Karaca ve Barış (Tutku ve Teh...

By casablanca94

941K 57.3K 18.5K

(FİNAL YAPILDI)Hiçbir aşk bu kadar zor olmamış hiç kimse aşkı bu kadar çok istememişti. Aşktan dili yanmış bi... More

KARACA
Rekabet ve Ödül
Ses
Baran ve Karaca
Yangın
Tartışma
Hemşire
Trajedi
İyi Değilim
Sahip Çıkmak
Yardım Part-1
Yardım Part-2
Kısa Yol
Keşke
Baran
Ateşle Oynuyorsun
Akın Karakurt
Dans
Mutluluk
DUYURU+YB'DEN KESIT
Anı yaşamak
Yük
Deniz
Sezen
Gerçek ve Yalan
Sınav
Adaleti Sağlamak
Gerçek Aşk Ölümsüzdür ve Utanç
Vazife
Tek Gerçeğim
Çok Amaçlı
Gizli Birliktelik
Hayal kırıklığı
Zaaf
Saf
İntikam
İki Seçenek
Geri Geleceğim
Karaca'nın korkusu
Kahredici
Avlanmak
Mezar
Umut
Başka bir dönem
Paris
25.08.2016
Evet
Kutlama
Cennet
Barış'ın yanı
Eğlenceli gece
Amerika
Las Vegas
Merhaba Barış
Doğru Olan
Yol
Masum Değiliz
Kutlama
Hisse
Arkadaşlar İyidir
İyi bir adam
Beklenti
İnsan olmak
Tebrik ederim
Duyuru+Finalden KESİTLER
FİNAL-1
FİNAL-2
YENİ HİKAYE TANITIMI
YENİ HİKAYEMİZ YAYINLANDI

Gözü Yaşlı

10.4K 801 163
By casablanca94

Canlarım size heyecanlı bir bölüm getirdim. Umarım seversiniz ve OY vermeyi unutmazsınız. Biliyorsunuz artık bölümler 2 haftada 1 gelecek. Diğer YB de 13 Eylül'de gelecek. 

Keyifli okumalar. :)

*-*-*-*-*-*-*

İlk kendine gelen Karaca oldu. Bu çok üzücü bir durumdu ama aklına gelen şeyi de sormak zorundaydı. 

"Beni yanlış anlama ama bu kez gerçekten-"

"Ölmüş, evet." 

İdil.. İdil çoğu insanın cesaret edemeyeceği şeyleri yapan bir kadındı. Kısa ömrüne bir çok hata sığdırmış olsa da güzellikleri de yaşamıştı. Ama şüphesiz en büyük hatayı Baran'a yapmıştı. Ah Baran. Kim bilir o ne haldeydi. Barış'ın hareketlenmesi üzerine o da ayaklandı. 

"Gitmem gerek."

"Ben de geliyorum."

"Karaca bence burada kalmalısın. Sen de iyi değilsin."

"Hayır. Saçmalıyorsun Barış. Hadi gidiyoruz."

Karaca önden Barış arkasından gitti. Arabaya binip hastaneye varana kadar ikisinden de çıt çıkmamıştı. İkisi de Baran'ın nasıl olduğunu merak ediyordu. Geçen sefer ki kadar kötü olmayacağını umuyorlardı sadece. Karaca istemsizce Baran'la İdil'in peşine düştükleri ilk günü hatırladı. Onun bir umutla ondan yardım isteyişini, kabul ettiği zamanki tebessümünü, sarılmasını.. Ama onu en çok üzen hiç şüphesiz Sezen ile birlikte bir gece bara gittiklerinde Baran'ı sarhoş halde eve getirmeleriydi. O konuşmayı unutamıyordu. Baran sarhoşken yanında duran Karaca'yı İdil sanmış ve onu ne kadar sevdiğini, özlediğini söylemişti. Karaca'nın içi o an çok fena olmuş, ona derinden üzüntü duymuştu. Sanırım İdil ve Baran ilişkisinde en çok bu anı onu üzecekti. 

"Onu bir kere daha yıkılmış halde görmek istemiyorum." dedi genç kız hastane otoparkında dururken. Onu o kadar üzgün görmek iyi gelmeyecekti. 

"Sana gelme demiştim."

"Evet ama evde de elim kolum bağlı oturamazdım. Ama şimdi.. Seni Baran çok sarhoş evine gel diye aramıştım bir kere hatırlıyor musun?" 

Barış o anı unutamazdı. Bir sene sonra Karaca onu ilk kez kendi isteğiyle aramıştı. Gerçi Baran içindi ama olsun. "Hatırlıyorum."

"Onu salondaki koltuğa yatırıp yanında kalmıştım sen gelene kadar. Bana o zaman öyle şeyler söylemişti ki içim acımıştı ona."

"Seni İdil zannetmişti."

"Ne kadar çok sevdiğini söylemişti, sitem etmişti. Özlediğini çok özlediğini.. O an hiçbir zaman için onun yerinde olmak istememiştim. Sana fark ettirmedim ama çok üzüldüm Barış. İçim çok fena oldu. Şimdi ya yine öyleyse? O kadar umutlanıp o umudunun boş bir hayal kırıklığı olduğunu öğrendi. Şimdi onu yine kaybetti. Bu onu ne hale getirmiştir.."

"Karaca yapma, lütfen. O günleri düşünerek kendini yıpratıyorsun. Baran için ben de çok üzgünüm, senden daha fazla üzülüyorum yaşadığı duruma. Arkadaşım bambaşka bir karakter olup çıktı çünkü. Eskiden neşeli, hayatı umursamayan bir adamken bu aşk onu mahvetti. Ama bu kez böyle olmayacağına eminim." Uzanıp onun elini tuttu. Yumuşacık sıkarak sevdi. "Çünkü kendine büyük bir ders çıkardı. Bak, geçmişi ne kadar derine gömdüğün önemli değildir. Geri gelir. Baran bunu öğrendi, bu defa yıkılmayacak." 

"Umarım dediğin gibi olur."

"Yukarı gelecek misin?"

"Geleceğim. Baran'ı yalnız bırakamam. Bize ihtiyacı var."

Birlikte arabadan indiler. Yukarıya İdil'in ölmeden önce kalacakları odaya çıkmadan önce Güneş'i gördüler. O da üzgün görünüyordu. Karaca ona sarıldı. Birilerine sarılmaya ihtiyacı vardı. İdil'in ölümü onu zannettiğinden de fazla sarsmıştı. 

"Baran nerede?"

"İşlemleri hallediyor. Ateş de yanında."

"Nasıl peki?"

Omuz silkti Güneş. "Bilmiyorum. Ateş'i aradığında sesi çok kötüydü ama sanki şimdi ifadesiz gibi. Ne iyi ne kötü. "

Hep beraber onların yanına giderken Barış belli etmese de çok üzgündü. İdil ile çok iyi anlaşan biri değildi. Onunla tanışması ve diyalogları çok samimi değildi. Aksine düşman gibilerdi. Barış, onu Ateş'in evinin bodrum katında bağlamış ve ağzından laf almaya çalışmıştı bir zamanlar. Sonrasında gerçekler bir bir ortaya çıkmış, İdil onlara yardım etmişti ve sonrasında öldü yalanını atmıştı ortaya. Ona karşı her daim nötrdü ancak Baran'ın yaşadığı yıkımdan sonra hakkında iyi şeyler düşünmemişti. Yine de Baran için Ateş ile beraber onun peşine düşmüşler ancak bir sonuç alamayınca aramayı bırakmışlardı. Karaca sayesinde hayatlarına giren Sezen'in de bir şekilde yardımıyla İdil ortaya çıkmış ve Baran'ı yeniden allak bullak etmişti. Bu kadını hiçbir zaman çözememişti aslında Barış. Gerçekten istisna olan bir karakterdi ancak bir insan olarak bu kez gerçekten ölmesine üzülmüştü. Baran'ın yaşayacağı üzüntü için ise her şeyden çok üzgündü. Onu Ateş ile beraber koridorun sonunda gördüler. Bir şeyleri imzalıyordu sanırım. İşi bitince arkasını döndü ve birkaç evrakla beraber onlara doğru yürümeye başladı. 

Beş kişi koridorun ortasında karşı karşıya geldiklerinde hiçbirinden çıt çıkmadı. Ancak herkesin içinde bir yer yanıyordu şüphesiz. Ve gerçekten ifadesiz duruyordu Baran. Üzgün olduğuna hepsi emindi ancak yüzünde hiçbir ifade barındırmıyordu. 

Barış hiçbir şey demeden sarıldı ona. İki arkadaşın sarılması sessiz ancak uzun oldu. Geri çekilirken gözlerinde yaşlarla Karaca sarıldı ona. 

"Çok üzgünüm." derken sesi titriyordu. Kendini tuttu, ağlamadı. Arkadaşına destek olmak için gelmişlerdi. Ağlayıp onu üzemezdi.

Ateş "Yukarı çıkalım." dedi anın sıkıntısıyla.  Hepsi birden hareketlendiklerinde Güneş geride kalıp Karaca'yı durdurdu. 

"Sezen yukarıda. Odaya alıp sakinleştirici verdiler. Bizim aksimize o bu durumu pek kabullenebilmiş değil." 

"Yakın arkadaşıymış, kabullenememesini anlayabiliyorum."

Onunla konuşmuyor olsalar da ona da üzülmüştü şimdi. Güneş'le beraber üst kata çıkıp onun odasına gittiler. Genç kız yatakta yatıyor, bitkin ve gözü yaşlı konuşmadan duruyordu. İçeri kimin girdiğine bakmak için kafasını çevirdiğinde Karaca'yı görmek ona iyi gelmedi. Başını çevirip ağlamaya başlarken de Karaca dayanamadı bu kez. O ne yapmış olursa olsun iyi vakit geçirdikleri de olmuştu. Yatağın hemen yanındaki koltuğa oturdu. Güneş ikisini yalnız bırakmıştı. 

"Böyle olmasını istemezdim. Çok üzgünüm."

"O kadar büyük bir aptallık yaptı ki.." dedi ağlayarak. Gözlerini sıkıp daha fazla ağlamamak için kendini tutmaya çalıştı ancak başaramadı. "Bana bile söylemedi. Benden yardım isterken hasta olduğunu söyleseydi her şey çok farklı olurdu. Kendini öldürdü. Bile bile yaptı bunu. Ben de yardım ettim."

"Çok geç öğrenmişsin, o andan sonra onu kurtaramazdın." 

"Bana izin vermedi."

"Çünkü o seçimini yaptı."

Sezen başka bir şey diyemedi. Çok üzgündü. Kahrolmuştu. İdil'in yaptığı şey intihardı ve sonunda başarmıştı da. Onu affedemiyordu. Kendini affedemiyordu. Pişmanlık içerisindeydi.  

"Kimsenin yüzüne bakamıyorum. Aynanın karşısına geçip kendi yüzüme bile bakmak istemiyorum. Ölümünü hızlandırdım. Baran'dan, senden herkesten sakladım bu durumu. O kendinden vazgeçti diye bende vazgeçtim. Yaşayabilirdi. Uzun ve mutlu bir hayatı olabilirdi onunla. Baran da iki kez yaşamazdı bu acıyı. " dedi ağlayarak. "Kendimi affedemiyorum."

Elleriyle yüzünü kapayarak hıçkırıklara boğulurken vicdanıydı asıl onu boğan. Aldığı nefes bile ona batıyordu. Vicdan azabı çok büyük bir yük olmuştu omuzlarında.. Karaca ise ne dese bilemiyordu. Yaptıklarını affedemiyordu belki ama onu bir şekilde anlayabiliyordu. Bu bir çeşit intihardı. Ona yardım ettiği için kendini hiçbir zaman için affetmeyecekti de. Aynısını o yaşamış olsa farklısını düşünemezdi. Yerinden kalkıp onun yanına, yatağa oturdu. Yüzündeki ellerini çekip kendi avuçlarının içine aldı. Bitkin, yüzü ağlamaktan şişmiş ufak bir kadın vardı. 

"Yaptığın şey doğru değildi ama o an için yapman gerekenin o olduğunu düşündün. İstemesen de yaptın ve bugünü yaşadık. Yine de hiçbir şey için yalnızca sen suçlu değilsin. O bir seçim yaptı seni de buna ortak etti. Bu saatten sonra kendini kahretmek dışında eline hiçbir şey geçmeyecek. Bunu kendine yapma. Vicdan azabı çektiğini biliyorum ama kendini affetmek o kadar da zor değil."

"Yapamıyorum. Ben..ben çok suçlu hissediyorum."

"Biliyorum ama bir şekilde affedeceksin kendini. Şimdi ki kadar sancılı olmayacak sadece.. "

Sezen, o ne derse desin çok suçlu hissediyordu. Belki doğruyu söylüyordu ama o şu an bunları yapabilecek bir gücü bulamıyordu kendinde. Yalnızca Karaca yanında olduğu için kendini daha kötü düşüncelere sürüklemeyecekti.

*-*-*-*

O gecenin sabahında cenaze işleri çabucak halledilmişti. Öğle namazına müteakip .. Camisinde defnedilecekti İdil. Baran onu geçen sefer kendi aile kabristanına defnetmişti. Bu kez de aynı yere defnedilecekti. Dün gece onun ölümü sonrasında doktor organ bağışı için İdil her ne kadar gönüllü olsa da bunu yapamayacaklarını söylemiş -organları zarar görmüştü-,  morga indirilerek yaklaşık yarım saat önce gasilhanedeki işler de halledilip mezarlığa getirmişlerdi. 

Çok fazla insan yoktu. Ateş, Güneş, Barış, Karaca, Sezen ve de Baran. Hocanın dışında onlar vardı. Geçen sefer de çok insan olmamıştı, hatta daha da azdı. Baran onun için ailem diyecebileceği insanların olmadığını biliyordu zaten ancak ikinci kez fark etmişti bunu. Acısı da yine aynı olmuştu.

Her şeye hazırlamıştı kendini. İdil yeniden ortaya çıktıktan sonra ki durumunu öğrenince yıkılsa da o acıyı bir kere yaşamıştı. Buna alışamazdı ancak kendini alıştıracaktı. Nitekim öyle de olmuştu. Ta ki rüyasında İdil'in öldüğünü görene kadar. O rüya onu o kadar kötü yapmıştı ki, İdil'e olan bütün öfkesinin aslında ne kadar manasız ve boş olduğunu göstermişti ona. Hayatta sevdiğimiz insanlar dışında hiçbir servetimiz yoktu. Baran da o servet için geç kalmış olsa dahi elinden kaçırmayacaktı. En azından o zaman için öyle düşünmüştü. İdil'i kendi içinde affedip onunla kalan son vakitlerini iyi geçirmeye çalışsa da bununda bir sonunun geleceğini biliyordu. Kendine bunu her daim alıştırmaya çalışmıştı. 

Mezara toprağı atarken aklından bunlar geçiyordu. Her gece o uyumadan önce ki tebessümünü, yaşadığı vicdan azabının her an biraz olsun geçtiğini görmek onu mutlu ediyordu. İdil'i gülerken görmek onun için cennetti. Onlar o kadar çok vakit kaybetmişlerdi ki şimdi bu halde olmak onu mahvediyordu. Belli etmese de bu durumu daha kolay hale getiremeyeceğini biliyordu. Her gece ve gün İdil uyuduktan sonra o uykunun son uyku olabileceğinden korkuyor, sabahları uyanmasını dört gözle bekliyordu. O korku onu o kadar kötü etkilemişti ki şimdi burada onun üzerine toprak atıyor olmak kadar acısı yoktu. Kaldırabileceğini dayanabileceğini ummuştu hep. Görünüşte başarıyordu ancak içi paramparçaydı. 

Kendini alıştırabileceğini zannetmişti ancak yapamamıştı. 

Onun acısı hep onunla kalacaktı...

*-*-*-*-*

Cenazeden sonra kimse Baran'ı yalnız bırakmak istemese de o inatla yalnız kalmak istemiş herkesi göndermişti. Evindeydi. Ateş, Güneş'i eve gönderip Baran'la birlikte kalacaktı yine de. Barış da bu fikri doğru bulmuştu. İki arkadaş daha sonradan Baran'ın yanına, evine gittiklerinde Güneş de kendi evine dönmüştü. 

Karaca ise Sezen'leydi. Onun evindelerdi. Onu pek yalnız bırakmak istememişti. Sürekli ağlıyordu. Açıkçası psikolojik yardıma ihtiyaç duyduğu kesindi. Onu odasına götürüp yatırdı. Yanından ayrılmasını istemeyen Sezen " Özür dilerim. " dedi. "Senin de kalbini kırdım. Ama ona yardım etmek zorundaydım."

"Bunları konuşmanın zamanı değil. Önce biraz iyi olmaya çalış. Seni sonra dinleyeceğim. "

"Söz mü?"

"Söz." 

Genç kız yatağında kıvrılıp uyumaya çalıştı. Pek beceremese de bir süre sonra yorgun vücudu yenik düştü. Onun uyumasıyla Karaca da içeri salona geçip Barış'ı aradı. Hem sesini duymak istiyordu, hem de Baran'ı merak ediyordu. 

"Efendim güzelim?"

"Sesini duymak istedim. Bir de onu sormak için aradım."

"Şimdilik iyi görünüyor. Odasında. Biz de aşağıda oturuyoruz. Aradığın iyi oldu. Sesin beni bu kasvetten biraz olsun uzaklaştırıyor."

"Biliyorum." diye tebessüm etti genç kız. "Bu gece orada mı kalacaksın?" 

"Sanırım. Ateş'i eve Güneş'in yanına gönderirim. Gitmek istemiyor ama biliyorum Güneş'i yalnız bırakmak istemiyor. Sen de Sezen'lesin. Yalnız değilsin. O nasıl oldu?"

"Hala kötü ama en azından çok ağlamıyor artık. Zamanla geçecek."

"Sen nasıl hissediyorsun onun yanında?"

Derin bir nefes aldı genç kız. "Üzgün. Aslında ne hissetmem gerektiğini de bilmiyorum. Sadece ona üzülüyorum." 

"Kendini yıpratmanı istemiyorum Karaca. Onunla olmak sana iyi gelmiyorsa yanında kalmak zorunda değilsin. Aranızdakiler yalnızca sizi ilgilendirir ama evimin anahtarı sen de var. Kendini üzgün hissetmeni istemiyorum." 

"Merak etme, iyiyim. Dediklerinde aklımda."

"Pekala."

"Hadi kapatalım artık. Sen de onlarla ilgilen."

"Tamam ama unutmanı istemediğim bir şey var. Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum."

İki aşık, her ne kadar kötü bir durumun içinde yer alsalar da birbirlerini sevmekten vazgeçemiyordu. İkisi de telefonu tebessüm içinde kapadı. Günün ilerleyen saatlerinde ise Sezen biraz olsun kendine gelmeye başlamıştı ve kesinlikle Karaca'nın evden gitmesini istiyordu. Onun şu an içten içe Barış'ı özlediğini biliyor ve kendisi de yalnız kalmak istiyordu. Karaca'yı ikna edip onu evden gönderirken Karaca da Barış'a haber vermişti. Her ne kadar onun Baran'ı yalnız bırakmayacağını bilse de haber vermek istemişti. Yalnız bırakmasındı da zaten. Barış'ın evine gittiğinde gece olmak üzereydi. Ev serin ve karanlıktı. Işıkları yakıp mutfağa gitti. Biraz bir şeyler atıştırdı. Sonrasında da yatak odasına çıkıp bir duş aldı. Bugün hiç olmadığı kadar yorgun geçmişti. Üzerini değiştirip serin yatağa girdi. Yaz geceleri eskisi kadar sıcak değildi ama çok serin olduğu da söylenemezdi. 

Yatağa girince yanındaki boşluk onu üzse de bir yandan Barış'a ne kadar alıştığını fark etti. Onunla aynı evde yaşamak, aynı yastığa baş koymak, sarılıp uyumak onu ne kadar mutlu ediyormuş meğer. Onun eksikliğini düşünemiyordu hayatında. Allah korusun ona bir şey olsa yapamazdı. Bu düşünceler onu üzerken telefonunu eline alıp ona güzel bir mesaj yazdı. Onu ne kadar çok sevdiğini, onsuz olmak istemediğini ve her daim kendisine dikkat etmesini istediğini yazdı. 

Ardından biraz olsun huzur bularak kendini uykunun güvenli kollarına bıraktı.. 

*-*-*-*

Saat kaçtı bilmiyordu. Aslında uyanık mıydı onu bile bilmiyordu. Sadece serin bedeninde sırtının ısındığını hissedebiliyordu. Gözlerini açamayacak kadar uykuluydu. Yine de ona sarılan bedenin gücünü tanıyordu. Yüzünde uyku mahmuru bir tebessüm belirirken anlamsızca mırıldandı. 

"Şşhhh. Uyu."

Barış, ona sarılırken yüzündeki mutlu ifadeyi de görmüş, biraz ürperen teni daha da sıkı sarmıştı şimdi. Saat sabahın beşiydi. Henüz gün aydınlanmamıştı. Sabaha karşı Baran açıkça Ateş'le onu evden kovmuştu. Bakıcılık istemediğini de söyleyerek kızmıştı onlara. Onlar da evlerinin yolunu tutmuşlardı ve Barış da şimdi evim dediği kadının yanındaydı. Ona arkasından sarılarak göğsüyle sırtını ısıttığını biliyordu. 

Huzur dediği şey kesinlikle buydu. Gece yarısı ona attığı mesajdan sonra çıkıp gelmemek için kendini zor tutmuştu ama şimdi buradaydı. Onun hemen arkasında, sıcaklığında uykuya dalacaktı..

*-*-*-*

Sabah gözlerini yakan güneş yüzünden açan Karaca, sabaha karşı Barış'ın geldiğini biliyordu. Hissetmişti. Şimdi yanında olmadığına göre büyük ihtimalle aşağıdaydı. Elini yüzünü yıkayıp aşağı indiğinde onu mutfakta gördü. Bu kez içeride kahvaltı edeceklerdi anlaşılan. Arkasından dolanıp ona sarıldı. Sırtına bir öpücük kondurduktan sonra onun kollarının arasına girdi.

"Gelmeni beklemiyordum."

"Baran bizi evden kovdu. Benimde yapacak daha iyi bir şeyim yoktu."

"Bak sen."

Onlar tatlı tatlı gülüşürken aklına Baran'ın gelmesiyle sustu Karaca. Onu anlayan Barış da geri çekildi, masaya geçtiler. 

"İyi olacak. Eminim. Sadece biraz vakit alacak ama eskisine göre daha iyi olduğunu biliyorum."

"Umarım. "

Sessizce kahvaltılarını ettiler. Baran için ikisi de üzgündü ancak onlar adına bir şans olduğu için ikisi de mutluydu. Kahvaltının ardından Karaca evde kaldı. Barış ise Baran'a bakmak için önce ona gidecek sonra da şirkete geçecekti. Karaca birkaç gün kendisine kafa izni vermişti. 

Gün içerisinde evde canı sıkılsa da bir kere Sezen'e gitmişti. O da düne nazaran daha iyiydi ancak henüz toparlanabilmiş değildi. Onun yanında çok fazla kalmadı. Onunla barışmış değillerdi, yalnızca üzgün olduğu için ona destek oluyordu. Kendi aralarındaki mesele için daha çok gidecekleri yol vardı. 

Eve dönerken yolda Barış'ı aradı. Şirkette çok fazla iş yoktu ama bir saat kadar sonra çıkacağını söylemişti. Açıkçası bu durumları onun çok hoşuna gitmişti. Ev dediği yer Barış'ın olsa da orayı da birkaç gün içinde evi olarak benimsemişti ve şimdi onu bekleyecek olmak çok güzeldi. Eve girdiğinde üzerini değiştirmeden mutfağa girdi. Dolap neyse ki doluydu. İkisi için güzel bir yemek yapma işine girişti. O bir saat sonra işten çıkacaktı, buraya gelmesi daha geç olurdu. Buna güvenerek onun seveceği yemekleri yapmaya başladı. 

İki saat sonra yemek işi bitmiş, masayı bile kurmuş, üzerini de değiştirmişti. Yeşil elbisesi çıplak ayakları ve de salaş saçlarıyla güzel olmuştu. Tek eksik Barış'tı. Bir saat önce işten çıktığını söylemişti. Birazdan burada olurdu. 

Ya da en azından Karaca böyle umuyordu.

*-*-*-*

Barış bu denli trafik beklemiyordu. En azından bu yolda beklemiyordu. Bu şehri seviyor olsa da trafiği onu yoruyordu doğrusu. Geç kalmıştı eve. Daha fazla geç kalmak istemiyordu. Sola kırıp bir ara sokağa girdi. Caddenin diğer tarafına geçiş yapabilecekti böylelikle. Hava kararmıştı ve bu yol ilk defa bu kadar karanlıktı. Sanırım sokak lambaları kesilmişti. Neyse ki yolu biliyordu. Sokağın sonuna geldi. Karşıdan gelen araca yer verip sağa sinyal verdi, yol boştu. Hızını artırıp kendini yola attı. 500 metre kadar ilerideki trafiği  ucundan görebiliyordu. 

Ancak o an beklemediği bir şey oldu. 

Araçlara yaklaşırken ayağını yavaşça gazdan çekip frene basmaya çalışsa da bunun nafile bir çaba olduğunu gördü. Frene asıldığında da tutmayışıyla ufak bir şaşkınlık geçirse de toparlanması çabuk sürdü. Frenler tutmuyordu ancak o arabanın böyle bir sorunu yoktu. Aklına gelenler hoş değildi ve önündeki trafiğe epey hızla yaklaşıyordu. Sağ ve solunda ki yollara baktı. Her iki taraf da doluydu ve üç yol ilerideki trafikte birleşiyordu. 

Her şeyi çok ani düşündü. Akıcı olmayan bir yer yoktu ancak sağdaki yolda bir kamyon vardı ve arkası boştu. Önü de muhtemelen kalabalık olmayacaktı. Diğer yolu kullanıp kimseyi riske atamazdı. Yol birleştiğinde ani bir hareketle direksiyonu sola kırdı. Araba ses çıkararak kendini son hızla kamyonun arkasına attığında aldığı darbenin nereden geldiğini anlayamadı Barış. Gördüğü kadarıyla arabanın çarpmanın etkisiyle takla atıp yanda ki bariyerlerden karşı şeride geçmişti. 

Çok fazla ses vardı ve bir anda patlayan hava yastıkları tüm görüşünü kapamıştı.

Bilincini kaybetmeden önce aklından geçen son şey ise arkasında gözü yaşlı bırakmak istemediği bir Karaca'ydı.. 

*-*-*-*

Nasıl heyecanlıydı değil mi? Sizleri sorularımla baş başa bırakıyorum.:)

// Karaca neden İdil'in ölümünden bu kez bu kadar çok etkilendi?

// Baran'ın tepkisizliği nedendi sizce? 

// İçinden geçenler ise öyle değilmiş. Baran'ın cidden içinde bir yerler alev alev yanıyor. Kendini alıştırmaya koşullamış ama öyle olmadığını gördü. Sizce bundan sonra ne olacak?

// Barış ve Karaca'nın ise içinde bir yer bu durumdan etkilenmişe benziyor. İkisi de birbirine daha sıkı bağlandı sanki bu ani ölümden sonra?

// Karaca'nın Barış'ın evinde yaşıyor olması hoşunuza gidiyor mu, sizce böyle devam ederler mi yoksa Karaca kendi evine döner mi bir gün?

// Son sahne. Barış'ın arabasının frenleri tutmadı ve kaza geçirdi. Sizce ona ne olacak ve bu işin arkasında birileri var mı?

Diğer YENİ BÖLÜM 13 EYLÜL de. Öptüm sizi. Oylarınızı esirgemeyin lütfen olur mu? :) 

Continue Reading

You'll Also Like

11.4K 589 39
Özge: Ne mi yaptın? Bugün elindeki ayranı üstüme döktün. Özgür: Haaa Sıçış timeee Özge: Aynen öyle canım Senin yüzünden okuldan geldiğimden beri k...
813K 36.2K 34
Genç kızın laciverte kesen öfkesi Tan'ın bakışlarına takılıydı hala. "Sen bana emir veremezsin! "diye tısladı kısık sesi. "Artık büyüdüm! İstediğin...
3.3M 121K 67
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
46.2K 1.5K 51
Masal, iki buçuk yıl önce istemese de bir kızı öldürmüştür ve bunu kimse bilmemektedir. Ve bir gün bir gençle karşılaşır. Genç, öldürdüğü kız Gece'ni...