Güzel Güçlü Serisi

By Xx_AsInA_xX

87.6K 24.5K 31.6K

1. Kitap tamamlandı ✓ 2. Kitap devam ediyor... 18 yaşında olan Duru büyüdükçe kendinde farklı farklı güçler f... More

1. Bölüm: Yeni Başlangıçlar
2. Bölüm: Neden Peşimizdeler?
3. Bölüm: Oyun Oynanıyor
4. Bölüm: Fazla Güzel
5. Bölüm: Berke'nin Takımı
6. Bölüm: Lunapark
7. Bölüm: Bedel
8. Bölüm: Bana İnanmak İstemiyor
9. Bölüm: Okulun İlk Günü
10. Bölüm: Güç Kontrolü
11. Bölüm: Haciz
12. Bölüm: Kıskançlık
13. Bölüm: Bana Emir Verme
14. Bölüm: Yarış
15. Bölüm: Ortak...
16. Bölüm: Kalabalığa Gideceğim
17. Bölüm: Kıskanıyorum
18. Bölüm: Dayan Duru
19. Bölüm: Bizi Bırakma
20. Bölüm: Uzak Durmam Gerekiyor
21. Bölüm: Bunu Ödeyeceksiniz!
Karakter Tanıtımı
22. Bölüm: Alex Kim?
23. Bölüm: Kurtulduk!
24. Bölüm: Kampa Gidiyoruz
25. Bölüm: Söz
26. Bölüm: Sen Benimsin
27. Bölüm: Güven
28. Bölüm: Baloya Doğru...
29. Bölüm: Dans
30. Bölüm: Arda
Özel Bölüm
31. Bölüm: Kıskançlık
32. Bölüm: DefFur
33. Bölüm: Hep Yan Yana...
34. Bölüm: Her Şey Yeni Başlıyor
35. Bölüm: Birbirimizi Hiç Bırakmayalım
36. Bölüm: Tekne Macerası
37. Bölüm: Etrafımız Sarıldı
38. Bölüm- Final Part 1: Bırakın Onu
39. Bölüm: Final Part 2- Üzüntü
2. Kitap - 1. Bölüm: Yeni Hayat
2. Kitap - 2. Bölüm: Beklenen Buluşma
2. Kitap - 3. Bölüm: Birleştirme Çabaları
2. Kitap - 4. Bölüm: Artık Benimsin
2. Kitap - 5. Bölüm: Bebek
2. Kitap - 6. Bölüm: Berke'de
2. Kitap - 7. Bölüm: Bebek Nerede?
2. Kitap - 8. Bölüm: Burada Kalmalısınız
2. Kitap - 9. Bölüm: Cengiz
2. Kitap - 10. Bölüm: Doğum Lekesi
2. Kitap - 12. Bölüm: Gidiyoruz
2. Kitap - 13. Bölüm: Anahtarlar
2. Kitap - 14. Bölüm: Engel Olacaklar
Sonuna Kadar Okuyun
2. Kitap - 15. Bölüm: Güzel Bir Gün
2. Bölüm - 16. Bölüm: Şirkette
2. Kitap - 17. Bölüm: Geziye Gidiyoruz

2. Kitap - 11. Bölüm: Güzel Güçlü

568 144 244
By Xx_AsInA_xX

Medyada Defne var ✨

Bu bölümde öyle olaylar oluyor ki şaşırmaya hazır olun. Fantastik isminin hakkını vereceğiz bu bölümde. Fantastik kitap böyle olur diyeceğiz. Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölümün şerefine bol yorum isterim slpslspdlpd. E hadi o zaman başlayalım^^

Gözüm Oğuz adındaki adamın yüzüğündeki simgede takılı kalırken başımı Derya Hanım'a çevirdim. Bu simge her neyse bir anlamı vardı ve Derya Hanım bunu bana söylemek zorundaydı. Her neyse bilmem gerekiyor gibi hissediyordum. Oğuz Bey içeriye geçerken Derya Hanım'ın yanına doğru gidecektim ki Rüzgar'ın konuşması ile duraksadım.

"Duru?"

Gözlerimi Rüzgar'a çevirdim. "Efendim."

"Nereye?"

Beni oyalamaya mı çalışıyordu? Çünkü Derya Hanım'ın yanına gittiğimi anlamayacak kadar salak değildi. Sırıttım. "İnternetten simge bulup duvara çizecem de Derya Hanım'a sorayım dedim hangi simgeyi yapsam diye. Anlamları ne diye. Malum biliyor o çünkü. Değil mi?"

Tekrar Derya Hanım'a döndüğümde kapının çalması ile Derya Hanım kapıya bakmaya başladı. Görevlilerden biri kapıyı açarken içeri Cengiz Bey ve yanında benden biraz büyük olduğunu tahmin ettiğim bir çocuk içeri girdi. Ben ters ters Cengiz Bey'e bakarken, o benim aksime gülümsüyordu. Tekrar Arda ve Rüzgar arasındaki yerimi aldığımda Cengiz Bey konuşmaya başladı. "Derya? Dinç gördüm seni?"

"Bu duruma alışman gerek Cengiz."

Cengiz Bey ve yanındaki çocuk silahlarını görevlilere verirlerken Cengiz Bey bize doğru geldi. Başta bana baktı. "Duru?"

Ben ters ters Cengiz Bey'e bakarken Cengiz Bey gözlerini Arda'ya çevirdi. Bir bana bir Arda'ya baktıktan sonra devam etti. "Sen Arda olmalısın?"

Arda kaşlarını çattı. "Nerden biliyorsun?"

Cengiz Arda'ya bakarak sırıtırken yanındaki çocuk bana bakıyordu. Sert bakışlarla çocuğa bakarken Cengiz devam etti. "Yakında öğreneceksiniz gençler." dedi ve Derya Hanım'a döndü. "Hepsini öğreneceksiniz."

Derya Hanım'ın yüzü sert halini alırken Arda tekrar konuşmaya başladı. "Soru sordum adam gibi cevap ver. Nerden tanıyorsun?"

Cengiz Bey kaşlarını kaldırdı. "Hiç değişmemişsin be Arda. Hala korumacı sinirli sert bir tavır. Aslında senden ziyade senin babanı tanırdım."

Kaşlarımı kaldırdım. Babamızı mı? Ne? Neyden bahsediyordu bu adam? Babamın kim olduğunu öğrenmeye hazır mıydım bilmiyorum. Gerçi öğrenmek istemiyordum. Beni bırakıp gitmiş sonuçta onlar beni sormadıktan sonra bana ne onlardan. Çok da tın. Allah Allah.

İçimdeki ses bari bana yapma lan valla bir gün beni kandırmaya çalışmaktan çarpılacaksın. Kim olduklarını merak ediyorsun işte sus dediğinde gözlerimi devirdim. Asıl sen sus. Etmiyorum merak falan.

Gözlerimi tekrar Cengiz Bey'e çevirdim.

"Öyle mi? Peki Berke'yi nerden tanıyorsun? Onu da mı babasından tanıyorsun?"

Cengiz Bey gözlerini bana çevirirken sırıttı. "Yo. Berke'yle özel olarak ilgileneceğim. Babasını tanımıyorum."

Kaşlarımı kaldırdım. "Ha yani diyorsun ki gel bana dal."

Bu adam sabrımı taşırıyordu. Tam devam edecekken Arda'nın sesi ile duraksadım.

"Kimmiş babam?"

Cengiz Bey gözlerini tekrar Arda'ya çevirdi. "Çok severdim kendisini. Değil mi Derya?"

Gözlerimi Derya Hanım'a çevirdiğimde gözlerinin dolmuş olduğunu fark ettim. Burada bir oyun dönüyordu ve biz bu oyuna aslında çok önceden dahil olmuştuk. Mina'dan da önce. Ama bir türlü çözemiyordum bu düğümü. Burada ne döndüğünü anlayamıyordum.

Rüzgar ani bir hareketle Cengiz Bey'in boynunu tuttuğunda tehditkâr bir biçimde konuşmaya başlamıştı. "Bana bak senin ağzını yüzünü dağıtırım lan duydun mu beni?! Seni doğduğuna pişman edeceğim bu da böyle bilinsin duydun mu? Seni öldürmeyeceğim Cengiz. Seni süründüreceğim."

Cengiz Bey'in yanındaki çocuk Rüzgar'ın kolunu tutup Cengiz Bey'i bırakmasını sağladı. Rüzgar çocuğa baktıktan sonra ellerini sertçe geri çekti. "Sen Alp'e dua et. Yoksa seni şuracıkta öldürürdüm."

Alp diyerek yanındaki çocuğu kastetmişti. Oğlu falan mıydı acaba? Ben soran gözlerle Cengiz Bey'e bakarken Arda konuşmaya devam etti.

"Bir soru sordum, adam akıllı cevap ver."

Cengiz Bey bana ve Arda'ya baktıktan sonra Arda'ya dönüp devam etti.

"Öğrenmeyi gerçekten istiyor musunuz, emin olduktan sonra bu sorunuzu tekrar dinlerim."

Bu adam gerçekten iticiydi. Söylesene işte Allah Allah ya. Acun kılıklı.

Cengiz Bey içeri doğru ilerlerken Arda bana döndü soran gözlerle. Öğrenmek isteyip istemediğimi soruyordu. Ben kararsız gözlerle Arda'ya baktıktan sonra Derya Hanım'a döndüm. "Konuşabilir miyiz?"

Derya Hanım bana bakarken başını aşağı yukarı olumlu anlamda salladı. Rüzgar'ın tedirgin olduğunu fark ettiğimde göz ucuyla ona bakıp Derya Hanım'ın arkasından ilerlemeye başladım. Derya Hanım bir odaya girdiğinde arkasından ilerledim ve odaya girip kapıyı arkamdan kapattım. Derya Hanım bana bakarken ben direkt konuya girmiştim. "Silah odasına olan simgenin aynısı Oğuz Bey'in yüzüğünde de vardı. Bir anlamı var ve bunu bilmek istiyorum. İnternette görüp öylesine çizilen bir simge olmadığını siz de biz de çok iyi biliyoruz. Değil mi?"

Derya Hanım hafif gülümseyerek bana bakarken kısa bir süre geçtikten sonra konuşmaya başladı.

"Şimdi toplantıya geçmek üzereyiz. Bunu sonra konuşsak?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Beni şu an oyaladığınızın farkındasınız değil mi?"

Derya Hanım yanıma gelip ellerini omzuma koydu. "Şimdilik söyleyebileceğim tek şey, o simge güzel güçlü simgesi. Simge özel güçlü insanları belirtiyor. Siz de onlardan birisiniz. Güzel güçlüden birisiniz. Sen, Arda, Berke..."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

Derya Hanım ellerini indirdi. "Her şeyi anlatacağım. Ama önce içerdekileri halletmem gerekiyor."

Derya Hanım odadan çıkarken kafam bir hayli karışmıştı. Ne oluyordu anlamamıştım. Simgenin ismi Güzel Güçlü'ydü ve simge özel gücü olanları belirtiyordu. Peki gelen insanlar da güzel güçlüden biri miydi?

Başımı yukarı kaldırıp nefesimi sesli bir şekilde dışarı verirken Cengiz Bey'in söyledikleri geldi aklıma.

Hiç değişmemişsin be Arda. Hala korumacı sinirli sert bir tavır. Aslında senden ziyade senin babanı tanırdım...

Ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Kimdi bu insanlar? Ne iş çeviriyorlardı, biz bu oyunun neresindeydik, güzel güçlü ne demek, özel gücü olan kimler var?

Ben odada sorularıma cevap bulmaya çalışırken kapı açılma sesi geldiğinde başımı kapıya çevirdim. Berke'nin bana doğru geldiğini fark ettiğimde ona doğru bir kaç adım attım ve başımı omzuna koyarak sarılmaya başladım. Şu an en ihtiyacım olan şey bu olabilirdi. Berke de bana sarılırken yumuşak bir ses tonu ile konuşmaya başlamıştı. "İyi misin?"

Gözlerimi kapattım. "Olacağım."

Bir süre sonra aynı soruyu ben sordum. "Sen iyi misin?"

"Sen iyi olduğunda olacağım."

Gülümsedim.

Ben gülümseyerek Berke'den ayrılırken Berke saçlarımı düzelterek konuşmaya başladı. "Ne oldu?"

Düşünmeye devam ederek durumu anladığım kadarı ile anlatmaya başladım. "Güzel güçlüden biriymişiz."

Berke kaşlarını kaldırdı? "Güzel güçlü?"

Devam ettim anlatmaya. "Özel gücü olan insanların olduğu bir topluluk gibi bir şey galiba." Elimi kaldırıp doğum lekemi görmesini sağladım. "Bu da onun simgesiymiş."

"Derya Hanımların da özel gücü var yani."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Arda'yı, beni, seni zaten tanıyorlarmış önceden de. Tanımasalar nerden bilsinler özel gücümüzün olduğunu? Kafam karman çorman oldu ya valla of."

Berke bir süre bana baktıktan sonra devam etti. "Gelirken Arda söyledi. Babanı falan tanıdıklarını söylemişler?"

Yutkundum. Bu soruya cevap veremiyordum. Bilmek istiyor muydum istemiyor muydum bilmiyorum. Kim olduğunu bilsem benim için ne değişecekti ki? Onları ailem olarak nasıl kabul edebilirdim? Beni bırakıp giden bir aileyi. Aksine bilmek daha çok acı vermez miydi bana?

Ben ne diyeceğimi bilemezken Berke tekrar sarıldı ve saçlarımı okşayarak devam etti. "Hepsi geçecek, üzülme. Yanındayım ben."

Gülümsedim. Bunu mu atlatamayacaktım? Neler neler geldi geçti bu mu acıtacaktı? Berke'yi bırakmadan yüzümü biraz uzaklaştırarak ona baktım. "Teşekkür ederim."

Berke gülüp saçımı karıştırdı. "Hadi gidelim bakalım ne istiyorlar gelenler."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Gidelim bakalım."

Berke elini omzuma atarken beraber odadan çıktık. İçeride bizi nelerin beklediğini bilmiyordum. Ama iyi bir ortam olmadığı aşikardı. Berke elini omzumdan kaldırırken salona varmıştık. Salonda baş köşede Derya Hanım olmak üzere etrafında bir yanında Oğuz Bey, bir yanında Cengiz Bey oturmuştu. Yanlarında bir kaç adam daha dizilmişlerdi. Rüzgar, Arda ve Alp ayaktaydılar ve oturanlardan Derya Hanım dışında sadece biri kızdı. Bize arkası dönük olduğundan yüzünü göremiyordum ama tanıdık gelmişti nedense.

Derya Hanım bizim geldiğimizi görünce duraksayıp konuşmaya başlamıştı. "Onlar da geldiler zaten."

Ne oluyor yine ya Allah'ım sabır ver! Derya Hanım'ın söylediği cümleyle herkes bize dönerken, bize arkası dönük olan kız da bize döndüğünde gördüğüm kişi ile ani bir şok yaşamıştım.

Yok artık!

Ne alaka ya!

Bunun burada ne işi var?!

Rüya falan herhalde?

Karşımda İlayda'yı görmemle çok büyük bir şok yaşamıştım. Bu kızın burada ne işi vardı? Güzel güçlüden biri olamazdı değil mi? Ay yok artık ama yani!

Ben kaşlarımı yukarı doğru kaldırırken İlayda da benden farksızdı şaşkınlık konusunda. Bizi karşısında görmeyi o da beklemiyordu. Ben şaşkınca ona bakarken İlayda konuşmaya başlamıştı.

"Bu kızın ne işi var burada?!"

Kaşlarımı kaldırdım. Tipe bak ya gel de dövme.

"Asıl senin ne işin var burada?!"

Derya Hanım bize bakarken oturanlardan biri konuşmaya başladı. "Tanışıyor musunuz?"

Gözlerimi devirdim. "Ne yazık ki."

İlayda Derya Hanım'a dönüp ayağa kalktı. "Ne işi var ya bu kızın burada?! Bu kız buradaysa ben burada durmam!"

Güldüm. "Hay hay kapı hemen ilerde."

İlayda ters ters bize bakarken Oğuz Bey konuşmaya başladı. "İlayda sakin olup oturur musun?"

İlayda sesli bir şekilde güldü. "Ne sakin olacam ya ben?! Benim babam bu kız yüzünden öldü ben ne sakin olacam?!"

Duyduğum şeyle daha da şaşırmıştım. Ne diyor ya bu? Babasının ölmesi ile benim ne ilgim olabilirdi? Kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun ya sen? Ben babanı tanımıyorum bile!"

İlayda tekrar bana döndü. "Black desem?"

Kaşlarımı kaldırdım. Black İlayda'nın babası mıydı? Bugün daha fazla ne kadar şaşırabilirim?

"Benim yüzümden niye öldü ya saçma sapan konuşma. O beni kaçırıp türlü türlü işkenceler yapacaktı, sen de oradaydın. Ordan sonra görmedim bile onu. Saçma sapan konuşup her ne olmuşsa benim üstüme yığma!"

İlayda tekrar güldü. "Sırf sen ve Berke kavuş diye öldürdü. Senin yüzünden anladın mı? Sizin yüzünüzden!"

Kaşlarımı kaldırdım. Böyle bir şey var mıydı gerçekten? Biz kavuşalım diye mi öldürülmüştü? İlayda dolan gözlerle bize baktıktan sonra tekrar oturup bize arkasını döndü. Her ne olursa olsun birinin babasının ölmesi kötü bir durumdu. Bu İlayda'nın babası olsa bile. Her ne kadar sevmesem de bu durumda onunla tartışmaya devam etmek istemedim. Sessiz kaldım. İnsanlar böyle zamanlarda ne diyeceğini şaşırıyor, fazla tepki verebiliyor, kendinden geçebiliyor. Bu kişi İlayda'ydı evet ama ben onun gibi kötü olmayacaktım. Bunu ona bile yapmayacaktım.

Aklımı kemiren o soru ise şuydu: Black bizim yüzümüzden mi öldürülmüştü? Kim öldürmüştü?

Berke bana geri döndüğünde sormamıştım ne değişti diye. Sadece anı yaşamak istemiştim. Tekrar bozulmasından korkmuştum. Ki tekrar bir türlü beraber olamamıştık ki? Tam olduk derken Mina'yı bulduk ve buradayız. Özlem gidermeye bile fırsatımız olmamıştı. Her şey oldu bittiye gelmiş gibiydi. Berke Black öldü diye mi dönmüştü bana? Black'ti onu tehdit eden. Tehdit eden kişi öldüğü için mi dönmüştü yani?

Ben düşüncelerimden çıkarken Derya Hanım eli ile gel işareti yaparak konuşmaya başladı. "Gelin çocuklar şöyle geçin."

Derya Hanım boş koltukları gösterirken ben ve Berke boş yerlere oturduk. Arda, Rüzgar ve Alp de yanımızdaki yerlere geçerken ortam çok gergindi. Herkes bize bakıyordu. Ben teker teker hepsine bakarken Derya Hanım konuşmaya başladı. "Berke elini Şevket'e uzatır mısın?"

Derya Hanım Berke'nin yanında oturan adamı işaret ederken Berke soran gözlerle Derya Hanım'a döndü. "Sebep?"

Derya Hanım açıklamaya başladı. "Senin de melez olup olmadığını anlamak için."

Kaşlarımı çattım. Melez derken neyi kastediyordu? Olaylara iyice gidiyorduk ama ben bu ortamı sevdiğimi sanmıyordum. İlayda'lı bir ortam hele hele hiç istemiyordum. Bu kesindi.

Berke soran gözlerle Derya Hanım'a bakmaya devam ederken Derya Hanım tekrar etti. "Elini uzatır mısın?"

Berke elini Şevket Bey'e uzatırken Şevket Bey gözleri kapalı bir biçimde Berke'nin elinin üstüne, baş parmağının altına denk gelecek şekilde parmağını gezdirmeye başladı. İşaret parmağı ile oval çizgiler oluştururken bir süre sonra Berke'nin elinden bir şey çıkmaya başlamıştı. Ne olduğu tam belli olmuyordu. Bir süre sonra çizgiler belirginleşirken bunun benim doğum lekemin aynısı olduğunu fark ettim. Ben kaşlarımı kaldırarak Berke'ye bakarken Berke duruma anlam vermeye çalışıyor gibiydi. Bugün bakalım daha neler olacaktı.

Ben Berke'nin eline bakarken Şevket Bey gözünü açıp Berke'nin elini bıraktı. Berke eline bakarken Derya Hanım'a döndü. "Bu ne demek oluyor?"

Derya Hanım buruk bir şekilde gülümsedi. "Anahtar çocukları bulduk demek oluyor."

Kaşlarımı kaldırdım. "Anahtar çocuk?"

Derya Hanım ayağa kalktı. "Çocuklar, siz melezsiniz. Yani birden fazla özel gücünüz var. Bu aslında mümkün olmayan bir şey ama nadiren görülüyor. Her birinizin özel kendisine ait bir anahtarı var. Gizli bölgelere saklanmış, gizlenmiş. Beraber bu anahtarları bulmak zorundasınız."

Arda soran gözlerle konuşmaya başladı. "Anahtarları bulmazsak ne olur?"

Derya Hanım yutkundu. Bir süre sonra duruşunu dikleştirip devam etti. "İki yıla kadar ölürsünüz. Anahtarları bulup birleştirmeniz gerekiyor. Herkes kendi anahtarını bulacak. Merak etmeyin hangisinin size ait olduğunu anlamak kolay olacak. Kendinize ait olmayan anahtarları bulmak oldukça zor. Hatta imkansız gibi bir şey. Bu yüzden birlik olmanız gerekiyor. Rüzgar, Duru, Berke, Arda, Alp ve İlayda. Güçlerinizi kullanamıyorsunuz evet ama birleştiğinizde inanılmaz bir güç oluşuyor. Bunun için birlik olup anahtarları toplayın, kilidi çözün. Kendiniz ve diğer güzel güçlüler için. Anahtarını bulamadığınızda ilk olarak güçleriniz gidiyor. Ondan sonra hastalanmaya başlıyorsunuz ve bulamazsanız çok geçmeden... Neyse demek istediğim güçleriniz gitti. İlki oldu. Diğerleri olmadan halledin bu işi."

Bu nasıl bir şeydi böyle? Demek bu yüzden gitmişti güçlerimiz. Ve bulamazsak da öleceğimizi söylemişti. Bulmamız gerekiyordu. Ne olursa olsun bulmalıydık. Çok ani olmuştu. Bu kadarını beklemiyordum. Daha ne olabilir ki diyeceğim ama her dediğimde farklı bir şey daha çıkıyor. Bu yüzden demeyeceğim.

Ben ne yapacağımı düşünürken Defne ve diğerleri salona girdiler. Mete elinde Mina'yla oynarken Mina gülüyordu. Furkan ve Burak bebekle ilgilenirken Defne buraya bakıyordu. İlayda'yı görünce ne tepki vereceğini düşününce gülmeye başladım. Defne ne oldu der gibi bana bakarken ben yok bir şey det gibi bakmaya başlamıştım. İlayda bakışlarımı fark edip arkasına döndüğünde Defne gözlerini ona çevirmişti. İlayda'yı görmesi ile gözleri fal taşı gibi açılırken bir süre sonra bana döndü. Şaşkınca bana bakarken İlayda gülümseyerek önüne dönmüştü. Bu kötü bir sırıtış değildi. Bildiğiniz gülümsüyordu. Defne'yi görünce mutlu mu olmuştu?

Ben İlayda'ya bakarken konuşan Oğuz Bey olmuştu. "Ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz?"

İşte bunu bilmiyordum. Ama fazla zaman kalmamış gibiydi. Belayı çekme gibi bir özelliğimiz vardı ne yapalım? Bu da mı bizim suçumuz yani?

Oğuz Bey'in sorusuna ilk yanıt veren İlayda olmuştu. "Bir an önce başlasak iyi olur. Ne kadar vaktimizin kaldığını bilmiyoruz sonuçta."

Galiba ilk defa hak veriyordum İlayda'ya. En kısa sürede başlamamız gerekiyordu. Ama nerden başlayacaktık? İşte bunu bilmiyordum. Derya Hanım kendi anahtarımız dışımda diğer anahtarları bulmamızın imkansız olduğu söylemişti. O zaman kimse anahtarların nerede olduğunu bilmiyor demekti bu. Tüm dünyanın içinde minik bir anahtar bulmanızı beklemiyorlardı değil mi?

Derya Hanım'a döndüm. "Nasıl bulacağız? Nerede arayacağız?"

Derya Hanım tekrar yerine otururken bacak bacak üstüne atıp kollarını koltuğun kenarına koydu ve konuşmaya başladı.

"Orası kolay. Şimdi sadece ne zaman başlayacağınıza karar verin. İsterseniz yan odaya geçin konuşun. Kararınızı bize bildirirsiniz."

İlayda başını aşağı yukarı sallarken Alp ve Rüzgar da ayağa kalkmıştı. Son olarak biz de ayağa kalkarken, Rüzgar'ı takip edip sağ taraftaki odaya girdik. Burası da oturma odasıydı. Ama daha küçük şirin bir yerdi. Herkes koltuklara geçerken ben de Berke ile Arda'nın arasına oturdum. O sırada Alp konuşmaya başladı. "Bence yarın sabah başlayalım. Herkes hazırlansın uzun bir yol olacağa benziyor."

Rüzgar omuz silkti. "Yarın bana uyar. Size?"

İlayda da başını aşağı yukarı salladı. "Uyar."

Berke ile Arda'ya baktığımda onların da olumlu baktığını görüp başımı hafif yana doğru eğdim. "Bize de uyar."

Alp bize bakarken gülümsedi. "Herkes eşyalarını yarına kadar hazırlasın. Kendimizi nerede bulacağımızı bilemeyiz."

Bu ne demek oluyordu? Kaşlarımı çattım ve Berke benden önce konuşmaya başladı. "Nasıl yani?"

Rüzgar açıklamaya başladı. "Gitmek için daire kurup el ele tutuşuyormuşuz ve bir süre sonra kendimizi başka bir yerde buluyormuşuz. Bir yerde okumuştum. Bizi nereye götüreceğini bilmiyoruz. Gidince zaten enerjilerden gittiğimiz yerde kimin anahtarı olduğunu anlıyoruz."

Çok garip bir şeydi. Olayların buraya kadar nasıl geldiğini çözmek zordu. Baştan beri bu olayın içindeymişiz meğer. Sadece haberimiz yokmuş.

Rüzgar tekrar ayağa kalktı. "O zaman yarın gidiyoruz. Şimdi herkes hazırlansın."

Tekrar ayağa kalktık ve teker teker odadan çıktık. Derya Hanım ve diğerleri bizim geldiğimizi görünce konuşmayı bıraktılar ve pür dikkat bizi izlemeye başladılar. Durumu açıklayan kişi ise Rüzgar olmuştu.

"Yarın çıkıyoruz."

Derya Hanım gülümsedi. "O zaman herkes hazırlanmaya gitsin."

İlayda koltuktan çantasını aldı ve salondakilere döndü. "Hoşçakalın."

Arkasını dönüp giderken Defne ile yan yana gelince durup Defne'ye döndü. "Beni özledin mi Defne?"

Defne kaşlarını kaldırdı. "Hıı hasretinden yanıp kül oldum öyle böyle değil. Seni gördüm gözüm gönlüm açıldı böyle."

Defne dalga geçerken İlayda devam etti. "Duygularımız karşılıklı."

İlayda Defne'yi arkasında bırakıp kapıya doğru giderken Defne arkasından kötü kötü İlayda'ya bakıyordu. Gülümseyip Defne'nin yanına doğru ilerledim. Defne bana bakıp ağzını kıpırdatmamaya çalışarak konuşmaya başladı. "Ne işi var ya bu bok böceğinin burada? Şaka mı bu?"

Defne gibi ağzımı kıpırdatmadan konuşmaya başladım. "Ne yazık ki şaka değil aksine daha çok göreceğiz bunu."

Defne'nin yüzü üzgün halini aldı. "Allah belamızı verdi."

Ben Defne'ye gülerken Derya Hanım konuşmaya devam etti. "Hadi o zaman herkes eşyalarını hazırlasın. Yarın başlıyoruz." 

İlayda'nın Ağzından

Herkes teker teker evden gitmiş ve ben de hazırlanmak için yanlarından ayrılmıştım. Ama eve gitmek yerine babamın mezarındaydım şimdi. Yanında ayakta durdum ve başımdaki siyah örtüyü düzelterek konuşmaya başladım. "Bir daha senin yanına gelmeyeceğim! Duydun mu?!"

Gözlerimden akan yaşları umursamadan bağırarak devam ettim. "Seni asla affetmeyeceğim baba. Onlara yaptıkların için, beni oyununa alet ettiğin için. Ya kız sırf senin öldüğünü duydu diye senden nefret etse de üzüntüme saygı duyup sessiz kaldı ya. Senden nefret etse de sustu ya demedi bir şey! O kadar iyi biri işte. Sen ne yaptın? Onlara zarar vermekten başka ne yaptın!? Seni asla affetmeyeceğim baba! Bir, bana babalık yapmadığın için. İki, beni bu iyi insanlara düşman ettiğin için. Seni asla affetmeyeceğim! Bana hep yalan söyledin bu kız böyle bir kötülük yaptı şöyle yaptı. Berke ile Defne burayı böyle yaptı yok şöyle olmuş. Hepsi yalandı değil mi? Onlar hiç kimseyi öldürmediler. Sen sırf onlara kötü davranayım, onlara düşman olayım diye böyle yaptın değil mi baba? Ne geçti ya eline?! Anlamıyorum ne geçti?! Annemi onlar öldürmedi artık sana inanmıyorum! Ve artık sen benim babam değilsin! Ki ne acı zaten hiç olmamıştın. Senden nefret ediyorum!"

Gözümden akan yaşları elimin tersi ile silip hızlı adımlarla babamın mezarından uzaklaştım. Onu bu yaptıkları için asla affetmeyecektim. Asla.

•••

Eveeet bir bölümün daha sonuna geldiiiik! Nasıl hissediyorsunuz?

Ayy ben çok sevdim bu bölümü. Beklediğinize değdi bence ya sizce? Evet çok beklettim biliyorum çok çok özür dilerim.

Bu arada bilmeyenler için bir duyurum var. YENİ KİTABA BAŞLADIIIK! İsmi Karanlık Öğrenci. Hepinizin desteklerinizi bekliyorum. Şimdiii sorulara geçeliiim!

1-) İlayda'yı özlemiş miydiniz?

2-) Sizce bir sonraki bölümde ne olacak?

3-) İlk kimin anahtarını bulmakla başlarız sizce?

4-) Kendilerini nerede bulacaklarını bilmiyorlar. Peki sizce nereye gidecekler?

Bir sonraki bölümde görüşürüz canımsulaaar^^ Sizi çooook ama çoook seviyoruuum 💛

Continue Reading

You'll Also Like

3.8M 310K 85
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
1.1M 69K 85
Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu s...
191K 8K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
192K 15.8K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...