Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.7K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
36. Bölüm: Tekne Macerası
37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

26. Bölüm: Sen Benimsin

1.6K 337 592
By Xx_AsInA_xX

Sabahın ilk ışıkları yüzüme gelirken gözlerimi ışıktan dolayı yavaş açıyordum. Güneş ışıkları gözümü kamaştırıyordu. Neredeydim ben? Gözümü yavaşça açtığımda deniz kenarında olduğumu fark ettim. Berke de yanımdaydı ve sarılırken uyuyakalmıştık. Hâlâ sarılır vaziyette olmamız kaşlarımı kaldırmama neden olurken Berke uyuyordu. Kolumu çekmeye çalıştım ama bu sefer de Berke uyanmış olacaktı. Onu bir süre böyle izlesem bir şey olmazdı değil mi?

Engelleyemediğim bir gülümseme yüzümde yer edinirken yüzümüzün yakınlığı kalp atışımı hızlandırıyordu. Ben onun yüzünün her bir santimini ezberlemek istercesine izlerken Berke hareket etmeye başladığında gözümü kapatıp kapatmamak arasında kalmıştım. Neden kapatacaktım ki? Ne yani onu izledim ne olmuş?

Berke gözlerini yavaşça açarken ben gülümseyerek onu izliyordum. Onun uyanışını ilk defa izlemiştim. Gözlerini kırpıyordu sürekli. Güneş onun da gözlerini kamaştırıyor olmalıydı. Mavinin en güzel tonuna sahip olan gözleri yavaş yavaş açılırken ben onu izliyordum korkmadan. Gözlerimi kaçırmadan...

O bana bakarak uyku mahmurluğu ile gülümserken konuşmaya başlamıştı.

"Günaydın." Ben de yüzümdeki gülümsemeyi genişleterek ona bakarken sevinçle ağzımı aralamıştım. Sevincimi gizleyemiyordum.

"Günaydın."

Onunla uyanıp ilk ona günaydın demek, uyandığında ilk onu görmek... Kelimelere sığdıramayacağım kadar güzel bir duyguydu. En güzeli ise artık bir engel yoktu aramızda. Bir bela yoktu başımızda. Sadece ikimiz vardık. Biz vardık...

Biz birbirimize bakarken ben yerimde doğrulmaya çalışmış ve Berke'yi saran kollarımı da geri çekmiştim. Tam oturur pozisyona gelecekken kendimi tekrar uzanarak Berke'ye sarılır vaziyette bulunca gözlerimi büyütmüş bir şekilde Berke'ye bakmaya başlamıştım. Bunu Berke yapmıştı.

"Biraz daha böyle kalsak... Olmaz mı?" dediğinde kendi kendime sırıtmaya başlamıştım. Sırıtışımı engellemek için dudağımı birbirine bastırırken Berke başımı eliyle yavaşça kendine yaklaştırmıştı. Saçlarımla oynamayı da ihmal etmemişti.

O benim saçlarımla oynarken, ben bu huzuru garipsemiştim. Berke'nin yanında bazen çok sinirliydim, bazen de hiç olmadığım kadar huzurlu. Bazen Berke'yi dövmek istiyordum, bazen ise onun canının yanması ihtimaline karşı gelmek için canımı ortaya koyabilecek raddeye geliyordum. Normalde birine karşı hep netimdir. Ya ona karşı tavrım hep serttir, ya da hep yumuşaktır. İlk tanışmadan sonra illa ki değişimler olmuştur tabii ama kastettiğim şey bu değil. Berke ile olunca kendimi tanıyamıyor, çok farklı bir Duru'ya dönüşüyordum. İşin garip kısmı ise bu Duru'yu sevmiştim. Berke'nin yanında canlanan bu Duru'yu sevmiştim.

Biz bir süre öylece sarılırken, ayaklarımız ıslanıyordu. Su en fazla ayaklarımıza kadar yetişebiliyordu ve rahatsız edici bir his değildi. Tam tersi güzeldi.

Bir kaç dakika boyunca sarılarak durduktan sonra sessizliği bozan bendim.

"Kampa mı dönsek?"

Berke derin bir nefes aldıktan sonra yanıtladı.

"Dönmesek? Biraz daha kalsak?" derken yerinde doğrulmuştu. Onun doğrulması ile ben de oturur pozisyona geçmiş denize bakmaya başlamıştım. Sessizliğimi koruyarak denize bakarken, kalmaya karar vermiştim. Kampta sinir bozucu insan görünümlü canlılar ile bir arada olacağıma burada kalmayı tercih ederdim.

Ben denizi izlerken, Berke'nin beni izlediğini hissedebiliyordum. İçimden ağzım yorulana kadar gülümsemek gelse de bunu engelleyebilmiş ve ifadesiz bir yüz ile denize bakmayı başarmıştım.

Berke ayağa kalktığında ben soran gözlerle ona bakmaya başlamıştım. Kampa mı gidiyordu? Elini kalkmam için bana uzatırken ağzını aralamıştı.

"Hadi gel."

Uzattığı ele kısa bir süre baktıktan sonra elini tutup ayağa kalkmıştım. O sırada Berke elimi sıkıca tutup denize doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Ya Berke hayır, üstümüz ıslanacak ne gerek var girmeyelim." derken Berke elimi tuttuğu için peşinden ilerliyordum. Su seviyesi dizime ulaştığında Berke bir anda durunca ona çarpmıştım. O ise konuşmaya başlamıştı.

"Tüh ya, kıyafetlerimizin ıslanma derdi olmasa girebilirdik değil mi?" dediğinde başımı aşağı yukarı sallamıştım. Berke ise sırıtmaya başlamış ve tekrar ağzını aralamıştı.

"Bazen hareketlere hükmedebildiğini unutuyorsun." dediğinde soran gözlerle beraber kaşlarımı çatmıştım. Ben soran gözlerle Berke'ye bakmaya devam ederken Berke diğer elini suya daldırıp bana su fışkırtınca gözlerimi refleks olarak kapatmış ve ağzımı kocaman açmıştım. O sırada Berke gülümserken ben de diğer elimle ona su fışkırtmıştım. Elini bıraktıktan sonra arkama bakmadan sesli bir şekilde gülerek koşmaya başlamıştım.

Deniz seviyesi dizimin biraz altlarında olduğundan koşarken çok fazla zorlanmıyordum. Berke'nin peşimden koştuğunu gördüğümde ağzımdan kısa çaplı bir çığlık çıkmıştı. Belimden tutup beni kendine çevirdiğinde sesli bir şekilde gülüyordum. O da gülümsemeye başlamıştı. Saçlarım az biraz ıslanmıştı. Berke bana bakarak gülümserken aklıma gelen şeyle sırıtmaya başlamıştım. Hareket gücümle biraz(!) suyu Berke'nin başına getirdikten sonra gücün etkisini kaldırdım ve tüm su Berke'nin başından aşağı döküldü. Berke o sırada beni belimden tuttuğu için su bana da biraz sıçramıştı ama önemsememiştim. Berke gözünü kapatmış belimi bırakmadan nefesini sesli bir şekilde dışarı verirken ben sesli bir şekilde gülmeye devam ediyordum. Bana gülümseyerek bakarken birden başımdan aşağı dökülen su ile gözlerimi kapatmıştım. Ağzım yuvarlak halini alırken Berke'yi hareket gücümle suya düşürmüştüm. Hemen ardından Berke ayağa kalkıp gözlerini kısarak bana bakmaya başlamıştı.

Bu bakıştan kötü bir şeyler olacağını anlamak mümkün olduğundan arkama dönüp hızla denizin derinlerine doğru yüzmeye başlamıştım. Aynı anda Berke'nin tepkisini gözlerime getirip sesli bir şekilde gülüyordum. Kısa süre sonra deniz seviyesi belime ulaştığında durup arkama dönmüştüm. Berke'yi görmeyince diğer taraflara bakacaktım ki, tam önümde suyun içinden çıkan Berke korkmama neden olmuştu. Ben tam kaçacakken Berke kolumdan tutup beni kendine doğru çekince burun buruna gelmiştik. Yakalanmıştım. Gülümseyerek ona bakarken o da bana bakıyordu sırıtarak. Belimden tutup elleri ile beni sararken yakalanmış olmanın verdiği mutluluğu yaşıyordum. İlk defa yakalandığım için mutluydum.

Bir süre sırıtarak birbirimize baktıktan sonra ilk konuşan kişi Berke olmuştu.

"Suyun içinde ıslanmamak için birbirimizden kaçmamız ne kadar mantıklı? Zaten suyun içindeyiz." dediğinde dişlerimi göstererek gülmeye başlamıştım. Haklıydı. Ben bu gerçekle yüzleşirken içimden kendimle dalga geçmeye başlamıştım. Berke ile olunca saçma şeyler bile güzel bir hâl alıyordu. Hiç olmadığı kadar güzel bir hâl...

Neden söylemiyordum ki ona seni seviyorum diye? Başımızda uğraşmamız gereken hiçbir bela yokken neyi bekliyordum? İlk erkek açılır klişesine mi düşmem lazım yani? Kızlar da itiraf edebilir. Neden olmasın?

Güvenimi toplamış doğru zaman için Berke'ye bakmaya başlamıştım. Berke bu kadar yakınımda dururken böyle bir şeyi itiraf etmem bir hayli zordu tabii. İki kelimeyi bile bir araya getiremezdim ki o bana böyle bakarken. Mavinin en güzel tonundaki gözleriyle bana bakarken dilim tutuluyordu âdeta. Bir kara delik misali hapsoluyordum gözlerine ama... Bu durumdan memnundum. Kendime iyice güven aşıladıktan sonra konuşmaya başladım.

"Berke be..."

Kelimeler dudaklarımda asılı kalırken Berke'nin dudağını dudağımda hissettiğimde şoka uğramıştım. Ne hissedeceğimi şaşırmıştım. İlk defa yaşadığım bir duyguyu seziyordum. Bu duygunun adı neydi, bilmiyorum ama çok güzel bir duygu olduğu âşikardı. İlk defa biri ile öpüşüyordum. Ne tepki vermem gerektiğini şaşırırken içimde kendini belli eden bir çok duygu vardı. Bunlardan en belirgin olanı sevinçti. Mutluydum...

Dudaklarımız yavaşça birbirinden ayrılırken ikimiz de gözlerimizi kapatmıştık ve benim alnım onun alnına değiyordu. Başımı onun alnına yaslamış ne düşünmem gerektiğini tartışıyordum içimde. Az önce olan şeyin birçok anlamı vardı çünkü.

Ne söyleyeceğimi bilmiyordum ama konuşmam gerekiyor gibi hissediyordum. Gözlerim kapalı öylece dururken, ne söyleyeceğimi bilmeden konuşmaya başladım.

"Berke biz... Yani... Şim..." Kelimeler bir kez daha dudaklarımda asılı kalırken Berke'nin konuşması ile duraksamıştım.

"Evet Duru, biz. Ben ve sen. Sen benimsin, o kadar. Kuzey'in yanında geçirdiğin her bir saniyeyi, benden başka birine gülümsemeni, ben yokken yanında olan her şeyi kıskanıyorum. Ben seni kendimden bile çok seviyorum Duru. Senin gülüşünü, bakışını, sesini, kokunu, inadını... Her şeyden çok seviyorum. Ve sorun şu ki benden başkasına gülmeni kaldıramıyorum. Başkasının sana dokunması beni delirtiyor. Çünkü ben sana acayip aşık oldum Duru. Çok fena tutuldum..." dediğinde gözlerimi açmıştım.

Söylediği şeyler istemeden sırıtmama neden olurken konuşma gereği duyuyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum ama yine de konuşmaya başlamıştım gözlerim kapalı bir biçimde.

"O zaman şimdiden söyleyeyim. Sen de benimsin ve başka bir kıza o mavi gözlerinle bakmanı kaldıramıyorum. Başka bir kızla konuşman, herhangi bir aktivitede bulunman beni çıldırtıyor. Sen benimsin ve yanına yaklaşan her bir kızı döverim." dediğimde Berke gülmeye başlamıştı. Onun gülmesi ile ben de gülerken Berke başını kaldırdı. Tam ağzını aralayacakken başka bir ses ile başımızı sesin geldiği yöne çevirmiştim.

"Çocuklar hadi herkes kamp alanına."

Gelen kişi Semih Hoca'ydı ve tüm atmosferi bir anda bozmuştu. Biz hocaya bakarak olumlu anlamda başımızı sallarken hoca kamp alanına geri dönüyordu. Hoca geldiği için Berke'den uzaklaşmıştım. Hoca gidince Berke elini uzatmıştı. Uzattığı eli gülümseyerek tuttuktan sonra denizden çıkmak üzere yürümeye başlamıştık. Denizden çıktığımızda kıyafetimizin ıslaklığına bakıp yüzümü buruşturmuştum.

"Böyle kampa gidemeyiz ki." dediğimde Berke üstüme bakmaya başlamıştı. Kıyafetlerim aniden kururken kaşlarımı kaldırmış Berke'ye bakıyordum. O ise kendi üstünü de kurutup bana bakmaya başlamıştı.

"Kıyafetlerimizdeki suyu da kontrol edebiliyoruz Duru." dediğinde başımı aşağı yukarı salladım.

"Evet, mantıklı." dedikten sonra bir süre duraksadım. "Peki ben seni havuza attığımda neden aynısını yapmadın?"

"İşte onu ben de bilmiyorum." dediğinde gülmeye başlamıştım.

Berke önden kamp alanına doğru giderken ben de arkasından ilerliyordum el ele tutuşarak. Kamp alanına vardığımızda kalabalık bir ortam oluştuğunu fark ettik. Kahvaltı zamanı olmalıydı. Aç bir şekilde suya girince açlık kendini iyice belli ederken etrafıma bakınmaya başladım. Görüş açıma giren Defne ile Furkan'ı gördüğümde gülümsemeye başlamıştım. Beraber yiyeceklerini almış gülerek sohbet ediyorlardı. Neşeleri yerinde görünüyordu. Başımı Berke'ye çevirdiğimde onun da Defne ile Furkan'a baktığını fark ettim. Berke başını bana çevirirken gözümle açık büfeyi işaret ettim ve ağzımı araladım.

"Sıra çoğalmadan alsak iyi olur." dediğimde Berke de başını aşağı yukarı sallamıştı.

İkimiz de yemeklerimizi aldıktan sonra çadırlarımızın yanındaki puflara geçmiştik. İçimde yer edinen utangaçlık Berke'ye bakmamam konusunda ısrarcıydı. Patateslerden birini çatal yardımı ile alıp ağzıma götürüyordum ki elim benim kontrolüm dışında Berke'nin ağzına doğru gitmişti. Ben şaşkınca Berke'ye bakarken Berke patatesi yemiş gülümsüyordu. Berke'nin elinde yeni fark ettiğim hapları gördüğümde gözlerimi devirmiş ve yüzümü ekşitmiştim.

"Ya Berke içmek istemiyorum o kocaman şeyi. Bir et..."

Berke'nin hapı ağzıma doğru getirmesi ile kelimeler dudaklarımda asılı kalırken, Berke suyu da ağzıma tutmuştu. Kalabalık bir ortam olduğu için, hareket gücünü kullanmak yerine eli ile içirmişti. Güç bela hapı yuttuktan sonra boynumu okşamaya başlamıştım. Büyük olduğu için biraz acımıştı.

Berke hapı yanına bıraktıktan sonra yemeğini yemeye başlamıştı. Ben de yemeğimden yemeye başlarken Defne ile Furkan'ın yanımıza gelmesi ile başımızı kaldırmıştık. Yanımızdaki puflara oturduklarında sevinçleri beş kilometre öteden görülebilecek cinstendi. Bu beni de mutlu etmişti. Defne bana bakarak imalı imalı sırıtırken ne olduğuna anlam verememiştim. Soran gözlerle bakmaya başladığımda gözü ile Berke'yi işaret edip yüzündeki sırıtışı büyüttü. Yemeğim boğazımda kaldığı için öksürmeye başlarken Berke suyu uzatmıştı içmem için. Ben çekine çekine Berke'nin uzattığı suyu içerken  konuşan kişi Furkan olmuştu.

"Yarışlar varmış birazdan. Çabuk yeyin." dediğinde başımı aşağı yukarı sallamış ve yemeğimi yemeye devam etmiştim. Berke'nin ağzıma tuttuğu salatalığı yedikten sonra gülmeye başlamıştım.

"Ne tür yarışlar var?" dediğimde konuşan kişi Defne'ydi. Amacım konuyu dağıtmak ve az önce yaşadığım şeyin şokunu atlatmaktı.

"Halat çekme var. Odunun üstünde rakibini düşürme şeysi var ya, işte o da var. Daha da var bunlar ilk yapacaklarımızdanmış." dediğinde yanımıza gelen kişi Kuzey'di. Kuzey'in gelmesi ile Defne'nin ve Berke'nin rahatsız olduğu apaçık ortadaydı. Furkan da rahatsız olmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. Kuzey bana bakarak gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.

"Selam millet! Duru iki dakikanı alabilir miyim?" dediğinde tam başımı olumlu anlamda sallıyordum ki, Berke'nin konuşması ile duraksamıştım.

"Alamazsın." dediğinde tedirgin olmaya başlamıştım. Kuzey ise sırıtarak Berke'ye çevirmişti yüzünü.

"Sana mı sordum Öztürk?"

"Cevap aynı olduktan sonra ne fark eder Yaman?" derken ayağa kalkmıştı. Berke'nin ayağa kalkması ile ben de ayağa kalkarken Kuzey Berke'ye yaklaşıyordu tehditkâr bir tavırla. Berke de sert bir tavırla Kuzey'e bakarken, olay çıkmasından endişe ediyordum.

Ben telaşla ayakta beklerken konuşan kişi Kuzey'di.

"İntikamımı alacağım Öztürk. En acı şekilde alacağım, bunu biliyorsun değil mi?" dediğinde kaşlarımı çatmıştım. Neyin intikamından bahsediyordu? Aralarında ne geçmişti ki?

Gözlerim Berke ve Kuzey arasında mekik dokurken, Berke konuşmaya başlamıştı.

"Aldırmayacağım Yaman. Bunu en iyi sen biliyorsun. İntikam alınacak bir durumun olmadığını da biliyorsun, benim izin vermeyeceğimi de biliyorsun."

Onlar konuştukça kafamda soru işaretleri oluşurken, konuşan kişi arkama dönmeme neden olmuştu. Defne ayağa kalkmış, Kuzey ve Berke'ye hitâben konuşmaya başlamıştı.

"Buraya eğlenmeye geldik. İkiniz de kesin şunu." dediğinde Kuzey de Berke de Defne'ye bakmaya başlamıştı. Kuzey'e neden böyle davrandıklarını bilmesem de aralarında bir husumet geçtiği aşikârdı. Kuzey'in gözleri beni bulduğunda başımı ona çevirmiştim. O sırada Kuzey konuşmaya başlamıştı.

"Sonra konuşuruz küçük Barbie." dedikten sonra arkasını dönüp gitti. Ben şaşkınca olanlara anlam vermeye çalışırken Berke bana bakarak konuşmaya başlamıştı.

"Konuşturmayacağımı biliyorsun, değil mi?"

İçimden biliyorum dedikten sonra önüme döndüm Berke'nin sorusunu cevapsız bırakarak. Defne elindeki tabağı yere bırakıp Berke'ye doğru bakarken Furkan da benim gibi olanlara anlam vermeye çalışıyor gibiydi. Mete'nin sesi kulaklarıma dolduğunda Burak ile Mete'nin bizim yanımıza doğru geldiklerini fark ettim.

"Allah aşkına şu Kuzey ile muhatap olmayın. Kendi kendine konuşup dursun uğraşmayın." dedikten sonra Defne'nin yanına oturmuştu. Burak da Furkan'ın yanına oturduktan sonra konuşmaya başlamıştı.

"Aynen be boşverin, takmayın kafaya."

Berke başını sağa sola dertli bir tavırla salladıktan sonra tabağındaki yemeklerden bir taneyi ağzına atmış ve kollarını dizinin üstüne koymuştu. Fatma Hoca'nın konuşması ile başımı sola çevirirken, öğrenciler Fatma Hoca'ya doğru ilerlemeye başlamışlardı.

"Gençler, yemek faslını bırakıp yarışlara gidelim he? Hadi bakalım beni takip edin." dediğinde ilk ayağa kalkan Defne olmuştu.

"Hadi kalkın bir kendinize gelin, eğlence zamanı." dedikten sonra elini bana uzatmıştı. Defne'nin elini tutup ayağa kalktığımda diğerleri de ayaklanmıştı. Defne koluma girip beni yarış alanına doğru sürüklerken aynı zamanda kulağıma eğilmiş sessizce konuşmaya başlamıştı. O sırada bir çok gözü üzerimde hissedebiliyordum.

"Oldunuz dimi? Olmadık dersen başının etini yerim Duru." dediğinde anlamama rağmen anlamamış gibi yaparak ağzımı araladım.

"Ne olduk mu? Ay Defne ne gerek şimdi böyle şeyleri konuşmayalım. Eğlencemize baka..."

Defne sözümü keserken sesi biraz yükseldiğinden önümüzdekiler de bize bakmaya başlamışlardı.

"Yok öyle yağma. Boşuna mı plan yaptım ben? O kadar uğraştık dün Furkan ile." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne planı?"

"Sen çadıra geldiğinde uyumuyordum Durucuğum. Ay neyse işte onu boşver şimdi, ne oldu sen onu anlat." dediğinde yanımıza gelen Aleyna ile duraksamıştık.

"Yenilmeye hazır mısınız kızlar?" dediğinde Defne ile birbirimize bakarak gülmeye başlamıştık. Daha sonrasında konuşan kişi Defne olmuştu.

"Yazık ya, yenileceğimizi sanıyor.
Acıdım şimdi salak olduğunu biliyordum da bu kadarını beklemiyordum kız, şaşırtıyorsun bizi." dediğinde Aleyna gözlerini devirmişti.

"Kazanamayacaksınız. Durucuk sen sadece bu yarışta değil, diğerlerinde de kaybedeceksin." dediğinde yine gülmeye başlamıştık ve bu sefer konuşan kişi bendim. Diğer yarışlardan kastı muhtemelen Berke'ydi ama bilmiyordu ki o zaten benimdi.

"Ben kazanamayacağım yarışa girmem Aleyna. Yakında sen de öğrenirsin." dedikten sonra Aleyna bozulmuş bir surat ifadesine bürünürken, Defne alt dudağını ısırdı ve konuşmaya başladı.

"Uff, bu acıtmış olmalı." dedikten sonra gülmeye başlamıştı. Ben Aleyna'ya bakarak sırıtırken, Defne kolumdan çekiştirip yarış alanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Daha sonra tekrar kulağıma yaklaşıp fısıldamaya başladı.

"Hadi biz kazanmaya gidelim, o da orada ot gibi kalsın."

Söylediği şeylerden sonra sesli bir şekilde gülüp yarış alanına gitmiştik.

•••

Herkes ilk yarıştaki eşlerini seçmişti. Ben ve Berke, Defne ile Furkan ve Mete ile de Burak eşleşmişti. Eşlerimizi kendimiz seçtiğimiz için bi sefer sorun yaşamamıştık. Aleyna Kuzey ile eş olurken, İlayda da bir ara lavaboda tartıştığım kız ile eşleşmişti. Sarp kampa gelmemiş olmalıydı. Gelseydi çoktan görmüş olurduk ama gelmemesi daha iyi olmuştu benim için. Nedenini bilmesem de gıcık oluyordum ona. En son sıramda uyuduktan sonraki tavrı itici gelmişti.

İlk yarışımız şöyleydi: Uzun bir odun vardı ve yarışacak olanlar odunun üstüne çıkıyordu. Havada asılı olan odun hareketlerimize göre sağa sola hareket ederken rakibini düşüren takımına bir puan kazandırıyordu. Tanımadığım bir çok kişi yarışırken genel olarak erkeklerin galip geldiğini fark etmiştim. İki erkek yarıştığında ise çekişmeli bir yarış oluyordu.

Sıra nihayet bizim gruba geldiğinde ben yarışmak istiyordum. Berke'ye soran gözlerle baktığımda olumlu anlamda başını sallamıştı. Odunun yüksekliği belime ulaşıyordu. Bu yüzden Berke çıkmam konusunda yardım etmişti. Odunun üstüne çıktığımda dik bir şekilde ayakta durdum. Burada ayakta durmak gerçekten zordu. Rakibimin kim olduğuna baktığımda ise yüzümde bir sırıtış yer edinmişti. Aleyna'yı yenmek kolay olacaktı. Öğrenciler bize bakarken fısıldaşmalar artıyordu. Aleyna karşısında beni gördüğünde aynı şekilde sırıtırken onun duyabileceği bir şekilde ağzımı araladım.

"İyi olan kazansın demiştin değil mi? İzle ve gör."

Aleyna başını olumlu anlamda salladı.

"Aynen öyle demiştim. Ama tek yarış bu değil onu da unutma. Daha çok yarışma var "

"Desene yenilgiye alışman gerekiyor."

Biz birbirimizle konuşurken Fatma Hoca'nın sesi ile ona dönmüştük.

"Hazırsanız düdük sesi ile başlıyoruz."

Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra düdük sesinin gelmesini bekledik. Kısa süre sonra düdük sesi duyulduğunda odunu hareket ettirmek için sağa sola sallanmaya başladım. Aleyna da aynısını yaparken henüz ikimiz de dengemizi kaybetmemiştik. Hareket gücümü kullanmak istemiyordum. Eşit şartlar altında onu yenmek istiyordum çünkü.

İzlediğim yarışlara kıyasla muhtemelen en uzun süren bizimki olmuştu. Bu durum canımı sıkarken bu yarışı bir an önce galip gelerek bitirmek istiyordum. Aklımda yanan ampul ile gözlerimi açmıştım. Aklıma bir şey gelmişti. Ya düşecektim, ya düşürecektim bunun sonucunda. Sallanan odunu aniden yavaşlatmaya çalıştığımda Aleyna tam tahmin ettiğim gibi bunu beklemiyordu ve dengesini kaybedip süngere düşmüştü. Düştüğümüzde bize zarar gelmemesi için yerde yumuşak yeşil süngerler vardı. Kazanmanın verdiği sevinçle elimi yumruk yaparak yukarı kaldırmış ve kendimi süngerin üzerine atmıştım.

Ben gözlerim kapalı gülümserken alkış sesleri yükseliyordu. Gözlerimi açtığımda Berke'nin bana bakarak gülümsediğini fark ettim. Berke'nin elini tutarak ayağa kalktıktan sonra Berke elimi bırakmadan yürümeye başlamıştı. Yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. Gözler yavaş yavaş üzerimize gelirken bizimkilerin yanına gelmiştik. Berke elimi bıraktığında yutkunmuştum. Ben utangaç bir tavırla Berke'ye bakarken Berke bana bakarak ağzını aralamıştı.

"Ne yani, sevgilimin elini tutamaz mıyım?" dediğinde bir kez daha öksürmeye başlamıştım. İlk kez bana bu şekilde hitap etmişti. Berke sırtıma yavaşça vururken helal helal demeyi de ihmal etmemişti. Öksürüğüm geçtiğinde konuşmaya başlamıştım.

"Yani şimdi biz sevgili miyiz?"

"Değil miyiz?"

"Öyleyiz dimi?" dedikten sonra nedensizce sesli bir şekilde gülmeye başlamıştım. Bunu sesli bir şekilde söylemek rahatlatmıştı beni. İşte şimdi tamamlanmış hissediyordum. Berke benim diğer yarımdı ve şu an tamdım.

•••

Gün boyunca bir çok yarış olmuştu ve hepsinde galip gelmiştik. Bu harika bir histi. Berke ile grup olmak ve her birini kazanmak harikaydı.

Hava kararmıştı ve evimize dönmüştük. Geldiğim gibi soğuk bir duş alıp kendimi yatağa atmıştım. Yorucu bir gün geçirmiştim ve yeni bir gün bizi bekliyordu...

•••

Devam Edecek...

Selam Bir Taneleriiim!
Yeni bölüm elimde olmayan sebeplerden dolayı geciktiği için üzgünüm. Ama bence beklediğinize değen bir bölüm oldu. Şahsen ben yazarken full sırıtıyordum. Hatta bir ara annem geldi telefona bakarak sırıttığım için yanlış anladı bir de ona açıklama yaptım snxjsnxkms Eveeet şimdiii sorularıma geçiyoruuuuum!

1-) Sizce bir sonraki bölümde ne olacak?

2-) Kuzey neyin intikamını alacak?

3-) Bu bölümde en beğendiğiniz kısım neresi oldu? (Aslında bir çoğumuzun cevabını biliyorum ama neyse sjsjskkdks)

4-) Favori karakteriniz kim?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere Bir Taneleriiim! Oy vermeyi ve boool yorum yapmayı unutmayın. Ha bu arada yorun sınırımız beş yüz ve bölümler pazardan pazara gelecek, bilginize.

Sizi çoooooook ama çooooook seviyoruuuuum 💛

Continue Reading

You'll Also Like

38.1K 2.8K 50
# Gençkurgu-- Fantastik # # 1. Akademi # 1. Efsane # 1. Ejderha # 2. Savaş # 1. Büyü - Düşünsene, sen büyünün her şey olduğu bir dünyada, zerre ka...
33.8K 2.1K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈
93.6K 7K 38
Biyoloji öğretmeni Kim Taehyung, öğrencisi Jeon Jeongguk'a ödev verir. #201023 #010824
7.6M 670K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...