KARTAL TİMİ ( ASKIDA )

By lalipop123

390K 18.9K 3K

Her biri birbirinden cesur 6 asker. Edis Taner Yiğit Kutay Hazar Ve timde ki tek kadın asker Gökçe. Gökçe'nin... More

TANIŞMA
1.BÖLÜM:
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9.BÖLÜM
10. Bölüm
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18.BÖLÜM
19. BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
DUYURU
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. Bölüm
31.BÖLÜM
32. BÖLÜM:
33.Bölüm
34 : BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37 BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
DUYURU
42. BÖLÜM
43.BÖLÜM
44 . BÖLÜM
45. Bölüm
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM

25. BÖLÜM

5.6K 320 49
By lalipop123

Ellerimiz arkadan bağlı bir şekilde sandalyelerde oturuyorduk bir odada. Şuan oda da kimse yoktu.

Ama anlamadığım tek bir kısım vardı. Timde sadece ben hariç diğerleri tam karşımdaydı ki bundan anladığım şanslı kişinin ben olduğumdu. Hemen yanımda bir kaç malzeme konmuş bir masa vardı.

"Komutanım ne yapıyoruz"

"Ellerimizi çözmek bir şey değil ama silahsız bir şekilde yüzlerce teröristin olduğu bir kamptan nasıl çıkacağız. "

"Komutanım çözüm üretmemiz lazım. Gökçeye baksanıza sizce neden bizden ayrı . " diye sordu endişeyle Ediz.

Gözlerimiz kesişince sakince sorun yok diyerek göz kırptım.

"Anladığınız üzere en çok ben seviliyorum" deyip omuz silktim.

Zarar göreceğim kesindi ve bu onların hiç hoşuna gitmiyordu. Alışkındım ama ben ya. Sorun yok.

"Kafayı yiyeceğim komutanım bakın gözlerimizin önünde kim bilir neler yapacak benden nasıl sakin kalmamı bekliyorsunuz acaba " diye sonuna doğru sesi yükselmişti.

Aferin sana Hazar. Bağır bağırda çağır şu itleri buraya biz plan yapmadan.

"Sakin ol Hazar. " dediğimde bu sefer o keskin bakışlarının hedefi ben oldum.

"Nasıl olacakmış o "

Bana öyle delici bakışlar atıyordu ki bir an öfkesinin bana olduğunu sandım.

"Şu an sakin olmaktan başka çaremiz varmış gibi mi gözüküyor acaba bu yüzden sizden isteğim şey bana ne yapılırsa yapılsın sakin olmanız "

Hepsinin gözlerine bakıp ikna etmeye çalıştım.

"Deliricem lan deliricem" diye bağırınca gözlerimi kapattım.

Tam o esnada kapı sesli bir şekilde açıldı.

"Burada ki tek deli ben olmam lazım asker kısaca deliremezsin izin vermiyorum" diye alayla Hazara baktı.

"Sana mı soracağım lan it" dedi öfkeyle.

"Kızın dediğine uy da sakin ol asker. Hem sizi evimde misafir ediyorum" diyerek ellerini iki yana açtı ve inini göstererek devam etti.

"Saygısızlık hiç hoş değil dimi " deyip yanında durmuş iki ite baktı. Kafalarını sallayıp onayladılar.

Bana döndü yüzündeki psikopat gülümseme ile. Gülümsemesine bende eşlik ettim.

"Deli ben sevmedim ya senin bu misafirliğini" deyip ellerimi göstermeye çalıştım. Adımlarını bana doğru attı bu sefer de .

"Sana öyle hediyelerim var ki "derin bir iç çekip heyecanla bana baktı.

"Hangisini ilk yapsam bir türlü karar veremedim. " deyip arkasına dönüp time baktı.

"Bizi izlemek istersiniz diye düşünmüştüm " deyip eline küçük bir bıçak alıp arkama geçti. Açılmış saçlarımı arkaya itip bıçağı yanağımda dolaştırmaya başladı. O pis nefesini ensemde hissediyordum.

Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Şu itin nefesinin tenime değmesi midemi bulandırmıştı.

Yanağım da ki hafif sızı ile birlikte gelen o sıcak sıvı yanağımdan aşağı düşüyordu. Yanıyordu.

"Adi piç elleri bağlıyken kolay dimi birde çözerek göster bakalım o gösterini" dişlerini sıkarak söyledi Tuna komutan. Oldukça sinirlenmiş ve öfkeliydi. Daha doğrusu hepsi öyleydi.

"Seni elime geçirdiğimde öyle bir dövücem ki kim olduğunu bilmeyeceksin piç"

Deli sevinçli bir gülümseme ile ilk bana daha sonra karşıya baktı.

"Siz çok yanılmışsınız ben zaten kim olduğumu bilmiyorum asker. Sen bilmediğim bir şeyi nasıl unutturacaksın "

///////////////////////////////////////

3 GÜN SONRA

"Gökçe iyi misin kızım dayan çıkaracağım sizi buradan " dedi dolmuş gözleri ile Tuna komutan.

Tam üç koca gün geçmiş ama biz hala bu mağaradan kaçamamıştık. Bir çok kez kaçma girişimlerimiz olmuştu. Her defasında bir şekilde başaramamıştık. Deli her defasında bizi burada tutmayı bir şekilde başarıyordu.

Yakalandığımız her seferinde yüzümde ki çiziklerin sayısı artıyordu. Bazen su veriyordu. Bir buçuk gün olmuştu su ile temas etmeyeli.

Yüzüm kan içinde formamın her yeri yırtık ve bazı yerleri açıktı. Kendimi halsiz ve çok yorgun hissediyordum. Biraz önce sıcak demiri koluma bastırmıştı belki de şu an ki acım ondandı.

Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatmaya çalıştım.

"Elhamdülillah iyiyiz komutanım" deyip gülmeye çalıştım.

"Şuradan bir kurtulalım hepinize bizzat kendim eğitim vereceğim ne oldu size ya. Özel tim güya. Bir inden çıkamadık bir türlü " dediğinde haklı olduğunun bilince sustum.

Aslında her kaçma girişimimiz oldukça profesyoneldi. Biz nereden kaçsak orada bizim iki katımız terörist oluyordu silahlarıyla.

"Bu işte bir bit yeniği var komutanım benden söylemesi"

"Fark etmişlerdir dimi bizim yokluğumuzu" Yiğit in umut ile söylediği sözler ile yüzümde yamuk bir tebessüm oluşmuştu.

"Bizi fark etmezler ama burada oturan bir yarbay var. Tabi ki fark etmişlerdir"

"Yakında gelirler kızım sen biraz daha dayan tamam mı" dediğinde başımla onayladım.

Deli iki gün boyunca full bir misafirlik sunmuştu bana. Vücudumda kesilmedik yer kalmadı diyebilirim. Ya da vurulmadık. Bir de bu timin gözü önünde olunca çıldırıyorlardı. Benimle birlikte en çok işkenceye maruz kalan açık ara önde Hazardı.

Bana vurulan her darbede çıldırıyor kendisi de nasibini alıyordu bundan. Ediz ile beraber dayaklarını yiyorlardı.

Diğerleri de bir kaç yara bere ile en ucuz yırtanlardı.

Dışarıdan gelen çatışma sesleri ile şaşkınlıkla araladığım gözlerimi time diktim.

"Buradan kurtulma vakti geldi çocuklar. Ellerinizi çözün " dediğinde ellerimi kımıldatamıyordum bile. Özellikle sağ kolumu. Demirin sıcaklığı hala tenimde hissediyordum sanki.

Hazar kendini iplerden kurtarmış benim açamadığımı görünce hemen ellerimi iplerden kurtarıp destek vererek ayağa kaldırdı. Pislenmiş saçlarıma bir öpücük kondurunca gözlerim dolmuştu.

Ciddi anlamda benim için yolun sonu demiştim özellikle son olaydan sonra.

"Seni seviyorum güzelim biraz daha dayan tamam mı seni buradan çıkaracağım." diye saçlarımı şefkatle okşayan Hazarı başımla onayladım sadece.

Kapıda ki dört teröristi Kutay ve Yiğit halletmişti bile. Koridora çıktığımız zaman kimse yoktu. Büyük olasılık hepsi dışarıda çatışmadaydı.

Çıkış kapısına geldiğimiz zaman önde Taner ve Ediz onun arkasında Tuna komutan hemen arkasında biz ve Yiğit, Kutay vardı.

"Komutum ile hareket edeceksiniz."

Elleriyle komutu verince biraz da Hazar dan yardım alarak çıktık bu inden. Çıktık çıkmasına ama hem silahsız hem de dışarı da çatışma vardı.

Hazar bana siper olmuş bir şekilde ilerlemeye başladık. Gözlerim kararınca bir an kendimi tutamasam da Hazarın yardımı ile tekrar yürümeye başlamıştık.

Bir kayanın arkasına geçmiş ayaklarımı uzatmış acımın dinmesi için dua ediyordum. Yanıma Yiğit'i bırakarak diğerleri askerlere yardıma gitmişti.

"Komutanım nasıl hissediyorsunuz kendini " deyince yutkunup ona baktım. Çok susamıştım. Artık tükürük bezlerim bile benden yana değildi.

"Nasıl görünüyorum" dedim sesimin çatallı çıkmasını engelleyememiştim.

"Gayet iyisiniz komutanım "

"İyi o zaman ben her zaman iki posta dayak yiyip geleceğim karargaha bundan sonra "

"Öyle demek istememiştim komutanım"

Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. Çatışma sesleri kesilene kadar ne Yiğit tekrar konuştu ne de ben gözlerimi açtım.

Sesler azalmaya başladı daha sonra da bitince gözlerimi açtım karşımda bana koşarak gelen abimi beklemiyordum. Her halde kafama çok vurdukları için beyin sarsıntısı geçiriyorum şuan. Gözlerimi tekrar açıp kapadım ama bu sefer de abim daha da yaklaşmıştı.

Yanıma eğilip elleriyle yüzümü avuçlayıp endişeyle yaralarıma bakıyordu.

"Güzelim birazdan seni buradan çıkaracağım tamam mı abicim" deyip beni kucağına aldığında yüksek sesle inlemiştim. Yaralı koluma baskı uygulayınca çok yanmıştı. Üstümde ki kamuflajın tenime yapıştığını hissediyordum.

"Pardon güzelim " dedi pişmanlıkla. Kolumu düzelttim hemen.

"Önemli değil abicim" abimin koluna kafamı koyup etrafa baktım. Daha bir kaç gün önce  gördüğüm abimin timi ve olmazsa olmazlar bizimkiler bizi bakıyordu.

Sonrasında zamanın nasıl geçtiğini bile anlayamamıştım beni ne ara helikoptere koyup hastaneye getirdiklerini hayal meyal hatırlıyorum.

Şuan bomboş odada gözlerimi yeni açmıştım. Kolumda bir sargı ve vücudumun belirli yerlerinde bantlar vardı. Yattığım yerden hafif doğrulmaya çalıştım. Canım yanmıştı ama doğrulabilmiştim sonunda.

İçeriye herhangi birinin girmesini beklesem de kimse girmeyince etrafımda bir buton aramaya başladım. Ne ya dizilerde yokmuydu. O butona basıyor dun sonra hemşire sana bakıyordu. Basıp birilerinin gelmelerini bekledim.

Koşarak gelen adım seslerini daha sonra kapının şiddetle açıldı. İçeriye iki doktor beş hemşire girince şaşırmıştım doğrusu.

Ne oluyor lan.

Doktor hemen gelip ilk gözlerime bir ışık tuttu. Sorun olmadığını anlamış olacak ki bana merakla baktı.

"Her hangi bir sorununuz var mı Gökçe Hanım" dedi doktor.

"Ağrılarım var ve kolumu oynatamıyorum çok"

"Anlıyorum bu bir süre devam edecek"

Bir süre devam edecek de neyin nesiydi. Ben askerdim kolunu kullanamayan asker mi olur du.

"Doktor bey ben askerim. Kolumu eskisi gibi kullanabileceğim değil mi" endişeyle sorduğum soruyu sakinlikle cevapladı.

"Öncelikle asker olduğunuzu biliyorum. Dışarıda bir ordu bekliyor" deyip güldü.

Demek ki karargahtan da gelen olmuştu. Acaba bizimkilerin durumu nasıldı.

"Benimle birlikte gelen yaralı askerler hakkında bir bilginiz var mı" sorduğum soruyu bu sefer hemşirelerden biri cevaplamıştı.

"Ufak tefek darp izlerine rastladık beyefendilerde. Sizin kadar ciddi kimse gelmedi merak etmeyin. "

Derin bir nefes verdim.

"Ayrıca kolunuz iyileştikten sonra mesleğinize zarar vermeyecek bir boyutta olacak. Hafif bir iz kalabilir ama onu da estetik ameliyat ile geçebilir. Kolunuzun ikinci derece ciddi bir yanık. Kabarcıklar için krem yazdım düzenli olarak kullanmalısınız ki bu süreçte ağrılarınız da olacak ama bu sizin için bir şey değil.

Yaralar için diyebileceğim tek şey zaman. İz kalmayacak merak etmeyin. Yüzünüzdeki üç çizik çok derin değil bir kaç aya geçer. Geçmiş olsun" diyerek odadan çıktı. Ardından hemşirelerde çıkmaya başladı.

Son hemşire çıkmadan önce timi çağırmıştı. Odaya yavaş yavaş girmişlerdi. Hazar hemen yanıma gelip canıma acıtmayacak şekilde sarılıp saçlarımdan öptü.

"Beni endişelendirmenin sonu hiç iyi olmayacak bilesin" dedi endişeli gözler ile.

Bir şey diyememiştim. Ne denir di ki zaten bu sözlere. Sadece elini tutmakla yetindim. Ediz Hazarı itip elimi tuttu. Yerim seni çocuk.

"Güzelim kendini nasıl hissediyorsun" dedi yüzüme bakmayarak. Neden bakmadığını anlayamamıştım. Yüzüm de ki çizikleri mi görmek istemiyordu acaba.

"İyiyim ben siz nasılsınız" bozulmuştum da biraz. Yüzümde ki çizikleri uzun bir dönem benimle birlikte olacağını biliyordum ve Ediz'in yüzüme bakmaması beni hem üzmüş hem şaşırtmıştı.

"Komutanım bizi deli pek sevmedi sadece bir kaç hediye bıraktı" dedi Taner gülerek. Sağ gözü morarmış ve kaşı bantlıydı.

"Deliyi duymak istemiyorum bir süre"

Bu olaydan etkilenmiştim doğal olarak. Onu gördüğüm yerde canını fena halde acıtacaktım.

"Bu arada ona ne oldu yakalandı mı" diye merakla sordum.

"Kaçtı şerefsiz" dedi Ediz.

"Komutanım biz çıkalım aileniz sizi bekliyor biz aradan sıvıştık. Tekrardan geçmiş olsun komutanım" dedi Kutay beyefendi. Kutay da ise yüzü hariç genelde vücuduna çalışılmıştı bir kaburgasında çatlak olduğunu söylemişti.

Yiğit'i unutmamak lazım. Onda ise bir kaç derin kesik ve morarmadan başka bir şey yoktu.

Ediz çıkmak için ayaklanırken elinden tutup çıkmasını engelledim. Buna rağmen yüzüme bakmamıştı. Ne oluyoruz ya.

"Yüzüme bakar mısın Ediz"

Yüzüme baktığım da bir hoşlanmama ifadesi beklerken pişmanlıkla bana baktığını görünce elinden tutup oturttum.

"Neden bakmıyorsun sen bana yaralardan mı" dedim gözlerim dolu bir şekilde. Onun da gözleri dolmuştu.

"Çok mu kafana vurdular kızım ne yarasından bahsediyorsun sen"

"Ne bileyim oğlum yüzüme bakmayınca öyle sandım " eliyle elimi okşadı.

"Öyle bir şeyi nasıl düşündün acaba"

"Serumdandır"

Dediğimde ikimizde gülmüştük. Odada ikimizden başka kimse yoktu.

"Biz sen orada acı çekerken sadece izlemek ile yetindik. Askeriz ulan biz asker. Daha kendimizi koruyamazken vatanı nasıl koruyacağız. Bir inden bile çıkamadık. Seni koruyamadık. Biz senin acı çekmeni nasıl engelleyemeyiz lan" dedi üzüntüyle.

"Ne yapabilirdin o durumda. Askerliğimizi sorgulamak sen de dahil kimseye düşmez, sadece bir operasyonda sekteye uğradık diye böyle düşünme tamam mı?"

Yüzüne baktığımda gözleri dolmuş bir şekilde bakışları ellerimizdeydi. Kollarım ile kafasını tutup kolumun altına aldım.

"Salaksın salak düpedüz hemde " desem de gözümden firar eden iki damlaya engel olamamıştım.

Duyduğum ağlama sesi ile bende ağlamaya başlamıştım. Başını ellerimin arasına alıp gözlerinin içine baktım. Hafif kızarmıştı ağladığı için. Pişmandı bir şey yapamadığı için. Büyük olasılık orada olan herkes bu duyguları yaşıyordu. Ama yapacak bir şeyleri yoktu.

"Ağlamak yok hem babalar ağlamaz " dediğimde güldü.

"Çocuk hasreti çekmiyorum sayende."dedi gözlerini silerek.

"Sus be ben yeğen istiyorum hemen sana bulduğum eş modellerine bakman lazım"

"Gökçe " deyip sustu.

Hayırdır der gibi göz kırptım gülerek.

"Bir daha böyle bir şey olmayacak sana söz veriyorum. En azından ben yaşarken" dediğinde bu sefer ben söze atladım. Ne demek ben yaşarken . Ölmek de neydi lan.

"Sen bana diyorsun çok kafana vurdu diye ama bu söylediklerinden sonra anlıyorum ki sana daha fazla vurmuşlar. Neyin kafası bu "

"Artık ne olursa olsun seni koruyacağım. Kızımı korurken sana sormayacağım. Babam vardı yanımda ne kadar komutanım da olsa babamdı. Oğlunun gözleri önünde ölmesini istemedim. Bu kadar büyük bir acı çekmesin istedim. Özür dilerim."

//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

BİR HAFTA SONRA

"Yenge tamam ya artık sıkma iyileştim artık" diye elindeki kaşığı bırakmasını sağladım.

"Kızım hala her yerin yara ne iyileşmesinden bahsediyorsun sen. Yoksa çorbayı mı beğenmedin" diye kuşkulu bakışlarla baktı bana.

Abim hastaneden sonra beni direk evlerine götürmüştü. İki hafta kesin bir rapor vermişlerdi. Bana kalsa hiç gerek yoktu ama işte karşımda Yavuz ve Tuna komutan bir olunca bir şey diyememiştim.

Buraya gelmeme en çok üzülenlerden biri Bahar teyzeydi. Hastane de kaldığımda benim için oldukça üzülmüştü. Annem gibi kendi elleri ile bakmak istese de abim bu sefer sert davranmış beni evlerine getirmişti.

Kendi evimde olmak istesem de abim işinden dolayı gelemezdi. Beni buraya getirmek mantıklı olandı.

Diğer üzülenlerden birileri de Hazar ve Ediz'di. Kendileri beni bir daha yalnız bırakmayacağını söyledikten sonra onlarından yanlarından ayrılmamdan oldukça rahatsızlardı ama abime bir şey diyemiyorlardı tabi ki de.

Yengeciğim ise en çok sevinendi açık ara. Kendisi ne de çok bana bakmak istiyormuş meğer.

"Bak yengelerin en besti sen şimdi bana alıştırıyorsun bu kadar kolaylıkları. Yemeğim önüme geliyor. Bütün gün yatıyor. Telefon elimde. Ee bırak da yemeğimi ben yiyeyim ya" ellerimi pes der gibi salladım.

"Ne yapayım kızım ilk geldiğinde kötüydün. Herhalde onun etkisindeyim hala" dediğinde anlayışla gülümsedim.

"Gelmeseydim keşke baksana hepinizi etkiledim. Egemen ilk geldiğim de ne kadar da korktu benden"

Ellerimi tutup bana baktı anlayışla.

"İlk kez böyle bir durum da gördü seni korkusu sana bir şey olmasındandı. Senden korkmadı "

"Ben biliyorum yenge çocuk ben geldiğimde bir gün boyunca odadan çıkmadı. " dediğimde haklı olduğumdan bir şey diyemedi.

"Senin şu yakışıklı ne oldu vedalaşırken bir sarılmalar bir sarılmalar. Anlayamadım yani bir de saçlarını kokladı. Ne iş" dedi şüpheyle bana bakarak. İstemsiz bir şekilde güldüğümde yengem koluma vurdu.

"Acıdı ya"

"Unutmuşum ya. Bak bir de içli içli gülüyor ne oluyor hayırdır inşallah" dedi hülyalı hülyalı.

"Yenge yaa"

"Sus kız anlat"

"Sevgilim. " deyip sustum.

"Ne zamandır kız" dedi heyecanlı heyecanlı.

"Tarih tutmadım ama oldu baya ya"

"Kadınlar böyle şeyleri unutmaz kızım aklında tut. Sonra nasıl hatırlatacaksın beyefendiye o günü"

Omuz silktim.

"Hatırlatmam olur biter hem Hazar benden daha düşünceli unutmaz o"

"Hazar kız ismi de güzel"

"Güzeldir benim sevgilim çünkü"

Cevap veremeden kapı çaldığı için kapıya öyle bir baktı ki gülümsemeden duramadım.

Kapı açıldıktan sonra ses gelmedi bir süre. Abim gelmiştir geç olmuştu zaten.

İçeriye takım elbiseleriyle ilk tim daha sonra Hazar elinde çiçek ve çikolata ile girince gözlerim irileşti. Ardından gelen Tuna amca ve Bahar teyze ile şokumu atlatmam uzun sürdü. En büyüğü ise Hazarın anne babasının da gülerek bana bakmasıydı.

Durun ben bir bayılıp geliyorum.

///////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Evvvveeeetttttt sonunda karşınıza gelebildim. Sonu güzel bitti dimi. Ben beğendim. Sizde beğenirsiniz umarım. He bu arada yeni bir hikaye yazmaya karar verdim. Hikaye daha çok genç kurgu. Farklılık yapayım dedim. Hala düzenleme halinde ama onu da yayınlama ihtimalim var hiç bilmiyorum.

Yazım yanlışları ve mantık hataları olduysa affola. Düzeltilecektir en kısa zamanda.

He bu arada beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmak olur mu hiç olmazzzzz tabi kiii deee.

Seviliyorsunuzzzzzzzz.

Continue Reading

You'll Also Like

56.4K 3.2K 28
Ben İpar Gök, İpar yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çiçekti. İsmimi babam koymuştu, annemle karşılaştıkları ilk gün ona İpar hatun...
634K 11K 26
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
336K 18.8K 56
"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın o...
2.7M 153K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...