Karaca ve Barış (Tutku ve Teh...

By casablanca94

941K 57.3K 18.5K

(FİNAL YAPILDI)Hiçbir aşk bu kadar zor olmamış hiç kimse aşkı bu kadar çok istememişti. Aşktan dili yanmış bi... More

KARACA
Rekabet ve Ödül
Ses
Baran ve Karaca
Yangın
Tartışma
Hemşire
İyi Değilim
Sahip Çıkmak
Yardım Part-1
Yardım Part-2
Kısa Yol
Keşke
Baran
Ateşle Oynuyorsun
Akın Karakurt
Dans
Mutluluk
DUYURU+YB'DEN KESIT
Anı yaşamak
Yük
Deniz
Sezen
Gerçek ve Yalan
Sınav
Adaleti Sağlamak
Gerçek Aşk Ölümsüzdür ve Utanç
Vazife
Tek Gerçeğim
Çok Amaçlı
Gizli Birliktelik
Hayal kırıklığı
Gözü Yaşlı
Zaaf
Saf
İntikam
İki Seçenek
Geri Geleceğim
Karaca'nın korkusu
Kahredici
Avlanmak
Mezar
Umut
Başka bir dönem
Paris
25.08.2016
Evet
Kutlama
Cennet
Barış'ın yanı
Eğlenceli gece
Amerika
Las Vegas
Merhaba Barış
Doğru Olan
Yol
Masum Değiliz
Kutlama
Hisse
Arkadaşlar İyidir
İyi bir adam
Beklenti
İnsan olmak
Tebrik ederim
Duyuru+Finalden KESİTLER
FİNAL-1
FİNAL-2
YENİ HİKAYE TANITIMI
YENİ HİKAYEMİZ YAYINLANDI

Trajedi

17.9K 1.1K 347
By casablanca94

Canlarım güzel bir bölüm oldu. OYLARINIZI ve yorumlarınızı bol bol bekliyorum. Diğer YB Perşembe Gelecek. Keyifli okumalar! :)

Çalan Şarkımız ise tam bir Karaca şarkısı. Dinlemenizi tavsiye ederim. :)

*******

Şakaysa hiç komik değil, ciddi ise çok komikti. Tanrı aşkına! Bu adamın burada ne işi vardı?

Gerçekten bunu sorguluyor muydu. Adam hastaydı ve Baran'ın yeni hemşire benim demesi ile anlaşılıyordu ki Barış burada kalacaktı. Gözlerini onun kızgın görünen gözlerinden bir müddet alamadı. O neden kızgındı ki? Daha doğrusu yine neye kızgındı? 

Sanırım Karaca'nın varlığı bile Barış'ı huzursuz etmek için yetiyordu. Üzülmeden edemedi. Hep böyle olacaktı sanırım. Alışsa iyi olurdu. İşin aslı başka şeylere de alışsa iyi olurdu sanırım çünkü Baran'a İdil için geldiği her seferde Barış'ı görecekti.

Bakım isteyecek kadar kötü bir ameliyat geçirmişti doğru, ancak Baran onunla ne kadar ilgilenebilirdi ki? Bir kadın çok daha iyi bakardı onu. Neden bir hemşire tutmamışlardı? 

"Bana da sürpriz oldu."

"Konuşabilir miyiz?"

Baran'ı takip ederek mutfağa girdi. Adamın kahverengi gözlerinde ise mahcup bir tavır vardı. "İyileşene kadar bende kalacak. Tahmin edersin ki biraz inatçı bir adam, kendine bakmayacağını biliyorum. "

"Bakım isteyen bir durumda zaten. Sorun bu değil, sorun bana haber vermemiş olman. Bilseydim gelmezdim." 

"Biliyorum biliyorum. Ama aklım çok dolu sana haber vermeyi düşünemedim kusura bakma."

"İdil için bir araya geldiğimizi biliyor mu ya da şöyle sorayım, o buradayken çalışmalarımıza devam edecek miyiz?"

"Elbette devam edeceğiz Karaca. Bir senedir bu işin peşindeyim, ilk defa birinden yardım alıyorum, bırakmayacağım. "

"Bırakmamalısın da zaten ama... O biliyor mu?"

"Hayır." 

"Söyleyecek misin?"

"Emin değilim. Onu kızdırmak hoşuma gidiyor."

İşte bu başlı başına bir sorundu. Barış'ı kızdırmak Karaca'nın da hoşuna gidiyordu bazen ama ettiği laflardan sonra bu hoşlantı durumu kalmıyordu. Üstelik aralarında ki arkadaşlıktan rahatsız olduğu bu kadar belliyken yine Karaca'ya saracak yine onun canını sıkacaktı. Onun aklından geçenleri Baran da düşünmüş olacak ki uzatmadan lafa girdi. 

"Canını sıkmasına izin vermeyeceğim. Onunla konuştum."

"Konuştun mu? Ne söyledin?"

"Seni rahat bırakmasını. Aramızdaki arkadaşlık onu şüphelendiriyor. Kabullenmek istemese de rahatsızlığının sebebi ben değilim, sensin. İkimizi yan yana görmek içindeki öfkeyi kızıştırıyor. Sana kusuyor bütün nefretini. Ama artık izin vermeyeceğim."

"Onunla başa çıkabilirim. Yine de sağol."

"Başa çıkabileceğinden şüphem yok. Onu çok kızdırıyorsun, benden çok hatta. Hoşuma gitmiyor değil."

"Onun da farkındayım." dedi Karaca da. Baran'ın Barış'la konuştuğunu anlayabiliyordu ama nedense ona pek güvenmiyordu. Barış'ın onun lafını dinleyeceğini zannetmiyordu. 

"Şimdi ne yapacağız? İstersen bu akşam çalışmayalım."

"Hayır hayır. Artık daha fazla vakit kaybetmek istemiyorum. Yeteri kadar oyalandım tek başıma."

"Pekala.. O halde ben doğrudan çalışma odana çıkıyorum?"

Baran başını salladığı sırada ikisi de hareketlendi. İçeride onların gelmesini merak ve öfkeyle bekleyen Barış ise huzursuzdu. İkisinin arasında bir arkadaşlık olduğunun farkındaydı ancak bunun sebebini öğrenmeliydi. Duygusal bir yakınlık söz konusu bile değildi bunun da farkındaydı ama bu yakınlıklarının sebebi başka ne olabilirdi? Bir şeylerden şüpheleniyordu. Karaca'nın elinde bir kaç evrak ve dosyayla gelmesi aklını kurcaladı. Meselenin bir dava olduğunu ise düşünmüyordu. Şirketle ilgili değildi, Baran'a açılan kişisel bir dava da yoktu. İşin aslı başkaydı. Burada olduğu müddetçe de bunu öğrenecekti. 

Tabi, şu mutfaktan çıkabilselerdi buna başlayabilirdi. Sahi ne konuşuyorlardı? 

İçindeki huzursuzluk katlanırken bir an yerinden kalkıp yanlarına gitmeyi dahi düşündü ancak vazgeçti. Peşlerinde olduğu izlenimi yaratmak istemiyordu. Niçin bir araya geldiklerini geride kalarak öğrenecekti. 

Onları da tam o an gördü. Karaca önde, Baran arkada mutfaktan çıkarken başını çevirip telefonunu eline aldı. Tuş kilidiyle bir iki kere oynadığı sırada Baran'ın "Karaca'yla çalışma odasında olacağız. Bir şey istersen seslenirsin." dediğini işitti. Parmakları telefonun üstünde durup kalırken sakinliğini koruyarak Baran'a baktı. Karaca hanım çoktan merdivenleri çıkıyordu bile. Bir şey demese de Baran'a attığı bakış içindekileri anlatmaya yeterdi doğrusu. Öyle ki genç adam bundan oldukça keyif alarak Barış'a göz kırptı ve Karaca'nın peşine düştü. 

*-*-*

"Dediğim gibi eşinin sicili temiz. Adam saygın bir psikiyatrist. Hastaları ondan çok memnun. Bir çok hastası var. Eşiyle arası iyi. Kendi ailesiyle arası iyi. Kısacası çevresi tarafından sevilen biri."

"İşe yaramaz diyorsun."

"Tam olarak öyle değil. Hiç kimse bu kadar iyi olamaz. "

"Adam etliye sütlüye karışmayan biri. En fazla karısından gizli kumar oynuyordur. Onu bile beceremez böyleleri. Fazla dürüst."

"Bak sana unutmaman gereken bir şey söyleyeyim. Bir şey gerçeğe ne kadar uygunsa o kadar kusurludur. Kimse bu kadar iyi ya da mükemmel olamaz. Bu adam düzgün biri olsa bile eşinde bir problem var ve o da bunun farkında. Bekir Özütam davasında eşinin avukatı, kendi avukatı. Kaldı ki kadının zaten kendi avukatı varken ısrarla kendi avukatını istemiş. Tamam bunda bir problem yok gibi. Ama.."

Dosyanın içinden bir kağıt daha çıkardı. Bir resim, birkaç okul ismi ve sicil kaydı vardı. "Adamın avukatının kim olduğuna bak."

Baran adamın kim olduğunu biliyordu. Bunları kendisi de daha önce bulmuştu. Farklı bir şey göremediği için Karaca'ya baktı. 

"Adamın kim olduğunu biliyorum."

"Bildiğini zannediyorsun. Daha doğrusu buna ulaşamaman normal. Bak, yurt dışında okuduğu yazıyor öyle değil mi? Yüksek lisansı her şeyi orada yapmış. Fakat sonra bir anda ülkesine geri dönüyor. "

"Biliyorum. Bunda bir problem yok zaten."

"Kaçırdığın nokta şu ki Baran, adam Bekir Özütam davasına emsal bir dava yüzünden geri dönüyor. Pek harika bir kariyeri yokmuş ama oradaki son davası buymuş. Davayı kaybediyor ve usulsüzlükler yaptığı için ceza alıyor. Ondan sonra da Türkiye'ye dönüyor zaten. İki sene sonra da bu kadının davasını alıyor ve bu kez kazanıyor." 

Baran bunları atlamış olamazdı. Çok saçmaydı. 

"Herkesi defalarca araştırdım. Böyle bir şey yok. Sen nereden öğrendin?"

"Babam o kadar da sessiz sakin bir adam değildir. "

Pekala, bu yeniydi. "Babana tam olarak ne söyledin?"

"Yapma lütfen. Beni çocuk mu sanıyorsun? "

Baran ellerini kaldırarak "Tamam tamam." dedi. "Adamın avukatı daha önce böyle bir meseleden mimli yani. Tamam. Ama bunun bize bir faydası yok."

"Hayır var. Eğer İdil ölmediyse, ki raporlar bunu söylüyor, onu bu yolla kaçırmış ya da gizlemiş olabilirler. "

Baran bugün düşünemiyordu. Sebebi belli değildi üstelik. Sadece fazla umutlu olduğundan kendini yeteri kadar veremiyordu sanırım. 

"Bana kalırsa olayın bu şekilde gerçekleşmiş olması yüksek. Tabi yine de şüpheci yaklaşmaktan yanayım. Ama elleri bu kadar kirli olan insanlardan az çok beklendik şeyler. Böyle olduysa dahi beni şaşırtmaz açıkçası."

"Bu zaten şüphelendiğimiz bir şey. Ama-"

"Ben kadınla konuşacağım. Sadece konuşmadan önce kendisi ve eşi hakkında araştırma yaptım. Onunla iyi geçinmeye çalışacağım ama beni zorlarsa, daha farklı bir dilden konuşurum. Bunun için de bu tarz bilgileri öğrenmek zorundayım. "

Baran sesini çıkarmadı. Ancak memnundu. Yoluna Karaca'yla devam ediyor olmak kendini ve onun meselesini daha anlamlı kılıyordu. Onunla daha önce konuşmayı isterdi. Keşke çok daha önce sarhoş olsaydı da Karaca'yla karşılaşabilseydi.

*-*-*

Güçlü ve dayanıklı biri olarak hiçbir zaman kendini hasta gibi hissettiği olmamıştı. Bundan çok daha kötü yaralar almış, çok daha ciddi operasyonlar geçirmiş biri olarak bu bir şey sayılmazdı ancak Baran'ın onu bırakmayacağını bildiği için buradaydı. En azından bunun böyle olacağını düşünüyordu. Ancak durum tam tersiydi. Baran efendi Karaca ile odasına kapanmış, bir saattir de çıkmamıştı. Bu kadara kadar ne çalışıyorlardı merak ediyordu doğrusu. Aklı zehir gibi çalışan bir adam olarak ise şu an hiçbir şey düşünemediğinden ötürü de kendine kızgındı. 

Ama o odaya kapanan ve çıkmayı da düşünmeyen iki kişiye ise daha çok. Tanrı aşkına mesele neydi öğrenmek için deli oluyordu. Bir de Baran gitmeden önce göz kırpmamış mıydı! Ona ayrıca öfkelenmişti. Karaca'nın ise onu umursamayışı istemese de canını sıkmıştı. Hastane de gece kalmayışı da onu rahatsız etmişken şimdi böyle umursanmamak dokunmuştu doğrusu. 

Beklediği Karaca'nın değiştiğini biliyordu ama yine de içinde merhametin kaldığını da görüyordu. Vurulduğu an da ki endişesini belli etmemeye çalışsa da görmüştü, öyle ki arabada o tuhaf ve kötü an da bile gülümsemeyi başarmıştı. Yine de neden o gece hastane de kalmadığını merak ediyordu. Ondan bir beklentisi yoktu, Karaca'nın da ondan bir beklentisi olmadığını biliyordu ama bencilce düşünerek o gece hastane de kalmasını isterdi. Sanırım sorun buydu. Barış her şeyi geride bırakamıyor ve bunun sorumlusunu asla kendisi olarak görmüyordu. 

Düşüncelerinin gittiği yönü beğenmese de gerçekleri değiştiremezdi. Karaca'nın ilgisini istemişti. Hayatında ilk defa vurulduğu için memnun kalmış ve bir zamanlar hayatından çıkarttığı yaraladığı o kızın ilgisine aç hissetmişti kendisini. Bunun için ona ve kendine kızmalıydı ama başarısızdı. 

Burada tek suçlu vardı o da Barış'tı. 

Akşama kadar bu düşüncelerle boğuşurken bir yandan da o ikisinin yukarı da ne yaptığını merak ederek içi içini yedi. O dosyalarda her ne yazıyorsa nasıl olsa öğrenirdi. Ancak onu öğrenene kadar bu merak onu bitirip tüketecekti. Baran birkaç kere yanına gelerek bir şey isteyip istemediğini sormuş, ilaçlarını vererek zorla yemek yedirmişti ona. Gün içerisinde ise uyumak istemeyerek uykuya direnmişti. Karaca'nın ne zaman gideceğini bilmediğinden o gitmeden uyumak istemiyordu. Ancak canı o denli sıkılmıştı ki bir an ayaklanıp dışarı çıkmayı bile düşündü. Belli etmemeye çalışıyordu ancak kolunun onu zorlayacağı belliydi. Sinirlerinin zedelenmesi iyi olmamıştı. En kısa sürede toparlardı ancak böyle yataklara düşmek onun gibi bir adama göre değildi. Tek iyi tarafı Karaca ve Baran'ı yakın markaja alacak olmasıydı. 

"O kadarı sana yetecek mi?"

"Hava çok sıcak fazla bir şey yiyemiyorum."

Merdivenlerden inen iki kişiye baktı. İkisinin de keyfi yerinde gibiydi. Birbirlerine gülümsemelerinden anladığı kadarıyla iyi vakit geçiriyorlardı. 

Baran, onlara bakan arkadaşının yanına gitti. Arada yanına geldiği vakitlerde aldığı cevaplara eşlik eden yüz ifadesi yerli yerindeydi. Karaca'yla ne yaptıklarını merak ediyordu. Öğrenmesi uzun sürmeyecekti muhtemelen ama o vakte kadar şu halinden keyif almalıydı. 

"Senin için bir şeyler hazırlatmıştım. Karaca da bizimle yemeğe kalacak."

Karaca Barış'a baktı. Barış da ona. Ufak bir hareketle başını eğerek ona selam verdi. 

"İstersen sana yardım edeyim. "

"Olur. Birlikte yapalım, oldukça acıktım. Hem bu hasta adama da iyi bakılması lazım. Huzursuz olduğuna göre memnun edemedim onu."

Karaca tek kaşını kaldırarak gülümsedi. Baran'ın Barış'la ne gibi alıp veremediği vardı bilmiyordu ama onunla uğraşmasını komik bulmuştu.

"Mutfak solda."

"Biliyorum."

Karaca gülümseyerek mutfağa giderken Barış da Baran'a "Bir daha bana laf çarpıtacak olursan bu yaptığın son şey olur." derken ciddiydi. Ama Baran'ı etkilediği söylenemezdi. 

"Karaca'yla birazdan yemekleri hazırlarız, bu kadar gerilme."

"Seni-"

"Baran bir bakar mısın?"

İçeriden Karaca'nın sesi gelirken Baran "Geliyorum." diyerek mutfağa ilerledi. Barış'ın beyninde bir şeyler atıyor olması kuvvetle muhtemeldi. Bir de arkadaş olacaktı. Kimin tarafındaydı belli değildi. Ve bu şekilde konuşmaya devam ederse elinde kalması an meselesiydi. Yaptıkları konuşmayı sürekli kendine hatırlatarak kendini dizginlemeye çalışıyordu ama bir yere kadardı. Baran fazlasıyla şansını zorlayan bir adamdı. 

*-*-*

Baran'ın evi her zamankinden daha kalabalık ve daha sesliydi hiç şüphesiz. Baran ve Karaca salonda bulunan büyük masa da yemeklerini yiyerek sohbet ediyorlarken Barış ise oturduğu koltukta onları izliyordu. Aslında sağ kolu askıda olduğundan sol eliyle yemeğe çalışıyordu ve biraz zorlanıyordu doğrusu. Ancak onları izlerken bunun farkında bile değildi. 

Karaca ise izlendiklerinin farkındaydı. İşin aslı Barış'ın memnuniyetsiz bakışlarına alışkındı ve şimdi her zamankinin aksine bundan keyif alıyordu. Barış'ın yanında hep o huzursuz olurken şimdi onun böyle olması güzeldi. Biraz olsun onu anlardı belki. Ancak yemeğini neredeyse hiç yiyememesi onu üzüyordu. Bunu Baran'a da söylemeyi düşündü. 

"Biraz zor yiyor. İstersen yardımcı ol."

Baran, Barış'a baktı. Çorbasını epey zorlanarak içiyordu. Onu unutmamıştı ama Karaca'yla olan sohbeti iyi gelmişti doğrusu. Yerinden kalkıp Barış'ın yanına gitti. 

"Sana yardım edeyim."

"Gerek yok, sohbetine kaldığın yerden devam edebilirsin."

"İnat etme hadi, yiyemiyorsun bile. Sol elinle hiçbir şey yapamazsın sen."

"Çok iyi silah kullanırım."

Karaca'nın ifadesi donarken bunu hiçte komik bulmadığını belli edercesine kinayeli bir şekilde tebessüm etti. Baran da akabinde Barış'a ters bir bakış atarken önündeki çorba tabağını kendi kucağına aldı. 

Barış sert bir tonla "Dokunayım deme." dediği sırada ortam bir an da gerilmiş, iki adam birbirine sert bakışlar atmaya başlamıştı. Karaca bu kadar gerilecek ne var dememek için kendini zor tuttu. Baran onun yanından kalkıp kendi yemeğine geçeceği sırada ise çalan telefonu yüzünden duraksadı. Arayan asistanı Aysel'di. Kadın onu evdeyken pek rahatsız etmezdi,ettiği zamanlarda da ise gerçekten önemli bir şey olurdu. 

İlk iki dakika konuşurken ümitliydi ancak Aysel onu rahat bırakmayacaktı. Eliyle alnını sıvazlayıp onu bekleterek Karaca'ya baktı. "Biraz uzun sürecek. Çalışma odasına çıkacağım, idare edebilirsin değil mi?"

"Git hadi."

Baran salondan çıkmadan önce Barış'a da temkinli bir bakış attı. Genç kız o gittikten sonra kendi yemeğine odaklanmaya çalıştı ancak bu çok uzun sürmedi. Barış'ın zorlukla yemeğini yeme çabası o kadar sinirini bozdu ki bir an da yerinden kalkıp yanına gitti. Çorba tabağına neredeyse pek dokunulmadığı soğumasından belliydi. 

"Sıcağını getireceğim."

Başka da bir şey demeden tabağı alıp mutfağa götürdü. Sıcak çorbayı koyarken mutfaktan çıkmadan önce kısa bir soluk aldı. Barış'ın ise şaşkın fakat memnun bakışlarını görmemişti. Salona girip tabağı kucağında ki tahta tepsiye bıraktı. Koltuk her ne kadar büyük olsa da Barış da kalıplı bir adamdı ve koltuğun tamamındaydı. Yanına oturmak istemedi. Masadan bir sandalye çekip koltuğun yanına getirdi ve tepsiyi kendi kucağına aldı. Aslında bunu neden yaptığını bile bilmiyordu. Oldukça yanlış anlaşılabilecek bir hareketti ancak onun yemeğini yiyememesine dayanamamıştı. 

Ve Barış'tan da bir itiraz cümlesi gelmediğine göre bu işi en kısa sürede halledebilirdi. 

Barış ise hiçbir şey demeden onu izliyordu. Bunu yapmasını hiç beklemiyordu. Ancak hoşuna gitmediği söylenemezdi. Onun merhametini her zaman sevmişti zaten. Yalnız yanına oturmayıp sandalye çekeceğini biliyordu. O yakınlık ikisi içinde fazla olacaktı çünkü. Kendisi ise itiraz etmemesine şaşmamalıydı. Karaca'nın ilgisine aç olduğunu bugün itiraf etmişti kendine. 

Onu izlemeye koyuldu. Kırmızı rujun çıktığı ve yerini doğal bir pembeye bıraktığı dudaklara çorbanın kaşığını götürmesini ve dumanları çıkan kaşığı üflemesini izledi keyifle. İnce parmaklar kaşığı kendi ağzına uzatırken dudaklarını araladı ve çorbasını içti. İşte bu güzeldi. Sıcak çorba boğazından akıp giderken onu izlemeye devam etti. Çorbayı üflemesine ayrı, ona bunu yapmasına ayrı takılı kaldı. Belli etmese de dudaklarında ufak bir tebessüm vardı. 

Ve bir şey daha vardı ki,o da şüphesiz kadın elinin değdiği her şeyin güzelleştiğiydi. Basit bir çorbanın bile tadı o denli güzel geliyordu ki şu an içtiği en lezzetli çorba olabilirdi. 

Ancak tek sorun Karaca'nın bir kere bile doğrudan gözlerine bakmıyor oluşuydu. Bunu yapmamak için o kadar çabalıyordu ki bariz belli ediyordu kendisini. Üstelik o Barış'ın aksine gergindi. 

"Bu olduğundan farklı anlaşılmayacak."

Karaca'nın kaşları çatıldı. Gözleri doğrudan ona bakan mavi gözlerin sahibini buldu. "Anlamadım?"

"İçinde bulunduğumuz durum, olduğundan farklı anlaşılmayacak. Sadece hasta olan birine ufak bir yardımdan daha fazlası değil. Gerilmeyin."

"Ben gergin değilim. Af edersiniz."

"Neden?"

Karaca dudaklarını araladı ama bir cevap veremedi. Sahi neden diliyordu ki? Aklı yerinde değildi. Doğrudan bir cevap veremedi. Çorbasını içirdikten sonra diğer yemeği getirdi. Onu da yedirirken ona bu denli yakın olmanın verdiği gerilimden kendini alamıyordu. Bilhassa yüzüne bakmadan yemek yediriyordu ancak gözleri sürekli dudaklarına takılıyordu. Üstelik o hiç değişmeyen kokusu ise burnuna süzülüyordu ve ona bu kadar yakın olmak hiç iyi gelmiyordu. Biraz da utandığı söylenebilirdi. Bu denli yakınlıklar onun için her zaman yeni sayılırdı. 

Baran ise bu manzaraya bir miktar şaşırarak uzaktan bakıyordu şimdi. Merdivenlerin başındaydı. İşi bitmişti ancak onları yalnız bırakacaktı. Barış'la göz göze geldi. Bir şey yapmadan geri giderek odasına girdi. Barış ise bu anı bozmadığı için Baran'a sonradan teşekkür edebilirdi. Aslında etmeyecekti.

En nihayetinde yemeği bitince Karaca tepsiyi kenara aldı. Tam ayaklanmıştı ki Barış'ın elini kolunda hissetti. O elin verdiği sıcaklık tenine işlerken anında boğazı kurumuştu. Bir sene sonra bile bu adam için böylesi hisler hissetmek ne korkutucuydu.. 

Şaşkın yeşil gözler Barış'a bakarken düz bir tonda "Teşekkür ederim." dedi. Elini usulca geri çekerken uzun zaman sonra ona dokunmak içinde istemediği bir yere dokunmuş, özlem duygusu belki de ilk kez kendini hissettirmişti. 

"Önemli değil. Afiyet olsun."

Tepsiyi aldığı gibi doğrudan mutfağa gitti. Arkasından gelen Baran'ı ise görmediğinden adamın çıkardığı sesten ötürü korktu. Ancak asıl korkusu az önce içeri de olanlardı. Yapmaması gereken bir şey yapmıştı ve bu ufacık şeyin bile yarın öbür gün karşısına çıkacağını biliyordu. Bir iyilik etmişti belki de. Belki de Barış'da dediği gibi teşekkür etmişti ama bundan kısa süre sonra onu bunun için pişman edeceğini biliyordu. 

Karaca ne yaparsa yapsın huzur bulamıyordu. 

*-*-*

Yemekten sonra Karaca ve Baran tekrar çalışmak için yukarı çıktılar. Pek uzun soluklu olmasa da çalışıyorlardı ancak Karaca aklını bir türlü veremiyordu. Bunun farkında olan Baran pek üstünde durmamaya gayret gösterdi ancak işler bir nokta da sıkışınca ona bu gece için burada bitirmeleri gerektiğini söyledi. Genç kız ise hiç itiraz etmeden çantalarını alıp aşağı indi. Baran birazdan geleceğini söylemişti. 

Karaca, salonda uyuyakalan Barış'ı görünce ister istemez tebessüm etti. Bu adam her şeye rağmen onda bu etkiyi yaratıyordu işte. Böyle sessizken olabildiğince de zararsız duruyordu. Onu uzaktan izlemek hassas ruhunda başka bir yara açsa da bunları aşmak için uğraşmalıydı. Aksi halde daha çok bu şekilde üzülmeye devam edecekti. 

Bir an için yanına gitmeyi düşündü ancak bu..Bu kadar yeterdi. Ona uzaktan bakmakla yetinse iyi olurdu. Baktı da. Askıda olan koluna, rahatsız yatışına ve de yüzünde tüm hayatın yorgunluğu varmışcasına yorgun ifadesine. Nasıl bir adam olduğunu bilmeyi ne çok isterdi. Birlikte olmaya başladıkları sıradaki Barış'ı değil, öncesini merak ediyordu. O Barış tarafından terk edilmişti çünkü. Keşke onu öğrenebilseydi. 

Bu yaptıklarını haklı çıkarmazdı belki ama en azından nedenlerini anlayabilirdi. 

"İkinizi gördüm."

Baran'ın bu sessiz yaklaşmalarında bir problem vardı. Ufaktan irkildi.

"Nasıl?"

"Ona yemek yediriyordun."

"Yardımcı oldum sadece."

"Bunun yalnızca böyle olmadığına eminim. Sizi rahatsız etmemem için baktı bana. Durumundan memnundu."

"Kolunu kullanamıyor, yemeğini yedirmem hoşuna gitmiş olabilir. Bu oldukça normal."

Baran ona yapma der gibi baktı. Tekli koltuğun kenarına oturup gözlerini Karaca'ya dikti. Genç kızın aklından geçenleri tam olarak bilemese de yardımcı olacaktı. 

"Seni hala önemsiyor. Kabullenmiyorsun ama bence bu ilişki bittiği için mutsuz. Bir zamanlar sana değer verdiğini biliyorum."

Karaca mutsuzluğu yüzünden okunurken Barış'a doğru baktı.

"İki insan birbirini sevdiği halde ilişkilerini yürütemiyorsa bunun adı trajedidir. Ama burada ki asıl trajedi, benim içimde büyüttüğüm tek taraflı sevgi.. İkimizde onun beni hiçbir zaman kabullenemediğini biliyoruz Baran. "

"Bu doğru değil."

"İyi niyetli olduğunu biliyorum ancak bu kadarı kafi. Benim bir kere daha hayal kırıklığı yaşayacak gücüm yok."

Başka da bir şey deme gereği duymadı. Barış'a kısa bir bakış attıktan sonra arkasını döndü. Baran'ın onu geçirmesine izin verirken, bu sözleri işiten bir kişi daha vardı. 

Barış.. 

Gözlerini aralayıp kapıdan çıkmakta olan iki kişiyi izledi. Şu vakte kadar, Karaca ve kendisi için çok şey düşünse de onun söylediği şeyler kadar hiçbiri dokunmamıştı ona. Kabullenilmeyişini, tek taraflı sevgi olarak lanse ettiği her şeyin ne kadar yanlış olduğunu bilen tek kişi Barış'tı. 

Ancak onun da bunları söylemeye ne cesareti ne de isteği vardı. Bir kez daha olanları arkasında bırakmak zorundaydı.

***

Umarım beğenmişsinizdir canlarım benim. OYLARINIZI bekliyorum. Sorularım aşağıda. 

//Evet, Baran yeni hemşire oldu Barış ise hasta. Karaca oraya daha çok gelip gidecek.Bu bölümden hareketle neler olacak dersiniz?

//Barış inanılmaz bir şekilde düşüncelerini değiştirdi.Yani doğru düşünmeye başladı öyle değil mi, baksanıza Karaca'nın ilgisine ihtiyacı olduğunu kabullendi?

//Karaca hafife alınacak bir kız değil,güçlü irtibatları var ve zeki de biri.Doktor Yeşim'in kocasında da bir sıkıntı var.Sizce doktorla konuşması nasıl gidecek?

//Baran'ın Barış'a olan davranışları hakkında ne düşünüyorsunuz?

//Karaca'nın Barış'a yemek yedirmesi peki?Ona yardım etmesini bekliyor muydunuz? Peki Barış'ın da buna itiraz etmeyişi?

//Aralarında geçen o "bu bir şeyi değiştirmeyecek" konuşması için ne düşünüyorsunuz? 

//Karaca Barış'ı uyuyor zannetti ve Baran'la konuştu ama uyumuyordu. Barış'ın sevgisine inanmadığını ve tek taraflı aşkı olduğunu,Barış'ın onu hiç kabullenmediğini söyledi.Barış bunun doğru olmadığını bilse de ses etmeyecek gibi.Ne dersiniz?

Diğer YB PERŞEMBE GELECEK. x0x0


Continue Reading

You'll Also Like

855K 41.6K 39
Babasının iflas etmesi sonucu Elde kalan Çiftliği kurtarmak için Mardin'de yaşamaya karar veren Azra'nın, Babasının düşmanı olarak bilinen Yusuf At...
11.4K 589 39
Özge: Ne mi yaptın? Bugün elindeki ayranı üstüme döktün. Özgür: Haaa Sıçış timeee Özge: Aynen öyle canım Senin yüzünden okuldan geldiğimden beri k...
509K 23.7K 51
Aşka erişebilmek için engelleri aşmak gerekir. Adrian Joseph Byron hiç hesapta yokken kendisini Westcliff Kontu olarak buluverir. Titizliği ve disipl...
4.2K 451 63
Alınmayan bir intikamın bedeli vazgeçmekti kimileri için... Kimileri için zorlu bir parkur... Parkurdaki her bir engel aşık adamı kuvvetlendiriyordu...