KARTAL TİMİ ( ASKIDA )

By lalipop123

390K 18.9K 3K

Her biri birbirinden cesur 6 asker. Edis Taner Yiğit Kutay Hazar Ve timde ki tek kadın asker Gökçe. Gökçe'nin... More

TANIŞMA
1.BÖLÜM:
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9.BÖLÜM
10. Bölüm
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18.BÖLÜM
19. BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
DUYURU
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. Bölüm
31.BÖLÜM
32. BÖLÜM:
33.Bölüm
34 : BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37 BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
DUYURU
42. BÖLÜM
43.BÖLÜM
44 . BÖLÜM
45. Bölüm
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM

15. BÖLÜM

7.7K 409 33
By lalipop123

BÖLÜM HAFTA SONU GELECEK DEDİM VE PAZAR AKŞAM YAYINLADIM. ASLINDA CUMARTESİ YAYINLAMAYI PLANLIYORDUM AMA BİR AKSİLİK ÇIKTI KARŞIMA VE PLANLARIM AKSADI.

NEYSE SÖZÜ UZATMAYACAĞIM İYİ OKUMALAR CANLARIM...


//////////////////////////////////////////

Helikopter artık iyice havalanınca sıkıca tutmuş olduğum tüfeği az da olsa gevşettim.

"Komutanım" diyen Yiğit'e döndüm.

"Ne kadar sürer bir bilginiz var mı ya da şöyle diyeyim bu terör olaylarını Kürşat'ın yaptıklarından emin miyiz" dediğinde durdum. 

Aslında olayları Kürşat'ın yapıp yapmadığı tam anlamında bilinmiyordu ama bir kaç kere Kürşat olay yerinden kaçarken görüntülenmişti. Zaten burada yaptıkları ve ayrıca bu olaylar da olunca otomatikman hedef Kürşat oldu. 

Şu Kürşat'ı bitirelim de elbet soylarını kurutacağız toptan.

"Biz sadece Kürşat'ı sağ ya da ölü olarak yakalamak ile yükümlüyüz tam detayları bende bilmiyorum. Gittiğimiz zaman sizinle birlikte bende öğreneceğim" Yiğit kafasını salladı aldığı cevap ile.

İstanbul'a giriş yapana kadar kimse konuşmamış herkes kendi halinde takılmıştı.   Helikopter iniş yaptıktan bir süre sonra bizde çıktık ben önde diğerleri arkamdaydı. Bizi polis gideceğimiz yere kadar eşlik edeceğini söylediğinde onu takip ettik.

Bir odaya girene kadar bütün gözler üstümüzdeydi.  Haklılardı şehrin göbeğinde  tam teçhizatlı askerlerin ne işi olduklarını düşünüyorlardı. Bir yerde haklılardı şimdi onlarda. 

Odada tam ortalarında duran yaşlı bir müdür iki yanında da ikişer tane iri yarma polisler duruyordu. Bizim geldiğimizi görünce ayağa kalktı.

"Hoş geldiniz " diyerek bana elini uzattı. Elini tutarak yavaşça sıktım.

"Hoş bulduk diyelim " 

"Buyurun lütfen "

Bize gösterilen yere oturdum. Ayakta kalan Ediz hemen yanımda ifadesiz bir şekilde duruyordu.

"Uzun yoldan geldiniz isterseniz sizin için tutulan evde dinlenebilirsiniz" dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallamıştım. Daha yeni gelmiştik ve hiç bir şey net değilken dinlenmek mantıksızdı. Ayrıca dinlenmek isteyebilecek kadar yorulmamıştık.

"Gerek yok efendim biz bizimle çalışacak tim ile görüşmek istiyoruz mahsuru olmazsa"

"Ne mahsuru da kızım şu an bu mümkün değil maalesef ekip operasyona gitti. Normal de operasyonu onlara vermezdim ama sizin daha gelmediğinizi fırsat bilerek kaçtı hanzolar" deyip güldü.

 Kafamı onaylar anlamda sallayıp  sırtımda ki yaklaşık otuz beş kilo olan çantayı sırtımdan çıkartarak yanıma koydum. 

"Asker çantaları bırak" dediğimde hepsi aynı anda hareket ederek çantalarını çıkarıp sağ yanlarına koydular.

"Ediz sen Tuna komutana haber ver. "

Başını sallayıp odadan çıktı. 

"Bu arada ben Mehmet kızım emniyet müdürüyüm bu karakolun "

"Ben Gökçe. Hazar, Kutay, Taner, Yiğit ve dışarı çıkan da Ediz"

"Tim komutanı sensin galiba Gökçe" dedi düşünür gibiydi. 

"Evet müdürüm "

"Seni tebrik ediyorum dağlara çıkmak her yiğidin harcı değildir. Ayrıca çok zorlu engeller çıkıyordur karşına. Kızım da bu sene askerlik için sınava girecek" dediğinde güldüm.

Biz bu bayrak altında olduğumuz sürece bu zorluklar hep çıkacaktı ve bundan hiç gocunmuyorum . Bana göre dünyanın en onurlu ve gururlu mesleğiydi.

"İnşallah o da bir gün bizim gibi olur müdürüm" deyip sustum. 

Resmen ne konuşacağımızı bilmiyordum. 

"Ali " diye bağıran müdüre kaşlarımı çatarak baktım. Odanın kapısı açılarak içeri telaşla giren polise baktım.

"Sen hepimize çay getir oğlum" deyince polis hepimize bakıp onaylayarak odadan çıktı.

" Tim geç mi gelir " diye sordum. Buraya kadar gelmiştik ama yardıma geldiğimiz halde burada yoklardı. Başka birine verebilirlerdi elbette operasyonu. 

Sinirlerim beklediğimiz süre ile orantılı bir şekilde artarken çaylarımız ve Ediz içeri içeri girdi. Ali çayları hepimize dağıttıktan sonra çıktı. 

"Komutanım Tuna komutanı aradım her şey yolunda şimdilik sorun yok " diye bana rapor verince başımı salladım. 

Sorun yoktu. Şu tim de gelse de artık detayları ve yapacağımız operasyon hakkında konuşmalar yapmamız lazımdı buraya kadar zamanımın yarısını beklemekle geçmişti resmen.

Geleli neredeyse bir saati geçmiş çayın üstüne gelen atıştırmalıklar yenmişti çoktan. Artık sinirim yüzümden belli olmuş olacak ki emniyet müdürü bana sıkıntı ile bakıyordu. Ne de olsa onun himayesi altındalardı ve onlara yardım edecek kişileri bekleterek kusur ediyorlardı.

"Komutanım timin geleceği yok biz kendimiz mi yapsak acaba operasyonu o karar yoldan geldik halledip gidelim bari" diye alayla konuşan Kutay'a ne kadar hak versem de kaşlarımı çatarak baktım.

"Kutay ses kes " diye sessizce söylesem de onlar da benim sabrımın taştığını anladıkları için susmuşlardı. Elimde ki tüfeği sıkı sıkı tutmuş kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Müdürüm acaba arkadaşlar bizim geleceğimizi falan mı unuttular. Tamam anlayabiliyorum da operasyona çıkmalarını ama " deyip sustum derin bir nefes alarak. Hazara baktığımda gözleri ile bana sakin ol diyordu. 

"Kusura bakma kızım bu kadar uzayacağını eminim onlarda tahmin edememişlerdir" dediğimde haklı olduğunu bildiğim için sustum.

"İsterseniz askeri çantalarınızı eve göndere bilirim" 

Kafamla onayladığım da dört polis ellerine birer tane bazıları iki tane çanta alarak odadan çıktılar.

"Komutanım siz bize bilgi vermeye başlayabilirsiniz bence" 

"Tamam o zaman şöyle başlayayım. Aslında Kürşat'ı burada ki eylemlere karışıncaya kadar tanımıyordum. Fakat buradaki eylemlerde baş göstermeye kalkınca derince bir araştırma işine girdik ve burada yaptıklarını Şırnak, Mardin ve Gaziantep gibi çeşitli yerlerde yaptıklarını öğrendik. 

Kendi başımıza çözüme ulaşamadık. En sonunda oldukça kapsamlı bir toplantı sonucu sizi bana bir Ankara da çalışan bir meslektaşım önerdi. Hem sizin bu konu ile alakalı oluşunuz hem de görevde ki başarılarınıza baktığımızda yardım için size ulaştık. "

Kürşat yine yerinde durmamış yapmıştı yine yapacağını. Sıkıysa bizim karşımıza çıksa da gününü gösterebilseydik ama bu sefer elimizden kaçmayı başaramayacaktı.

"Elbette Kürşat'ı yakalamak emin olun ki çok istiyorum. Canımı çok yaktı şeref yoksunu hayvan herif. Elimizden gelenin fazlasını yapacağımızdan emin olabilirsiniz"  dediğimde bana minnetle bakmasına sadece gözlerimi kapatıp açarak karşılık verdim. 

Ediz hala ayakta duruyordu. Ayağa kalkarak onun oturmasını söyledim başta ık mık etse de sıkıysa benim dediğimi yapmasaydı. Bu sefer ben Ediz in başında tüfeğimle dikiliyordum.

Müdürün memnuniyetle kısılan gözlerini yok sayarak time baktım. Hepsi benim gibi sinirli ve yorulmuştu. Yapacak bir şey yoktu zaten asıl kötü olan konu buydu. Burada boş boş oturmak canımızı sıkıyordu ki Şırnak da buna hiç vakit olmuyordu. 

Alışmış tabi vücut harekete şimdi böyle salak salak oturunca bunalması normaldi tabi ki. Tam ağzımı açacağım sırada kapı açılarak içeri sinirden kızarmış beş kişi girdi. Büyük olasılık beklediğimiz timdi gelenler.

Diğerleri hemen ayaklanınca bana dönen  bakışları umursamadan gelenlere bakmaya devam ettim. 

"Kusura bakmayın lütfen geciktik biraz " deyip Ediz'e elini uzatan adama baktım. Ediz ayıp olmasın diye elini kısaca sıkıp geri çekip benim yerime cevap verdi.

"Önemli değil"

"Operasyon dönüşü lastikler patladı arabayı bırakamadık. "deyince ağzımdan çıkan kıkırtı ile bütün bakışlar bana döndü. Onlara umursamadan time baktım alayla.

"Arabayı bırakamamışlar çocuklar" deyince benim gibi onlarda güldü. Amacımız tamamen dalga değildi. Hazar bilmezdi ama bir keresine arabamız arıza yapmış ve dedikleri gibi arabayı bırakamıyorduk ayrıca kar şiddetli bir şekilde yağıyordu.

Fikir Taner den çıkmıştı. Karargaha kadar yaklaşık otuz kilometre boyunca Ben ve Yiğit önde ki karları temizleyerek diğer üçü de arabayı iterek karargaha getirmiştik. 

Hayatım boyunca o kadar üşüdüğümü ve güldüğümü hatırlamıyordum. Eğlenceli bir anımızdı.

"Herkes sizin gibi mi komutanım!"  

Bozulduklarını anlayınca ifadesizleşip konuşmaya başladım.

"Tamam yeter bu kadar şamata şimdi biraz iş konuşalım değil mi " deyip biraz önce konuşan adama baktım.

"Doğru dediniz ilk toplantı odamıza girelim sonra tanışırız" dedikten sonra odadan çıktı. Yanın da geldiği diğer polisler onu takip ederken arkasından biz geliyorduk. Elimizde koskocaman tüfeklerle dolaşmak biraz ilgi çekiyor olmalı ki yine bize bakıyorlardı.

Bir odaya girdiğimizde bir tarafa biz oturduk hemen karşımıza ise onlar oturuyordu.

"Tekrar özür dileriz kusurumuza bakmayın sizi bekletmek inan istemezdik" deyince kafamla onu onayladım. Tamam işin aslına gelsek sıkılmıştım artık.

"Anladık özrünüz kabul edildi. Şimdi Kürşat için nasıl bir yol izleyeceğimizi mi konuşsak artık" dediğimde bana inanamazmış gibi baktı.

"Çok aceleniz var gibi duruyor " 

"Evet Kürşat'ın karşısına çıkmak için bekliyorum artık zamanı gelsin bir türlü elime geçmiyor" dediğimde bu sefer beni başıyla onaylayan taraf oydu.

"Tamam o zaman hızlıca tanışalım en azından isimler söylensin ki anlaşabilelim" 

"Gökçe"

"Ediz"

"Hazar"

"Kutay"

"Yiğit"

"Taner" deyince bu sefer onlar isimlerini söylemeye başladı.

"Ahmet"dedi  burada tek konuştuğumuz kişi. Sağ yanında kalan ;

"Mücahit"onun hemen yanında duran;

"Karan"

Ahmet'in solunda duran ikili ise;

"Mustafa"

"Hüseyin" 

"Ekibin komiseri benim genelde operasyonları ben yöneteceğim" dediğinde istemesem de gerildim. Neyse deyip sessiz durdum ne de olsa asıl ekip onlardı biz yardımcı timdik.

"Kürşat ile ele geçirdiğimiz bilgiler oldukça az ama yanına iki adamımızı soktuk. İstihbarat sağlam anlayacağınız. Şu an bir eylem planı hazırladıklarını duyduk. Ne zamanı seçeceğini bilmiyoruz ama yakın bir zamanda yapacağı tahminlerimiz arasında.

Zaten yaptığı eylemlerin arasında bir ay aralıkları var ve en son yaptığı eylem İstanbul Beyoğlu'nda yaptığı canlı bombaydı ve üzerinden tam üç buçuk hafta geçti"

O zaman bu eylem beklediğimizden de yakında gelecek. Kürşat'ın bu sefer yapacağı eylem yerini bulmamız lazımdı.  Yoksa yine şehitler verecek  yine anaların göz yaşları yanaklarını ıslatacak. Birileri anasız babasız kalacaktı. 

"İstihbarat bunun ile bir bilgi vermedi mi " 

Hazar güzel noktaya dokunmuştu aslında. İçeride adamları olması bizim avantajımızdı.

"Genelde eylem yeri ve zamanını oldukça onlara göre yetkili kişiler biliyor. Diğerlerine eylem saatine yakın bir zaman da söylendiği için bazen geç bazen de yetişemiyoruz. Yeni oldukları için güvenlerini hala kazanamadılar"  diyen bu sefer Mustafa'ydı.

"O zaman içeride ki adamları tehlikeye atmış olmuyor muyuz" 

"Bir yerde haklısın adamlarımız bu sefer Kürşat'ın odasına böcek yerleştirebildi. Dinleyebiliyoruz ama genelde konuları dışarı bir mekanda konuşuyorlar ve mekan hep değişkenlik gösteriyor. Bu yüzden tam olarak bir şey yapamıyoruz"

"Peki bizim izleyeceğimiz yol ne" dedim.

"Biz içeride ki adamlarımın bize bilgi vermesi ile operasyon ile planlar yapmaya başlayacağız. Bir bilgi gelmeden hazırlanamayız ya da orayı koruyamayız" 

"Peki bizi niye buraya çağırdınız eminim ki kendiniz halledebilir diniz " dediğimde kızgınlıkla bana baktı. Anlamamıştım bu kızgınlık niyeydi. Hem daha yeni tanışmış  bir kaç kelime haricinde konuşmamıştık.

"Gördüğün üzere işler istediğimiz zaman gitmiyor  Mehmet müdürüm askerlerden yardım alacağımızı söylediği zaman Kürşat ile  daha önce detaylı bir şekilde olan timi istediğimi söylediğimde karşımıza siz çıktınız" dedi bir hırsla. Birisi şuna sakin olmasını söylese iyi olurdu yoksa iyi şeyler olmayacaktı. 

"Bunda kızılacak bir şey yok komiserim sakin olun kendiniz için  " diyen Hazardı.

Dediklerini tehdit olarak anlamış olacak ki bu sefer hepsi dikleşti.

"Sakin olmazsa ne olur" bunu diyen Karan diye hatırladığım polisti. 

"Bu kadar kaşındığını bilsem daha erken gelirdik koçum " 

Ediz'in sözleri Karanı sinirlendirmiş tam ayağa kalktığı zaman Ediz de ayağa kalkmıştı.

"Ediz otur o koltuğa"

"Emredersiniz komutanım" 

"Sen de otur Karan" deyince sessiz bir şekilde yerine oturdu.

"Hepimiz sakin olalım uzun bir süre yan yana olacağız ve bir birimizi koruyup kollayacağız bu öfkeye gerek yok değil mi" aralarında en akıllı olan konuşmuştu ama ismini unutmuştum bile. Ne yapayım isim hafızam hiç yoktu.

"Doğru söylüyor Mücahit " deyip arkasına yaslandı.

"Tartışmaya gerek yok ayrıca biz buraya boş boş oturmaya gelmedik bir operasyon filan yok mu biz de gidelim " dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Maalesef size bu konuda yardım edemeyeceğim " 

"Peki o zaman biz ne yapacağız eylemin ne zaman olacağı bilinmiyor"

"Ben acıktım buraları da bilmiyoruz müsaitseniz beraber yemek yiyelim" diyen Yiğit'e aferin bakışımı attım. Bu gıcık adamla bir de yemek mi yiyeceğiz . 

"Tabi ki sevinirim buna" deyip hızla ayağa kalkıp kapıdan çıktı. Mecbur bizde arkasından kuzu kuzu gittik. En son karakoldan çıktığımız zaman ekip arabasına bindik sürüce koltuğuna Mücahit binmişti. 

Yarım saat yol sürdü ve kimse konuşmadı. Düşünebiliyor musunuz konuşmadı kimse . En son araba durduğu zaman derin bir nefes vererek arabadan ilk ben indim. Herkes inince herkesin bize bakması bu sefer normaldi. Askerler in ve polislerin silahlı bir şekilde neden indiklerini merak ediyorlar ve bunu iyiye yormuyorlardı normal olarak.

"Silahları arabaya bırakalım en iyisi " deyip tüfeğimi oturduğum koltuğa koydum. Diğerleri de tüfeklerini bıraktıklarında üzerimizde sadece beylik tabancası kalmıştı.

"Yemek yiyeceğimiz yer hemen arkamızda buyurun ayrıca burası İstanbul'un en güzel iskenderini yapan yer ayrıca semt olarak da çok nezih bir yer" deyip nazik bir şekilde  bizi resturanta kadar eşlik etti. Yine karşılıklı bir şekilde oturduk. Yanımda Hazar ve Ediz vardı.

Nezih filan diyor bu adam biz daha iki gün önceye kadar dağ başında ne bulduysak yiyen kişileriz. Bizi buraya götüren aklını öpeyim. Ne vardı yani esnaf lokantasına götürseydi bizi. Eminim hem daha güzel olurdu hem daha keyifli ve rahat olurduk. 

Kafamı kaldırıp Hazara baktığım da onun da bana baktığını görmek güzeldi. Kafamı eğip gülümserken garson gelmişti bile.

"Herkese iskender getir sen abi iskender yersiniz değil mi" deyince kafamızı sallayıp onayladık. Garson siparişlerimizi alıp gittikten sonra masaya yine sessizlik hakim oldu. Bu sefer konuşan taraf ben oldum.

"Eylemin yakın bir zamanda olacağını düşünüyorsunuz değil mi" diye sorunca kafalar bana dönmüştü. 

"Evet yakın bir zaman diye düşünüyoruz aldığımızı bilgilere göre "

"Ya daha erken olursa sizin hiç beklemediğiniz zamanda" deyince kafası karışmıştı ama bunlarda sorulması gereken sorulardı.

"Sizin bildiğinizden daha fazla bir şey bilmiyorum Gökçe " 

Tam cevap vereceğim zaman iskenderlerlimiz gelmiş herkesin yüzü gülmüştü. Kendi iskenderimi yedikten sonra bizimkilere baktım. 

Herkes iskenderini yemiş hesabı ödemiş dışarı çıktık. Tam arabaya bineceğimiz zaman bağırış ve çığlıkları duymamızla hızla koşmamız bir olmuştu. Meydanın ortasında bir kaç adam vardı bağırıyorlardı ve etrafa ateş ediyorlardı. 

Hızla siper alıp adamlara ateş atmaya başladık ama adamlar bizim yerimize sivillere hedef alıyorlardı. 

"Yiğit ve Hazar siz arkayı alın Ediz ve Kutay siz sivilleri güvenli bir yere götürün Taner sen benimle kalıyorsun" 

Herkes dediğimi yapmaya başlamıştı. Hadi biz bizim orada böyle saldırılara alışıktık ama burada şehrin göbeğin de böyle saldırı çok büyük bir gündeme oturacaktı.

Yanıma dönüp Ahmet komisere döndüm.

"Bunlar nedir komiserim bilginiz var mı" Ahmet komiser de adamlara ateş ediyordu.

"Bilmiyorum komutan ben de bilmiyorum" 

Adamlar tek tek ölmeye başlamıştı. En son bütün adamlar ölmüştü. Şerefsizler gebermişti sonunda. Siper alanımdan çıkıp  ayağa kalktım. Bizimkiler  yanıma gelmeye başlamıştı. Ben meydanın tam ortasında onlar biraz daha uzaktaydılar. Bir kızın yere düştüğünü görünce ona yardım için giderken  arkadan saklanmış bir kadının koşarak bizim üzerimize doğru gelince hızla kızın üzerine siper alıp bağırdım.

"CANLI BOMBA KAÇIN" demem ve kadının kendini patlatması bir olmuştu.

Kızın üstünden kendimi alarak yana attım. Patlama şiddetli olmuştu. Sırtıma giren cam parçalarını hissedebiliyordum. Kıza baktığımda durumunun iyi olduğunu fark ettim. Kız ağlayarak bana sarılınca karşılık vererek bende sarıldım. Ayağa kalktığımda her yer tuzla buz olmuş yerde yatan insanlar ve acı bağırışlar doldurmuştu etrafı. 

Bu kötü manzarayı görmemek için gözlerimi sımsıkı yumdum. Hala kucağımda bana sarılan kızı bana doğru gelen Ahmet'e verip  bir şey demeden bizimkilerin yanına gittim.

"Herkes iyi mi sivillere yardım etmemiz lazım herkes ayrılıp birisine yardım etsin" deyip hızla yerde acıyla kıvranan genç bir adamın yanına gittim. Karnına büyük bir cam girmişti. 

Kamuflajımın önünü açıp atletimi yırtıp adamın karnına baskı yapmaya başladım.

"Hey sakına gözlerini kapama tamam mı" dediğimde acı ile kısılan gözlerini bana çevirdi. Gözleri kamuflajımda takılı kaldı.

"Askersin"

"Evet sizi koruyamadık " gözümden akan yaşı tutamamıştım. Herkes acı çekiyordu ve biz onları kurtaramamıştık.

"Böyle olması gerekiyormuş demek ki " zorla ağzından çıktığı kelimeler yerle bir olmak için yeter de artardı bile. 

"Asker olacaktım bende"

"Olacaktım değil olacaksın hemen pes etmek yok koçum anladın mı eğer gözlerini kapatırsan kim hesap verecek ailene " 

Bana acı ile bakıp ellerimi tutan elleri gevşeyip yerle buluşunca telaşla elini tutup sıkmaya başladım.

"Uyan uyuma uyumak yok "desem de o ne gözlerini açtı ne  de tekrar ellerimi sıktı. Zaten sonra itfaiye ve ambulans siren sesleri etrafı doldurmuştu. Nabzına baktığımda atmadığını anlayınca gözlerimi kapatıp bu anın bitmesini diledim. 

"Özür dilerim" 

Zorlanarak ayağa kalktığımda Hazarı karşımda durunca yanına gidip sıkıca sarıldım. Ambulans ekipleri hızla yaralılara yardım ediyordu. Etrafa oldukça kalabalık bir ekip ayrı yeten itfaiye ekipleri de hazırda bekliyorlardı.

Hazardan ayrılınca tim yanımıza gelmiş bize bakıyordum. Komiser ve ekip arkadaşları da gelince tamdık. Tam olmasına ama eksilmiştik de bir yerden.

"Bunları yapanı bulup çok pis şeyler yapacağım" dedim. Yapacaktım da. Bunları halkıma yapanları bulup en ağır ceza almalarını sağlayaktım sağlayacaktık.

"Biz zaten bunların kökünü kurutmak için varız sen içini ferah tut burada can veren şehitlerimizi rahmetle anacağız "



Continue Reading

You'll Also Like

335K 18.8K 56
"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın o...
1.8M 38.1K 20
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
2.7M 153K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...
78.9K 6.2K 32
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...