KARTAL TİMİ ( ASKIDA )

By lalipop123

390K 18.9K 3K

Her biri birbirinden cesur 6 asker. Edis Taner Yiğit Kutay Hazar Ve timde ki tek kadın asker Gökçe. Gökçe'nin... More

TANIŞMA
1.BÖLÜM:
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9.BÖLÜM
10. Bölüm
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18.BÖLÜM
19. BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
DUYURU
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. Bölüm
31.BÖLÜM
32. BÖLÜM:
33.Bölüm
34 : BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37 BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
41. BÖLÜM
DUYURU
42. BÖLÜM
43.BÖLÜM
44 . BÖLÜM
45. Bölüm
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM

40. BÖLÜM

4.1K 228 69
By lalipop123

Ankara ya yolcu kalmasın ahali. Biz daha doğrusu ben bir kaç saat o pozisyonda yatmış daha sonra uyurken ki hallerine acıdığım için kalkıp onları yatırmıştım. Şuan yan yana birbirlerine sarılarak yatıyorlardı.

Bu olayı kaçıramazdım. Bir kaç poz yakalamıştım haliyle. Melek annemi arayıp bir kaç gün olmayacağımızı haber vermiştim. Dikkatli olmamızı söylemişti ve tabi ki her annenin yapacağı nasihatleri vermişti. Melek anneden sonra ben de başka bir koltuğa yatmıştım sabaha kadar. 

En komiği sabah Hazarın Ediz'i ben sanması ile yaşanmıştı. Hazar yanındakini ben sanmış ve Ediz'i iyice kendine çekmiş ve boynuna gömülmüştü. Gömülmesi ve kalkması bir olmuştu.

"Hassiktir " diye bağırması ile Ediz de kalkınca ben gülme krizlerine girmiştim. Hazarın Ediz'i birden itmesi ise daha da gülmemi sağlamıştı.

"Ne itiyorsun it"

"Lan koala gibi yanıma yatmışsın seni Gökçe zannettim" deyince Ediz'in gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

"Lan küçücük kız ile beni nasıl karıştırıyorsun. "şaşkınlıktan irileşen gözleri bu sefer korkuyla açılmıştı.

"Lan bir şey yapmadın değil mi "

Bu benim içinde son noktaydı. Artık kahkahalarımı bütün karargahın duyduğuna emindim. En son tabi odaya Tuna komutanın gelmesiyle toparlanmıştık. Şuan helikopter ile Ankara'ya doğru yola çıkmıştık.

Bir kaç saat sonra indiğimizde bizi bir kaç rütbeli karşılamıştı. Özel araba ile Terörle mücadelenin departmanına gelmiştik. İlk işimiz tabi ki de Emniyet müdürünün odasına gitmek olmuştu. Başta Tuna komutan sonra biz odaya girdik. 

"Hoş geldin Tuna uzun zaman oldu görüşmeyeli" deyip el sıkıştılar.

"Böyle görüşmek istemezdim Ayfer. Daha güzel sebeplerle görmek isterdim seni."

"Bizim işimiz bu. Yoksa sen beni yolda mı göreceksin? "deyip imayla gülümsedi,

"Doğru diyorsun. Biz hazırız bekleyecek miyiz yoksa hemen operasyon için bileklerimizi sıvayacak mıyız? "

"Sizi ağırlamak isterdim ama hemen başlamak zorundayız" deyip bize baktı. 

"Siz nasıl uygun görürseniz müdürüm" 

"Öncelikle tim komutanı kim "dediğinde bir adım öne çıkmıştım.

"Gökçe Yılmaz " dediğimde gülerek bana baktı.

"Tim komutanı bir kadın. En güzeli. Bu erkekler " deyip olumsuz anlamda başını salladığında odada sadece ikimiz gülmüştük.

"Gökçe şimdi operasyonda çokça özel harekat polisi olacak artı olarak da siz. Ankara zaten küçük bir yer. Operasyon olduktan sonra büyük bir gündem olacak. Siz bizim takviyemizsiniz. Arkadaşlar Ankarayı avuçları gibi bilen cesur çocuklardır. "

"Kuşkumuz yok komutanım "

"Operasyon Kızılay meydan da olacak. Biz zaten önceden bir çok önlem aldık. Kalabalık bir meydan ama biz o gün sivilleri olabildiğince boşaltacağız. Canlı bomba eylemi olduğu için çok kişi olmayacaklar ama biz yine de önlemimizi alıyoruz. Hedefimiz tabi ki o canlı bombaları patlamadan ele geçerebilmek"

"Bombalar derken kaç tane canlı bomba olacak" 

Kaç tane şerefsiz öldürecektik acaba. 

" Şu anlık beş diye biliyoruz ama ne kadar tam olarak bizde bilmiyoruz" 

"Önlemler yeterince alınırsa kimsenin burnu kanamadan biter operasyon"

"Temennimiz o zaten bugün size verdiğimiz evde dinlenin arkadaşlar yanınıza gelecek. Operasyon devamını zaten size Çetin anlatacak."

"Zaten yarın görüşeceğiz. "deyip yanımıza bir polis vererek bizi eve gönderdi. 

Yanımıza hiç bir şey almamıştık  onlarda bunu tahmin etmiş olacak ki evin tek dolabının içi erkek kıyafetleri ile doluydu. Benim için bir şey yoktu. 

"İstersen sana bir şeyler alabilirim" deyince omuz silktim. Benim için sorun değildi. Erkek kıyafetlerini normal hayatımda da giyiyordum zaten. Tek sıkıntı eşofmanın bana çok büyük ve uzun gelecek olmasıydı onu da hallederdik bir şekilde. 

"Sorun değil az çalmamıştım senin eşyalarını" 

"Evet ya evlendin de kurtuldum kızım senden. Sweatshirtlerim bana kaldı. " deyince gözlerimi kısarak baktım.

"Vay be iki kere tişörtlerini giydim diye bunları söylüyorsun he" 

"Ne iki kere mi kızım sen benim kıyafetlerimi giymek ile kalmayıp eve bile götürüyordun ya. Annem ile iş birliği halindeydiniz. Sizin yüzünüzden doya doya kıyafet alamıyordum kendime"

"Ben giyeceğim diye almıyordun dimi lan"

"Tabi ki sen giyeceksin diye almıyordum. İki kere giymeden bir bakıyorum yok olmuş. Acaba kim aldı"imayla bana bakmasını umursamadan kendime eşofman takımı alıp odalardan birine geçtim. Kendi istediği gibi konuşup dursun. Evlendiğim için benden kurtulduğunu sansa da hala kıyafetlerini çalıyordum. Tabi daha az çünkü evde kocam sağ olsun bütün kıyafetlerini kullanıyordum.

Üzerimi değiştirip kamuflajlarımı odada bıraktım. Silahımı tabi ki de yanıma almıştım. Herkes üzerini değiştirmiş küçük salonda oturuyorlardı. Tabi bizim gevşekler Tuna komutan olduğundan dolayı pek sessizdiler. Bu hallerine gülmeden yapamadım. 

"Niye gülüyorsun kızım" 

"Yok bir şey Tuna amca öyle aklıma bir şey geldi de" deyip Tuna komutanın yanında yerimi aldım. 

"Acıkmışsındır sen. Ne istersin ? " diye sorduğunda biraz düşündüm. Ne yiyebilirdik ki acaba. 

"Tuna amca ya döner mi yesek acaba " diye sorunca ışıldayan gözleri ile hemen onayladı. 

"Kutay söyle koçum et söyle yanına da ayran olsun "

"Tamamdır komutanım"

"Doysun bakalım torunum" deyince gülümsedim. Şimdiden torunu görüp beni unuttun triplerine  girmeyecektim. Daha vardı ona. 

Dönerler kısa sürede gelmiş hemen de bitmişti. Tadı resmen damağımda kalmıştı. Koltukta arkamı yaslanarak bir elim göbeğimde bir elimle de ayranımı içerken bizimkilere baktım. Tuna komutan zaten Bahar teyze ile  konuşmak için içeriye geçmişti o yüzen daha rahatlardı.

"Abi geçen bir kız gördüm var ya taştı taş" 

"Lan ayıp elin kızı hakkında ne biçim konuşuyorsun"

"Niye öyle diyorsun ben bunları hep sevap haznemi  doldurmak için yapıyorum. Güzele bakmak sevaptır demişler. Boşuna demediler ya" deyip tane tane konuştu. Sanki haklıymış gibi bir de açıklama yapıyordu hanzo. 

"Seni adam edecek birisi karşına çıkar mı be Kutay. Çıkınca alnından öpeceğim yemin ederim"

"Çıkmaz komutanım ya bende nerede o şans" 

İçeriye Tuna komutan girince herkes yerinde dikleşmişti ama Kutay Tuna komutan arkasında olduğu için hala konuşmaya devam ediyordu.

"Bana nedense hep o biçim kızlar geliyor komutanım"

"O biçim derken iyi anlamında dimi Kutaycığım" dediğimde yüzüme bir kaç saniye anlamsızca baktıktan sonra devam etti. 

Tuna komutanın burada olduğunu söyleyecekken Tuna komutan hayır anlamında başını sallayınca çaresizce Kutay'ı dinlemeye devam ettim. Sonumuz hayır ola gençler.

"Bana neden şöyle güzel seven güzel bakan bir kadın gelmiyor komutanım. Neden hep beni kullanıp çöpe atan yada ihtiyaçları için benimle gideren kadınlar geliyor. Ben de sevilmek istiyorum çok mu komutanım"

Kutay dan duygusal bir konuşma beklemiyordum. Bu dediklerine de çok şaşırmıştım. Kutay genelde her şeyi şakaya alan özellikle ilişkilerinde bonkör olan taraftı. Çok ilişkisi olmuştu ama hepsi de kısaydı.

"Severler aslanım severler sen merak etme illa ki gelecek karşına sen sabret " diyen Hazar ile bakışlarım kısa bir an onu bulmuştu. Bana küçük bir gülücük ile karşılık vermişti. 

Gözlerim bu sefer Tuna komutana kaydığında odada olmadığını gördüm. Demek ki rahat bırakmak istemişti Kutay'ı. Kendisinden çekineceğini biliyordu .

"Anlat lan belli bir şey olmuş sana "

"Anlatılacak bir şey yok ki abi. Ben sevdim onunda beni sevdiğini sandım, sevmemiş. Ben yandım o yanmadı "

Gözlerim dolmuştu. Bizim şıp sevdi Kutay aşk acısı mı çekiyordu.

"Komutanım iyi misiniz" 

"Bilmiyorum" sesim zaten ele vermişti kendisini. 

"Yavrum acıyı çeken Kutay sen niye ağlıyorsun şimdi."

"He o çekmiş acıyı ha ben ne fark eder ki" dediğimde gözümden bir damla yaş düşmüştü çoktan.

"Komutanım ağlamayın ben zamanında yeterince ağladım. O kıza değmez sizin göz yaşlarınız" 

Yanaklarını silip derin bir nefes alarak bu ağlak halimden çıkmaya çalıştım. 

"Yemin ederim bu çocuk bana ne yapıyor ya! "

"Seni sadece ağlatıyor ama bizim var ya ebemizi belleyecek şimdiden belli oldu" 

Salonda derin bir sessizlikten sonra evi kahkahalarımız ile inletmiştik. Kapı çalınca Yiğit kapıya baktı. Gelen genç bir adamdı. Herhalde müdürün dediği Çetin komiserdi. 

"Herkese iyi akşamlar"

"İyi akşamlar hoş geldiniz"

"Hoş bulduk Çetin Pekgöz ben. Komiserim. Size bilgi vermek amacı ile geldim. Haber verdiler diye biliyorum ama" 

"Verdiler komiserim verdiler siz şöyle oturun ben Tuna komutanımızı çağırmaya gideyim" 

Yiğit Tuna komutanın yanına gitmiş Çetin komiserde Yiğit'in boş yerine oturmuştu. Gözleri kısa bir an bende dursa da bakışlarını hemen çekmişti. 

"Tekrardan hoş geldiniz ben Ediz"

"Memnun oldum Ediz"

"Ben Hazar ve eşim Gökçe " dediğinde başını salladı.

Seni pis. Hemen de söyle karşı bir cins görünce.

"Memnun oldum. Eşiniz burada mı kalacak siz görevdeyken " deyince Hazar yerine ben cevap verdim.

"Hayır askerim bende Çetin komiserim" dediğimde Hazar bana baksa da bakışlarımı ona çevirmedim. Salağım zaten ben anlamıyordum ne yapmaya çalıştığını.

"Hoş geldiniz Çetin di dimi? "

"Evet Tuna komutanım"

Tuna komutan içeriye girdiğinde Çetin ayağa kalkmış el sıkıştıktan sonra oturulmuştu. Tuna komutan yanıma  oturmuştu. 

"Komutanım şimdi öncelikle ortaya biz çıkıp sivilleri sessiz bir şekilde meydandan uzak tutmaya çalışacağız ama ne kadar olabilir bilmiyorum. Kalabalık bir meydan. Önceden de uyaramıyoruz."

"Kısaca demek istediğin her türlü ölüm olacak diyorsun "Hazarın konuşması ile bütün bakışlar ona dönmüştü. Çetin komiser ise Hazarın cümlesinden sonra gerilmişti.

"Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Ölüm olmaması için yine de elimizden ne geliyorsa yapacağız. Tabi sizde öyle"

"Siz bizi düşünmeyin "

"Hazar" Tuna komutanın uyarı dolu sesinden sonra konuşmamıştı daha fazla. Bu Çetin düşmanlığı da nereden çıkmıştı. Adam geleli daha beş dakika bile olmamıştı. 

"Kusura bakmayın lütfen. Gergin biraz da" 

"Sorun değil komutanım. Ben devam edeyim. Biz sahadan sivilleri ayırmaya çalışırken sizde şüpheli kişilere odaklanacaksınız. Ankara'nın ayazı meşhurdur. Herkesin üzerinde mont olacağı için sizin daha dikkatli olmanız gerekiyor. Tabi bizde şüpheli bulduğumuz kişileri takip edeceğiz ve zaten bu sırada birbirlerimiz ile istihbarat içinde olacağız." 

"Şu anlık plan da bu. Yarın geldiğinizde size gerekli ekipmanlar ve operasyona gideceğiz. Benim diyeceklerim bu kadar sizin sormak istediğiniz bir şey var mı ?"

"Operasyona siz ve bizden başka bir ekip daha gelecek mi ?"

"Tabi takviye ekiplerde yardıma gelecek"

"Saat kaç gibi olacak operasyon"

"Tam saat belli değil ama biz öğleden önce başlayacağız. Büyük olasılık meydanın en dolu olduğu saatler patlatmayı planlıyorlar bu da saat bir yada iki gibi olacağını düşünüyoruz"

"Teşekkürler başka soru yok galiba"

"Sağ olun komiserim başka sorumuz yok " deyip yine de bize bakarak konuşmuştu Tuna komutan. Bizden ses çıkmayınca Çetin komiser ayağa kalktı.

"Ben gidiyim izninizle"

"İzin sizin komiserim iyi akşamlar."

"İyi akşamlar" 

Tuna komutan Çetin komiserin evden çıktığına emin olunca yavaşça Hazara baktı. Lan arada ben vardım. Buradan nasıl çıkabilirdim acaba.

"Hazar hayırdır koçum ne oluyor"

"Komutanım bir şey yok."

"O zaman neden yemeği önünden alınan köpek gibi hırlıyorsun adama." sesi sert çıkmıştı. 

"Komutanım küçük bir soru sordum. Bu kadar niye takılıyorsunuz. Hem eminim bir sorunum olsa o zaman anlardınız" dediğinde sinirle çenesini ovdu.

"Ben gelmeden aralarında bir şey mi oldu lan bu neye kızmış"

Tim Hazara bakmıştı. Hazarın yüzünden hiç bir mimik anlaşılmıyordu da zaten.

"Geçmedi komutanım" deyince sinirle gülümsedi.

"Ne bok yerseniz yiyin lan. Yarın tam takır hazır olun. "

Odadan bize ters ters bakıp çıktığında Tuna komutanın oturduğu yere kayıp ayaklarımı Hazara uzatmıştım. Garip  bakışlara maruz kaldığımda omuz silktim.

"Ne bakıyorsunuz be ayağımı da uzatmayayım."

"Oğlum hayırdır lan önceden mi tanışıyorsunuz ne bu sinir"

"Yok be ilk kez gördüm. "

"O zaman ne bokuma atar yapıyorsun mal."

"Ediz mal diyen ağzını si-"

"Hop lan Gökçe var" 

"Devamı neydi kocacığım alalım lütfen."

"Severim tabi ki de hayatım ne olacak ki  başka"

"Hı ben başka bir şey diyeceksin sanmıştım."

Bana ayıplar gibi baktı. 

"Çok ayıp ama ben hiç öyle şeyler yapar mıyım ?" deyip bir de dudaklarını büzünce tam seyirlik manzara oluşturmuştu. 

"Lan dudaklarını büzüyor tam ağzına vurmalık şerefsiz "dedi Ediz hızını alamamış olacak ki devam etti.

"Çocuklar şimdi burada dişisine kur yapan erkek bir orangutan göreceksiniz" deyince Hazar bozulsa da gülmemi durduramamıştım.

"Kapa çeneni ben seni iki gün sonra görürüm. O zaman bunları tek tek hatırlatacağım. Kalk biz yatalım aynı havayı soluma şu camışla "

"Lan kız bütün  ömrünü benimle geçirmiş  şimdi kaçırsan ne olacak"

Salondan çıkarken Ediz hala bir şeyler diyordu ama Hazarcığım sağ olsun bir şey dememe müsaade etmeden odaya sürüklüyordu.

Yatakta kalite kontrol yaptıktan sonra güzelce yayıldım. Hazar yanıma yatıp üstümüze pikeyi örttü.

"Bizim mercimek ne yapıyor"

"Hissetmeye başlamadım ki daha ama Ömür bir kaç haftaya kıpırtılarını hissedebileceğimi iki ay sonra da tekme atacağını söyledi."deyince kıkırdadı.

"Egemen nasılda kızdı tekme atacağını duyunca"

"Ah yavrum benim ya yanlış anladı işte."

"İleride bir de kardeş yapmak lazım bizim mercimeğe" deyince ters ters bakmıştım. Bir dur Bismillah daha birisi doğmadı bile ikincisini konuşmanın zamanı mıydı?

"Sana çüş diyorum başka bir şey demiyorum Hazar ya. Daha mercimek doğdu mu da ikincisini düşünüyorsun. Hem ikinciyi unut derim çünkü tek çocuk iyidir" deyince kaşlarını çatmıştı.

"Niye ya tek mi büyüsün mercimek"

"Merak etme yeğen gelir büyüyene kadar "

"Ama öyle olmaz ki ya"

"Olur olur bak biz Ediz ile gayet de mutlu bir çocukluk geçirdik."

" Orası öyle ama fazla çocuk göz çıkarmaz hem"

"Sus Hazar sus" dediğimde ağzına görünmez bir fermuar çekmişti ama gözleri bu konunun devam edeceğini söylüyordu.

"Yarın kendine dikkat et olur mu güzelim. Canlı bomba biliyorsun işte."

"Ya hayatım bizim meslekte tehlikeli olmayan bir operasyon mu var Allah aşkına. Biliyorum ben tehlikeleri. Kendime artı olarak dikkat de edeceğim ama ilk önceliğimiz tabi ki de siviller"deyince sıkıntılı bir nefes çekti.

Beni kendine çekip karnıma sarıldı bir şey demeden. Demesine gerek de yoktu zaten. Saçlarımdan öpünce gülümseyip koluna sarıldım.

"İyi geceler güzelim"

"İyi geceler canım"

----------------------------------------------------------

"Yiğit sen kendine bir yer bul yukarılardan gözümüz olacaksın. Kutay sen simit satan amcanın yanında duracaksın. Ediz ve Hazar siz de meydan da başı boş gezen serserisiniz. Kaldırımda oturup ara sıra gezinin. Kız kesiyor numarası ile bakarsınız işte. Taner ile bende balon satacağız ayrı ayrı. Anlamayan"

"Sorun yok zaten hepimiz ona göre giyindik de saat biraz erken değil mi?"

"Değil saat yedi. İşte anca yerleşiriz. Kutay sen simitçinin yanına şimdiden gideceksin. Erken başlıyor zaten onlar hem dikkat edersin gelenlere. Biz Taner le iki saat sonra geleceğiz. Diğerleriniz de bizden sonra. Çetinin ekibi meydan da dolaşacak yavaştan da meydanı boşaltacaklar. Diğer ekip ile şuan bir  bağlantımız yok ama Çetinle kulaklık aracılığı ile görüşme sağlayacağız."

"Anlaşıldı komutanım"

"Kutay sen git bizde Tuna komutanın yanına gidelim. İrtibat kurarız" dediğimde beni onaylayıp yanımızdan uzaklaştı. Meydanın yanında değildik zaten şuan meydandan uzak ara bir sokağın içerisindeydik. 

Araca binince üşüdüğümü anlamıştım. Ankara ne kadar soğuktu ya.

"Kutay yerleştin mi" 

"Evet komutanım"

"Tamam bir şey hissedersen iletişim kur hemen bizimle"

"Emredersiniz"

"Siz de durumlar nedir Çetin komiserim" dedi Tuna komutan

"Ekibin bir kısmı şuan sahada diğerleri de belirli aralıklarda giriş yapacaklar. Boşaltmaya da bir kaç saat sonra başlayacağız."

"Anlaşıldı."

Zaman hızlı geçmişti bu süre zarfında bende dahil herkes artık sahadaydı. Çetin komiserin ekibi de buna dahil.

"Şu an her şey yolunda komutanım"

"Sakin komutanım"

"Tamam sakın kendinizi açığı çıkarmayın ve şüpheli birisini gördüğünüz zaman ilk olarak bana haber verin"

"Emredersiniz komutanım"

Gerçekten de elimde bir sürü gazlı balon ile meydanı gezip elimdekileri satmaya çalışıyordum. Çocuklar hevesle yanıma gelip balonlardan almak istiyorlar alamayanlara ise ben veriyordum. İnsan bu çocukları öldürmek nasıl isterdi ya küçücük candan ne istiyordu insafsızlar ama ben onları yakaladığımda çok güzel ağırlayacaktım. Gerektiği gibi.

"Komutanım Atatürk heykelinin orada bir şüpheli var"

Dikkat çekmeden baktığımda gözleri kan çanağı olmuş yüzü bembeyaz bir adam vardı. Zayıf olduğu yüzünden ve bacaklarından anlaşılıyordu ama giydiği palto hiç de öyle gözükmüyordu.

"Yiğit adam ne zamandır orada"

"Yarım saat olmadı komutanım"

"Tamam adamı kaçırmayın sakına"

"Emredersiniz komutanım"

Birinci adamı bulduk galiba ama diğerlerinden hala bir iz yoktu ve aynı anda mı patlatacaklardı bilinmiyordu. 

"Çetin komiserim meydan girişinde iki kişi"

"Bengü dikkatli ol. Takipte kal"

"Baş-üstüne komiserim"

Etti üç diğerleri neredeydi. Teker teker ortaya çıkmaya başlamışlardı. Çetin komiserin ekibindekiler dikkat çekmeden meydanı boşaltmaya çalışıyordu. Hatta bir kaç polis palyaço kılığına girmiş çocukları meydandan uzak tutuyorlardı.

"Bizim yakınlarda da bir şüpheli var" Hazarın sesini duyduğumda bir an duraksasam da hemen kendimi toparladım.

"Anlaşıldı herkes dikkatli olsun"

Yanıma iki küçük daha geldiklerinde hemen istediklerini verip sessizce annesine buradan uzaklaşmalarını söyledim. Annesi ilk şaşırsa da korkuyla başını sallayıp hemen yanımdan uzaklaştı.

Bugün burada kimse ölmeyecekti. Son bombayı bulamamıştık daha.

"Bombaların dikkatlice etraflarını çevirin gençler"

Tuna komutanın emriyle Atatürk heykeline doğru ilerledim. Bir kaç polis de çoktan yerini almıştı. Bombalardan birisi diğeriyle göz göze gelmesi ile girişteki bombalardan birisi kendisini patlatmıştı. Etraftaki insanların  çığlıkları ile bombanın bıraktığı tiz sesten kurtulmaya çalışıp elimdeki balonları saldım.

Yanımda ki  de elindeki butona basacakken elini ters çevirip diz çöktürdüm. 

"Bu bende diğerleri ile ilgilenin siz."

"Komutanım ne yapayım bu şerefsizi"

"Kolunu kullanmayacak şekilde ayarla " dediğinde kollarını bağlamayı düşünürken yakınımızda bir bombanın daha patlaması ile ileriye fırlamıştık ikimizde. 

Fırsattan istifade kaçmaya çalışınca ayaklarından tuttum. Sendeleyip yeri düşünce elini butondan çekmeye çalıştım. Köpek ölmek için butona öyle tutunmuştu ki elinden alamıyordum ama basmasına da izin vermiyordum. Karnıma sertçe vurunca geriye düşmüştüm. Silahımı kavrayıp eline ve bacağına 2 el ateş edince butonu bırakmıştı.

"Geri zekalı gebermek bu kadar çok istiyorsan ben sıkayım senin kafana he istiyor musun ölmek"

Acı içinde kıvrandığı için beni pek duyuyor diyemezdim. Üstünde ki bombaya baktığımda bu işin beni aştığını biliyordum. 

"Komutanım yanıma acil bomba imhacı gelsin"

"Tamamdır."

"Müdürüm benim de yanıma bir tane gönderin"

Çetin komiserin sesini duymam ile etrafıma baktım. İki canlı bomba patlamıştı diğerleri büyük olasılık benimki gibi etkisiz hale getirilmişti. 

Etrafta onlarca yaralı vardı. Ambulans ekipleri dışarıda bizim almamızı bekliyorlardı. Canlı bombanın yanına bomba imhacılar gelince yanlarından ayrılıp yaralıların yanına gittim. 

Yaralılar hızla ambulanslar ile hastaneye götürülürken meydan asker , polis ve muhabir kaynıyordu.

Tuna komutan ve Ayfer müdürün yanına gittim.

"Allah'a şükür ölümüz yok. İki canlı bomba kendini patlatsa da sivillerden yeterince uzak olduklarından bir sorun olmadı. Ağır yaralılarımız çok yok. Genelde bombanın etkisiyle sürüklenenler ve bilinç kaybı yaşayanlar çoğunlukla. Ellerinize sağlık  başta iki timde olmak üzere bütün asker ve polislere minnettarım. "

"Ayfer müdür haklı hepinizi tebrik ediyorum arkadaşlar. Bugün hiç bir vatandaşımız şehit olmadı. Bu bugün olan en güzel şey eminim ki."

Ayfer ve Tuna komutan önde bizde karşılarında onları dinliyorduk. Karnımın ağrısı ile iki büklüm olmamak için kendimi tuttum. Üzerimdeki üniformayı biraz açıp karnıma baktığımda şiddetli ağrının sebebini hatırlamıştım. 

Canlı bomba bana iyi bir tekme geçirmişti arbede sırasında. Olayın sıcaklığıyla hissetmemiştim ama ağrısı şiddetle baş göstermişti. Sancı tekrar başlayınca iki adım öne çıktım. Tuna komutan acı çeken yüzümü görünce hemen yanıma geldi.

"Yaralandın mı Gökçe iyi misin"

"Gökçecim iyi misin canım"

Herkes başıma toplanmıştı. 

"Komutanım " 

Karnımı gösterdiğimde Ayfer müdür derin bir nefes alıp rahatlasa da Tuna komutan ve benim durumumuz hiç iyi değildi.

"Ambulans ekibi derhal" şiddetli bir şekilde bağırınca bizden uzak olanlar buraya bakmışlardı. 

Bacaklarımdan akan sıcak sıvı ile gözlerim doldu. Benden gitmezdi dimi.

"Komutanım ne oldu." 

"Kanamam başladı. Gitmez değil mi komutanım"

"Hayır hayır tabi ki gitmeyecek korkma tamam mı o annesine çekmiştir "

"Gitmesin komutanım"  

Artık ağlamamı durduramıyordum. Ağrımı yok saysam da mercimeğin benden gitmesi korkutuyordu. 

"Bu ambulansın geleceği yok komutanım"

Kutay'ın beni kucağına alıp bize doğru gelen sedyeye koydu. 

"Ayı dolmamıştı galiba hamile karnına darbe almış kanaması var."

"Tamam anlaşıldı "

Ambulansa bindiğimizde Kutay'ın da benimle gelmesi korkumu bir nebzede olsa azaltıyordu. Doktorlar bir şey yapıyorlardı ama ben onları anlayacak durumda değildim. Sadece mercimeğin benden gitmesini istemiyordum. O daha çok küçüktü. Şimdiden alışmıştım ona.

"Korkmayın komutanım onun sizin gibi güçlü bir annesi var. Bu kadar çabuk bırakamaz sizi"

"Ağlama lütfen " elimi tutunca bende sıkıca tutmuştum. 

Ambulanstan hızla inip beni kadın doğum katına getirmişlerdi acil. Üzerimizde ki üniformadan dolayı ve benim hıçkırarak ağladığımı görenler bir daha bakıyorlardı.

Muayene için odaya sokmuşlardı. Erkek doktor hızla yanıma gelip gözlerimi ışık tuttu.

"Benim bir şeyim yok. Mercimeğe bakın"

"Hemşire hanım ultrasonu getirin acil"

Karnımı açıp üzerine bir jel dökünce bakışlarımı hemen cihaza çevirmiştim. Kutay da benim gibi hem heyecanlı hemde endişeli bir şekilde bakıyordu.

"Merak etmeyin herhangi bir sorun gözükmüyor. Bebekler ikinci ayındalar. Gelişimleri de gayet yerinde. Kanamanız aldığınız darbeden dolayı gözüküyor ama merak etmeyin herhangi bir düşük tehlikeniz yok. Bebeklerde yeterince sağlıklı" deyince bu sefer sevinçten ağlıyordum. İyiydiler. 

"Komutanım bakın iyilermiş sorun yokmuş"

"Duydum iyilermiş şükürler olsun" derin bir nefes verdiğimde Kutay'ın yüzünde garip bir ifade oluşmuştu.

"Komutanım"

"Kutay"

"İyilermiş komutanım"

"Söyledi ya iyiler diye Kutay duydum bende"

"Komutanım iyilermiş dedi."

"Kutay hadi ben korkudan ve ağlamaktan beynim aktı da sana ne oluyor ya"

"Komutanım çoğul ek kullandı. Yani bu Türkçe de çoğul anlamında kullanılıyor"deyince anında doktora baktım.

"Evet ikiz bebeklere hamilesiniz"

"Ne"

-----------------------------------------------------------------

Hadi yine tatlış bir yazar olarak bölümü kötü bırakmadım. Aslında bir ara düşünmedim değil ama zaten günlerimiz korona ile geçiyor bir de bölüm üzmesin dedim.

Gökçe ve Kutay mercimeklerin ikiz olduklarını öğrendilerrr. Sonunda dediğinizi duyuyorum ama bölümü bir türlü bitiremedim. 

Yorum yazmayı ve beğenmeyi unutmayın yavrularrrrr.

Continue Reading

You'll Also Like

23.3K 985 14
Boksör bir kız düşünün 12 yaşından beri ailesinden ayrı yaşıyor. Yaşayamıyor daha mı doğru olur? Hayatını dövüşe adamış hem yer altından hem de yasal...
2.7M 153K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...
1.6M 45.6K 83
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
79.4K 6.2K 32
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...