Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.7K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
26. Bölüm: Sen Benimsin
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
36. Bölüm: Tekne Macerası
37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette

365 88 533
By Xx_AsInA_xX

Eveet bölümümüze hoşgeldiniiiz. Canımsular siz beni niye takip etmiyonuz ya ayıp ayıp (trip atıyorum şu an biraz takıverin lütfen wldpöwpdlw) Neyse iyi okumalaaar^^ (Bu arada beni takip etmeyenler inşallah tam sahurda su içecekken ezan okur da susuz kalırsınız inşallah amin! Evet sevgiler saygılar konuşmam bu kadardı wlsğwldşwğd veee yorum sınırı 6k)

•••

Çalan alarmın sesi ile gözlerim yavaş yavaş açılırken yatağın hareket etmesi ile kaşlarımı çattım. Gözlerim kısık etrafa baktığımda Berke'nin alarmı kapatmaya çalıştığını fark etmiştim. Berke alarma elinin tersi ile vurunca alarm yere düşüp durmuştu. Gözlerimi elimle ovalarken konuşmaya başladım. "Sen alarm mı kurmaya başladın?"

Berke normalde alarm kurmazdı. Gülümseyip bana döndü ve saçlarımı okşayıp bana tekrar sarıldıktan sonra konuşmaya başladı. "Ben kurmadım Mete'nin alarmı bu. Burada ne işi var ya?"

Güldüm ve ben de ona sarıldım. "Saat kaç?"

"Sekiz."

Gözlerimi kapattım. Çalan alarmı saymazsak güzel, huzurlu bir gündü. Mutluydum mesela. Ben uyumaya çalışmaya devam ederken Berke burnumun ucunu öptüğünde güldüm ve gözlerimi açtım. Berke'nin bana bakarak gülümsediğimi fark ettiğimde kollarının arasından çıkıp yatakta doğruldum. "Hadi kalk şirkete gideceğiz bugün."

Berke de yatakta doğrulduğunda ben esneyip ayağa kalkmıştım. Berke dayanamayıp yatağa tekrar uzandığında kapıya doğru gidip konuşmaya başladım. "Hadi kalk kalk uyuma."

Berke nefesini sesli bir şekilde dışarı verip tekrar yatakta oturur pozisyona geçtiğinde gülüp yanına gittim ve yanağına hızlı bir öpücük kondurup koşarak odadan çıktım. Merdivenleri inip mutfağa vardığımda yemek olmadığını hatırlamıştım. En kısa sürede alışveriş yapmamız gerekiyordu.

Ben saçımı karıştırıp ne yapacağımızı düşünürken Berke arkadan gelip sarıldığında gülümsedim ve Berke konuşmaya başladı.

"En iyisi şimdilik dışarda yiyelim, sonra alışveriş yaparız."

Başımı sağa sola salladım ve Berke'nin kollarının arasından çıkıp Berke'ye döndüm. "Bence ilk şirkete gidelim, işleri halledelim biraz, ondan sonra yeriz yemek."

"Tamam, öyle olsun."

"O zaman ben hazırlanıyorum."

"Tamam ben de Mete'yi arayayım o sırada."

Kaşlarımı kaldırdım. "Mete'yi neden arıyorsun?"

"Bizi uyandırdı o da uyansın."

Sesli bir şekilde güldüm. "Ya bırak uyusun bir şey olmaz iyi oldu uyandığımız zaten geç kaldık şirkete."

Berke başını sağa sola salladı. "Hayır uyandıracağım."

Başımı sağa sola sallayıp güldükten sonra merdivenleri çıkıp giyinmek için odaya çıktım. Burada elbisem olmadığını hatırlayınca yüzüm düşmüştü. Defne'nin kıyafetlerinden giyecektim yine. Kıyafetlere biraz göz gezdirdim ve aralarından bir taneyi seçip başka seçeneğim olmadığını bildiğim için üzerime geçirdim.

Defne bunların içinde nasıl rahat edebiliyordu, anlamıyordum. Hiç etek giymeyen biri değildim ama, pantolonu eteğe tercih ederdim. Çünkü daha rahattı. Evet bu kıyafet çok şıktı ama rahat mıydı... Evet aslında rahat ama yine de pantolonu tercih ederim. Saçıma düzgün bir şekil verdikten sonra odadan çıkıyordum ki Berke odaya girdi. Beni baştan aşağı süzdükten sonra kaşlarını kaldırdı. "Altı yok mu bunun?"

Güldüm. "Yok?"

Berke kaşlarını kaldırdı. "Bu kadar mı tamamı?"

"Evet Berke bu kadar. Hadi sen de hazırlan geç kalıyoruz."

Berke güldü ve dolabına doğru giderken devam etti. "Yakışmış."

Kaşlarımı kaldırdım. Berke normalde olsa başka elbise getirip 'bunu giy' falan derdi. Şimdi ise yakıştığını söylüyordu. Şaşırtıcı.

Ben kendi kendime Berke'nin tepkisini düşünürken Berke tekrar konuşunca ona döndüm. "Ama bence bu daha çok yakışır." deyip Defne'nin uzun etekli kıyafetlerinden birini gösterdiğinde gözlerimi devirdim. Berke aynı Berke'ydi. Sıfır değişim. Gözlerimi devirdim. "Berke hadi hazırlan bunu seçtim konu kapandı. Gayet güzel bu. Hadi hadi."

Berke sırıtıp tişörtünü hızlı bir hamleyle çıkardığında kapıya döndüm. "Ben aşağıda bekliyorum."

Odadan çıkıp hızlıca merdivenlerden indikten sonra koltuğa oturduğumda telefonum çalmıştı. Arayan Nisa'ydı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Alo Duru Hanım, günaydın."

"Günaydın Nisa."

"Geliyorsunuz değil mi şirkete?"

"Evet yarım saate kadar varmış olurum. Yine tam zamanında aradın."

"Bugüne herhangi bir toplantı koymadım şirketin genel durmuna bakmak istersiniz diye."

Gülümsedim. "İyi yapmışsın. Bugün öyle yapmayı planlıyordum zaten."

"Peki o zaman, benden bir isteğiniz var mı?"

Bir süre düşünüp devam ettim. "Aslında var ama şirkete gidince hallederiz."

"Peki şirkette görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Ben telefonu kapatırken Berke hâlâ gelmemişti. Ayağa kalkıp seslendim. "Berke hadi!"

Berke'den ses gelmediğinde merdivenlere yöneldim. Berke'nin odasına vardığımda kapıyı tıklatıp içeri girdim. Berke'nin takım elbisesini giymiş saçını düzelttiğini fark ettiğimde yanına gittim ve yatağa oturdum. Berke saçını tararken ben onu izliyordum. Bir süre sonra aklıma gelen şeyle soran gözlerle konuşmaya başladım. "Annenler nerede?"

Berke tarağı kenara bıraktıktan sonra parfümlerine göz gezdirdi. "Uyuyorlar, evdeler."

"Ne zaman geldiler?"

"Anahtarları vardı zaten gece uyandığımda gelmiş uyumuşlardı çoktan."

Başımı aşağı yukarı salladım. Berke parfümlerinden birini eline aldığında ayağa kalkıp yanına gittim. Tam sıkacakken parfümü elinden alıp kokladım. Güzel bir kokusu vardı. Parfümü eline geri bırakıp gülümsedim. "Güzel."

Berke parfümü kendine sıkarak beni izlerken kapı çaldığında kaşlarımı çattım. "Ben bakarım."

Kimdi acaba gelen, merak etmiştim. Bu saatte kim olabilirdi ki? Merdivenleri indim ve kapıyı açtım. Kapıda benden küçük, on yedi yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir kız gördüğümde kaşlarımı kaldırdım. O da beni görünce şaşırmış gibiydi. Gülümseyerek konuşmaya başladı. "Iı merhaba, sen Duru olmalısın?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Evet? Sen kimsin?"

Kız elini uzattı. "Ben Öykü."

Kızın eline bir süre bakıp, ardından tuttum. Tam soru soracakken arkadan Berke'nin sesini duymamla duraksadım. "Öykü? Nerdeydin sen?"

Berke'ye döndüm. "Tanıyor musun?"

Berke başını aşağı yukarı salladı. "Evet."

Öykü tekrar konuştuğunda ona döndük. "Barıştığınızı bilmiyordum, ay çok sevindim."

Ben güldüğümde Berke devam etti. "Evlendik."

Öykü aniden öksürmeye başladığında kaşlarımı kaldırdım. Telekinezi ile hızlıca su getirip Öykü'ye verdiğimde Öykü suyu içip şaşkınca bize döndü. "Ne? Sizin valla ayarınız yok. Ya tam küsüyorsunuz ya tam barışıyorsunuz bu ne hız? Peşinizden kovalayan mı vardı Allah aşkına bari beni düğüne çağırsaydınız uğraştım o kadar."

Gülümsedim. Uğraştım o kadar derken ne demek istemişti? Soran gözlerle Öykü'ye döndüm. "Uğraştın mı? Ne yaptın? He bir de evet peşimizden kovalayan vardı."

Öykü gülümsedi. "Black'in öldüğünü ben haber verdim. Azıcık vesile oldum barışmanıza yani."

Berke'ye döndüm. "Barıştığımız gün öldü, değil mi?"

Berke başını aşağı yukarı salladı. "Evet. O günden sonra da göremedik Öykü'yü. Nereye gittin?"

"İşlerim vardı. Neyse siz bir yere mi gidiyordunuz?"

Berke başını aşağı yukarı salladı. "Şirkete gidiyoruz."

"Tamam ben de arkadaşlarımla buluşacağım, bir ara gelir yengeciğimle güzelce bir tanışırız."

Yenge lafı garip gelmişti. Öykü yanımızdan uzaklaşıp kapının önündeki yeni fark ettiğim motoruna bindikten sonra kaskı takıp evden uzaklaştı. Soran gözlerle Berke'ye döndüm. "O kim?"

Berke içeriden telekinezi ile anahtarları alırken konuşmaya başladı. "Anlatırım sonra, gidelim hadi."

İçeriden telekinezi ile çantamı da aldıktan sonra Berke'nin arabasına bindik. Berke arabayı sürmeye başladığında telefonum çalmış ve arkadaki çantamdan telefonumu hareket gücüm ile almıştım. Arayanın Rüzgar olduğunu görünce kaşlarımı kaldırdım. Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde Berke bana bakıyordu.

"Alo?"

"Alo, Duru. Nerdesin?"

"Şirkete gidiyorum, neden?"

"Konuşmamız lazım."

"Neden?"

"Bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor."

"Hangi konu?"

"Of çok soru soruyorsun atom karınca."

Kaşlarımı kaldırdım. "Atom karınca mı? Ayrıca eğer bizi ayrımaya falan çalışacaksanız hiiiç boşuna-" derken Rüzgar sözümü kesti.

"Hayır başka bir konu var sen ve Arda ile konuşmam gereken. Önemli."

"Anahtarlarla mı ilgili?"

"Hayır Duru, geldiğimde konuşuruz Arda yanınızda mı?"

"Hayır?"

"Tamam onu çağırırım ben, orada görüşürüz."

"Tamam."

Rüzgar ile vedalaşıp telefonu kapattığımda Berke bana döndü. "Kimdi?"

"Rüzgar."

Berke kaşlarını kaldırdı. "Ne diyor?"

"Ben ve Arda ile konuşmak istiyormuş. Ne hakkında olduğunu bilmiyorum."

"Derya Hanım aradı mı hiç?"

Başımı sağa sola salladım. "Hayır, seni?"

"Hayır."

Başımı aşağı yukarı sallayıp gülümseyerek camdan dışarıyı izlemeye başladım. Şirkete vardığımızı görünce kaşlarımı kaldırdım. "Aa ne çabuk geldik."

Berke gülüp arabayı park ettikten sonra devam etti. "Keşke daha uzak bir yerden ev alsaymışım."

Gülümseyip arabadan indim. "Neden?"

Berke de arabadan indi ve yanıma geldi. "Çünkü şimdi ayrılmamız gerekecek."

Güldüm. "İşleri biraz halledelim, kahvaltıya gideriz."

Berke gülümsedi. "Olur."

Berke tam bana sarılıyordu ki, yanımıza gelen onlarca magazinci ile şoka uğramıştık. Bazıları mikrofonu doğrulturken bazıları kamerayı tutuyordu ve hep bir ağızdan konuşuyorlardı.

"Berke Bey evlendiğiniz doğru mu?"

"Neden gizlice evlendiniz?"

"Birbirinizi nereden tanıyorsunuz?"

"Duru Hanım bebek kim?"

"Ne zaman tanıştınız?"

Kameralar hepsi birden yere doğrultulduğunda Berke dudağımın kenarına bir öpücük kondurup şirketine doğru ilerlemeye başlamıştı. Telekinezi ile kameraların görmesini engellemişti. Gülümsedim ve ben de kendi şirketime doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Şirketin kapısının önündeki güvenlikçilere döndüm. "İçeri almayın sakın."

Ben şirkete girip asansöre yönelirken magazinciler arkada kalmıştı. Magazincilerin geleceğini nasıl unuturduk ya? Bunu hesap etmemiz gerekirdi.

Asansörle şirketimin bulunduğu kata vardığımda asansörün önünde, asansörün gelmesini bekleyen Tekin'i görünce hafif gülümsedim. "Günaydın Tekin."

"Aa günaydın Duru Hanım. Hayırlı olsun duyduk çok sevindik. En çok da Leyla'nın bunu bilmemesine sevindim. Her şeyi önceden biliyor dedikodu küpü mübarek. Ama ben ondan önce öğrendim. Mutluyum. Siz nasılsınız?"

Tekin ilk defa bu kadar hızlı ve rahat konulmuştu benimle. Kaşlarımı kaldırdım. "İyiyim Tekin sağol. Bundan sonra bir şey olursa ilk sana söyleyeceğim bu kadar mutlu olacaksan. Leyla'ya da ilk sen söyle hatta."

"Ay valla mı? Çok iyi olur gerçekten sağolun Duru Hanım."

Gülüp Tekin'in yanından uzaklaşırken bana doğru gelen Nisa'yı fark edip gülümsedim. Nisa yanıma gelip her zamanki modunda konuşmaya başladı.

"Hoşgeldiniz Duru Hanım. Bugün Metin Beyler toplantı talep etti. Israrcı davrandılar size sormak istedim. Ayarlayalım mı?"

Odama doğru ilerlerken devam ettim. "Hangi saatlerde boşumuz var?"

"Şimdiki işleri halletmek iki veya üç saat alır. On bir ile on altı arası boş zaman var."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam o zaman, saat on dörde toplantı alalım."

"Peki."

Odama girmeden şirkettekiler evlilik hakkındaki iyi dileklerini iletmiş ve tek tek teşekkür etmiştim. Odama geçecekken Savaş'ın sesi ile duraksadım. "Duru?"

"Savaş?"

Savaş odasına doğru giderken kapısının önünde durdu ve odasını işaret ederek konuşmaya başladı. "Odama gelsene, bekliyorum."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam geliyorum birazdan geç sen."

Savaş odasına geçtiğinde ben de odama geçmiş ve çantamı kenara bırakmıştım. Masamın üstüne bırakılan çizimlere baktım. Güzel değillerdi. Kaşlarımı çattım. Bizimkiler böyle çizmezlerdi ki? Topuğu böyle yapmazlardı; çizikler daha bir net, kendinden emin çizilirdi. Bunlar öyle değildi.

Çizimleri tekrar masama bırakıp odamdan çıktım ve Savaş'ın odasına girdim. Savaş sandalyesinde oturuyordu. Benim geldiğimi gördüğünde koltukları işaret etti. "Gel gel."

İşaret ettiği yere oturduğumda Savaş devam etti. "Bir şey var sanki şirkette ya. Bilmiyorum bir düşüş var gibi."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Çizimleri gördüm az önce, ortalamanın altındaydı. Tedirgin çizilmişlerdi."

Savaş başını aşağı yukarı salladı. "Tekin hariç hepsinin morali düşük. Aklımda bir fikir var."

Gülümsedim. "Neymiş?"

"Bir kaç günlüğüne moral motivasyon kampına çıkalım. Bir otel ayarlarız, aktiviteler falan. Şirketten uzak bir kaç gün. Hem böylece şirkettekileri de daha iyi tanımış olurum, moraller de eskiye döner tam gaz devam. Döndüğümüzde de bir zahmet balayına çıkın yani."

Başımı sağa sola salladım. "İşler çok birikti gidemeyiz yani gerek yok şu an."

Savaş alt dudağını uzattı. "Ama kamp olursa da ayrı kalırsınız daha yeni evlisiniz o da olmaz ne yapacağız?"

Omuz silktim. "Bilmiyorum ama gerçekten bir moral düşüklüğü var."

Savaş başını aşağı yukarı salladı. "O zaman şöyle yapalım? Berke ve Ufuk Bey'in şirketi ile ortak bir gezi olsun. Ufuk Bey ile yaptığım son görüşmede şirketindekiler pek iyi değildi. Sıcak bakarlar bence. Sence?"

Gülümsedim. "Olur bence."

Savaş gülümsedi. "E tamam o zaman haber verelim. Yarın mı gidelim ne zaman gidelim?"

Bir süre düşündüm ve alt dudağımı uzatarak ayağa kalktım. "Şirkettekilere haber verelim birlikte karar veririz."

Savaş ayağa kalktı. "Olur. Gidelim."

Savaş ile birlikte odasından çıktıktan sonra ellerimi birbirine vurarak konuşmaya başladım. "Eveet herkes bir toplansın. Toplan toplan toplan."

Herkes işini bırakıp etrafımızda toplandıklarında konuşmaya devam ettim.

"Bir kaç gün yoktum, geldiğimde dağılmış buluyorum sizi. Kendimize gelmemiz lazım. Güzel bir defile geçirdik bizimle iş yapmak isteyenlerin sayısı katlanarak artıyor ama bizim motivemiz yok anlaşılan. Şimdi şöyle yapıyoruz ekip. Moral motivasyon için bir geziye çıkıyoruz. Kamp, otel falan artık neresini istersiniz. Ne zaman gidelim?"

Herkes birden mutlu mutlu birbirlerine baktığında Nisa konuşmaya başladı. "Yarın toplantı yok. Sonraki günlerde var olan toplantılar ertelenebilir toplantılar. Yarın uygundur."

Diğerlerine baktığımızda hepsinin hem fikir olduğunu fark ettim. Murat yere oturup bizi dinlemeye yerde oturarak devam ettiğimde normalmiş gibi farz edip Savaş'a döndüm. Savaş başını aşağı yukarı salladı. "O zaman ben harika bir yer biliyorum. Aktiviteler de ayarlarız. Yarın saat dokuzda herkes hazır olsun bir araba tutar gideriz hep birlikte. Tamam? Livest Mimarlık şirketi ile ortak bir gezi olacak haberiniz olsun. Evet o zaman şimdi hepiniz evlerinize dağılıp hazırlıklarını yapabilir."

Herkes dağılmaya başladığında Nisa, Tekin ve yerde oturan Murat kalmıştı geriye. Murat'a bakıp kaşlarımı kaldırdım. "Murat?"

Murat bana döndü. "Buyrun Duru Hanım?"

"Kalkmayı düşünüyor musun?"

"Neden?"

"Hani geziye gideceğiz ya hazırlanman lazım ya yarın için?"

Murat kaşlarını kaldırdı. "Yarın geziye mi gidiyoruz? E baştan söylesenize ben de burada oturuyorum böyle."

Murat ayağa kalkıp yanımızdan uzaklaştığında Savaş kahkaha atarak gülüyordu. Nisa'ya döndüm. "Bu rahatsızdı zaten de bu kadar değildi be bence. Level atlamış."

Nisa güldüğünde Tekin konuşmaya başladı. "O hep böyleydi göstermiyordu sadece."

"E hadi o zaman siz ne duruyorsunuz hadi siz de hazırlanın size de tatil bugün."

Nisa başını sağa sola salladı. "Siz?"

"Biz de işleri biraz halleder çıkarız."

"O zaman ben de sizinle-" derken sözünü kestim. "Nisa. Dediğimi yap hadi."

Nisa başını aşağı yukarı sakladığında Tekin'e gözümde gitmesini işaret ettim. Tekin de Nisa'nın peşinden gittiğinde Savaş ile tek kalmıştık.

"E hadi biz de son işleri halledip gidelim."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Tamam."

İkimiz de odalarımıza döndüğümüzde masama geçtim. Masanın üstüne bırakılan diğer çizimlere baktım. Bunlar da diğerleri gibiydi. İyi değillerdi. Başımı sağa sola sallayıp hepsini kenara bıraktım ve ardından kalan işlerle ilgilenmeye başladım.

Yarım Saat Sonra...

İşlerin bir kısmını hallettikten sonra ayağa kalktım. Çantamı kenardan aldım ve odamdan çıktım. Savaş'ın nerede olduğuna baktım. Telefonla konuşurken beni fark ettiğinde el sallayıp gideceğimi işaret ettim. Savaş başını salladığında hızlı adımlarla asansör ile aşağı indim.

Dışarı çıktığımda magazincilerin etrafta olmadığını görüp hızlı adımlarla Berke'nin şirketine girdim. Asansöre binip düğmeye bastıktan sonra bekliyordum ki biri asansöre elini önüne koyup durdurdu. Ben şaşkınca gelen çocuğa bakarken o asansöre girip üstünü düzeltti. Düğmeye basacakken ışık yanan düğmeyi fark etmiş olacak ki basma gereği duymadan elini geri çekmişti. Asansör kapanıp hareket ettiğinde yanımdaki konuşmaya başladı.

"Berke Bey'in yanına mı?"

Göz ucuyla ona bakıp başımı aşağı yukarı salladım. "Evet? Nereden anladın?"

Gülümsedi. "Aynı lisedeydik. Gerçi siz son sene gelmemiştiniz ama hatırlıyorum sizi."

Gülümseyip başımı aşağı yukarı salladım ve o devam etti. "Beni hatırladın mı?"

Başımı sağa sola salladım. "Tanıdık geldin ama hatırlayamadım."

Aslında tanımamıştım ama üzülmesin diye öyle söylemiştim. Asansör durup kapı açıldığında birlikte dışarı çıktık ve çocuk elini uzattı. "Doruk ben."

Kaşlarımı kaldırdım uzattığı eli tutarak. "Memnun oldum Doruk. İsmini duymuştum ama sanki."

Gerçekten duymuştum ismini. Okulda sevilenlerden biriydi.

Doruk gülüp başını aşağı yukarı salladı. "Sevindim. Görüşmek üzere o zaman."

Başımı sağa eğdim. "Görüşürüz."

Doruk diğer tarafa gittiğinde arkama dönüp Berke'nin odasına gidiyordum ki kapının önünde sıraya dizilmiş kızları görünce kaşlarımı kaldırdım. Manken mi diyeceğim de manken mimarlık şirketinde ne arasın? Bizim şirkette olsa neyse de burada manken olmazdı. E bunlar Berke'nin odasına giriyor. Bakayım?

Berke'nin odasında Berke ile konuşan bir kız olduğunu görüğümde gözlerimi büyüttüm. Ne oluyordu burada. Ben ters ters bir süre kızlara bakarken birinin omzuma dokunması ile irkildim. "Ow elim yandı. Duru Hanım iyi misiniz çok sıcaksınız?"

Gelenin Leyla olduğunu görünce kaşlarımı kaldırdım ve ellerime baktım. Avucumda küçük bir ateş görünce kaşlarımı kaldırdım. Leyla'nın elimdeki ateşi görmediğini fark ettiğimde derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Sakin durmaya çalışıp tekrar elime baktığımda ateşin gittiğini görüp rahatlamıştım. Bu da neydi böyle?

Ateş gittiği için rahatlayıp Leyla'ya döndüm. "Leyla? Senin burada ne işin var? Hazırlanmaya gitmedin mi?"

"Hayır, arkadaşım vardı burada yanına geldim onun. Gideceğim birazdan. Siz burada ne yapıyorsunuz? İyi misiniz?"

"Hı iyi iyi."

Ben Leyla'ya cevap vermeyi unutmuş Berke'nin odasına bakmaya devam ederken Leyla'nın sesi ile ona döndüm. "Asistan adayları."

"Efendim?"

"Kızlar diyorum. Asistan adayları."

Leyla her zamanki gibi yine haberdardı her şeyden. "Özellikle kız olması mı istenmiş asistanların?"

"Hayır. Özellikle uzun bacaklı olması da istenmemiş aslında ama hepsi manken adayı gibi. Bunlardan birini manken olarak şirkete de alabiliriz aslında."

Gözlerimi kıstım. "Yok daha neler! Ben manken olurum bunları yine yapmam. Duruşlarında sıkıntı var. Bakışları fazla özgüvenli olabilir ama duruşları tam tersi. Ayrıca o ayakkabılar da yarım saat sonra ayaklarını ağrımaya başlayacak. Yürüdükçe ayaklarının arkasındaki deri yıpranacak."

Leyle gülümseyip başını aşağı yukarı salladı. "Siz bu işin gerçekten en iyisisiniz Duru hanım. Hem zaten daha önce mankenlik de yapmıştınız. Bunlar sizin yanınızda ne ki ayol?"

Güldüm. "Dimi."

Leyla başını aşağı yukarı salladı. "E tabii ki." dedi ve bir süre sonra devam etti. "Ay siz bir de kıskançmışsınız he. Bugünleri de mi görecektik? Koskoca Duru Gürsoy."

Saçma sapan bir şekilde sırıttığımı fark edince yüzümü ciddileştirip sırıtan Leyla'ya döndüm. "Tamam şimdi gidebilirsin."

Leyla'nın sırıtan yüzü somurtkan bir hal aldığında Leyla arkasını dönüp yanımızdan uzaklaşmıştı. Allah'tan bugün pantolon giymemişim de onlardan daha daha şıkım. Defne her zaman hayat kurtarır. Canım Defom.

Yanlarından geçerek havalı bir yürüyüş yaparak Berke'nin kapısını çalmadan içeri girdim. Dikkatinizi çekerim çalmadan. Burası önemli bir detay çatlasın hepsi.

Berke beni görüp gülümseyerek ayağa kalktı. Karşısında oturan kız ters ters bana baktığında Berke kıza dönüp konuşmaya başladı. "Tamam sen çıkabilirsin. Sıradakilere söyle gelmesinler şimdilik."

Kız kalkıp Berke'ye dönüp gülümsedikten sonra kıvırta kıvırta yürüyüp odadan çıktı. Berke'nin yanına gidip kollarımı birbirine doladım. "Erkek asistan olmayacak diye bir kural mı var acaba Berke Bey?"

Berke gülümsedi. "Hayır? Kız olmasında bir sorun var mı?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Fazlasıyla. Asistan demek, senin işlerini hafifleten kişi demek. Bunların o topuklu ayakkabıda yürüyüşlerine bile bakınca yarı yolda düşüp kendilerini sana taşıttıracakları ortada yani. O tip bu tip işte."

Berke gülüp saçımı kulağımın arkasına koydu. "Ayakkabıdaki yürüyüşlerinden mi anladın bunu?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Yürüyüşleri anlamama yetti. Ayrıca sen neden koruyorsun tanımadığın insanları be?"

"Ne koruyacağım ya? Seni kızdırmak hoşuma gidiyor."

Kaşlarımı kaldırdım ve gülümseyerek konuşmaya devam ettim. "Ya öyle mi? Genelde beni kızdırmak insanların hoşuna gitmez, korkarlar genelde. Sen hayırdır koçum, nerden bu cesaret?"

Berke benim gibi gülümseyerek devam etti. "Bak sen? Tehdit mi ediliyorum şu an?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Hıhı. Kaşınma yani. Kocam olman seni dövemeyeceğimi göstermez."

Berke güldü. "Kocaya şiddete hayır."

Sesli bir şekilde güldüm. "Of ya. Güldürme ciddiyim ben. Ben seçeceğim asistanını. Benim onayım da olacak kabul etmiyorum."

Berke başını aşağı yukarı salladı. "Hay hay. Buyrun geçin bakalım Duru Hanım."

Berke'nin işaret ettiği koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım ve gülümsedim. "İlk önce erkek adayları çağır."

Berke koltuğuna oturup devam etti. "Neden?"

"O ayakkabılar ayağı ağrıtan cinsten. Ayakta dursunlar da görsünler günlerini."

Berke gülüp eli ile bir işaret yaptı ve uzakta duran erkeklerden biri içeri girdi. Başta Berke'ye sonra bana bakıp gülümsedikten sonra karşımdaki koltuğa geçti.

"Hoşgeldiniz, isim?"

"Orhan."

"Orhan, bahset bakalım kendinden."

"Daha önce asistanlık deneyimim oldu." dedi ve bana bakarak devam etti. "Sevdiğim bir meslek ve bunu sizlerle devam ettirmem istiyorum."

Ben gözlerimi Berke'ye çevirirken Berke gözlerini Orhan ismindeki çocuğa dikmişti. Orhan devam ederken ben Berke'yi izliyordum.

"Sabahları işe yedide başlarım siz sekizde geliyormuşsunuz şirkete. Burası zaten çok çoook çooook güzel bir yer."

Berke hafif tehditkar bir biçimde gülümsediğinde Orhan'a döndüm ve Berke konuşmaya başladı.

"Gözlerinde bir problem falan var mı Orhan?"

Orhan şaşkınca Berke'ye döndü. "Hayır? Neden?"

"Biraz daha o gözler bir yerlere kayarsa bu soruya aynı cevabı veremeyeceksin."

Kaşlarımı kaldırdım. Bacak bacak üstüne atmayı bırakıp duruşumu düzelttim ve ters ters Orhan'a bakmaya başladım. Sapık çocuk."

Orhan duruşunu düzelttiğinde Berke kaşlarını çattı. "Çık git lan hala oturuyor elimden bir kaza çıkacak şimdi."

Orhan kalkıp odadan çıktığında Berke bana döndü. "Gel yanıma."

"Hı?"

"Gel dedim."

Ayağa kalkıp Berke'nin yanına gittim ve sırtımı duvara yaslayıp kollarımı birbirine doladım ve diğer adayları odaya çağırdık.

•••

Tam bir saat boyunca tüm adaylarla konuşmuştuk ama ikimizin de onay verdiği bir aday bile çıkmamıştı. Ki zaten yarım saat öncesinden ben asistanı seçmiştim ama Berke'nin bundan haberi yoktu. Berke yorgun bir şekilde bana dönüyordu ki odaya giren Defne ile sırıttım. Defne bana bakıp sırıttıktan sonra Berke'ye döndü. "Sürpriiiz."

Gülümsedim. "Hoşgeldin Defo."

Berke de gülümsedi. "Defom hoşgeldin."

Defne gülümsedi. "Berkeciğim ben sayın asistan adayı. Ay pardon aday mı dedim? Ne adayı canım ta kendisi. Asistanını buldun kanka. Hadi hayırlı olsun."

Ayağa kalkıp alkış yaptığımda Berke gülümsedi. "Nasıl aklıma gelmez bu benim nasıl? Senin fikrindi değil mi?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Eee sen bir Duru Gürsoy değilsin yani tabii ki ben buldum."

Berke gülümsedi. "Sen de Duru Gürsoy değilsin zaten, Duru Öztürk'sün."

Gülümsedim. Defne ellerini kaldırdı. "Tamam bu güzel konuşma romantizme kayacak gibi ben gidiyorum."

Elimi kaldırdım. "Ha yok dur dur. Buraya bir şey söylemeye gelmiştim zaten. Şimdiii şöyle ki, geziye gidiyoruz şirket olarak hep birlikte. Ortak bir gezi olsun siz de gelin."

Berke başını aşağı yukarı salladı. "Haberim var konuştuk Savaşla da zaten. Hatta şirkettekiler hazırlanmaya gitti bir kaç kişi tek kaldı."

Şirkete döndüm. Evet gerçekten asistan adayları dışında kimse kalmamıştı hemen hemen. Defne şirkete dönüp gülümsedi ve odadan çıkıp adaylara döndü. "Hepinize teşekkürler asistan seçildi hepinize..." dedi ve durup devam etti. "...yani hemen hemen hepinize buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederiz."

Aralarından bir kız ayağa kalktı ve şımarık bir tavırla konuşmaya başladı. "Ben mi seçildim?"

Defne güldü. "Ay ne münasebet canım ben dururken? Evet hepinize iyi günler."

Herkes Defne'ye bakmaya devam ettiğinde Defne sinirlendi. "E artık gidebilirsiniz?!"

Hepsi yavaş yavaş gitmeye başladığında Defne tekrar içeri girip kapıyı kapattı. "İlle kovduracaklar kendilerini bi gitmediler ya. Ay neyse o zamaaan hazırlanmaya gidelim. Bizim ekip gidiyoruz zaten komple?"

Başımı aşağı yukarı salladığımda Defne gülümseyip devam etti. "Evet. O zamaaan hazırlanmaya gidiyoruuuz!"

•••

Veee bittiiii. Beyler bayanlar söyleyin bakalım nasıl buldunuz yeni bölümümüzü? Ay bence yine çok şirin olduuu^^

Bu bölümler biraz ekşınsız geçecek. Biraz şirin masum. Ama sonra kaos tekrar geliyor merak etmeyin wkdpöwğdlw Kaos derken hemen üzüntü olarak algılamayın kaostan kastım daha heyecanlı daha olaylı bölümler gelecek. Eveeet şimdi sorulara geçeliiim!

1-) Favoriniz kim?

2-) En beğendiğiniz kısım?

3-) En güldüğünüz kısım?

4-) En sevdiğiniz renk? (Merak ayol bakmayın öyle aşzğwösğşs)

5-) Tuttuğunuz takım?

Eveeet bir sonraki bölümde görüşürüz canımsulaaar sizi seviyoruuuum^^ 💛

Continue Reading

You'll Also Like

216K 17.5K 43
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
38.1K 2.8K 51
# Gençkurgu-- Fantastik # # 1. Akademi # 1. Efsane # 1. Ejderha # 2. Savaş # 1. Büyü - Düşünsene, sen büyünün her şey olduğu bir dünyada, zerre ka...
39.3K 4.4K 62
Taylan, on dört ciltlik bir fantastik romanın son cildini bitirince büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve ufak bir sinir krizinden sonra geçirdiği ufa...
33.9K 2.1K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈