DUYGUSUZ

By MaviyeTutkun

631K 17K 1.1K

Gözlerimi açtığımda siyah bir BMW X5'in önünde yatiyordum. Aklımı şöyle bir kurcalağıdımda üvey babam'dan ka... More

DUYGUSUZ
KÜÇÜK ŞEYTAN
SÜTLÜ KAHVE
KELEBEĞİN SONSUZLUĞU
FARKLI BİR HİS
SAKIN BANA AŞIK OLMA
ALLAH BELANI VERSİN
BENİM MALIMSIN
OROSPU
SEVGİLİ
HAZIR MISIN?
YOLUN SONU
SANA DOKUNMAK
EVLEN BENİMLE
BEN SANA İNANMIŞTIM
SENİ İSTİYORUM
BEKLENMEYEN HABERLER
TAMAMEN BENİM OLMANA
+ 18 (SENİ SEVİYORUM)
VE GİTTİN..!
SENİN YÜZÜNDEN
SANIRIM GİTME VAKTİ?
ŞİMDİ BEDEL ÖDEME ZAMANI
KİMDİ BU ADAM?
BU DUDAKLARI ARTIK SEN ÖPECEKSİN
GELECEK BÖLÜMDEN BİR KESİT..
ÖLÜM
KARIMI GETİR BANA ABİ
GÜVENLİ KOLLAR
SABIR VER YA RAB..
BEN SANA RUHUMU VERDİM
Bana baktığında kalbimin çarptığını hissediyorum..
TEK BİR DAMLA
SANA GİT DİYEMEM AMA KAL DEMEKTE GELMİYOR İÇİMDEN..
GELECEK BÖLÜMDEN KESİT
SENSİZ HAYATIM YALNIZCA ANLAMSIZ PARILTILI BİR DEKOR
BEN ESAS KIZIYDIM HİKAYENİN
GELECEK BÖLÜMDEN BİR KESİT
BEKLENEN KAVUŞMA
HAYAL KIRIKLIKLARI
"DİKTATÖR CESUR"
PARAMPARÇA PART 1
PARAMPARÇA PART 2
YENİ BİR HAYAT İÇİN YENİ BİR UMUT
BUGÜN SANA YİNE HASRET KALDIM
GELECEK BÖLÜMDEN ALINTI
YENİ HABERLER
BEREKET DAMLASI
YENİ HAYATA İLK ADIM
TATİL -I-
GELECEK BÖLÜMDEN BİR KESİT
SORU
TATİL -II-
SAĞLIK PROBLEMİ

TATİL -III-

3.2K 73 7
By MaviyeTutkun

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR. BEĞENMEYİ UNUTMAYIN. 

RESİMDEKİ GÖKTUĞ. ŞARKIMIZ İSE HAREKETLİ BİR HİNT ŞARKISI MUTLAKA DİNLEYİN :)

Bütün günümüzü sahilde geçirmiştik. Güneş ve Onur'un arasındaki gerginlik kalkmış herkesin yüzüne gülümsemeler yayılmıştı. İlk günden karardığımı hissediyordum. Kızımın uyuduğu her an soluğu denizde alıyorduk. O uyanınca yanına gidiyor, karnını doyuruyor beraber eğleniyorduk. Bu tatil herkese çok iyi gelmişti.

Arındığımı, yeniden huzur bulduğumu hissediyordum. Belkide şimdiye kadar yaşadığımız en sorunsuz haftalardı. Göktuğla tanıştığım andan beri devamlı bir sorunla karşılaşıyorduk. Önce Ege engeli sonra benim hastalığım, Göktuğ ile olan ayrılığımız, doğum ve benim aylarca hastanede kalmam bunlar kolay şeyler değildi. Sadece benim ve Göktuğ'un hayatını etkilememişti bu olanlar. En çok bizim için uğraşan, çabalayan, abimden ve babamdan öte gördüğüm Cesur abimde etkilenmişti.

Can borcum vardı ona. Birden iyi kide o gün üvey babamdan kaçıp o arabanın önünde bayılmışım diyorum. Yoksa bu hayatımın merkezi olan insanlarla tanışamazdım.

Kafamdan bu düşünceleri atıp gözlerimi masada kağıt oynayan dörtlüye çevirdim. Yanlarına bir tane arkadaş bulmuşlardı ve deli gibi eğleniyorlardı. Mia ise güneşte çok kalmanın cezasını çekiyordu. Başına güneş geçmişti ve yemekten sonra uyumaya gitmişti.

Ben ise erkeklerin biraz uzağında büyük salıncağa uzanmış kızımla beraber sallanıyordum. Güneş ise ağacın dibinde deli gibi bana gelinlik bakıyordu. Uyuyan kızımın saçlarını öpüp battaniyesini iyice örttüm. Uzun süredir bu pozisyondaydık. Ara ara ağrısı olup uyanan kızım şimdi deliksiz uyuyordu. Gerçi kokusu beni de uykunun kollarına çekmiyor desem yalan olurdu.

"Bana hiç yardımcı olmuyorsun yenge!" Güneş yanındaki içkiden bir yudum alıp resimlerin arasına geri döndüğünde kıkırdadım. Tamam pekte yardımcı olduğum söylenemezdi. Hala düğün olacağı gerçeğine varamamıştım. "Öncelikle dantel askılı olsun, balık model istemiyorum. Beline kadar sıkı bir model sonra kabarık etekleri olsun. Şimdi yardımcı olabildim mi küçük hanım?" Diye sorduğumda Güneş "Hıııı" diye homurdandı.

"Tamam ben birkaç model beğendim. Yarın öğlen ayrıtılı bakarız. Açıkçası içkiden biraz kafam döndü." Elindeki telefonu dergileri ve kalemi cimlerin üzerine bırakıp gözlerini kapattı. "Umudun daha az huzursuz olduğu bir gün buraları gezelim. Belki abin bize sürpriz yapar." Üç hafta buradaydık ve ben bu tatilin deli gibi tadını çıkarmak istiyordum.

"Bence yarın akşam yemeği merkezde yiyelim" Güneş ortaya güzel bir fikir atmıştı. Hem biraz yürümüş hem de kızımın biraz huysuzluğunu almış olurdum. Zaten anne sütü emmiyordu. Gelişimi gayet iyiydi, hele o tombişliği ısırasım geliyordu. Diş çıkartıyor ve aşırı derece huysuzdu.

"İyi fikir güzelim" dediğimde Güneş ayağa kalkmış yerdeki döküntülerini alıp yanıma gelmişti. Sizi biraz sallayım sonra yatmaya gideceğim. Buranın suyu beni çok yordu." Bu sözlere bir kahkaha atmıştım.

Bütün gün Onur'la yüzmüş, sörf yapmış, beraber küçük adaya gidip dalış yapmışlardı. O yorulmasaydı da ben mi yorulsaydım. "Neden güldün" gülmem hala geçmemişti. O kadar çok kendimi kaptırmıştım ki kızım bile karnımdan dolayı inip kalkıyordu üzerimde.

"Hi-hiç" diye zor konuştuğumda Güneş bir ayağını yere vurdu sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Tam bir çocuk gibiydi. O genç adamla adasında olan şeyler onu böyle yapıyordu. Kendiside farkında değildi. Kızıma kollarımı sıkıca sardım ve giden güzel kızı izlemeye başladım.

Sonra bir anda durdu. Onur da oyunu bırakmış ona bakıyordu. Bir adım attı sendeledi. Elini bir yerden tutunmak için kaldırdı ama elinin altına bir şey gelmeyince geri indirdi. Kaşlarım çatılmıştı. Sorun neydi. Bir iki dakika durup tekrar yürümeye başladı. Yüzünü göremiyordum. Bir sorun vardı. Sonra aniden cimlerin üstüne düştüğünde ağzımdan bir inilti koptu.

Bayılmıştı. Kucağımda kızım olduğu için hemen kalkamamıştım. Ama Onur'un elindeki kağıtları bırakıp sandalyeyi yere atması bir olmuştu.

"Güneş" diye bağırıp onun yanına geldiğinde hemen kucağına aldı. Ağlıyordum. Ne olmuştu. Gayet iyiydi. Kızımı sıkı sıkı tutup salıncaktan indim. Göktuğ ve Cesur abi çoktan ayaklanmış etrafa terör estiyordu. Kocam "Güneş, güzelim ne oldu sana" diye sayıklıyor Cesur abi ise deli gibi ortalıkta doktor arıyordu.

Hepimiz Güneş'in odasına geçtiğimizde Onur onu yatağa yatarmış bileklerini kontrol ediyordu.

YAZARIN AĞZINDAN

Onur'un yüreği deli gibi atıyordu. Bütün gün eğlendiği bu kız gözlerinin önünde bayılmıştı. Korkutmuştu bu sivri dilli kız onu. "Güzelim?"  Onur abisinin sesindeki endişeyi ve korkuyu hissetmişti. Yemekte gayet iyiydi. Sonra yengesine gelinlik seçmek için ayrılmışlar sabah birbirlerine kahvaltı sözü vermişlerdi.

Göktuğ'un soruları cevapsız kalıyordu. Kardeşini böyle görmek onu çok üzüyordu. Gözleri ağlayan karısına takıldığında odaya doktor ve Cesur da giriş yapmıştı.

Bir sorun olmadığını anlatmak için hemen karısının yanına gitti. Daha iyileşmemişti, sıkıca kelebeğine sarıldı ve saçlarına uzun bir öpücük kondurdu. Çok merak ediyordu kardeşine ne olduğunu ama burada sakinleştirmesi gereken  karısı vardı.

Onur doktorun baygın kızı muayene etmesine izin verdi. Birazdan ne olduğunu öğrenecekti ve söz dinlemeyen kalbine cevap bulacaktı. "Hava değişikliği ve bütün gün güneşte kalması bayılmasına neden olmuş. Endişelenecek bir şey. Birazdan kendine gelir." Doktorun söylediği sözler herkesi rahatlatmıştı.

Bu sivri dilli kız herkesi korkutmuştu. Göktuğ karısını ve kızını odalarına götürmüş ikisinide yatırmıştı. Onur ise kız uyanmadan odasına gitmiş olduğu yerde volta atıyordu. Orada kalamazdı. Kalsaydı Cesur abisine ne diyeceğini bilemiyordu.

En iyisi kız uyandıktan sonra gitmekti.

O sırada Güneş kendine gelmiş etrafına ve ne olup bittiğine bakıyordu.  Başı acayip dönüyordu "Abii" abisine seslendiğinde Cesur hemen kardeşinin elini tuttu. "Küçüğüm, iyi misin?"

"Bana ne oldu abi" Cesur kardeşine kızmak istiyordu. Çocuk gibisin, kendini korumayı bilmiyorsun demek istedi. Ama şimdi kardeşi iyi değildi. "Bütün gün güneş altında durmanın cezasını çekiyorsun. Bayıldın. Onur seni buraya taşıdı. Biraz kendine dikkat edemez misin? Narin olduğunu ikimizde biliyoruz!" Güneş hemen dudaklarını büzdü. Demek bayılmıştı. Kimseyi böyle telaşlandırmak istemezdi. "Özür dilerim abi, lütfen bana kızma" Abisine sarılmak istedi ama hareket ettiği an başına bir kaya parçası düşmüş gibi yerinde kala kaldı. "Aah" Cesur kardeşinin istediğine gülmüştü. Bu kız akıllanmazdı. Eğilip kardeşini güvenli kollar arasına aldı. "Şimdi uyuyorsun. Dinleniyorsun ve yarında güneşin altında bu kadar çok kalmıyorsun. Sana karışmak istemiyorum ama sen ısrarla kendine dikkat etmiyorsun." Güneş hemen kafasını salladı. Abisi onu yatağa yatırdı. Başucundaki lambayı açıp ışıkları kapattı.

Başı dönüyordu ve abisinin dediği gibi dinlenmesi gerekiyordu. Bütün gün Onur ile denizdeydi ve çok eğlenmişti. Güneşin çarpacağını düşünememişti. 

Onur valizini boşaltmış kıyafetlerini güzelce yerleştirmişti. Kafasını biraz meşgul etmek istiyordu. Uyumadan önce Güneş'i kontrol etmeye gidecekti. İyi olduğunu görmeye ihtiyacı vardı hala gözlerinin önünden bayıldığı görüntüler gitmiyordu. Kalbinin sıkıştığını hissediyor, kızın kötü olma ihtimali onu deli ediyordu. Neden böyle oluyordu. Daha gündüz arkadaş olmak için birbirlerini tanıma sözü almamışlar mıydı? Peki kalbi neden kendisine ihanet ediyordu.

Telefonunu da alıp odadan çıktı. Bir kadeh içkiye ihtiyacı vardı. Doğruca otelin bar bölümüne gitti. Kendine güzel bir viski ısmarladı. Abisini aramak istedi ama saat oldukça geçti. Üç tane dünyaya yetecek kadar abisi vardı. Her gün haline şükrediyordu. Böyle insanları tanıdığı için, onların kalplerini gördüğü için. Her şeyini bu üç insana borçluydu. Annesini ve babasını hiçbir zaman aratmamışlardı. Şimdi geçmişe gitmek istemiyordu. Biran önce şu sivri dilli kızı görmeye ihtiyacı vardı. 

Otelin etrafında dolandı ve kızın kaldığı odanın önüne geldiğinde içeriyi kontrol etti. Cesur abisi içeride olabilirdi. Küçük balkonun demirlerine tırmandı ve içine girdi. Sahile çıkan kapı açıktı. Başını yavaşça içeriye soktuğunda genç kızı yatakta uyurken gördü. Başucundaki lambalar açıktı. Hemen içeriye girdi ve kızın başının önüne eğilip onu izledi. Huzursuz gözüküyordu. Onu bu kadar yormamalıydı. Ama bütün gün oldukça eğlenmişlerdi ve onu tanıma fırsatı yakalamıştı. 

Eli hemen kızın yüzüne gitti. Dokunup dokunmamak arasında kararsız kaldı. İyi olduğunu hissetmek istiyordu. Yavaşça kıza dokunduğunda çarpıldığını hissetti. Bu kızı iki kere öpmüştü. Birinde sarhoş olmasına rağmen çok net hatırlıyordu. Şimdi de deli gibi öpmek istiyordu. Ayaklandı elini kızın yüzünden çekti eğilip kızarık yanağına küçücük bir öpücük kondurdu. "Biran önce iyileşmen için" sanki kız söylediğini duyacaktı.

Kızın kokusunu almaya izin vermeden kendini geri çekti. Daha fazla tehlikeli alanda duramazdı, odasına gidip uyumalıydı. Lambanın yanında titreyen telefona gözleri kaydı birisi arıyordu. İzni olmadan telefonu eline aldı. Ama ekranda kocaman -EGE'M- yazısını görünce elinde ateş tutuyormuş gibi bıraktı telefonu. Bu kızın sevdiği biri mi vardı?

Yatağa düşen telefona bakmadan odadan çıktı. Elleri titriyordu. Kızın sevgilisi vardı ve bu kızı iki kere öpmüştü. Ona özel bir hediye yaptırmıştı. Bilseydi.. Ah bilseydi. Bu kızdan uzak duracağı yerde daha da yakınlaşmışlardı. Elindeki içkiyi bir dikişte içti. Artık emindi bu kızdan uzak duracaktı.

***

Esila sabah gözlerini kızının sesiyle açtı. Gülümsedi. Kızı elini annesine uzatıyor, yanağına değince de kıkırdıyordu. "Günaydın Umudum" kızının boynunu uzun uzun öptü. Baldı, börekti kızı. Odaya gözlerini çevirdiğinde kocasını göremedi. "Annecim baban nerede?" Umut annesinin sesine agulayarak cevap veriyordu. Sabah sabah keyfi yerindeydi. Esila ise yataktan kalktı. Kızının altını ve üstünü değiştirip sıra kendisinin hazırlanmasına gelince umudunu yere oyun alanına bıraktı. Dolaptan bikisini çıkartıp giydi. Üzerine pareosunu da alıp saçlarını yukarıdan gelişi güzel bir topuz yaptı. Karnı gurulduyordu acıkmıştı. Kim bilir saat kaçtı. Güneş'i de çok merak ediyordu. Odanın havalanması için sahile bakan balkon kapısını açıp içeriye hava girmesini sağladı. Şimdi kızıyla oynayabilirdi.

Esila 15 dakikadır kızıyla ilgileniyordu. Karınları çok acıkmıştı ve duygusuz kocası ortalıkta yoktu. "Annecim, baban daha gelmedi. O zaman biz karnımızı doyurmaya gidelim." Kızını ana kucağına koyup odadan çıktı. Karnı açtı. Yemek yenilen alana gittiğinde kocası ve kendisinden hariç herkes gelmişti. Koca bir "Günaydın" deyip  yerine geçti. Sonra kızının mamasını hazırlamayı unuttuğu aklına gelince kalkmaya çalıştı. Ama omzuna değen ele bakınca kocasının geldiğini anladı ve geri oturdu. Hemen kaşlarını çattı "Neredeydin" dedi.

Göktuğ ise karısının alnına bir öpücük kondurup kızını da öptü. Elinde tuttuğu biberonu salladı. "Kızımıza mama hazırlamaya gittim" deyip karısının yanına oturdu. Önceliği bu iki meleği beslemekti. İyi olduklarına emin olduktan sonra kendini düşünecekti. 

"Çok düşünceli bir baba ve kocasın" Mia bu sözlerde çok haklıydı. Bu adam günden güne değişiyordu ve sevdiği adamla ağzı açık onun değişimini izliyordu. Hemen Cesur'a döndü ve "Haksız mıyım?" dedi. Cesur'dan bir "Haklısın hayatım" cevabı alınca keyfi yerine geldi. Mia dün gece olanları bilmiyordu. Cesur anlatmayı unutmuştu. "Benden başka uğraşacak işiniz yok mu sizin" Göktuğ'un sitemi herkesi güldürmüştü. Bal gibi biliyorlardı bu adamın gözü eşi ve kızından başka kimseyi görmediğini.

"Kızma abilerin bir tanesi, seninle uğraşıyorlar" Göktuğ kız kardeşinin lafına kafa sallayıp kızına döndü. Biberonu minik kızının ağzına götürdüğünde Umut meme niyetine hemen biberona sarıldı. Esila kızının bu haline gülüp biberonu eşinin elinden aldı. Erken kalkmış olmalıydı. Kocasının karnını doyurmasını istiyordu. Ama Göktuğ, kendini doyurmak yerine karısının tabağını doldurmakla uğraşıyordu. Çeşit çeşit peynir koydu. Ekmeklere reçel ve çikolata sürdü. Esila bu adamın vazgeçmeyeceğini adı gibi biliyordu ve bir şey demeden gözlerini Güneş'e çevirdi.

"Nasıl oldun güzelim, korkuttun beni dün gece" Güneş hemen sorun yok deyip yengesini rahatlattı. Ama diğer bir yengesini telaşlandırdığından da haberi yoktu. Mia hemen kaşlarını çattı "Neler oluyor" diye sitemle sordu. "Sorun yok hayatım, senin gibi Güneş'in de başına güneş geçmiş." Mia hemen rahatladı. Bu narin kıza bir şey oldu diye çok korkmuştu.

"Bugün tekne gezintisi yapalım mı? Otel sahibinden adanın diğer ucunda çok güzel bir koy olduğu bilgisi aldım. Herkes "Evet" dediklerinde kahvaltılarına geri döndüler.

Bu tatil gittikçe değişik bir hal alıyordu. Herkes kahvaltısını yapmış odalarına dağılmıştı. Ama biri tarafından sorun vardı. Güneş kalktığından beri telefonu bulamıyordu. Aramayı bırakıp çantasını hazırlamaya başladı. Kim bilir nerede unutmuştu telefonunu. Eğer bulup arayan kişiyi görseydi tatili burnundan gelirdi. 

Bugün Onur ile konuşamamışlardı. Kim bilir bayıldığı için nasılda telaşlandırmıştı adamı. Ama iyiydi. Sabah oda görmüştü iyi olduğunu. Saçlarını topladı ve hazırladığı çantasını eline aldı. Bu sırada Esila odada koşuşturmakla meşguldü. Bu huysuz kızına çanta hazırlayacaktı. Bol bol bez koydu, zıbın koydu. Mamasını da koydu. Eksik bir şey var mı diye de kontrol etti. Bu minik kız onundu ve her şeyiyle ilgilenmek istiyordu. "Şapkasını takmayı unutma" arada da kocasına laf yetiştirmeyi unutmuyordu. "Bi sakin olur musun kelebeğim. Hadi sende üstüne bir şeyler al, oraya gidince giyersin pareonu" Kıskanmıyor değildi bu kadını. Hele dün o dakikalardan sonra karısının bikiniyle gezmesi onu çıldırtmıştı. Belli etmeden arada böyle karışıyordu. Zaten kendini de dizginleyemiyordu. Kızının şapkasını da takıp kucağına aldı. Bugün minik bebeklerini de suya sokacaktı. 

Umudumuz :D

Hazır olan karısının elinden çantayı alıp omzuna attı. Kolları arasında iki melekle otelin lobisine geldiğinde herkes kıskanarak bu üçlüye bakıyordu. Göktuğ ise yanından geçen erkekleri görünce karısını sıkı sıkı sarıyordu. Sanki elinden alacaklardı karısını ama yine de sahiplenmeden geri kalamıyordu.

Herkes toplanmış, tekneye binmiş o meşhur koya giriş yapmışlardı. Bu süreç içinde Onur, Güneş ile konuşmamış yüzüne bile bakmamıştı. Güneş ne olduğunu çözemiyordu. Acaba dün bayılınca abileri bir şey mi demişti. Ne olduğunu anlayamıyordu. Fırsatını bulduğunda gidip soracaktı ne olduğunu. Dün iyilerken neden birden bu işin tersine döndüğünü çok merak ediyordu. Herkes sahile indiğinde Güneş de inmişti. Göktuğ kızının ayaklarını suya sokuyor bir yandan da konuşuyordu. Mia ve Esila ise güneşleniyordu. Gözleri Onur'u arayıp bulduğunda Cesur abisiyle açıldığını görmüştü. Demek bu adam bütün gün kendisinden kaçacaktı. 

Aklına gelen planla sinsice güldü. Üstündeki elbiseyi çıkartıp abisiyle yeğeninin olduğu yere gitti. Kumun üzerine oturup bacaklarını bağdaş kurdu. "Abi ver biraz ben ilgileneyim. Sende diğerleriyle açıl." Göktuğ tamam deyip kızını kardeşine emanet ettiğinde Güneş minik kızı kolları arasına aldı. Onun için kumu kazıp minik kızla oyun oynamaya başladı. Ara ara yengelerinin dalga geçmesine izin veriyor, onlara cevap vermiyor sinirlendiklerini görünce gülüyordu.

Aradan geçen 2 saatin sonunda erkekler dönmüştü. Esila kızını uyutmuş suya girmişti. Güneş ise çok güneşte durmuyordu. Ama geldiğinden beri suya girmemişti. Planını gerçekleştirmek için tam zamanıydı. Abileri yengeleriyle yemek hazırlamaya gitmiş. Onu ise paletleri kayalıklara koyuyordu. Yavaş yavaş suya girdi. Su o kadar çok berraktı ki biraz daha açılmak zorunda kaldı. Kayalıkların o tarafa doğru yüzdü. Ara ara kıyıya bakıyor ama Onur'un onu izlemediğini görünce sinir oluyordu. Birden "Aahhhhh" diye bağırdı. O sırada da yavaşça ayağını kayaya vurdu. Acı çekmeliydi ve rol yaptığını kimseye belli etmemeliydi. Gözleri kapalı bağırırken arada sol gözünü açıyor gelen var mı diye kontrol ediyordu. Tahmin ettiği gibi Onur ona doğru hızlıca yüzüyordu. Timsah gözyaşlarını saldı. Birazdan bu adamın neyi olduğunu öğrenecekti.

Onur yanına gelip bir anda yüzünü kavradığında "Ne oldu, neyin var?" diye soru yöneltti. Acı çeker bir sesle "Sanırım parmağımı yengeç ısırdı. Çok acıyor, aahhh" diye bağırdı. Onur hemen onu suda çıkarmış kayaların üstüne oturtmuştu. Çok korkmuştu ve bunu Güneş farketmişti. Bir an pişman oldu, bu adamı korkutmak istemezdi. "Hangi ayağın"

"Söylesene lanet olasıca hangi ayağın" Onur bir yandan bağırıyor bir yandan kızın ayaklarını kontrol ediyordu. Güneş bu sefer gerçekten ağlamaya başladı.  Ne yapmıştı böyle.

"Neden benimle konuşmuyorsun. Ne oldu?" diye sordu adam çarpılmışcasına kızın ayaklarını suya bıraktı. "Se-sen" bu kızın oyun yapmış olacağı aklının ucundan geçmezdi. Nasılda endişelenmiş, nasıl korkmuştu. Parmağını kıza doğrultup titrettiğinde "Bana oyun mu oynadın" diye bağırdı.

Güneş'in ağlaması hıçkırıklara dönüşünce "Soruma cevap ver" diye bağırdı. Adam onu kollarından sarsıyor hala kızın yaptığı planı idrak etmeye çalışıyordu. "Bir şey oldu sandım, sana bir şey oldu sandım lanet olasıca" ikisi de birbirine bağırıyordu. Onur'un sesi titriyordu ve Güneş bu sesi duydukça daha da içleniyordu.

"Cevap ver" diye zar zor konuştu. "C-cevap ver Onur, niye benden kaçıyorsun." Onur kızın kollarını bıraktı ve bir adım geri çekildi. Aklına gelen görüntüler delirmesini tetikliyordu. "Sevgilin var lanet olasıca. Neden bunu bana söylemedin. NEDEN!" Güneş duydukları şeylerle kulakları uğuldamaya başlamıştı. Ne diyordu bu adam ne sevgilisinden bahsediyordu. 

"Ne diyorsun sen" diye sorduğunda Onur tekrar kollarını sıkmaya başlamıştı. "Dün gece seni merak edip odana geldiğimde bil bakalım neyle karşılaştım. O-O adam seni aradı. Bana neden söylemedin. Lanet olsun." ellerini kızdan çekti ve kendi saçlarından geçirdi.

Kızın cevap bile vermesini beklemeden yüzmeye başladı. Bu kıza daha fazla tahammül edemezdi. Güneş'in ağzından bir hıçkırık kaçtı. Gözlerini yüzen adama çevirdiğinde teknede onları izleyenleri de gördü. Ellerini yüzüne kapadı ağlayabildiği kadar ağladı. Adam, beni sevgilim yok sen neyden bahsediyorsun demesine bile izin vermeden gitmişti. Kim aradı beni diye soramamıştı. Şimdi anlıyordu işte, telefonunu neden bulamadığını. Bu adam kendisini yanlış anlamıştı. Ve konuşmasına bile izin vermemişti. 

Suya indi. Ellerini suya çarpıp lanet okudu. 


Continue Reading

You'll Also Like

66.9K 4.2K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
DİLVAN By Helin

General Fiction

3.9M 190K 57
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
818K 46.6K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
3.1M 156K 66
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...