Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.7K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
26. Bölüm: Sen Benimsin
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
36. Bölüm: Tekne Macerası
37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar

373 134 489
By Xx_AsInA_xX

"Onsuz olamazdım ama onun zarar görmesine de dayanamazdım..."

Derya Hanım'ın söyledikleri ile ne diyeceğimi şaşırmıştım. Hani şarkıda da diyor ya, biz bize kurulmuş tuzak gibiyiz... Gerçekten öyleydik. İmkansız bir aşk gibi. Engellerle dolu bir aşk gibi. Her geçtiğimiz engelden sonra bir diğeri daha zor oluyordu. Daha zor va daha zor. Ne yapsak sonunda bir şey oluyordu yine. Ve hep daha kötüye gidiyordu. İmkansıza sürükleniyorduk.

Defne'nin koluma vurup bağırması ile afalladım. "DURU!"

Defne'ye döndüğümde Defne devam etti. "Nefes al!"

Defne'nin söylediği şeyden sonra gerçekten nefes almadığımı fark edip derin bir nefes aldım. O sırada Furkan konuşmaya başladı. "Kendinize gelin bi ya. Dağıldınız hemen bir kalkın kolay mı öyle?"

Furkan'a baktım. "Kadın biriniz ölür dedi Furkan. Biriniz ölür dedi."

Ben Furkan'a ağlamaklı bir tonla yanıt verirken Derya Hanım'ın söylediği şeyden sonra girdiğim odanın kapısı çaldı. Üçümüz de kapıya döndüğümüzde Derya Hanım içeri girdi. "Evet öyle dedim. Yalan mı söyleseydim? Gizleyemem sizden böyle bir şeyi. İki dünya arasındaki denge için gerekiyor bu. Başka çözümü yok."

Başımı sağa sola salladım. "Olmak zorunda. Bir çözümü olmak zorunda!"

Ben bağırırken Defne yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Sakin ol Duru tamam vardır bir çözümü."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Var bir çözümü evet. Olmak zorunda."

Derya Hanım başını sağa sola sallarken camdan dışarı bakıp sinirle Burak ve Arda ile konuştuğunu fark ettim. Dolan gözlerle ona bakmaya başladım. Onu bir kez daha kaybetmek istemiyordum. Yeni kavuşmuştuk. İstemiyordum ondan ayrılmayı.

Yutkundum. Derya Hanım'a döndüm. "Denge bozulursa ne olur?"

"Biriniz ölür... Gel Duru."

"Nereye?"

Derya Hanım odadan yavaşça çıkarken seslendi. "Berke'nin yanına."

Derya Hanım gözden kaybolurken camdan Berke'ye baktığımda onun da bana baktığını fark etmiştim. Üzgündü. Benim gibi o da çok üzgündü. Ama bir çözüm bulacaktık. İnanıyordum. Her şeyin bir çözümü vardır değil mi? Olmak zorunda işte zorunda!

Derya Hanım'ın arkasından bahçeye geldiğimde, Berke buruk bir gülümseme ile bana bakıyordu. Aynı şekilde gülümseyerek yanına gittim ve kollarımı açıp sıkı sıkı sarıldım. Berke de sıkıca bana sarılırken başımı omzuna dayadım. İkimiz de sessiz sessiz sadece sarılırken birbirimizi konuşmadan anlıyorduk. İkimiz de seviyorduk birbirimizi ve istemiyorduk bir kez daha ayrılmayı. Ama ikimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk. Çaresiz kalmıştık.

Biz sarılırken sessizliği bozan Derya Hanım olmuştu. "Konuşmamız gerekiyor."

İstemeye istemeye Berke'den ayrıldım ve Derya Hanım'ın eli ile işaret ettiği yere oturduk. Berke de yanıma oturduğunda Derya Hanım karşımıza geçmiş ve konuşmaya başlamıştı. "Aklınızdan ne geçiyor şu an? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Berke ile aynı anda konuşmaya başladık.

"Biz çözümü olmalı."

"Bir çözümü olmalı."

Derya Hanım'ın gözleri ben ve Berke arasında mekik dokurken kısa süre sonra tekrar konuşmaya başladı. "Duru? Sırayla söyleyin. Ne düşünüyorsun?"

"Dünya bizi ayırmak için çaba gösteriyor sanki. Tam her şey düzeldi diyoruz daha beteri geliyor. Ama yine de en sonunda birbirimize geri dönüyoruz."

Derya Hanım devam etti. "Yani? Sonuç?"

Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. "Bilmiyorum."

Derya Hanım Berke'ye döndü. "Berke sen ne düşünüyorsun?"

Berke omuz silkti. "Bilmiyorum. Birlikte olursak, ne olur?"

Derya Hanım üzgün gözlerle Berke'ye bakarken yanıtladı. "Biriniz ölür. Ve işin kötü yanı, ölen kişiyi diğeri öldürür."

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

"Duru ateş gördü. Yani ateşlere hükmediyor. Berke buz gördü. Buzlara hükmediyor. Ya Duru'nun ateşi Berke'nin sonu olur; ya da Berke'nin buzu, Duru'nun sonu olur. İstemeseniz de biriniz diğerini öldürmüş olur."

Kaşlarımı kaldırdım. Berke'yi öldürmek... Hayır, hayır bir çözümü olmak zorunda.

Nefesim aniden kesilirken ayağa kalktım. Elim boğazıma doğru giderken Derya Hanım konuşmaya başladı. "İki dünya arasındaki düzeni bozamazsınız. Buna ne yazık ki izin veremem."

Başımı sağa sola sallayıp arkama döndüm ve hızla evden uzaklaşmaya başladım. Dayanamazdım. Bu sefer dayanamazdım. Derya Hanım arkamdan seslenirken ben cevap vermeden yürümeye devam ediyordum. Berke'nin yanıma gelip elimi tutması ile duraksadım. Berke kısa bir süre bana baktıktan sonra tepki vermeden yürümeye başladı. Ben de haliyle arkasından ilerlemeye başlamıştım.

Ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Olsak kötü, olmasak yine kötü. İki ucu boklu değneğe dönmüştü yine. Ne yapsak kötü sonuçlanacaktı. Neyi seçersek seçelim sonucu kötü olacaktı. En çok da üzen buydu ya beni. Neyi seçeceğimi bilmiyordum.

Ellerimizi bırakmadık. Konuşmadık. Yürüdük sadece. Konuşmadan, birbirimizi bakışlarımızdan anlayarak yürüdük sadece. Bir süre sonra kendimizi bir sahilde bulmuştuk. Sessiz, kimsenin olmadığı, sesin az olduğu, sakin bir sahil. Berke'nin elini bıraktım ve denize doğru yürümeye başladım. Berke de arkamdan gelirken denize bir metre uzakta durdum. Rüzgar saçlarıma raks ederken gözlerimi kapattım. Berke arkadan bana sarıldığında gözümden akan bir damla yaşa hakim olamamıştım. Berke konuşmaya başladığında gözlerimi açtım.

"Seni bırakmayacağım, biliyorsun değil mi?"

Arkama dönüp Berke'ye baktım ve başımı aşağı yukarı salladım. "Ne yapacağız Berke? Ne yaparsak yapalım kötü olacak. Her şey hep daha kötü oluyor."

Berke yüzümü elleri arasına aldı ve göz yaşımı sildi. "Hepsini atlatmayı da başarıyoruz ama. Hep daha kötü oluyor, hep daha iyi üstesinden geliyoruz. Yine yapacağız. Bulacağız bir yolunu."

"Ama nasıl?"

Berke nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi. Ben tekrar denize dönerken Berke de arkamda duruyordu. Kafamı toplayamıyordum. Düşünmekten korkuyordum. Vereceğim karardan korkuyorum. Kararımın getireceği sonuçlardan korkuyordum. Onsuz kalmaktam korkuyorum. Berke hayatıma girmeden önce, çok korkmazdım. Hiçbir şeyden korkmuyorum havasındaydım hep. Ama şimdi... Korktuğum ne de çok şey olmuştu bu süre içerisinde. Çok değişmiştim. Korkunca kendimi güçsüz hissediyordum eskiden. Ama şimdi korkumu yenip daha güçlü kalabilmeyi öğrenmiştim.

Şimdiki durumda ise nasıl daha güçlü kalırım... Bilmiyorum. Keşke babam yanımda olsaydı da yönlendirseydi beni eskisi gibi. Böyle yaparsan böyle olur ama bunu yapmak daha mantıklı falan deseydi keşke. Ama olmuyordu işte keşkelerle.

Ben düşüncelere dalarken Berke yanıma doğru gelip konuşmaya başladı.

"Ben sensiz olamıyorum Duru. Seninle tanışmadan önce ne yapıyordum bilmiyorum. Sensiz nasıl yaşarım bilmiyorum. Gülüşün, kokun, sesin, bakışın... Kalp ritmimi değiştirebilen tek kişisin sen. Bırakamam seni. Bırakmam. Bir kere yaptım o hatayı. Seni bıraktığım an ölmüştüm zaten. Senden ayrı kalıp yaşayan bir ölü olacağıma, senle ölürüm daha iyi. Sensiz ölüyüm zaten beni ölümle tehdit edemezler." dedi ve sustu. Bir süre sessiz kaldık ikimiz de. Düşündğl sadece. Bir çözüm aradık. Bulamadım. Bulamadı. Bir süre sonra Berke devam etti. "Son nefesimize kadar birlikte olmaya, birlikte üzülüp gülmeye, birlikte ölmeye var mısın Duru? Benimle evlenir misin?"

Gözlerim fal taşı gibi açılırken Berke gülümsüyordu

"Hı?"

Ben şok içerisinde Berke'ye bakarken Berke gülümsüyordu. Ben ise hala şoku atlatmaya çalışıyordum. Ne dedi o? Benimle dedi, evlenir misin dedi? Resmen evlenme teklifi etti. Berke bana evlenme teklifi etti. Berke bana evlenme teklifi etti.

Ben içimden tekrar ede ede şoku atlatmak için mücadele ederken Berke devam etti. "Duru."

"Hı."

"Nefes al."

Berke'nin söylediği şeyle derin bir nefes aldım ve gülmeye başladım. Pişmiş kelle gibi gülüyordum şu an. Çok ani ruh değişimleri yaşıyordum. Artık eminim psikolojim bozuldu kesin. Eminim.

Berke soran gözlerle bana bakarken başımı aşağı yukarı salladım. "Evet. Evet evet evet. Tabii ki evet."

Berke dişlerini göstererek gülmeye başlarken ben kollarımı açıp sıkı sıkı sarıldım. Berke beni etrafında döndürmeye başladığında gözlerimi kapattım ve sesli bir şekilde gülmeye başladım. İnanamıyorum. Berke resmen bana evlenme teklif etti. Bir kez olsun kafama göre hareket edecektim. Onsuz ruhsuz ruhsuz yaşayacağıma, kalan ömrümde onunla ölmeyi tercih ederim!

Berke beni indirirken ikimiz de gülümsüyorduk. Tekrar sesli bir şekilde gülmeye başladığımda Berke devam etti.

"Yüzüksüz bir teklif oldu ama-" derken sözünü kestim. "Ya manyak mısın hâlâ yüzük diyor ya. Boşver yüzüğü şimdi. Evleniyor muyuz yani?"

Berke başını aşağı yukarı salladı. "Evet. Bizi ayırmalarına izin vermeyeceğim."

Gülümsedim. "Derya Hanım engel olmaya çalışırsa?"

Berke dişlerini göstererek gülümsedi. "O zaman biz de ona bu süreyi vermeyiz. Hadi gel gidiyoruz."

Kaşlarımı kaldırdım. "Nereye?"

"Sence?"

Sesli bir şekilde gülmeye başladım ve dayanamayıp tekrar sarıldım. Berke de bana sarıldıktan sonra ondan ayrılıp elini tuttum ve koşar adım ilerlemeye başladım. Berke ile birlikte yürürken aklıma gelen şey ile duraksadım ve Berke'ye döndüm. "Ee kimseye bir şey söylemeyecek miyiz?"

Berke bir süre bana baktıktan sonra konuşmaya başladı. "Bizimkilere söyleriz. Onun dışında..." Sustu.

Gülümsedim. Muhtemelen anne babasına söyleyip söylememek konusunda kararsız kalmıştı. "Söyle." dedim. Berke'nin gözleri bana döndüğünde devam ettim. "Babana ve annene söyle."

"İşte seni bu yüzden çok seviyorum." dediğinde gülümsedim. Gözlerimi kapattım ve Arda'nın beni duyup duymadığını kontrol ettim. O sırada Berke babasını arıyordu.

Arda...

Bir süre sonra Arda'nın sesi geldi.

Nerdesiniz siz? Arıyoruz arıyoruz açmıyorsunuz?

Telefonum yanımda değil. Neyse bırak şimdi bir şey söyleyeceğim. Derya Hanım orada mı?

Hayır, az önce gitti.

Gülümsedim. Tamam şimdi sana konum atacağız hemen gelin.

Bir şey mi oldu? Ve nerdesiniz tarif et bi.

Etrafa baktım. Sahildeyiz şimdi. Mehmet Ustanın biraz ilerisinde. Herkesi topla binin arabaya gelin acil.

Arda'nın sesi kesildiğinde kaşlarımı çattım. Arda... Arda... Cevap versene Arda...

Arda'dan ses gelmediğinde gözlerimi açtım. Gözlerimi açmamla Arda ve diğerlerini karşımda bulmam bir olmuştu. Ben şaşkınca bizimkilere bakarken Berke telefonu kapatmıştı. Arda ise benim şaşkın bakışlarımın ardından konuşmaya başlamıştı sırıtarak. "Güçlerimin geri geldiğini unutuyorsun fındık."

Ben gülmeye başladığımda Defne sinirle konuşmaya devam etti. "Sabahtan beri sizi arıyoruz. İyi misiniz?"

Güldüm. Defne çatık kaşlarla bize bakarken bu sefer konuşan Furkan'dı. "Bence psikolojileri bozuldu o yüzden gülüyorlar böyle. Delirince insanlar gülüyor ya hani aynı böyle."

Furkan'dan sonra Mete devam etti. "Bence Duru kolay kolay delirmez. Gerçi Berke de Duru da deli biraz ama bu kadar değil be. Delirdiniz mi kız?"

Burak başını sağa sola salladı. "Delirmediler. Kararlarını verdiler. Sonuç?"

Yine Burak zekiliğini konuştururken Berke'ye baktım. Berke elini uzattığında gülümseyip elini tuttum ve Berke konuşmaya başladı.

"Biz. Ben ve Duru. Evleniyoruz!"

Defne ve Arda'yı öksürük tutarken Furkan şok olmuş bir biçimde bize bakıyordu. Mete gülümseyerken Burak tepkisizdi. Defne ve Arda'nın sırtına vurdum. "Helal helal."

Defne başını kaldırdı. "Şaka mı?"

Arda kaşlarını kaldırdı. "Ciddi misiniz?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Şakası mı olur bunun? Ciddiyiz tabii."

Defne nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi. "Off. Ama ben hiç böyle hayal etmemiştim. Olmaz ki ama hemen mi ne zaman?"

Göz ucuyla Berke'ye bakıp yanıtladım. "Şimdi."

Defne kendini geriye doğru bayılırmış gibi bıraktığında Furkan onu tuttu ve Defne konuşmaya başladı. "Hayır ama kabul etmiyorum ya hani düğün hani gelinlik olmaz böyle."

Sessizliğini koruyan Furkan başını kendine gelmek için hızlıca sağa sola salladı ve konuşmaya başladı. "Lan! Nerden çıktı şimdi bu? Hiç hazır değilim."

Mete başını aşağı yukarı salladı. "Valla ben de hazıe değilim."

Berke kolunu omzuma attı. "Siz mi evleniyorsunuz sanki lan biz evleniyoruz. Hadi gidiyoruz."

Defne başını sağa sola salladı. "Sıra aldınız mı? Sıra vardır birsürü."

Gülümsedim. "Hallederiz."

Defne'nin yüzü düştü. "Ama gelinlik olsun bari kıyafetine bakar mısın Duru?"

Elbiseme baktım. Üstümde hala siyah parti elbisesi vardı. Defne'ye döndüm. "Ne olmuş yani?"

Defne gözlerini devirdi. "Duru gelinliksiz olmaz bakın vallahi dalarım size ha!"

Tam Defne'ye cevap verecekken Furkan'ın konuşması ile duraksadım. "Onu ben halledeceğim."

Kaşlarımı kaldırdım. "Ne?"

Defne de şaşkınca Furkan'a bakıyordu. "Ne? Sen nerden bulacaksın?"

Furkan gülümsedi. "Durusellamın beğeneceğine emin olduğum bir tane bulacağım. Arda gel."

Arda Furkan'ın yanına gittiğinde meraklanmıştım. Furkan Arda'nın kulağına bir şeyler fısıldadığında Arda gülümsemişti. Ben ne dediğini merak ederken Arda konuşmaya başladı. Sizi nikah dairesine yolluyorum. Biz de geleceğiz şimdi. Tamam?"

Furkan'a hitaben konuşmaya başladım. "Ne var ya senin aklında?"

Furkan bana bakarak göz kırptığında Arda devam etti. "Gidiyoruz."

Ben daha bir şey diyemeden kendimi nikah dairesinin önünde bulduğumda başımı sağa sola salladım. Defne bana döndü. "Evet, sıra vardır. Nasıl halletmeyi planlıyorsunuz."

Elimi Defne'ye doğru uzattım. "Telefonunu alayım."

Defne telefonunu çıkarıp bana verdiğinde şifresini girip telefon kısmına girdim ve Fatih'in numarasını ezbere yazdım ve aradım. Telefon üçüncü çalışında açılmıştı.

"Alo?"

"Alo Fatih, Duru ben."

"A merhaba Duru Hanım. Buyrun?"

"Çok acil yardımın lazım Fatih. Nikah dairesinde muhtemelen çok sıra vardır şimdi. Bir saate yer ayırtabilir misin?"

Telefondan bir süre ses gelmemişti ama sonra Fatih'in sesini tekrar duymuştum. "Kimin için Duru Hanım?"

"Benim için ve Berke için."

"Berke Bey döndü mü? Evleniyor musunuz siz? Hadi canım?"

Kaşlarımı kaldırdım. Fatih genelde ciddi olurdu. Onu ilk defa böyle bir tepki ile görmüştüm. Ben gülmeye başladığımda Fatih devam etti. "Iı kusura bakmayın Duru Hanım şaşırdım. Saat kaça almamı istersiniz?"

"En geç bir saat."

"Tamam hemen hallediyorum."

"Tamam çok sağol Fatih. Unutmayacağım bu iyiliğini."

"Ne demek Duru Hanım, siz emanetsiniz bana."

Buruk bir şekilde gülümsedim. "Sağol."

Telefonu kapattığımda Furkan ve Arda da karşımızda belirmişlerdi. Furkan elindeki büyük kutuyu bana uzattığında gülümseyip kutuyu elinden aldım. Kapağını kaldırdığımda kutuda annemin gelinliğini gördüm. Dolan gözlerle Furkan'a baktığımda Furkan gülümsüyordu. Benim nefesim kesilirken Furkan konuşmaya başladı. "Bana vermişti anne. Belki o da düğününde giyer demişti. Sakladım ben de. Zamanı gelmiş demek ki."

Furkan anneme anne derdi. Ben de onun annesine öyle hitap ederdim. Kan bağımız olmasa da kardeştik biz.

Ağlamamaya çalışarak kutuyu Defne'nin eline bırakıp Furkan'a sıkı sıkı sarıldım. Şaka maka evleniyorum birazdan. Resmen evlilik için hazırlanıyordum. İnanamıyorum. İnanamıyorum!

Ben Furkan'a sarılmaya devam ederken Defne'nin sesi geldi. "Hadi hadi daha gelinimizi hazırlayacağız. Kısacık bir saatimiz var. Hadi hadi hadi."

Furkan'dan ayrılıp yanağına büyük bir öpücük kondurduktan sonra yanaklarını sıkıp saçlarını karıştırdım. "Bir tanesin sen. Teşekkür ederim."

Furkan'ın gözleri dolarken çaktırmamaya çalışıp devam etti. "Tamam tamam git hazırlan hadi. Damat da bizde. Gel bakalım hazırlayalım seni damat bey."

Berke'ye döndüğümde Berke arkama geçip sıkı sıkı sarıldı. Gözlerimi kapatıp gülümserken Berke kulağıma fısıldadı. "Seni çok seviyorum."

Gülümsemem büyürken Defne tekrar konuşmaya başladı. "Ay sonra sarılırsınız hadi ama ya hadi hadi. Gidiyoruz hadi. Siz erkekler de bu kılıkla oraya gelirseniz almam sizi oraya. Çabuk hazırlanın. Hadi Duru gel."

Defne kolum çekip beni peşinden sürüklerken ben de Defne'ye uyum sağlayıp onunla beraber koşmaya başladım. Defne ile bir süre hızlı hızlı koştuktan sonra Defne bir evin önünde durdu ve bir süre eve bakıp beni de peşinden sürükleyerek evin bahçesine girdi. Şaşkınca eve bakmaya başladım. "Burası kimin evi?"

Defne kapıyı çaldıktan sonra bana döndü. Tam konuşacakken kapı açılmış ve karşımda İlayda'yı bulmuştum. Şaşkınca Defne'ye döndüğümde Defne İlayda'ya bakarak konuşmaya başladı. "Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama yardımın lazım."

İlayda da benim gibi şaşkınca bize bakarken şaşkınlığını atmaya çalışarak konuşmaya başladı. "Tabii gelin içeri."

"Iıı bir kaç kişi daha gelecek."

Kaşlarımı çattım. "Kim gelecek?"

Defne cevap vermeden İlayda devam etti konuşmaya. "Sorun değil girin içeri."

Defne ile içeri girerken İlayda önümüzden ilerleyip salonu gösterdi. Defne ile birlikte koltuğa otururken İlayda konuşmaya başladı. "Evet dinliyorum."

Ben İlayda'nın evinde oluşumuzun şaşkınlığını atmaya çalışırken Defne hızlı hızlı konuşmaya başladı. "Duru ile Berke bir saat sonra evleniyor. Nikah dairesine en yakın yer senin evin olduğu için hazırlanacak bir yere ihtiyacımız vardı. Birazdan saç, makyaj, kıyafet ekibi burada olacak. Tabii eğer istemezsen başka çözüm bulacağım."

Defne saç, makyaj ekibini ne xaman ayarlamıştı ya? İlayda bana bakarken şaşkın ve heyecanlı bir biçimde konuşmaya başladı. "Ay siz evleniyor musunuz?! Hadi canııım! Çok sevindiiim! Tabii ki hazırlanabilirsiniz."

Ben gülümserken Defne kaşlarını kaldırdı. "Sevindiğine emin miyiz?"

Defne'yi kolumla dürttüğümde Defne devam etti. "Ah tamam sağol bu iyiliğini unutmayacağım."

İlayda içtenlikle gülümserken kapının çalması ile İlayda ayağa kalktı. "Geldiler galiba. Açayım ben."

İlayda kapıyı açmak için odadan ayrılırken Defne kulağıma eğildi. "Dikkat et bu üstüne bir şey döker bilerek sırf bozulsun diye. Hiç de sevinmedi bence. Bok böceği."

"Hayır bence sevindi. Bilmiyorum eski İlayda gibi değil. Eskisi gibi nefret etmiyorum yani."

Defne kaşlarını çattı. "Rol yeteneğini yatta görmedin mi? Hâlâ bana onu savunma Duru ya."

Başımı sağa sola salladım. "O kadar saf değilim be Defo. Bence İlayda pişman gibi."

Defne gözlerini devirdi. "Şu an evlenmene bir saat kalmışken konuşmak istediğim son konu bile değil bu."

İlayda ve arkasında bir sürü kişi içeri girerken Defne ellerini birbirine vurarak ayağa kalktı. "O zaman hazırlık başlasın."

•••

Hep birlikte hızlı ve temkinli adımlarla hazırlanmıştık. İlayda'yı da davet etmiştim. Çok sevinmişti. Defne ne kadar kızsa da bu yoğun temponun içinde bir şey diyememişti. Makyajım, çiçeğim ve saçım hazırdı. Geriye sadece gelinliğim ve ayakkabımı giymek kalmıştı. Defne de çok güzel olmuştu. İlayda da aynı şekilde.

Hala inanamıyordum. Nerden nereye, diye geçirdim içimden. Dakikalar sonra evleniyordum. Hayatımın kararını veriyordum belki de. Hayatımın en doğru kararını. Normal bir şekilde olmamıştı gerçi. Ki bizim neyimiz normaldi ki? Hep bir aksiyon, hep bir heyecan. Sakin olsaydı şaşardım zaten.

Furkan'ın benim için getirdiği annemin gelinliğine bakıp gülümsedim ve heyecanla üstüme geçirdim.

Aynadan üstüme bakıp gülümsedim. Kızın evleniyor anne...

"Of Duru saçmalama makyajın akarsa Defo dalar sana şimdi mi tuttu ağlayacağın be dur şimdi."

Kendi kendime söylenirken Defne'nin sesi kapının arkasından geldi. "Hadi Duru hazır mısın?"

Gülümsedim ve yavaşça odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Defne ve İlayda hayran hayran baştan sona beni süzmeye başladıklarında gülümsemem büyümüştü. Yanağımın kızardığını hissedebiliyordum. Defne elini ağzına götürdü. "Peri kızı gibi olmuşsun. Çok güzel olmuşsun. Maşallah maşallah."

Utandım. "Teşekkür ederim."

İlayda dişlerini göstererek gülümsedi. "Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim."

Defne ile İlayda beni süzmeye devam ederken Defne'nin telefonu çaldı. Defne koltuktan telefonu aldı ve kulağına götürdü. "Efendim aşkım?... Geliyoruz şimdi hazır mısınız siz?... Tamam biz de hazırız, geliyoruz. Hazır olun... Tamam."

Defne telefonu kapattı. "Gidelim hadi bizi bekliyorlar. Ayakkabının altına yazdın dimi ismimi."

"Evet yazdım yazdım."

İlayda bize bakarak gülümsediğinde ona çevirdim yüzümü. "Senin ismini de yazdım."

İlayda kaşlarını kaldırdı. "Cidden mi?"

Başımı aşağı yukarı salladım. İlayda utangaç bir tavırla gülümserken Defne devam etti. "Geç kaldık hadi hadi. Gidiyoruz."

Son hazırlıkları tamamlayıp İlayda'nın evinden çıktık. Kapının önünde önceden çağırdığımız taksiye bindik ve geriye sadece bir şey kalmıştı. Esas olay...

Nikah dairesine yaklaştıkça heyecanım artıyordu. Kısa süre geçmeden de varmıştık. Muhtemelen gelinlikle yürümemem için taksi çağırmıştı Defne. Yoksa yakındı zaten buraya.

Taksiden Defne ve İlayda'nın yardımı ile indiğimde Berke'yi binanın önünde gördüm. Hepsi birlikte takım elbiselerini giymiş bekliyorlardı. Bizi ilk gören Burak olmuştu. Hayretle biza bakarken Berke'yi dürttü. Berke heyecanla arkasına döndüğünde gülümsemem daha büyük bir hal almıştı. Berke şaşkınca bana bakarken bu ifade beni gülümsetmeye yetmişti. Berke'lere doğru yürürken diğerleri de bize dönmüş ve bizi izlemeye başlamışlardı. Yanlarına vardığımızda Berke ağzı açık biçimde bana bakıyordu. Gülümseyip çenesini tutarak ağzını kapattığımda Berke kendine gelip gülmeye başladı. "Sence de bu kadar güzellik diğer kızlara haksızlık değil mi?"

Dişlerimi göstererek gülümsedim. "Öyle mi?"

Berke başını aşağı yukarı sallarken Furkan konuşmaya başladı Defne'ye bakarak. O da Defne'ye hayran bakışlarla bakıyordu. "Bende bir tane kalp var zalımın kızı n'aptın?"

Defne sırıttı. "O kalp bana ait olduğuna göre sorun yok. Ayrıca sen kendini görmüyorsun herhalde zalımın oğlu." İkisi de birbirine bakarak gülerken Mete yanıma geldi. "Ay elimde büyüdü canım kankasum. Bugünleri de mi görecektik?"

Sesli bir şekilde güldüm ve Mete'ye sıkı sıkı sarıldım. O sırada arkadan Furkan'ın sesi geldi. "Benim elimde büyüdü lan hayırdır sen?"

Mete bana sarılmayı bırakırken Arda devam etti. "Konumuz bu mu şu anda?"

Arda'ya döndüğümde Arda da kollarını açtı. Yanına gidip sıkı sıkı sarıldım. Arda'dan ayrılıp Burak'ın yanına gittim ve ona da sıkı sıkı sarıldım. O sırada Burak konuşmaya başladı. "Çiçeği Defo'ya at İlayda'ya giderse bittik biz."

Güldüm. "Tamam."

Tekrar Berke'nin yanına gittiğimde Burak konuşmaya başladı. "Hadi nikah memuru bizi bekliyor."

Berke kolunu uzattığında gülümseyip koluna girdim. Birlikte diğerlerinin önünden yürürken kısık sesle konuşmaya başladım. "Şimdi ciddi ciddi evleniyoruz?"

Berke güldü. "Evet. Hayal gibi geliyor hala ama evet."

"Bana da. Sanki her an uyanacakmışım gibi."

"İki dakika sonra resmi olarak eşim oluyorsun."

Kalp atışım hızlandı. Böyle deyince de bir garip olmuştum. Karı koca olacaktık resmen. Eşim olacaktı. Güldüm. "Ay heyecanlandım."

Berke yüzünü bana çevirdi. "Şimdi rujunu bozardım ama-" derken sözünü kestim. "Defo canımı okur sakın bak. Valla gebertir."

Berke ile büyük bir mutluluk ve heyecanla kol kola büyük salona ilk adımımızı attık ve birsürü sandalyenin önünde bulunan nikah masasına vardık. Berke koltuğumu oturmam için çektiğinde kıyafetimi düzeltip sandalyeye oturdum. Berke de hemen yanıma oturduğunda nikah memuru da salona girmişti. Nikah memurunun bize doğru olan her bir adımında heyecanım kat be kat artarken Defne ve Furkan da nikah şahitleri olarak yerlerini almışlardı. Kalan diğerleri ise ön koluklara oturmuş ve beklemeye başlamışlardı. Nikah memuru da yanımıza otururken nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim.

Nikah memuru hazırlıkları tamamladığında konuşmaya başladı. Berke bana bakarak gülümserken ben kalbimi artık hissetmiyordum.

"Hepiniz hoşgeldiniz. Bugün burada sayın Berke Öztürk ve Duru Gürsoy'un nikahını kıymak için toplanmış bulunuyoruz. Evraklar incelendi ve herhangi bir engele rastlanmadı."

Siz onu bir de bize sorun memur hanım. Engelin hassına rastlandı ama alışkınız biz devam edin siz.

"Siz Berke Öztürk. İyi günde, kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta hiçbir baskı altında kalmadan Duru Gürsoy'u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

Berke bana dönüp heyecanla gülümserken mikrofona uzandı. "Evet!"

Güldüm. Ay resmen evleniyoruz hala inanamıyorum. Herkes alkış yaparken nikah memuru bana döndü.

"Siz Duru Gürsoy. İyi günde, kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta hiçbir baskı altınsa kalmadan Berke Öztürk'ü eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

Başta salondakilere, sonra Berke'ye baktım ve mikrofona uzanıp bağırarak yanıtladım. "Evet!"

Herkes tekrar alkış yaparken Nikah memuru devam etti.

"Sizler de bu evliliğe şahit misiniz?"

Defne ile Furkan aynı anda yanıtladı. "Evet."

"Evet."

"Ben de belediyenin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak, sizi karı koca ilan ediyorum!"

Bir kez daha alkışlar duyulurken nikah defteri bana doğru uzatıldığında heyecanla imzaladım. Berke, Furkan ve Defne de imzaladığında nikah memuru devam etti. "Nikah defterini gelin hanıma veriyorum."

Nikah defterini heyecanla alıp havaya kaldırdım. Berke an itibariyle benim kocam olmuştu. Allah'ım hâlâ inanamıyorum.

Defne kolu ile beni dürttü. "Ayağına bas ayağına."

Defne'nin komutu ile hatırlayıp Berke'nin ayağına bastığımda Berke yüzünü buruşturdu. Ben elimi ağzıma götürerek gülerken salondakiler de gülmeye başlamıştı. Bir süre sonra ikimiz de ayağa kalktık. Berke saçlarımı düzelttikten sonra konuşmaya başladı. "Artık resmi olarak hayatımın diğer yarısısın."

Ben başımı aşağı yukarı sallarken Berke dudağıma minik bir öpücük kondurup geri çekildiğinde Defne ve Furkan da aşağı inmişti. "Hadi çiçeği at Duru!"

Defne'nin seslendiğini duyduğumda gülümsedim. "Atıyorum."

Arkama döndüm. Çiçeği atıyormuş gibi yaptım. Salondan 'yaa' sesleri yükseldiğinde gülüp çiçeği fırlattım. Çiçek Furkan'a geldiğinde Furkan güldü. Defne'ye bakarak çiçeği Defne'ye uzattığında Defne utangaç bir tavırla çiçeği aldı. An itibariyle, hayatımın adamı ile evlenmiştim.

•••

Eveeeet. Ben geldiiiim. Bugüüün çok önemli bir gün. 25 Mart. Güzel Güçlü'ye bir yıl önce bugün ilk bölümünü atmıştım. Tam bir yıl geçti. Git gide büyüdük ve büyümeye devam ediyoruz. Çoook mutluyuuum! Bu süreçte yanımda olan herkese sonsuz teşekkürler 💛

Bu bölümü nasıl buldunuz?

İtiraf edin böyle bir şeyi beklemiyordu kimse.

Şimdiiiii sorularıma geçiyoruuum!

1-) Favori karakteriniz?"

2-) Bu bölümde en beğendiğiniz kısım neresi oldu?

3-) En güldüğünüz kısım?

4-) Sizce sonraki bölümde ne olacak?

Sizi çoook seviyoruuuum. Yorum sınırı 5k. Bir sonraki bölümde görüşürüüüüz!

Continue Reading

You'll Also Like

22.2K 3.4K 7
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! 🐈⬛ Deniz'in, Egemen olarak yeniden doğduktan sonra hayalinde ki resme kavuşma hikay...
94.2K 7.1K 38
Biyoloji öğretmeni Kim Taehyung, öğrencisi Jeon Jeongguk'a ödev verir. #201023 #010824
216K 17.5K 43
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
7.3K 652 8
facts ¡Semekook¡