KARTAL TİMİ ( ASKIDA )

By lalipop123

390K 18.9K 3K

Her biri birbirinden cesur 6 asker. Edis Taner Yiğit Kutay Hazar Ve timde ki tek kadın asker Gökçe. Gökçe'nin... More

TANIŞMA
1.BÖLÜM:
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9.BÖLÜM
10. Bölüm
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18.BÖLÜM
19. BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
DUYURU
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
31.BÖLÜM
32. BÖLÜM:
33.Bölüm
34 : BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37 BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
DUYURU
42. BÖLÜM
43.BÖLÜM
44 . BÖLÜM
45. Bölüm
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM

30. Bölüm

4.9K 307 22
By lalipop123

2 AY SONRA 

Gökçe ile evimize girdiğimde ilk işim yatak odasına geçip yatağa yatmak olmuştu. Bu iki ay içerisinde Gökçe den herhangi bir haber alamamıştık.

Haber alamayacağımızı biliyordum ama en azından iyi olduğunu duymak istiyordum. İyi miydi acaba. Soğuktu havalar. Dağlar daha soğuk. Üşüyordur şimdi oralarda. Konservelerle yaşamak nedir bilirdim. Yaşardın sadece, tok olduğunu bile anlamazdın. Kim bilir kaç kilo vermişti. 

Bu iki ay içerisinde görev erken biter ümidiyle bütün hazırlıkları iki ayda bitirmiştim. Tek başıma yapmamıştım tabi. Evi düzerken Ediz yardım etmişti mesela. En sevdiği renkler ile döşemiştik evimizi. 

Evimiz. Bizim evimiz . Bir kez bile görmediği içeriye girmediği evimiz. Onsuz bu eve hiç girmek istemesem de gelir gelmez nikah masasını oturtmayı planladığım için bütün eşyalarımızı eve taşımakla meşguldüm iki gündür. 

Sehpanın üzerinde çalan telefonuma baktım. Miskince telefonu açtım.

"Efendim"

"Hemen karargaha gel Gökçe den haber var"

/////////////////////////////////////////////////////////////

" Siperden çıkmayın sakına" dedim nefes nefese. 

Etrafımız sarılmış bizden sayıca üstünlerdi. Arkamızı sağlama almıştık ama karşımızda bizim üç katımız kadar terörist vardı ve ne yazık ki mühimmatları alacağımız zaman çıkmışlardı karşımıza.

"Komutanım etrafımızı sarmaya çalışıyorlar."

"Gebertin gitsin" 

Gördüğüm her teröristi vursam da akşam karanlığında bu oldukça zordu. Tim ile birlikte onuncu kampı imha ettikten sonra alaydan mühimmat desteği istemiştik. Bize verilen koordinatlar bizi bu şerefsizlerin kucağına getirmişti. 

"Komutanım son iki şarjör " dediğinde ne yapacağımızı düşünüyordum. En son Demir alaya haber göndermişti. Destek geleceğini sanmıyordum.  Kendi başımızın çaresine kendimiz bakacaktık.

"Mert sen ne durumdasın" 

"Görüşüm net komutanım son dört şarjör" 

Son durum olarak mühimmat az düşman çoktu. Bu bizi durdurur mu asla. Türkün karşısına bu güne kadar kim çıktıysa yıkmayı başardıysa bizde yıkardık. 

"İndir koçum. Demir bombaları hazırla biraz ısınalım "

"Emredersiniz komutanım"

"Bomba at" dedikten sonra siper aldım. Bomba patladıktan sonra ki tiz ses ve sıcak hava yayılınca etrafa teröristler kendilerine gelmeden üstlerine sıkmaya başladık. 

Yavaş yavaş kaçmaya başlayınca biraz daha şiddetle sıkmaya başlamıştık. Ne kadar öldürebilirsek bizim için avantajdı. Gebersin itler. 

"Çekiliyorlar komutanım" Melisanın neşeli çıkan sesi ile güldüm. 

"Görebiliyorum Melisa "

"Her şeye atla zaten sen ya" diyen Mert ile gözlerim Mert'i bulmuştu bile. Geri zekalı Mert fırsatını bulduğu her an kıza sataşıyordu.

"Mert çok konuşmada etrafı kolaçan et temiz mi" dediğimde ikisi de sustu. 

"Temiz komutanım" dediğinde siperden çıkıp ayağa kalktım. Mert bulduğu yüksek kayadan aşağı inerken diğerleri de yanıma geliyordu.

Onları kısa sürede süzüp sağlam olduklarını kanaat getirince çantamı yerden aldım.

"Bunlarda nereden çıktı ya"diyen Emre'ye baktım. 

"Hem de bize verilen koordinatların yolunda" şüpheyle yaklaşan Demire kısa bir bakış attım.

Haklıydı ne işleri vardı bize verilen koordinatlarda. Bize verilen yerler temizlenen yerler olduğu için en fazla bir kaç terörist çıkıyordu karşımıza. Bu kadar fazla teröristin karşımıza çıkma ihtimali çok zayıftı. 

Birisi koordinatlara ulaşıp bunlara vermiş olmalıydılar. Resmen tuzaklarına düşmüştük.

"Güvenli bir mağara bulunca alay ile irtibata geçeceğim. Şimdilik kendimize bir mağara bulacağız. Mert, Emre ve Melisa siz bizim arkamızdan geleceksiniz. Demir ile ben önden gideceğiz her ihtimale karşı. Dikkat edin "

"Komutanım Demir ile ben önden gideyim" diyerek öne çıktı Emre.

"Geç yerine Emre delirtme beni"

"Komutanım siz tim komutanısınız ama"

"Siz de benim askerlerimsiniz. Dikkat edin. Ailenizin kapısına gidip şehit oldu çocuğunuz deyip eşyalarınızı veremem. Bunu bana yaşatırsanız sizi ölümden fena yaparım ona göre" deyip onların bir şey demesine izin vermeden önden yürümeye başladım. 

Demir koşarak yanıma gelerek yürümeye başladı. Ne o konuştu ne de ben. Hepimizin ellerinde tüfek sırtımızda çanta dağda güvenli bir yer arıyorduk.

Bakışlarım bir anlığına yüzüğüme kaydığında Hazarı düşündüm. Her boşlukta aklıma geliyordu. Bekleyen taraf bu sefer oydu. Sıranın bana gelmesini hiç istemiyordum ama elbet gelecekti orası da ayrı bir konuydu. 

Ne yapıyorlardı acaba. Hazırlıkları bitirmiş olduğunu düşünüyordum. Beyefendi nikah tarihi için beni bekliyordu. 

"Komutanım bakın üç yüz metre ötede kayalıkların arasın da bir mağara var. " gösterdiği yere baktım. Olabilirdi. Kayalıkların arasında kaldığı için biraz da olsa kamufle olmuştu. Bu bizim işimizi görürdü. Karan komutan ile konuştuktan sonra yer değiştirirdik zaten. 

"Tamam güvenli gözüküyor ama biz yine de tedbiri elden bırakmayalım"beni onayladığında yönümüzü değiştirdik. 

Hafif meyilli olan mağara dan içeri ilk biz girmiştik. Silahımı hazırda tutuyordum. Birisi olabilirdi içeride. Fener ile içeriyi aydınlattım biraz. Ortalık sakindi biraz daha ileri gittiğimde mağara bitmişti. 

"Temiz" 

"Temiz komutanım" 

Arkamızda kalanlar da mağaraya giriş yapınca yere çantamı koydum.  Hepimiz bir yere atmıştık kendimizi. Kaç gündür dağlardaydık. Ay olmuştur herhalde. Bir yerden sonra saymamıştık hiçbirimiz.

"Komutanım kalan son 3 konserve. Şimdi yiyelim mi " hem yemek hem de mühimmatımız tam anlamıyla bitmek üzereydi. 

Ne olacağı belli değildi. İlk alay ile iletişime geçmeliydim. Şimdi bunları yersek ve bize yeni konserve gelmezse bizim için kötü olurdu.

"Konserveleri sonra yeriz aç mısınız" dediğimde Demir konserveleri tekrar çantasına koydu. Kimse de ben açım diyememişti. Nasıl desin ki . Onlarda farkındaydılar her şeyin. 

"Komutanım açlık mı daha dün sabah yedik ve daha yeni hava kararacak iki gün yemek yemeyince insan acıkır mı hiç" diye durumu düzelteyim derken iyice batıran Mert'e baktım. 

"Batırdın salak"

"Kızım deli etme bana bir daha salak dersen elimdekini kafanda kırarım"

"He gel de kır lan kırabiliyorsan. Benim de elim armut toplamıyor her halde. "

İkisi de birbirlerine öfkeyle bakarken her an birbirlerine saldırabilecek potansiyele sahipti ikisi de. 

"Kesin saçmalamayı ikinizde " sesim yüksek çıkmıştı. Biz burada ne düşünüyorduk onlar ne yapıyordu. Allah'ım sen bana akıl fikir ver yarabbim. 

Çantamın içinden alay ile konuştuğum telsizi çıkarıp aktif moduna aldım. 

"52. Alay komutanlığı. Şahin 1 konuşuyor. "

"Şahin 2 dinlemede. "

"Karan yarbay ile görüşmem lazım acil"

"Çağırmaya gittiler bile komutanım" telsizin rahatsız sesi konuşmaları biraz etkilese de yine de anlaşılıyordu. 

Sesler çoğalınca komutanın geldiğini anladım. 

"Gökçe iyi misiniz? "

"İyiyiz komutanım çatışma bitti. Kaçtı korkaklar" deyip olayın hazzı ile güldüm. Bize kafa tutabileceklerini zanneden bir it sürüsünden farksızlar dı. 

"Böyle bir şey nasıl oldu anlamadım. Size verdiğimiz koordinatları bir kaç kişi haricinde kimse görmüyor. Allah dan hepiniz iyisiniz"

"Evet ama mühimmat ve yemeğimiz bitti diyebiliriz ne yapacağız yeni bir yer mi olacak"

"Yeni bir yer bu sefer sadece belirli kişiler bilecek"

"Ne zaman komutanım baskın yersek işimiz zor" 

"Hava karardı şimdi dışarıda cirit atıyorlardır. Mühimmat azsa o topa girmeyin. Verdiğimiz koordinatlardan ne kadar saptınız. " dediğinde bilmem anlamında dudak büzüp Mert'e  baktım. Bizim dağcımız oydu. 

"Komutanım iki yüz metre kuzeye üç kilometre ise batı " 

"Duydunuz mu komutanım"

"Tamam en iyisi köye inmeniz. Köyde asker birliklerine bırakacağız. Sonra da göreve kaldığınız yerden devam edeceksiniz. "

"Emredersiniz komutanım" 

"Gökçe" telsizi kapatacakken ismimi söylediğinde duraksasam da hemen cevap verdim. 

"Buyurun komutanım "

"Timin yanımda onları çağırdım size destek ekip için ama siz halletmişsiniz zaten. "

"Selam söyleyin komutanım "

"Söylerim "

/////////////////////////////////////////////////

Geceyi mağarada geçirdikten sonra sabahın ilk ışıklarında dağdan inmeye başlamıştık. İki üç saate köye varırdık. Karan komutanın bizimkilerin yanında olduğunu söylediğinden beri aklımdan çıkmıyorlardı. Bütün gece uyuyamamıştım. 

Bunlar iyi olan taraftı bir de kötü taraf vardı. Yemek neyse de suyumuz da bitince hepimiz mal gibi kalmıştık. Yüzümüzü yıkamak bir kenara içecek suyumuz yoktu. Yemek yemediğimiz üçüncü günde artık hepimiz de bir bitkinlik vardı. 

Yanımda yürüyen Melisa birden düşünce hemen kolundan tutup kaldırdım. 

"Dikkatli ol Melisa "

"Tamam komutanım" sesi bitkin çıkınca Demiri çağırdım yanıma.

"Konserveyi çıkart" dediğimde Melisa hemen itiraz etti. 

"Gerek yok komutanım dayanırım "

"Ye işte kızım böyle seni mi taşıyacağız omzumuzda " dedi Mert dikkatle Melisaya bakarak. Melisa ne yapacağını bilemez gibi bakınca eline konserveyi tutuşturup eğildiğim yerden kalktım. 

"Hızlı ye. Emre kontrol et çevreyi. Birileri var mı. Demir sen bombaları ne yaptın" dediğim de çantasını göstererek hınzırca gülümsedi. 

"Burayı ısıtacak kadar dolu çantam komutanım " 

"Güzel sabah alay ile konuştum. İhtiyaçlarımız birliğe gelmiş. Alıp hemen tekrar dağa çıkmalıyız. Mert sırada ki durağımız neresi. "

"Komutanım yörüngeyi biraz değiştirdim diyebiliriz. Ben olduğumuz yere en yakın kamplara sırayla götürüyordum. Şimdi sıfırdan çıkacağımız için ilk olarak küçük bir kampa gideceğiz. Diğerleri biraz bekleyecek"

"Gidebiliriz artık komutanım " 

Köye indiğimizde bir kaç ev hariç bir şey yoktu. Dışarıda bir kaç erkek vardı. Yanlarına ilerlediğimizde bizi görüp hemen yanımıza geldiler.

"Hoş geldiniz. Hayırlar olsun komutanım"dedi yaşlı amca endişeyle bize bakarak. 

"Hoş bulduk amca. Pek hayırlı işler olmaz bizim görevlerde. Köyünüzde askeri birlik varmış bey amca nerededir "

"Hele bir durun sizi iyi karşılayalım. Görünüşe göre ne kadardır dağlardasınız. Bizim için o kadar emek veriyorsunuz. Sizi iyi karşılamak isteriz" dediğinde minnetle gülümsedim. Ne de güzel olurdu elimizi yüzümüzü yıkayıp bir kase sıcak çorba içmek .

"Bu bizim görevimiz bey amca ama suya hayır demeyiz" dediğimde hemen arkasına dönerek bağırdı. 

"Ali koçum gel bakalım buraya " koşarak geldi on yaşlarında ki çocuk.

"Efendim emmi. "

"Git ananlara söyle misafirlerimiz var acele etsinler he" dediğinde gülerek onayladı. Bize başı ile selam verdikten sonra koşarak gitti. 

"Kızım gelin şimdilik sizi askerlere götüreyim. Sonra sizi misafir edeyim" 

"Çok sağ ol amca. Allah razı olsun"

Bize minnetle bakması o kadar güzel bir şeydi ki bütün çektiğimiz acılar hemen geçiyordu. 

"Asıl Allah sizden razı olsun biz ne yapıyoruz ki "

Bir kaç ara sokaktan sonra karşımızdaydı birlik. Her geçtiğimiz yerde ilgi ile karşılanmıştık. Bu köyde ki insanlar oldukça cana yakındı. Çocuklar gelip sarılıyordu. Gençler gelip teşekkür ediyor yaşlılar ise gözü yaşlı dua ediyorlardı. 

Askerler bizi görünce hemen yanımıza geldiler.

"Hoş geldiniz komutanım şeref verdiniz" 

"Sağ olun biz hemen mühimmatları almamız lazım dağ bizi bekler " dediğimde arkasına dönerek askerine işaret verdi. Asker içeriye girdiğinde bize döndü. 

"Geleceğinizi söylediler. Allah yardımcınız olsun komutanım"

"Hepimizin komutanım" 

"Yaralarınız için revire gidelim isterseniz" deyip hepimizi inceledi. 

Hepimizde önemli yaralanmalar olmasa da illa ki küçük yaralar vardı. Mesela Mert iki hafta önce çıktığı bir tepeden inerken yere çakılmıştı. Tam beş saat boyunca gözlerini açmamıştı. Kafasını yarmıştı salak. Dikişlik bir yarası vardı. 

Emre desen o daha üçüncü kamptayken vurulmuştu kolundan. Kurşun içeride kaldığı için oldukça zor bir şekilde çıkarılmıştı ama şimdiye kabuk bağlamıştı bile . 

Melisa zaten iki de bir kendini yaralayan sakar bir tip olduğu için onun özel bir durumu yoktu. İki dakika sonra bile kendini yaralaya bildiği için her tarafında küçük sıyırıklar ve yaralar vardı. 

Demir de bir kaç gün önce vurulan bir diğer arkadaşımızdı. Salak siper altında kalmasını söylediğim halde bana yardıma gelmek için siper alanından çıkmış ve sağ bacağından vurulmuştu. Emre gibi kurşun içeride kalmadığı için şanslıydı ama yinede oldukça zorlanmıştı dağda yürürken. 

Ben mi ben de pek bir şey yoktu. Yüzümde bir kaç çizik vardı sadece. Bizimkiler time bir de bana baksalar eminim ki gurur duyarlardı. Çünkü genelde en fazla hasarı alan bendim ama bu sefer öyle olmamıştı. 

"Yok komutan misafirlerimi çalma evde en iyi şekilde bakacağım ben onlara " dediğinde amca komutan gülmüştü. 

"Ama olmuyor böyle Recep dayı biz burada neyiz hemen çalmışsın misafirleri"

 Bey amcanın hoşuna gitmişti askerin söyledikleri. Bilmiş bir gülümseme kondu suratına hemen. 

Askerler bizim için gelen mühimmatı taşırken timdekiler hemen yardıma gitti. Hepsinin elinde büyük çantalar vardı. Bizi uzun bir süre edecek kadar mühimmat ve yemek vardı. Az kalmıştı zaten görevin bitmesine. 30 kampın yarısından çoğunu imha etmiştik.

"Sağ olun her şey için komutanım"

"Ne yaptık bir gün yeniden bekleriz bu sefer çay içmeye " dediğinde güldüm. El sıkışıp oradan ayrıldık. 

Geldiğimiz yöne geri giderken bir evin önünde durduk. Kapıda ki kadın bizi hemen kapıyı sonuna kadar açıp bizi içeriyi buyur etti.

"Buyurun yavrum" deyip eliyle içeriyi gösterdi. 

"Komutanım ayakkabılar " dediğinde postallarıma baktım. Lan biz nasıl çıkaracaktık postalları. Kaç ay olmuştu doğru düzgün çıkarmadığımız postallar ile. Şişmiş ve su toplamıştı hepimizin ayakları fazla yürümekten ve uzun süre ayakta kalmaktan.

"Şey amca biz dışarıda mı yesek yemekleri ya. Hem bak pek üstümüzde temiz değil" dedi Demir haklı olarak.

"O nasıl söz oğlum üstünüz kirli olsun yüreğiniz temiz olduktan sonra. Lütfen kırmayın bizi" dediğinde umutsuzca bana baktı. 

"Amca o zaman bize biraz su getir de bir ayaklarımızı yıkayalım böyle girilmez eve" dediğimde teyze yanıma geldi. Kolumdan tutup sürükleyerek evin girişine getirdi. 

"Çıkar bakalım ayakkabılarını. Ne olacak. Bu adam yok mu her akşam o leş ayakları ile bu eve giriyor. Sizin ayaklarınız he bu adamın ayaklarının yanında bebek ayakları gibidir kuzum" deyip amcaya esprili bir bakış attı. 

El mecbur postalları çıkardığımızda ayaklarım nefes alınca oh çekecektim az kalsın. Mağara bazen çıkarıyorduk ama her an tetikte olduğumuz için postallar bizim organımız olmuştu. 

Bize yer sofrası hazırlamışlardı. Üstünde her çeşit yemek ve meze bulunan sofra ile istemsizce dudaklarımı yaladım. Enfes görünüyordu. 

"Buyurun yavrularım. Kusura bakmayın anca bu kadar hazırlayabildim. " dediğinde ellerini öpüp hemen çantamı yere bırakarak yere bağdaş kurdum. 

"Allah razı olsun sizden. Üç gündür gram bir şey yememiştim midem bayram edecek teyze" deyip elindeki bir parça ekmeğin içine hemen etin suyuna bandırarak yedi Mert. 

"Ah benim kuzularım yiyin daha var" deyince hepimiz aç ayılar gibi dalmıştık istemsizce. Ev yemeğiydi bu o konservelere bin basardı valla. 

"Aç karnımızı doyurdunuz Allah razı olsun amca" dedi Emre . Teyze bize şefkatle bakıp yanında oturan Melisanın saçlarını okşadı. 

"Allah sizden de razı olsun kuzularım. Sizin sayenizde rahat uyuyoruz bu köyde. "

"Görevimiz"

//////////////////////////////////////////////////////////

Yola ne ara çıkıp Mardin'e gittik bilmiyordum. Tuna komutan Gökçe hakkında bilgi verilecek dediğinde iyi bir şey bekliyordum ama baskın yediklerini duyduğumda ellerim buz tutmuştu. 

Şu an ne halde oldukları belirsizdi. Tuna komutan bizim için izin çıkartıp Mardin'e desteğe gitmemizi istemişti. Şimdi nasıllardı acaba. Kurtulmuşlardır kesin. Emindim buna. Biliyorlardı destek gelmesinin zaman alacağını başlarının çaresine bakmışlardır. Bakmışlardır dimi.

"Şöyle kara kara düşünme bir şeyleri yoktur komutanım. Siz bilmez misiniz komutanımı onları doğduklarını pişman etmiştir çoktan" içimi rahatlatmak istercesine omzumu sıvazlasa da düşünmeden edemiyordum. 

Teçhizatları vardır dimi. Büyük göreve teçhizatsız gidecek halleri yoktu dimi. 

"Tabi ki iyi hem gidince her şey açıklığa kavuşacak. Belki bizi de göreve dahil ederler komutanım"  dediğinde bilmem der gibi omuz silktim.

"Boş yere gitmiyoruz ya bizde arkalarından gideriz her halde. " dedi Ediz soğukkanlılıkla. Endişeli değildi. Neden değildi bilinmez ama kafayı yemektense soğukkanlılığını koruması iyi bir şeydi. Timden birinin aklı yerinde olması lazımdı. 

"Hem eğer kötü bir şey olsaydı haberini alırdık " diyen Kutay'a sert bir bakış attım. 

"Zevzek zevzek konuşup beni sinirlendirme salak" dedim öfkeyle. 

"Tamam komutanım kızmayın bir şey demedim "

"Sus Kutay sus" 

"İnişe geçtik "

İniş gerçekleşince sırayla inip bizi bekleyen askerlerin yanına gittik. 

"Ben Nihat o da Kerem acelemiz var hızlı olun" dediğinde ilk afallasak da bir şey demeden koşar adımlar ile onları takip ettik. Bir odanın kapısını çalıp gir komutu ile içeriyi girdik. Yarbay bizi görünce hafifçe gülümseyerek ayağa kalktı.

"Hoş geldiniz ben alay komutanı Yarbay Karan YAMAN tanışma işini sonraya bırakıyorum. Biraz önce Gökçe ile irtibata geçtim. " dediğinde kalbim tekledi. İyilerdi demekdi bu derin bir nefes vermiştim .

"Baskını halletmişler. Koordinatlara nasıl olduğunu bilmediğimiz bir şekilde ulaşmışlar. Şimdiye kadar her hangi bir sorun yaşamamıştık halbuki. Son dört kamp kaldı. Çoğunluğu bitti. Görev bitmek üzere. Dilerseniz daha hızlı bitmesini hepimiz istiyoruz. Destek ekip çıkaracağız"  dediğinde hemen atlamıştım.

"Biz hazırız komutanım. Hali hazırda bir tim var. Hem buraya boşuna gelmiş olmayız" dediğimde eliyle çenesini sıvazlayıp düşündü. Arkamızda ki askerlere baktı bir an . 

"Hazar öğrendiğime göre tim komutanımız ile yakın bir ilişkin var bu görevi riske sokabilir" dediğinde hemen itiraz ettim.

"Hayır komutanım biz uzun süredir beraber çalışıyoruz şimdiye kadar profesyonelliğimizi koruduk. Şimdi ve sonrada koruyacağımızdan emin olabilirsiniz"

"Tamam o zaman yarın destek ekip olarak çıkarsınız. Görev bitmek üzere zaten. Gökçe ye haberi yarın veririm. Hayırlı olsun"

"Sağ olun komutanım" dedik bir ağızdan. Bekle beni güzelim yanına geliyorum. 

////////////////////////////////////

Ve sonunda bitti. Yazmak içimden gelmiyor ciddi anlamda. Bu durumu bende anlamış değilim. 

Dedim ki iki aşığı bir buluşturayım da hasret gidersin gençler. Final final dedim daha bunları nişanlayamadım bile. Ne ara evlendirip çocuk yaptıracağım inanın bilmiyorum. Bunların hepsini bir bölümde vermek de istemiyorum. Dolu dolu olsun istiyorum. Bir yandan da hemen bitmesini istiyorum rahatlayayım artık diyorum. Anladım ki ben sadece istiyorum. Bir türlü toparlayamadım. 

Neyseciğim siz okuyun güzel güzel. Yorum ve beğenmeyi unutmayın. Sınır hiç bir zaman koymak istemedim. Eminim ki siz bana güzel güzel yorumlar yazarsınız zaten. Öpüldünüzzzzzzzz.

Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 153K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...
61.9K 5.5K 10
Laçin'i yatağına bırakırken gözlerini açmış babasının elini tutmuştu."Baba beraber uyuyalım mı? Hem kitapta okursun bana."dedi uykulu bir sesle.Kabus...
1.1M 67.5K 51
"Zamanın gerisinde olanlar, zamanın ilerisinde olanlara ilelebet tutsak kalacaktır. Öyleyse çık ve göster onlara yaranı.Hâlâ kanayan taraflarını. Üst...
673K 63.8K 36
❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı...