul edin. Yazana kadar göbeğim çatladı sbdjsjsksksk Neyse hadi sorulara geçeeem bari

1-) Bu bölümde en güldüğünüz kısım neresi oldu?

2-) Peki en beğendiğiniz kısım?

3-) Sizce bir sonraki bölümde ne olacak? Tahminleri alalım bakalım sndksmdkskks

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere canımsulaaar! Oy vermeyi unutmadığınızı biliyorum skxjskdjijeisks Sizi seviyoruuum! 💛

Continue Reading

You'll Also Like

482K 81.4K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...
7.1M 643K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
328K 4.4K 24
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
3.8M 311K 85
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...